
Bıcırık Todi, minik bir köpekti kürkü kar beyazı, kulakları uzun ve sevimli patileri yumuşacıktı. Küçük bir köyde, bahçeli evlerin arasında, sıcak yuvasında yaşardı. Adı Bıcırık’tı çünkü sabahları kuş cıvıltılarıyla birlikte neşeyle havlar, etrafa “bıcırtılar” saçar, herkesin yüzünü güldürürdü. Sahibi Elif Teyze, ona her gün taze ekmek kırıntıları ve pırıl pırıl su verirdi. Bıcırık’ın en büyük hayali, bir gün herkesin yardımına koşan, dostluğun simgesi olan bir kahraman olmaktı.

Bir sabah, Güneş gökyüzünde henüz yeni belirmişken Bıcırık, bahçede dolanıyordu. Kuşlar şakıyordu, çiçekler kokusunu yayıyordu. O sırada uzaktan ince bir miyav sesi duydu. Hemen dikildi, kulaklarını dikti ve sesin geldiği tarafa doğru koşmaya başladı. Bahçenin sonundaki çitlerin hemen ötesinde, küçük bir kedi yavrusu miyavlayarak ağlıyordu. Minik kedi, çitin tırnaklarını kullanarak üstteki ahşap parçaya tutunmuş ama inemiyordu.

Bıcırık, ön patilerini çitlere dayadı, havlamadan ses çıkarmadı nazikçe yavru kedinin yanına yaklaştı. Kedi korkmuştu, Bıcırık ise ona dostça bakıp kuyruğunu salladı. Elif Teyze, kapıdan çıktı, Bıcırık’ın yanına geldi ve uzanıp kedi yavrusunu nazikçe kucağına aldı. “Seni buraya kim getirdi, küçük?” diye fısıldadı. Kedi yavrusu mırıldanarak minnetle Elif Teyze’nin omzuna sürtündü. Bıcırık gururla kuyruğunu salladı ilk yardım görevini başarıyla tamamlamıştı.

O günden sonra Bıcırık, köyde “iyi kalpli köpek” olarak tanındı. Çocuklar, sabahları onu görünce sevinçle “Merhaba Bıcırık!” diye seslenir, o da onlarla oyunlar oynardı. Fakat Bıcırık, sadece köyde kalmakla yetinmek istemiyordu ormanın derinliklerinde yaşayan dostlarına da yardım etmek istiyordu. Bir gün Elif Teyze, “Bıcırık, bugün ormana gitmek ister misin?” diye sordu. Bıcırık’ın gözleri parladı, hemen onayladı. Elif Teyze yanına küçük bir su kabı ve ekmek kırıntıları aldı, Bıcırık da heyecanla ormanın yolunu tuttu.

Orman, köyden farklı bir dünyaydı. Ağaçlar gökyüzüne kadar uzanmış, dallarında kuş yuvaları saklanmış, yerde renk renk mantarlar büyümüştü. Bıcırık, burnunu yere yaklaştırarak izleri takip etti. Aniden önüne minik bir sincap fırladı. Sincap, telaşlıydı. “Yardım et Bıcırık!” diye cıvıldadı. Bıcırık, sabırsızlanmadan sincapın peşinden koştu. Sincap, çalılıkların arasından onları bir ağacın dibine getirdi. Orada, ayağı ağaca dolanmış bir kirpi yavrusu kıvrılmış halde bekliyordu. Bıcırık, nazikçe kirpinin yanına oturdu, incecik dişleriyle ağacın altındaki ince dalları kopararak kirpinin ayağındaki dikenleri çözdü. Kirpi yavrusu hafif bir inleme çıkardı, sonra minnetle gözlerini kırptı. Sincap, “Sen gerçek bir kahramansın Bıcırık!” diye sevinçle bağırdı. Bıcırık, bir kez daha yardım etmiş olmanın mutluluğuyla kuyruk salladı.

Günün ilerleyen saatlerinde Bıcırık, ormanın iç kısımlarına doğru ilerledi. Bir dere kenarına varınca, suyun berrak akışını izledi. O sırada dere ortasında küçük bir kaplumbağa göründü akıntı onu sürüklemişti. Kaplumbağa zorlanıyordu, su seviyesi yükseldikçe telaşı artıyordu. Bıcırık, bir dal parçası buldu, suya soktu ve kaplumbağanın kabuğuna yaklaştırdı. Kaplumbağa, dal parçasını yakalayıp sürüklendiği yerden kurtuldu. Bıcırık, su kenarına koşarak kaplumbağayı güvenli kıyıya çıkardı. Kaplumbağa, “Teşekkür ederim dostum, adım Kabu,” dedi. Bıcırık, “Ben Bıcırık, yardıma her zaman hazırım,” diye cevap verdi. Kabu, yavaşça başını salladı ve birlikte kenara uzanan sıcak kumlara yürüdüler.

Ormanın derinliklerinde gün batmaya yakın, Bıcırık ve yeni arkadaşları bir ağacın gölgesinde dinlendiler. Güneş, altın sarısı ışıklarını yaprakların arasından süzerek yere yansıtırken, sincap, kirpi ve kaplumbağa Bıcırık’a teşekkür ettiler. Bıcırık, onlara köydeki Elif Teyze’nin her gün verdiği ekmek kırıntılarından dağıttı. Arkadaşları, birlikte paylaşmanın ne kadar güzel olduğunu bir kez daha hissettiler. O an Bıcırık, “Yardım etmek ve paylaşmak en büyük mutluluktur,” diye düşündü.

Akşam karanlığı çökmeye başladığında, Bıcırık köye dönme vaktinin geldiğini hissetti. Arkadaşlarına sarıldı, vedalaştı ve ormanın yolunu tuttu. Elif Teyze kapıda onu bekliyordu. Bıcırık, gün boyunca yaşadıklarını anlatır gibi havladı, Elif Teyze ise onun pofuduk kulaklarını okşadı. “Sen gerçek bir kahramansın Bıcırık,” dedi. Bıcırık, mutlu bir şekilde kuyruğunu salladı.

O gece, Bıcırık sıcak yuvasına uzandı, gözlerini kapatırken aklına ormandaki dostları geldi: minik kedi yavrusu, sincap, kirpi ve kaplumbağa. Hepsine yardım etmişti ve onların yüzündeki minik gülümsemeler, yüreğini ısıtmıştı. O anda Bıcırık’ın rüyasında, Neşe Ormanı’nın tüm sakinleri el ele tutuşup bir çember oluşturmuş, ortada “İyilik Çiçeği” adını verdikleri parıltılı bir çiçek açıyordu. Çiçeğin yaprakları, dostluğun ve paylaşmanın renkleriyle boyanmıştı. Bıcırık, rüyasında çiçeğin tohumlarını etrafa saçtı her tohum bir iyilik mesajıydı.

Sabah olduğunda, Bıcırık pencereden içeri sızan güneş ışığıyla uyandı. Kuşlar yine cıvıldıyor, rüzgâr hafifçe yaprakları okşuyordu. Bıcırık, kalktı, esnedi ve Elif Teyze’nin verdiği taze ekmek kırıntılarından bir lokma aldı. Bugün yine bir macera günüydü ama en önemlisi, her yeni gün yardım etmek, paylaşmak ve iyilik yapmak için yeni fırsatlar sunuyordu. Bıcırık, “Haydi, iyilik için hazırız!” diye havladı ve güne neşeyle başladı.
Mutlu son.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!