
Evvel zaman içinde, yemyeşil çayırlara ve kocaman ağaçların gölgesine ev sahipliği yapan Uğur Ormanı’nda, ormanın en güçlü hayvanı olarak bilinen bir aslan yaşarmış. Adı Kükreyen Kral’mış çünkü kükremesiyle tüm ormanın titrediği söylenirmiş. Kükreyen Kral, öyle güçlüymüş ki ne zaman aklına eserse küçük dostlarını korkutur, onlar için yemek bulmak zorlaşırmış. Bir koyun sürüsünü korkutup uzaklaştırır, bir ceylan ailesini ürkütürmüş. Her gün farklı bir hayvan onun karnını doyurmak için kaçacak delik ararmış.

Bir gün ormandaki hayvanlar, Kükreyen Kral’ın zalim yönetiminden bıkmış. Bir araya gelip düşünmüşler: “Kral bizi avlamaya devam ederse hepimiz bir gün kayboluruz. Bir yol bulmalıyız!” Ama ne yapsalar çözüm bulamamışlar. Sonunda, “Her gün bir kurayla av verelim,” demişler. “O gün kurada ismi çıkan hayvan, Kral’ın yemeği olsun. Böylece Kral yorulmadan, av peşinde koşmadan karnını doyuracak, biz de daha güvende olacağız.” Hep kabul etmiş.

Böylece ilk gün öküzün, sonraki gün ceylanın ismi çıkmış ve Kral istediklerine kavuşmuş. Ama günler geçtikçe ormandaki huzur da kaybolmuş her sabah kuşlar “Bugün kim seçildi acaba?” diye endişeyle ötüyormuş. Hayvanlar birbirine bakıp “Ya sıra bize gelirse?” diye korkuyormuş. Ta ki bir sabah minik bir tavşan, adı Pamuk, kura kabını gördüğünde aklına parlak bir fikir gelene kadar.

O sabah ormanın en yaşlı kaplumbağası Dede Kabu, kura kabını elinde sallayarak tüm hayvanları topladı. “Bugünkü kuramız başlasın,” dedi. Hayvanlar bir bir isimlerini söylüyor, tohum gibi kuraya atıyorlarmış. Son isim küçük tavşan Pamuk’unmuş. Hayvanlar birden sessizleşmiş, Pamuk’un küçük kalbi korkuyla hızlı hızlı atmaya başlamış. Kükreyen Kral, o anda ormanın ortasına inmiş, kuyruğunu sallayarak “Neredesin küçük tavşan? Neden bu kadar geç geldin?” diye kükremiş.

Pamuk, gözleri dolu dolu Kral’a bakmış ama titrememiş. “Efendim,” demiş, “yolda bir aslan beni durdurdu. Senin ne kadar korkak ve zayıf olduğunu söyledi. Ondan kaçarken biraz geciktim.” Kral, bu sözlere sinirlenmiş “Öyle mi? Göster bakalım bana o aslanı!” diye kükremiş. Pamuk, Kral’ı ormanın derinliklerindeki eski bir kuyuya götürmüş. Kuyu karanlık ve derinmiş. Pamuk, kuyunun kenarına yaklaşmış, kuyuya bakmasını söylemiş. Kral, “Bakıyorum, ama ne görüyorum?” demiş.

Pamuk, “Şu kuyunun dibinde ikinci bir aslan var, tam senin tıpkısı,” demiş. Kral, kendinden emin bir edayla kuyunun içine bakmış. Kuyu yüzeyinde kendi yansımasını görmüş. Gözleri büyümüş, “Bu nasıl olur?” diye kükremiş. Öfkesinden ne yapacağını bilemeyen Kral, “Çıkar şu aslanı!” demiş. Pamuk da “Sana yardım edeyim,” diyerek Kral’ın sırtını itmiş. Kral, bir adım geri gidip dengesi bozulmuş ve kuyuya düşüvermiş. Kuyu derinmiş, Kral bir daha çıkamamış.

Hayvanlar, Kral’ın kükremesini uzaktan duymuş ama cesaret edip kuyunun kenarına yaklaşamamışlar. Pamuk, öne çıkıp “Kral’ın sesini duyuyorum,” demiş. Dede Kabu ağır ağır yaklaşmış, Pamuk’un elinden tuttuğu uzun bir dalı kuyuya uzatmış. Ama Kral öfkesinden dalı bile tutamamış. Hayvanlar ormanın her köşesinden gelmiş herkes bir dal, bir ip veya uzun bir çubuk tutmuş. Birlikte çalışmışlar, dalı suya indirip birbirlerine yardım ederek Kral’ı çekmeye başlamışlar. Kral, dişlerini sıkarak çabalasa da dalı tutacak gücü kalmamış ve uzun uğraştan sonra hayvanlar Kral’ı suyun içinden çıkarmış.

Kral ıslandıktan sonra yorgun düşmüş, bir daha asla zalimlik yapamayacak kadar güçsüz kalmış. Pamuk, Kral’a “Artık senin de dostumuz olmanı istiyoruz,” demiş. Kral, başını eğmiş, “Siz bana merhamet ettiniz. Ben de artık sizin dostunuz olacağım,” diye mırıldanmış. O günden sonra Uğur Ormanı’nda hiç kimse kuraya katılmamış. Hayvanlar birlikte çalışmanın, paylaşmanın ve zorluğu dayanışmayla aşmanın ne kadar değerli olduğunu öğrenmiş. Kral da onlara yardım etmeyi, korumayı, bir daha asla zarar vermemeyi yemin etmiş.

Pamuk, bir kez daha “İyilik paylaştıkça çoğalır,” demiş. Ormanın tüm canlıları, küçük tavşanın aklına ve cesaretine hayran kalmış. Kral’la birlikte ormanı temizlemiş, zarar gören ağaçların altına yeni tohumlar ekmişler. Neşe Ormanı’nda kuşlar yeniden neşeyle ötüşmüş, kelebekler çiçeklerin üzerinde dans etmiş, rüzgâr yaprakları fısıldayarak dostluk şarkıları söylemiş.

Ve o günden sonra, Uğur Ormanı’nda herkes güven içinde yaşamış. Pamuk’un zekâsı, hayvanların dayanışması ve Kral’ın değişimi, ormanın en güzel masalı olarak kuşaktan kuşağa anlatılmış. Herkes bilirmiş ki, en güçlü silah kibir değil, sevgi ve yardımlaşmadır. Ve her gece, yıldızlar gökyüzünde titrerken, “İyilik kazansın” diye mırıldayan küçük tavşan Pamuk’un hikâyesi, minik kalplere umut aşılamaya devam edermiş.
Mutlu son.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!