Altın Kuş Hikayesi

Altın Kuş Hikayesi

Abone Ol google news

Saray bahçıvanın üç çocuğunun Altın Kuş’u Kral’a getirmek için saraydan ayrılmasını konu edinen ve güzel konusuyla okuyanları etkileyecek olan siz değerli çocuklara masal… Her yaş çocuk için uygundur. İyi okumalar

Altın Kuş Hikayesi
Altın Kuş Hikayesi

Altın Kuş Hikayesi

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde güzel ve şirin bir ülkenin Kralının güzel bir bahçesi vardı. Bu bahçede altın elmalar taşıyan bir ağaç duruyordu. Bu elmalar her gün sayılırdı.

Elmalar olgunlaşmaya başladıkları zaman her gece bir altın elmanın eksildiğini fark eden bahçıvan, durumu krala bildirdi.

Kral buna çok kızdı ve bahçıvanın bütün gece ağacın altında nöbet tutmasını emretti.

Bahçıvan en büyük oğlunu elmalara bekçilik yapması için görevlendirdi. ama büyük çocuk altın elma ağacına bekçilik yaparken, ağacın altında uyuyakalmıştı.

Sabah olduğundan elmalardan bir tanesi yine kaybolmuştu. Bahçıvan bir sonraki gece ikinci oğlunu bekçilik yapması için görevlendirdi

Ortanca oğlan da gece yarısı olmadan uykuya daldı. Sabah uyandığında başka bir elma daha kaybolmuştu.

Çaresiz kalan Bahçıvan, ne yapacağını bilmezken, bu seferde en küçük oğlu, altın elma ağacına bekçilik yapmak istediğini söyledi;

Bahçıvan ilk başta ona izin vermedi, çünkü ona bir zarar gelmesinden korkuyordu. Ancak, sonunda mecburen kabul etti.

O gece, genç adam neler olduğun öğrenmek için ağacın altına giderek beklemeye başladı.

Saat on ikiye geldiğinde, havada bir hışırtı sesi duydu, yukarı bakınca saf altın olan bir kuşun; gagasıyla elmalardan birini kaptığını görünce, hemen ayağa kalkarak altın kuşa bir ok fırlattı.

Ok Altın kuş’un kuyruğuna isabet ettiğinden, kuyruğundan kopan altın bir tüy yere düştü.

Sabah olunca altın tüyü alarak, babasıyla beraber kralın huzuruna giderek durumu anlattılar.

Kralın emriyle hemen bütün krallık konseyi toplanarak bu durum hakkında konuşmaya başladılar.

Genç adam, dün akşam yaşadıklarını Altın Kuş ile ilgili, gördüğü her şeyi konseye anlatınca, konseyde bulunan herkes, o Altın Kuş’un krallığın tüm zenginliklerinden daha değerli olduğunu kabul etti.

Bunun üzerine kral “bir tüyün bana yararı olmaz, tüm kuşa sahip olmam gerek.” dedi. Daha sonra bahçıvana dönerek “Ne yapıp, edip o altın kuşu bana getirmelisiniz.” diye emir verdi.

Bahçıvan ertesi günün sabahında en büyük oğlunu altın kuşu bulması için gönderdi.

Çocuk hazırlıklarını yaparak hemen yola çıktı. Bir süre yol aldıktan sonra yol üzerinde bir tilkinin uzandığını görünce, okunu çıkararak onu vurmak istedi.

Tilki, ‘Altın kuşu bulmak istediğinizi biliyorum. Bana zarar vermezsen, sana iyi bir tavsiyede bulunabilirim.” deyince

Tilkinin neler söyleyeceğini merak eden büyük çocuk, oku fırlatmamıştı.

Tilki: bu yoldan ayrılmadan dümdüz ilerle, akşam olmak üzereyken bir köye ulaşacaksınız; o köyde birbiriyle zıt iki han olduğunu göreceksiniz. bunlardan biri çok hoş ve güzel gözükür: oraya gitmeyin, ötekine gidin.” demiş. 

