Abdulkadir Geylani Hz Hikayesi Hikâyesi
Abdulkadir Geylani Hz’nin Eşkıyaların Hidayetine Vesile Olması
Abdulkadir Geylani Hz’nin Eşkıyaların Hidayetine Vesile Olması
Abdulkadir Geylani küçük yaşta iken bir arefe günü çit sürmek için tarlaya gitti. Bir öküzün kuyruğuna tutunup ardından giderek çocukça oynuyordu o anda bir ses işitti. Ey Abdulkadir sen bunlar için yaratılmadın ve bunlarla emir olunmadın. Bu ses Abdulkadir Geylani’yi korkutur, eve gelince dama çıkar.
Hacıları görüp, Arafat’ta vakfeye durduklarını anlar. Anneciğim bana izin ver de Bağdat’a gidip ilim öğreneyim, Salihleri, iyi insanları ziyaret edeyim der.
Ey benim gözümün nuru, gönlümün tacı evladım , Abdülkadir’im benim senin ayrılığına dayanamam sensiz ben ne yaparım diyerek annesi ona izin vermez.
Abdulkadir annesine tarlada olup bitenleri anlatır, annesi ağlar, kalkıp babasından miras kalan seksen altını alıp, kırkını kardeşine ayırıp, kırkını da Abdülkadir’e verir. Kırk altını bir keseye koyup, keseyi de elbisesinin koltuğuna diker. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak derki :
-Ey benim gözümün nuru, gönlümün tacı evladım, Abdülkadir’im, Hak Teala’nın rızası olmasaydı katiyen seni salmazdım.
Huzur ve esenlik içinde sefere çık, yolun açık olsun. Sana son olarak nasihatım şudur ki, eğer beni memnun etmek istiyorsan hiçbir zaman ama hiçbir zaman yalan söyleme, doğruluktan asla ayrılma, Allah her zaman ve her yerde doğrularla beraberdir.
Abdulkadir Geylani annesine söz verip, ağlayarak elini öptü, Bağdat’a gitmek üzere olan bir kervana rast geldi ve aralarına katıldı. Hemen hanı geçmişlerdi bir müddet yol aldılar.
Arzı – Tetrenk denilen yere gelince kervandan bir bağırtıdır, çağırtıdır koptu.
Önlerine aniden bir sürü eşkıya çıkıp kervana saldırmışlardı. Bir anda sandıklar yere yıkıldı, eşyalar yağma edilmeye başlandı.
Eşkıyalar teker teker kervandakileri sorgulayıp ne buldularsa aldılar. Sıra en son Abdulkadir Geylani’ye geldi. Eşkıyalardan biri latife olsun diye çocuğu önüne alıp sordu:
-Fakir çocuk söyle bakalım senin neyin var. Üzerimde sadece 40 altınım var. Eşkıya inanmamış Abdulkadir Geylani’yi, bırakıp gitmişti. İkinci harami de sual edip, onu ayni cevabi allınca vaziyeti reislerine bildirmekte yarar gördüler. “Bu çocuk 40 altınım var diyor. Bu defa çocuk Abdulkadir’e reis sordu:
Senin üzerinde ne var?
– Hırkamda dikili 40 altınım var. Reis adamlarına dönerek dedi ki:
Açın, bakalım !şunu hırkasına bir bakın. Adamlar üzerini aradılar, içinde 40 altın bulunan keseyi bulup reislerine verdiler. Eşkıya reisi hayretle sordu:
Peki evlat sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin .İşte o zaman ufkun piri olacak olan Abdülkadir Geylani der ki:
“Ben evden ayrılmadan anneme asla yalan söylemeyeceğime dair söz vermiştim, 40 altın İçin sözümü mü bozacağım.
Bu sözleri duyup hakikate şahit olan eşkıya başının gözleri yaşardı. Abdülkadir Geylani’nin hakikat dolu gözlerine bakıp onunla kendi yaşını ölçü.
Kendisinin bu yaşa kadar nice hıyanet ve zulüm işlediğini, bir gün olsun Hakka’ yönelmediğini acı acı düşündü ve bu güne kadar yaptıklarından pişman olup, ellerini başına vurarak şöyle haykırdı.”
– Eyvah! Bizde Allah’a söz vermiştik. “Bunca zamandır şeytana uyduk ahdimizi bozduk. Fenalık yaptık. Yarın Hakkın huzurunda acaba bizim halimiz nice olacak * Sonra arkadaşlarına dönerek dedi ki:
– Ey dostlarım, ahbaplarım, baha bakınız, beni dinleyiniz! Ben, bunca senedir Hak Teala’ya karşı olan ahdimi bozdum. Ona isyan ettim. İçimden gelen bir pişmanlıkla bütün günahlarımı ile Rabbimin yoluna iltica ediyorum. Bundan böyle inşallah, Hak Teala’nın razı ve hoşnut olmadığı bir şey yapmayacağım. Reislerine çok bağlı olan eşkıyalar hep bir ağızdan dediler ki:
– Efendimiz; reisimiz. Biz sizden ayrılamayız Eşkıyalıkta reisimizdin, hidayette reisimiz ol! * Bunun üzerine kervandan ne alındıysa geri verildi. Bir sürü eşkıya Seyyit Abdülkadir’ in önünde tövbe etti. Kendisi tekrar yoluna devam ederek daha nice güzelliklere sebep teşkil etmek için Bağdat’ın yolunu tuttu.
Çocuk Masalları Kısa – Çocuk Hikayeleri Kısa – Çocuk Hikayeleri