Alaaddinin Sihirli Lambası Hikayesi

Doğu kökenli olan ünlü bir halk masalıdır. Masal kahramanı olan iyi yürekli Alaaddin’in, tesadüfen içerisinde hapsolmuş cin bulunan bir yağ lambasını bulması üzerine hayatını değiştirmesini konu edinen Dünyada en çok okunan ve bilinen peri masalları arasındadır. Her yaştaki çocuğa uygun alaaddin masalı. İyi okumalar.

Alaaddinin Sihirli Lambası Masalı

Bir zamanlar Arap çöllerinde bir krallık varmış. Aladdin adında bir oğlu olan yoksul bir terzi yaşarmış. Aladdin her gün pazarda maymunu Aboo ile oynarmış.

Aladdin daha 16 yaşındayken babası vefat edince, “Anne artık ben babamın yerinde dükkanda çalışıp para kazanacağım, sen hiç merak etme.” demiş.

Böylece Aladdin babasının tezgahında çalışmaya başlamış.

Günler bu şekilde geçip giderken, bir gün tezgahına bir yabancı gelmiş: “Merhaba sevgili Aladdin, babanın vefat ettiğini duydum. Ben o sırada şehirde değildim gelemedim.”

“Seni daha önce hiç görmedim, kimsin sen?”

“Ben senin amcanım, çok uzun yıllardır bu ülkede yaşamıyorum.”

“Oh amca, seni babamdan duymuştum.”

“Sana çok gizli bir yeri göstermek için geldim, gizli bir hazine, benimle gel, hadi gel.”

“Bir hazine mi? tamam öyleyse hadi gidelim.”

Aladdin amcasıyla beraber deveye binmiş, çölde günlerce yol almışlar. Sonunda dar bir vadiyle bölünmüş iki dağa ulaşmışlar:

Amcası “işte geldik, ateş yakmak için biraz çalı topla. demiş.

Aladdin biraz çalı çırpı toplayarak ateşi yaktıktan sonra, amcası ateşin üzerine bir avuç toz atmış ve bazı büyülü sözler söylemeye başlamış. O anda yer sarsılarak ikiye ayrılmış ve yeraltından üzerinde bir yüzük olan düz mermer bir taş çıkmış.

“Ohhh, neler oluyor amca, korkmaya başladım.”

“Sakın korkma sadece dediğimi yap. Bu taşın altında senin olacak bir hazine yatıyor. İşte bu yüzden sana ne söylersem yapmalısın. Önce şu yüzüğü al bakalım.”

Aladdin yüzüğü alınca, aşağı inen basamaklar belirmiş.

Amcası, bu merdivenin sonunda meyve ağaçlarının olduğu bir bahçe var. hiçbir şeye dokunmadan içinden geç, yoksa oradan çıkamazsın. Yanan bir lambanın bulunduğu bir yere gelinceye kadar yürü. Lambanın içinde bulunan yağı dök ve onu bana getir. Bu yüzük ise seni tehlikeden koruyacak.”

Aladdin altın duvarlara dokunmadan dikkatle inmiş. Merdivenlerin aşağısında bir meyve bahçesi varmış. Aladdin de çok acıkmıştı. Kendi kendine “ne kadar lezzetli görünen meyveler.” diyerek bir meyve koparmış. Kopardığı elma anında bir yakuta dönüşmüştü.

“Vay canına!” diyerek bu seferde bir salkım üzüm koparmış, üzüm salkımı ise inciye dönüşmüş. Aladdin yolunun üzerinde taşıyabildiği kadar meyve toplamış.

Biraz ilerledikten sonra amcasının bahsettiği lambayı görmüştü. İçindeki yağı boşaltarak, meyvelerin üzerine koymuş. Aladdin büyücü amcasının sabırsızlıkla beklediği merdivenlere dönmüş.

“Hadi, o lambayı bana uzat.”

“Ama ellerim dolu gelip yardım et amca.”

“Seni ahmak çocuk, ya bana lambayı ver ya da orda sonsuza kadar kal.” Büyücü öfkeyle bazı büyülü sözler mırıldanarak aralığı kapatmış.

Aladdin mağarada kilitli kalmıştı. “Amcam, amca, bırak çıkayım. Amca…”diye bağırmış sonra da “o adama güvenmemeliydim, aslında.” demiş.

Aladdin günlerce durmadan ağlayarak, birinin onu kurtarmasını beklemiş ama kimse gelmemiş.