Ama büyük çocuk, okunu tilkiye fırlatıp onu yaraladıktan sonra yoluna devam etmiş. Akşam olmak üzereyken, iki hanın bulunduğu köye ulaşmıştı. Onlardan birinde şarkı söyleyen, dans eden ve şölen veren insanlar vardı; ama diğeri ise sakin ve eski görünüyordu. 

“Bu büyüleyici yeri bırakıp, o perişan han’a gidersem aptallık ederim” diye düşünerek güzel hana gitti. İyice eğlendikten sonra oranın büyüsüne kapılarak, kuşu ve ülkesini unuttu.

Aradan günler geçmişti; en büyük oğlunun geri gelmediğini gören Bahçıvan bu seferde ortanca oğlunu hem ağabeyini hemde Altın kuş’u bulması için gönderdi.

O da ağabeyi gibi yolda uzanan tilki ile karşılaşmıştı. Kendisine tavsiyede bulunan tilkiye oku fırlatarak yoluna devam etmiş. O da akşam olmak üzereyken iki han bulunan köye ulaşmıştı.

Altın Kuş Masalı Oku
Altın Kuş Masalı Oku

Hanlara bakarken büyük kardeşinin, gösterişli olan han’ın penceresinde olduğunu görmüştü. O da gösterişli han’a girerek eğlenceye dalınca altın kuşu ve ülkesini unutmuştu.

Aradan epey bir zaman geçmiş iki kardeş de geri dönmemişti. Bu sefer Küçük oğlan hem kuşu hem de kardeşlerini bulmak için babasından müsaade istedi.

Ona çok düşkün olan babası onu göndermek istemiyordu. Çünkü onun da başına kötü bir şey gelmesinden ve geri dönememesinden korkuyordu. Ancak konsey tarafından gitmesi gerektiğine karar verilince mecburen ona izin verdi.

Ertesi günün sabahında yola çıkan küçük çocuk yolda uzanan tilki ile karşılaşmıştı. Okunu Tilkiye fırlatacağı esnada;

Tilki; bana zarar vermezsen sana bir tavsiyede bulunurum.” deyince küçük oğlan okunu indirdi.

Tilki ” onun ağabeylerine söylediklerinin aynısını ona da söyleyince;

Kibar biri olan genç adam, “ona teşekkür ederek yoluna devam etti.

Tilki, genç adamın kardeşlerinin yaptığı gibi ona zarar vermesi üzerine ona seslendi, “istersen kuyruğuma otur. Seni gideceğin yere daha hızlı götürebilirim.” deyince o da memnuniyetle tilkinin kuyruğuna oturarak beraber yola çıktılar.

Köye vardıklarında genç adam tilkinin dediklerini yaparak gösterişli han’a hiç bakmadan diğer han’a gitti. Bütün gece orada rahatça dinlendikten sonra sabah tekrar yola çıkmak üzereyken tilki ile karşılaştı.

Tilki ona “şu yolu izle ve bir kaleye varana kadar, dosdoğru git. Kaleye varınca üstteki sol odaya gir altın kuşun tahta bir kafeste olduğunu göreceksin, sakın onu odada bulunan altın kafese koyma.” demiş.

Sonra da tilki kuyruğunu uzatarak, “istersen kuyruğuma bin seni oraya götüreyim.” demiş.

Genç adam Tilkinin kuyruğuna binerek kaleye gitti.

Genç adam gizlice kaleden içeri girerek altın kuşun bulunduğu odaya girmeyi başardı.

Kuş’un tahta bir kafeste asılı olduğu odayı buldu, odada altın bir kafes ile tahta bir kafes duruyordu. Kuş ise tahta kafesin içindeydi.

Genç adam ‘Böyle güzel bir kuş tahta bir kafeste olmamalı’ diye düşünerek, kuşu altın kafesin içine koydu. O anda kuş, tüm askerleri uyandıracak kadar yüksek sesle çığlık atınca genç adam yakalanarak kralın huzuruna götürüldü. 

