Bir varmış bir yokmuş soğuk kış gecelerinin, kar tanelerinin dans ettiği, pencerelerden içeri süzülen sıcak ışıkların ve her köşede sevgi dolu gülücüklerin paylaşıldığı bir zamanda, küçük bir kasabada yaşayan Melis adında sevimli bir kız çocuğu varmış. Melis, her yıl Noel ve Yılbaşı’nın gelmesini dört gözle bekler, bu özel zamanlarda annesiyle birlikte evlerini süsler, arkadaşlarına ve komşularına küçük hediyeler hazırlardmış.
O zamanlar kasabanın sokakları, renkli ışıklarla, süslemelerle ve neşeyle dolar, herkes birbirine içtenlikle “Mutlu Yıllar” der, sevgi ve umut dolu sözler paylaşırmış. Melis, aldığı hediyelerden çok, vermenin getirdiği mutluluğu öğrenmiş ve kalbinde “Hediye vermek, sevgiyi paylaşmaktır” düşüncesini taşırmış.
Kasabanın en soğuk kış sabahlarından birinde, karla kaplı sokaklarda, Melis annesiyle birlikte hazırlık yaparken annesi ona küçük bir kutu hediye etmiş. Kutunun üzerinde renkli desenler ve el yazısıyla "Sevgi Paylaştıkça Büyür" yazısı bulunuyormuş. Melis, kutuyu açtığında içinden sıcacık yün eldivenler, minik bir kart ve annesinin sevgi dolu notunu bulmuş. Notta, "Bu eldivenler seni soğuk kıştan koruyacak; ama en önemlisi, onların sıcaklığı, kalbindeki sevginin gücünü simgeliyor. Onu paylaş, etrafını ısıt." yazıyormuş. Melis o andan itibaren, annesinin sözlerini düşündü; aldığı hediyeyi saklamak yerine, sevdikleriyle, yardıma muhtaç olanlarla paylaşmanın ne kadar değerli olduğunu anladı.
O gün okula giderken, Melis evin önünde arkadaşlarıyla buluşmuş; hepsi birbirlerine küçük hediyeler veriyormuş. Melis, annesinden aldığı yün eldivenleri arkadaşlarıyla paylaşmak için sabırsızlanıyormuş. Sınıfa girdiğinde öğretmeni “Hediyelerin Gerçek Değeri” konulu bir etkinlik düzenlemiş, çocuklardan evlerinde hazırladıkları minik hediyelerle birbirlerine olan sevgilerini anlatmalarını istemiş. Melis, sınıf arkadaşlarına eldivenlerin hikayesini anlatırken, "Bu eldivenler bana, sevgiyle yapıldıklarında, paylaşıldıklarında ne kadar güçlü olabileceğini öğretiyor," demiş. Tüm sınıf, Melis’in bu içten sözleriyle çok etkilenmiş ve herkes, hediyelerin sadece maddi bir şey olmadığını, asıl önemli olanın kalpte taşıdığımız sevgi olduğunu öğrenmiş.
Melis’in okuldaki bu güzel deneyimi, kasabada büyük bir değişim başlatmış. Artık herkes, Noel ve Yılbaşı zamanlarını sadece hediye almakla değil, aynı zamanda küçük iyilikleri paylaşarak geçirmeye başlamış. Komşular, evlerinden birbirlerine el yapımı kartlar ve minik sürprizler gönderir, yaşlı komşular kapılarına çiçek bırakılırmış. Kasaba meydanında, kocaman süslenmiş bir Noel ağacının etrafında toplanan insanlar, birbirlerine hikayeler anlatır, eski anıları yad eder ve yeni umutlarla dolu gelecek için dilekler tutarlarmış.
Bir gün, Melis, annesiyle birlikte kasaba pazarında gezerken, yaşlı bir teyze dikkatini çekmiş. Teyze, ellerinde yıpranmış bir çanta taşıyor, yüzünde yorgun bir gülümseme varmış. Melis’in kalbi, bu duruma üzülmüş; annesiyle birlikte teyzenin yanına gitmiş ve ona küçük hediyelerden oluşan hazırladığı sepeti uzatmış. Sepetin içinde, Melis’in evde hazırladığı el yapımı kart, küçük oyuncaklar ve minik atıştırmalıklar varmış. Yaşlı teyze, bu içten hediyeleri görünce gözleri parlamış ve "Ne güzel bir hediye, bu sevgi dolu paylaşım için sana teşekkür ederim" demiş. Melis, o anda hediyelerin sadece alınıp verildiği şeyler olmadığını, aynı zamanda insanların kalplerini ısıtan, onlara umut veren birer simge olduğunu çok iyi anlamış.
