
Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde, uzak diyarlarda, yeşilin binbir tonuyla bezenmiş, kuşların neşeyle cıvıldadığı ve derelerin melodik şarkılar söylediği büyülü bir orman varmış. Bu ormanın derinliklerinde, suyun, yaşamın ve umudun sembolü sayılan gizli bir gölet bulunurmuş. Bu gölette, adı Derya olan nazik, zarif ve büyülü bir su perisi yaşarmış. Derya, masalsı maviliklerin ve berrak suların içinde dans eder, göletteki her damlacığa sevgi ve umut aşılamış. O, yalnızca suyu korumakla kalmaz, aynı zamanda ormandaki tüm canlılara hayat veren bir kaynak olarak, iyiliğin ve yardımseverliğin simgesiymiş.

Günlerden bir gün, ormanın kıyısındaki küçük bir köyde yaşayan, altı yaşındaki Nehir adında sevecen ve meraklı bir çocuk varmış. Nehir, adını annesinden alır, her sabah gökyüzüne bakar, bulutların şekillerinde hayaller kurarmış. Köydeki herkes, Nehir’in içindeki saf iyiliği ve yardımsever ruhunu bilir, ona "küçük melek" dermiş. Fakat o sabah, köyün etrafındaki nehir ve göletlerde ani bir kuraklık başlamış sular azalmaya, bitkiler solmaya başlamış. İnsanlar ve hayvanlar susuzluktan endişe içine girmiş, herkes birbirine yardım etmek için telaşlanmış.

Köyün yaşlıları, "Su çok önemlidir eğer sular kurursa, hayat da kurur" derken, Nehir içindeki umut ışığını yitirmemiş. Annesi, "Unutma evladım, iyilik yaparsan iyilik bulursun. Yardımlaşmak, en büyük güçtür" diye onu cesaretlendirmiş. Nehir, bu sözleri kalbine kazıyarak, hemen ormana, Derya’nın yaşadığı gizli gölete doğru yola koyulmuş. Küçük adımlarla, merak ve heyecan içinde ormanın derinliklerine ilerlerken, ağaçların arasından süzülen ışıklar, yaprakların hışırtısı ona ilham veriyor, kalbinde sevginin ve yardımseverliğin sıcaklığını taşıyormuş.

Ormanda ilerlerken Nehir, yol kenarındaki küçük çiçeklere, kuşlara ve sevimli sincaplara selam vermiş hepsi de onun içten gülümsemesine karşılık vermiş. Bir süre sonra, Nehir, kısmen kurumuş, solmuş bir derenin kenarına gelmiş. Bu derenin suyu eskiden köyün ve ormanın can damarıymış şimdi ise azalmış, kıpırdamaz hale gelmiş. Nehir, "Su, hayatın kaynağıdır. Eğer suyu kurtarabilirsek, herkes mutlu olur," diye düşünmüş. Gözlerinde kararlılık parıldarken, yoluna devam etmiş ve sonunda, gölün kenarına ulaşmış. Göletin kenarında, hafifçe titreyen, sanki yardım bekler gibi duran Derya’yı görmüş. Su perisi Derya, göletin berrak sularında zarifçe süzülürken, etrafı hüzünlü bir sessizlik kaplamış sanki göletteki her damla, azalan suyun acısını anlatır gibiydi.

Nehir, "Derya, neden böyle üzgünsün?" diye sormuş. Derya, ince ve nazik sesiyle, "Sevgili küçük dostum, ormanın suyunu taşıyan göletimin kaynağı kurudu. Su, ormanda yaşayan canlılara hayat verirken, artık doğanın dengesini bozdu. Eğer suyu yeniden canlandırmazsak, tüm orman ve köy büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalır," demiş. Nehir, annesinin sözlerini hatırlayarak, "İyilik yaparsan iyilik bulursun" diyerek kararlı bir sesle, "Ben de sana yardım edeceğim, Derya. Birlikte çalışırsak, suyu geri getirebiliriz!" diye cevap vermiş.
İşte o andan itibaren, küçük Nehir ve nazik su perisi Derya, ormanda büyük bir maceraya başlamışlar. Nehir, Derya’nın anlattığına göre, suyun akış yolunu tıkayan dev bir kaya parçasının, ormanın derinliklerinden yükseldiğini öğrenmiş. Derya, "O kaya, suyun doğal yolunu engelliyor. Eğer onu kaldırabilirsek, su yeniden akacaktır," demiş. Nehir, "Ben küçüğüm ama kalbimde büyük bir cesaret var. Sana yardım etmek için elimden geleni yapacağım," diye söz vermiş.

