
Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, yemyeşil ağaçların, renkli çiçeklerin ve cıvıl cıvıl kuşların yaşadığı güzel bir orman varmış. Bu ormanın adı, Her Şeyin Ortak Evi olan Yeşil Orman’dı. Yeşil Orman, orada yaşayan tüm canlılar için bir yuva, bir sığınak ve bir arkadaşlık kaynağıymış.
Ormanda herkes birbirini tanır, birlikte oynar, birlikte beslenir ve birlikte yaşarmış. Tavşanlar, sincaplar, kirpiler ve rengarenk kelebekler, ormanın her köşesinde mutlu mesut yaşarlarmış. Fakat en çok sevilenlerinden biri, cesur ve meraklı küçük bir kız çocuğu olan Ayla’ymış.
Ayla, her sabah erkenden uyanır, annesine ve babasına el sallayıp ormana doğru yol alırmış. Ormanda geçirdiği zaman, ona huzur verir, doğanın güzelliklerini keşfetmesini sağlarmış. Ayla, ormanın her köşesini tanır, her ağacın, her çiçeğin dilini öğrenirmiş. Hayvan dostlarıyla neşeli oyunlar oynar, onlarla konuşur, onların hikayelerini dinlermiş.

Bir gün, Ayla ormanda gezinirken, içerisinde küçük bir ağacın lakabı Mavi Defne olan güzel bir çiçek fark etmiş. Mavi Defne, ormanın en özel çiçeklerinden biriymiş. Bütün mevsim boyunca rengini koruyan, etrafa serptiği hoş koku ile herkesin ilgisini çeken bu çiçek, ormanın kalbini simgeliyormuş.
Ancak o gün, Mavi Defne'nin yaprakları solmuş, renklerini yitirmiş ve köşeleri kararmış. Ayla, endişeyle çiçeğin yanına yaklaşmış. Ne oldu sana? diye sormuş. Mavi Defne, hüzünlü bir sesle cevap vermiş: Sevgili Ayla, ormanın sihri zayıflamaya başladı. İnsanlar ormana gösterdikleri ilgiyi kaybettiler, atıkları bırakıyorlar, ağaçları kesiyorlar. Orman artık eskisi gibi canlı değil.

Ayla, durumu hemen anlamış ve çözüm bulmak için kararlı bir karar vermiş. Merak etme, Mavi Defne. Ben ve sen, ormanın sihrini yeniden canlandırmak için el birliğiyle çalışacağız, demiş. Ayla, ormanın diğer sakinlerini toplamak için hemen harekete geçmiş.
İlk olarak, Ayla en yakın arkadaşı Tavşan Tiko’yu çağırmış. Tiko, hamar adımlarla Ayla'ya katılmış. Ne oldu Ayla? Mavi Defne neden bu kadar üzgün? diye sormuş. Ayla, Mavi Defne'nin hikayesini anlatmış ve ormanın sihrini geri getirmek için birlikte çalışmamız gerektiğini söylemiş.

İkili, hemen ormanın derinliklerine doğru yola çıkmış. İlk durağımız, ağaçların bilge koruyucusu Baykuş Bilge’ymiş. Baykuş Bilge, büyük gözleri ve uzun tüyleri ile ormanın en bilge canlısıymış. Ayla ve Tiko, ona durumu anlatmış.
Baykuş Bilge, derin bir iç çekmiş ve konuşmaya başlamış: Ormanın sihrini korumak herkesin görevi. İnsanlar doğaya saygı göstermezse, ormanın güzellikleri solup gidecek. Eğer biz birlikte çalışırsak, bu durumu düzeltebiliriz. İlk adım, ormanı temizlemek ve doğaya zarar verenleri eğitmek olacak.

Ayla ve Tiko, Baykuş Bilge’nin sözlerini dinlemişler ve hemen işe koyulmuşlar. Ormanın temizlik görevi için mükemmel bir takım kurmuşlar. Kırmızı Sincap Pırıltı, çalışkan Karınca Karaca ve neşeli Kuş Cıvıl da onlara katılmış. Her biri, kendi yetenekleriyle ormanın temizliği için ellerinden geleni yapmış.
Birlikte çalışarak, ormandaki çöpleri toplamış, plastik atıkları geri dönüştürmüş ve ağaçların kesilmesini engellemişler. Ayla, hayvan dostlarıyla beraber çalışırken, ormanın güzelliklerinin tekrar canlandığını görmüş. Yapraklar daha yeşil, çiçekler daha renkli hale gelmiş.

Ancak işler bu kadarla sınırlı değilmiş. Ormanda yaşayan sakinler, insanların doğaya gösterdikleri ilgiyi anlamamışlar. Ayla, bu durumu değiştirmek için bir plan düşünmüş. İnsanları, doğaya saygı göstermeleri ve ormanı korumaları konusunda eğitmek istiyormuş.
Ayla, Baykuş Bilge’den bir fikir almış. Baykuş Bilge, Ormanda bir toplantı düzenle ve insanlarla konuş. Onlara doğanın önemini anlat, demiş. Ayla, hemen hazırlanmış ve ormanın tüm sakinlerini de yanına almış.

Ormanda büyük bir toplantı düzenlenmiş. Ayla, hayvan dostları ve ormanın diğer sakinleri ormanın neden güzel olduğunu, doğanın nasıl korunması gerektiğini anlatmış. İnsanları dikkatle dinlemiş ve onların doğaya zarar vermesinin farkına varmalarını sağlamış.
Orman, sadece bizim değil, hepimizin evi. Ona iyi bakarsak, ona güzel davranırsak, orman da bize geri döner, demiş Ayla. İnsanlar, Ayla’nın sözlerinden etkilenmiş ve hatalarını anlamışlar. Birlikte, ormanı korumak için anlaşmaya varmışlar.

Ayla ve hayvan dostları, insanların doğaya olan saygılarını görmekten büyük mutluluk duymuşlar. Ormanda herkes birlikte çalışmış, doğayı korumak için el birliğiyle hareket etmişler. Zamanla, ormanın sihri yenilenmiş, Mavi Defne’nin yaprakları tekrar canlanmış ve orman eskisinden daha da güzel hale gelmiş.
Ayla, Baykuş Bilge ve diğer hayvan dostları, ormanın kurtuluşunu kutlamak için büyük bir şölen düzenlemişler. Herkes sevinç içinde dans etmiş, şarkılar söylemiş ve ormanın güzelliklerini kutlamış. Ayla, mutlu bir şekilde ormanın kalbinde durmuş ve başarılarından dolayı gurur duymuş.

O günden sonra, Yeşil Orman’ın sakinleri doğaya olan saygılarını hiç unutmadılar. Herkes, ormanın sihrini korumak için elinden geleni yapmaya devam etti. Ayla ise, ormanın koruyucusu olarak herkesin gönlünde taht kurmuştu.
Ayla, her gün ormanda gezinirken, hayvan dostlarıyla birlikte mutlu anılar biriktiriyor, doğanın güzelliklerini yaşıyordu. Ormanda geçen her an, ona doğanın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor, ona huzur veriyordu.

Ve böylece, Yeşil Orman’daki tüm canlılar, birlikte çalışarak ormanın sihrini korumuş, ormanı sürdürülebilir bir yer haline getirmişler. Ayla’nın cesareti, azmi ve doğaya olan sevgisi sayesinde, orman daha da parlamış, tüm canlılar mutlu mesut yaşamışlar.
Masal bunadır. Gökten üç elma düşmüş biri masalı dinleyenlere, biri anlatana, biri de yazanı korusun. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!