“Lütfen beni buradan çıkarın lütfen! Bana yardım edin!” diye söylerken parmağıyla yüzüğüne dokunmuş ve şaşkınlık içinde evine ulaşmış.

Annesi onu çok merak etmişti “Bu kadar uzun zamandır nerelerdeydin oğlum? Seni her yerde aradım.” demiş

Aladdin hikayesini anlatarak topladığı hazineyi annesine göstermiş. Sonrada “Bu lamba çok eski oğlum temizlemek lazım.” diyerek eline bir bez alarak lambaya sürünce birdenbire lambadan dev bir cin çıkmış.

“Buyurun efendim, dile benden ne dilersen. Lamba sende olduğu için senin kölenim.”

Aladdin ve annesi çok şaşırmışlardı ikisi de günlerdir aç olduğu için cinden bir ziyafet istemişler. Cin hemen yemek masasına bir düzine gümüş tabak koymuş. Tabaklarda kızartmış et, pasta, tereyağlı börek ve çok lezzetli bir sürü yiyecek belirmiş.

Aladdin ve annesi keyifle yemeklerini yedikten sonra gümüş tabaklarını da pazarda satarak eve gereken şeyleri almışlar.

Bir gün Aladdin pazarda Aboo ile yürüyüşe çıkmıştı. O anda tellalın sesi duyulmuş.

“Prenses geliyor, tezgahları kapatın, yolu boşaltın.” diye duyuru yapıyormuş.

Prensesin geldiğini gören Aladdin, bir varil yığınının arkasına saklanıp beklemiş. çok geçmeden prensesin tahtırevanı gelmiş.

Prenses perdelerin ardından etrafa bakıyormuş. Aladdin onun güzelliğiyle büyülenmişti. “Vay canına! O şimdiye kadar gördüğüm en güzel kız, onunla evlenmeliyim.” diyerek hızla eve gitmiş.

Annesine prensesten söz ederek onunla evlenmek istediğini söylemiş.

Annesi “Bir prensesle evlenmeyi nasıl düşünebilirsin oğlum? Sultan bunu öğrenirse eğer seni hapse attırır.”

“Ben buna hazırım, yeter ki sen sadece saraya git ve teklifimi götür. Hediye olarak mücevher meyvelerden götür.”

Anne mücevher meyvelerden alarak ipek bir kumaşa sarmış. Sonra sultanın sarayına gitmiş.

Sultanın korumaları onu içeri almamış ancak sultan ipek kumaşın içinde neler getirdiğini merak ettiğinden içeri alınmasını emretmiş.

“Teşekkür ederim majesteleri, benim oğlum prensese aşık olmuş efendim, kızınızı oğlumla evlendirmek istiyorum.”

“Hahaha senin oğlun gibi yoksul biriyle yaşamak benim kızım için aşağılayıcı olmaz mı? Peki, o ipek paçavra içinde neler getirdin?”

Kadın kumaşı açarak sultana özel mücevherleri göstermiş.

“Daha önce bu kadar güzel mücevherler görmemiştim. Bu mücevherler benim fikrimi değiştirdi. Ama teklifini kabul etmeden önce oğlun kendini kanıtlamalı. Ona kırk altın tepside aynı mücevherlerden getirmesini söyle. Her tepsiyi en pahalı giysileri giymiş iki köle taşımalı.”

“Peki majesteleri.” diyerek eve dönen kadın oğluna sultanın koşullarını söylemiş.

“Merak etme anne” diyerek, lambayı ovmuş ve cinden sultanın talep ettiği şeyi istemiş.

Cin altın tepsilerde mücevherler taşıyan bir sürü köle getirmiş.

Alaaddin “Bunu sultana götürün anne, bu kez memnun olacak.”

Aladdin’in annesi derhal saraya giderek hediyeleri sunmuş.

Padişah “Ben yine çok etkilendim! Ama oğlun kızımla yaşayabilmek için muhteşem bir saray yaptırmalı.”

Annesi eve dönerek yine Aladdin’e sultanın koşulunu söylemiş. Aladdin hemen lambayı ovarak cine dileğini söylemiş.

Cin bir gecede muhteşem bir saray yaparak, sultanın sarayına uzanan bir halı döşemiş. Bu saray sultanın penceresinden görünüyormuş.