Böylece Nehir, ormanın diğer küçük canlılarıyla da iletişime geçmiş. Yakınındaki minik tavşan, sevimli sincaplar, hatta nazik kuşlar da yardıma koşmuş. Bir grup sincap, dalları ve küçük taşları kaldırmaya çalışırken, tavşan ise çevik adımlarıyla kayanın etrafında gezip, en uygun kaldırma noktasını bulmuş. Kuşlar, gökyüzünden tüm sahneyi izleyip, en doğru zamanı belirlemeye çalışmışlar. Hep birlikte, minik hayvanlar, ormanın en yaşlı ve bilge kaplumbağası olan Yavaşkan’ın da yardımıyla, kaya parçasını kaldırmak için güçlerini birleştirmişler.

Saatler süren titiz bir çalışmanın ardından, dev kaya yavaşça yerinden oynamaya başlamış. Nehir, "Bakın! Su yeniden akmaya başladı!" diye sevinçle bağırmış. Göletin berrak suları, yeniden canlanmaya başlamış dereden hafif hafif akan su, ormandaki bitkilerin yeşermesine ve hayvanların neşeyle şarkı söylemesine neden olmuş. Derya, "Gerçekten de, iyilik yaparsan iyilik bulursun. Senin ve arkadaşlarının yardımı sayesinde orman yeniden hayat buldu," diyerek gülümsemiş.

O günden sonra, ormandaki her canlı, suyun yeniden canlanmasının sevincini paylaşmış. Nehir, su perisi Derya ile birlikte çalışmanın, dayanışmanın ve yardımlaşmanın önemini herkese göstermiş bu macera, köyde ve ormanda dilden dile dolaşan bir hikayeye dönüşmüş. Kasaba halkı, her sabah suyun akışını izlerken, "İyilik yaparsan iyilik bulursun" sözünü hatırlamış, çocuklar ise Nehir’in cesaretinden ilham alarak, yardımlaşma projelerine katılmış.
Okulda öğretmenler, bu macerayı örnek göstererek, "Gerçek güç birlikte çalışmaktan gelir. Herkes birbirine yardım ettiğinde, en büyük engeller bile aşılabilir," dersini vermiş. Çocuklar, ormandaki bu maceradan aldıkları ilhamla, evlerinde ve sokaklarda birbirlerine yardım etmiş, yaşlı komşulara destek olmuş, hayvanlara yiyecek ve su sağlamışlar. Böylece, kasaba sadece güzel bir yer olmakla kalmamış, aynı zamanda iyilik, sevgi ve yardımseverlikle dolup taşan bir yuva haline gelmiş.

Günler, haftalar, aylar geçmiş ormanda ve kasabada her şey yeniden canlanmış, su perisi Derya ve küçük Nehir’in macerası unutulmaz bir efsaneye dönüşmüş. İyilik Ağacı, kasabanın ortasında dikilmiş, üzerine herkes yaptığı iyilikleri anlatan mesajlar asmış. "İyilik yaparsan, iyilik bulursun" yazılı pankartlar, çocukların ve yetişkinlerin kalplerinde yer edinmiş. Nehir, büyüyüp okulda liderlik yapan, yardımsever ve sevgi dolu bir genç olmuş annesi, babası ve öğretmenleri onun sayesinde, iyiliğin ve yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu tüm kasabaya anlatmış.

Ve masal burada mutlu sonla bitmiş; çünkü su perisi Derya’nın yardımı, küçük Nehir’in cesareti ve tüm kasaba halkının yardımlaşma ruhu sayesinde, hem orman hem de köy her zaman umut ve sevgiyle yaşamış. Her sabah, güne suyun melodik sesiyle uyanan kasaba, "İyilik yaparsan, iyilik bulursun" sözünü hatırlayarak, yeni günlere neşeyle başlamış. Böylece, iyiliğin, yardımseverliğin ve dostluğun gücü, nesiller boyu anlatılacak, kalplerde her daim yaşayacak bir efsane olarak sonsuza dek sürmüş.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!