Yılın son günleri yaklaşırken, kasaba halkı arasında büyük bir coşku hakim olmuş. Noel ve Yılbaşı gecesi, herkesin kalbinde umut, sevinç ve birlikte yaşamanın güzelliği hissediliyormuş. O gece, evlerin pencerelerinden dışarı bakıldığında, kar taneleri usulca süzülüyor, sokaklar ışıklarla, sevinçle doluymuş. Melis, yatağına uzanırken, gün boyunca yaşadığı tüm güzellikleri ve paylaşmanın getirdiği mutluluğu düşünüp gülümsemiş. Annesi, Melis’in saçlarını okşayarak, "Gerçek mutluluk, sevginin paylaşıldığı andır. Hediye vermek, kalbimizin en güzel yanıdır," demiş. Melis, annesinin sözleriyle derin bir huzur hissetmiş, kalbinde sevgi ve umut tohumları yeşermiş.
Zamanla, Melis büyüdükçe, o gece öğrendiği ders onun için hayat boyu sürecek bir rehber olmuş. Her yıl Noel ve Yılbaşı geldiğinde, Melis kendisine küçük hediyeler hazırlayarak, sevdikleriyle ve yardıma muhtaç olanlarla paylaşır, çevresindeki herkese mutluluk dağıtırmış. Kasaba halkı, Melis’in bu davranışından ilham almış ve artık her yıl birlikte toplanıp, küçük hediyeler vererek, kalplerindeki sevgiyi paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlarmış. O günden sonra, kasaba adeta bir sevgi ve umut diyarına dönüşmüş; her sokak, her ev, her kalp birbirine yakınlaşmış, iyilik ve dayanışma ruhu her yerde hissedilirmiş.
Noel ve Yılbaşı zamanı, kasaba halkı için sadece hediye almak ve vermek değil, aynı zamanda kalpleri ısıtmak, birbirine umut vermek ve paylaşmanın gücünü anlamak anlamına gelirmiş. Melis’in hikayesi, tüm kasaba çocuklarının dilinde dolaşır, her biri o küçük kızın cesaretini, içtenliğini ve sevgi dolu kalbini örnek alırmış. Ve böylece, her yeni yıl, kar taneleriyle bezeli sokaklarda, ışıklarla süzülen evlerde ve sevinçle çalan kalplerde, Melis’in hediyelerinin sırrı yankılanırmış: "Gerçek mutluluk, sevgiyi paylaşmaktan geçer." Kasaba halkı, bu sözleri hep yüreklerine kazıyarak, birlikte yaşamanın, yardımseverliğin ve sevginin gücüyle her daim umut dolu ve mutlu bir yaşam sürermiş.
Masalımız burada sona erdiğinde, küçük Melis’in içten ve paylaşım dolu hikayesi, tüm kasabanın kalbinde ölümsüzleşmiş. Her yıl, Noel ve Yılbaşı geldiğinde, kasaba halkı, minik hediyeler ve sıcak sözlerle birbirini kutlar, iyiliğin, dostluğun ve paylaşmanın getirdiği mutluluğu birlikte yaşarlarmış. Ve böylece, kışın soğuğu bile sevgiyle ısınır, kar taneleri bile neşeyle dans eder, kalpler ise paylaşılan hediyelerle dolup taşarmış. Her yeni gün, yeni umutlara, yeni başlangıçlara kapı açar, herkes birlikte, sevgi ve mutlulukla dolu bir yaşam sürermiş.
Masalımızı okuduktan sonra çocuğunuzla birlikte aşağıdaki soruları
yanıtlayarak
Hem keyifli vakit geçirebilir hem de masalın öğretici
yönlerini keşfedebilirsiniz.
Sevdiklerine küçük hediyeler hazırlamayı ve paylaşmayı seviyordu.
Sıcacık yün eldivenler ve içinde sevgi dolu bir not bulunan bir kutu verdi.
Herkes, Noel ve Yılbaşı için hazırladığı hediyeleri paylaşarak sevginin önemini öğrendi.
Çünkü teyzenin yardıma ihtiyacı olduğunu düşündü ve onu mutlu etmek istedi.
Herkes hediyelerle ve iyilikle birbirine destek olmaya başladı.
Paylaşmak daha önemliydi çünkü sevgi ve iyilik büyüyordu.
Gerçek mutluluğun, sevgiyi paylaşmak olduğunu öğretti.
Birbirlerine küçük hediyeler vererek ve sevgiyle dolu sözler paylaşarak kutluyorlardı.
Çünkü bu özel zamanlarda insanları mutlu etmeyi ve sevgiyi paylaşmayı seviyordu.
Hediye vermek sadece almak için değil, sevgiyi paylaşmak içindir.