Sabah olunca Aladdin lambadaki cini tekrar çağırmış. “Şimdi bana muhteşem giysiler ve bineceğim güzel bir at ayarla”

“Peki efendim, nasıl isterseniz.”

Cin ona en güzel giysileri giydirmiş ve saraya çok güzel bir atla giderek, Sultanın huzuruna çıkıp kendini tanıtmış.

“Seni görmek güzel küçük bey, kendini bana kanıtladın. Kızımı sana vermeyi kabul ediyorum. Hazırlıkları başlatın.” demiş.

Böylece Aladdin prensesle kırk gün süren bir düğünle evlenmiş. O günden sonra krallık mutluluk ve neşeyle dolmuştu.

Bu evlilikle Aladdin tüm krallık ve ülkelerde şöhret sahibi olmuş. Düğününü ve ani zenginliği büyücü de duymuş.

Büyücü amcası “Bu çocuk o mağaradan nasıl kaçtı ki? Bu servete sahip olmak için lambayı kullanmış olmalı. Ona bir ders vereceğim.” demiş.

Büyücü bir lamba satıcısı kılığında Aladdin’in sarayına gitmiş. O sırada Aladdin sarayda yokmuş.

“Eski lambaları yenileriyle değiştirmek isteyen var mı?”

Prenses: “Aladdin yeni bir lambayla sürpriz yaparsam çok sevinir.” diye düşünerek, büyülü lambayı büyücüye vererek ondan yeni lamba almış.

Büyücü hemen lambayı ovarak, lambadaki cini çağırmış. “Efendim bana dileğini söyle. Lamba sende olduğuna göre senin kölenim.”

“Prensesle birlikte bu sarayı çölde çok uzak bir yere götüreceksin. Öyle ki kimse sarayı bulamasın.” demiş.

Saray bir anda yok olmuş, sultan penceresinden Aladdin’in sarayının ortadan kaybolduğunu görünce, Aladdin’in saraya getirilmesini emretmiş.

“Senin büyülü numaraların yüzünden kızımı kaybettim. Onu 4 gün içerisinde bana getir.”

“Onu bulacağım söz veriyorum.”

Aladdin 3 gün boyunca bütün krallığı dolaşmış ancak prensesi hiçbir yerde bulamamıştı.

O an yüzük aklına gelmişti. yüzüğü ovarak ondan “Prensesimi görmek istiyorum. Ne olur bana yardım edin.” der demez, kendini sarayının önünde bulmuş.

Aladdin’in sarayı devasa bir çölün ortasında duruyormuş. Gizlice içeri girerek prensesin yanına gitmiş.

Prenses Aladdini karşısında görünce çok sevinmişti. Prenses ona olanları anlatmış.

“Merak etme, kaçmak ve lambamı geri almak için bir planım var. “

Aladdin kulağına bir şeyler fısıldayarak ona bir iksir vermiş. Bu iksir kurbanı kendinden geçiriyormuş. Aladdin izlemek için perdenin arkasına saklanmış.

Büyücü saraya gelince prenses “Bugün çok yorulmuşsundur. Yaptığım meyve suyunu içer misin? Lütfen tadına bakın.

“Kraliçem, bu anı o kadar uzun zamandır bekliyordum ki! Anlatamam ver onu bana, senin elinden zehir bile olsa içerim.

Prenses meyve suyunu bardağa koyarak birkaç damla iksir eklemiş. Sonra ona meyve suyunu içirmiş.

“Burada her yer çok karanlık görünmüyor mu?” demiş büyücü.

Büyücünün gözleri yavaş yavaş kapanıyormuş. Bir süre sonra masanın üzerine yığılmış.

Aladdin ortaya çıkarak cüppesinden lambayı çıkartarak lambayı ovmuş.

Lambadaki cin “Efendim, dilediğini söyle, lamba sende olduğu için senin kölenim.”

“Bizi sarayımızla birlikte sultanın krallığına götür. Bu hilekâr büyücüyü de bir daha bizi bulamayacağı uzak bir yere bırak, böylece bir daha asla geri dönemesin.”

Cin söyleneni yaparak sarayı eski yerine götürmüş. Aladdin’in cesaretini gören sultan, ona tacını sunmuş. Aladdin için büyük bir taç giyme töreni yapılmış ve hep birlikte sonsuza dek mutlu yaşamışlar.

Bu Masal ilginizi Çekebilir.

Uyku Masalları – Türkçe Masallar – 1 Yaş Hikayeleri