Kralın emriyle yargılanan genç adam için idam cezası verildi. Kral ise genç adamın becerikli olduğunu görünce, ona rüzgâr gibi hızla koşan altın atı kendisine getirirse, hem affedileceğini hem de altın kuşun kendisine verileceğini söyledi.

Genç adam bu teklifi kabul edince kral, onun serbest bırakılmasını emretti.

Düşünceler içerisinde altın atı aramaya çıkan genç adam yine tilki ile karşılaştı.

Tilki: “benim söylediklerimi dinlemedin, bak neler oldu. Yine de sana altın atı nasıl bulacağını söyleyeceğim.” demiş.

Genç adam sevinmişti.

Tilki “Şu yoldan karşına bir kale çıkana kadar başka yola sapmadan ilerlemelisin. At o kalede, gece saat 12’de seyisler uykuya dalacak. Oraya sessizce gir ve atın sırtına eski eyeri koyduğundan emin ol. Sakın ahırda bulunan altın eyeri atın sırtına koyma.” demiş.

Tilki “İstersen kuyruğuma otur seni oraya götüreyim.” demiş.

Genç adam tilkinin kuyruğuna oturdu, beraber yola çıktılar. Her şey tilkinin dediği gibiydi. 

Ama genç çocuk atı gördüğünde, ” O eski eyeri kullanmak üzücü olur. Ona en iyisi yakışır.” diye düşünerek Altın eyeri atın sırtına koyar koymaz at kişnemeye başladı.

Uyanan seyisler muhafızlara haber vererek genç adamı yakalattılar. Sabah olunca yine yargılanmak için mahkeme kuruldu ve yine onun için idam kararı verildi.

Ama kral da onun becerikli biri olduğunu düşünerek, ona şato kralının kızı olan o güzel prensesi getirebilirse, yaşamasına izin vereceğini, ayrıca atı da ona vereceğini söyledi.

Genç adam çaresizce bu teklifi kabul edince, serbest bırakıldı. Yola çıkan adam üzgün bir şekilde yürürken yaşlı tilki ile karşılaştı.

Tilki “Beni neden dinlemedin? Eğer dinlemiş olsaydın, hem kuşu hem de atı alırdın; yine de bir kez daha sana tavsiyede bulunacağım.”

Şimdi şu yoldan gidersen akşam olmadan bir kaleye varacaksın. Her gece saat 12’de prenses hamama gider: Ona bir gül ver. Böylece seninle gelmeyi kabul edecektir. Ama anne ve babasıyla görüşmesine de sakın izin verme.” 

Tilki kuyruğunu uzattı ve böylece beraber yola çıktılar. Şatoya geldiklerinde, hepsi tilkinin söylediği gibiydi… Saat oniki olduğunda genç adam hamama giden prensesi karşıladı ve ona bir gül verdi. Kız onunla kaçmayı kabul etti. Ama son bir defa anne, babasını görmek için gözyaşlarıyla ona yalvardı.

Genç adam ilk başta kızın teklifini reddetti ama onun ağlamalarına dayanamayarak, Anne babasını görme teklifini kabul etti.

Kızın annesiyle görüşmesi üzerine, genç adam tekrar esir alındı. Kral ona “Benim penceremden görünen ve manzarayı kapatan tepeyi kazıp ortadan kaldırırsan seni affederim. Eğer bunu sekiz gün içinde yaparsan, o zaman kızımı da sana veririm.” demiş.

Bu tepe o kadar büyükmüş ki, yedi gün boyunca çalıştığı halde hiçbir şey değişmemiş gibiydi.

Tilki yine geldi ve dedi ki “Sen git ve uyu, ben senin için çalışacağım.” demiş.

Günlerce uyumamış olan genç adam yorgunluktan oturduğu yerde uyuya kalmıştı. Sabah uyandığında tepenin olmadığını görünce, sevinçle kralın huzuruna giderek müjdeli haberi verdi.

Kral, gördükleri karşısında şaşkındı. Sözünü tutmaya mecbur kaldığından prensesin onla gitmesine izin verdi.

Genç adam ile prenses sabah erkenden yola çıkmıştı. Yolda tilki ile karşılaştılar

Tilki “Prenses için altın bir at güzel olurdu.”

“Ah!’ dedi genç adam ‘bu harika bir şey olurdu, ama onu nasıl alabilirim?”

Altın Kuş Masalı
Altın Kuş Masalı

“Krala gittiğinde güzel prensesi de yanında götür, kral çok sevinçli olacak; ve altın atı sana verecek, oradan ayrılmadan önce herkesle vedalaş. En son da prensesle, o anda prensesin elini tutarak atın üzerine bindir ve oradan kaçın.”

Her şey yolunda gidince altın atı da alarak kaleden kaçtılar.

Tilki “Şimdi sana altın kuşu alman için yardım edeceğim. Kuşun bulunduğu kaleye vardığında, içeri altın atınla girince, kuşu getirecekler; kafesi alır almaz altın ata atla ve kaleden çıkarak yanımıza gel.” demiş.

Tilkinin dediğini yapınca; Altın kuşu da almıştı.

Tilki: “Sana yine iyi bir tavsiyede bulunacağım: Sakın; nehrin kenarına oturma.” diyerek ortadan kayboldu.

Genç adam ağabeylerini de gösterişli han’dan çıkardıktan sonra hep beraber yola koyuldular.

Bir süre gittikten sonra bir dere kenarına varmışlardı. Genç adam Tilkinin tavsiyesini unutarak, nehrin kenarına oturunca, arkasından gizlice yanaşan ağabeyleri, onu dereye iterek prensesi, atı ve kuşu aldıkları gibi eve dönmüşler.

Babalarına ve krallarına bütün her şeyi kendileri yapmış gibi anlatmışlar.

Kral büyük bir sevinçle onları ödüllendirdi. Ama at yemek yemiyor, kuş ise ötmüyor, prenses ise durmadan ağlıyordu.

En küçük oğlan nehrin içinden çıkmak için epey uğraşmış ama bir türlü çıkamamıştı  

Sonra yaşlı tilki bir kez daha ortaya çıkarak tavsiyesine uymadığı için ona kızdıktan sonra kuyruğuna tutunmasını söyleyerek genç adamı nehirden çıkarmıştı.

Genç adama, “Sakın kardeşlerine gözükme, seni bulurlarsa öldürürler.” dedi.

O yüzden genç adam fakir bir dilenci kılığında saraya gizlice girince, At yemeye, kuş ise ötmeye başlamıştı. onu gören prenses ise artık ağlamıyordu.

Genç adam kralın yanına giderek ağabeylerinin hilelerini anlatınca Kral, onların yakalanıp, cezalandırılması için emir verdi.

Bunu duyan ağabeyler kaçarak ülkeyi terk ettiler.

Prensesle genç adam büyük bir düğün töreniyle evlendiler.

Uzun bir süre sonra, genç adam ormanda avlanırken, yaşlı tilkiyle karşılaşmıştı.

Tilki ona kendisini öldürmesi için yalvarınca, onun isteğini yerine getirmek isteyen genç adam.

Tilkiye vurunca, tilki bir anda bir prense dönüştü. Bu prens, yıllar önce kaybolan prensesin kardeşiymiş.

O günden sonra hep beraber mutlu ve mesut bir yaşamları olmuş.

Bu içerik de ilginizi çekebilir.

Kısa HikayelerKeloğlan Masalları4 Yaş Masalları


Benzer İçerikler

Keloğlan ve Prenses Hikayesi
Keloğlan ve Prenses Hikayesi
Keloğlan ve Kokulu Çiçek Masalı
Keloğlan ve Kokulu Çiçek Hikayesi
Kral-Keci-Sakal
Kral Keçi Sakal Hikayesi
Sihirli Çan
Sihirli Çan Hikayesi

Yorumlar

  1. kocasınınbalı says:

    Kocam masalı cok begendi hemen uykusu geldi tesekkur ederiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.