Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, küçük bir kasabada Mert adında neşeli, yardımsever bir çocuk yaşarmış. Mert, her sabah güneşin ilk ışıklarıyla uyanır, pencereden içeri sızan sıcak ışıkların arasında gülümseyerek yeni bir günün başladığını hissedermiş. Annesi ona, "Bugün, iyilik yapmanın güzelliğini keşfetmek için harika bir gün olacak," der, Mert ise sevinçle dışarı fırlarmış.
Mert, kasabanın dar sokaklarında, komşularına selam vererek yürür, bazen de yolda gördüğü yaşlılara yardım etmek için dururmuş. Bir gün, sokak köşesinde düşüp yaralanan yaşlı bir teyzenin yanına koşmuş. Teyze, Mert'in yüzündeki içten gülümsemeyi görünce hemen rahatlamış ve "Ah evlat, sen ne kadar da tatlısın, bana yardım ettiğin için çok teşekkür ederim," demiş. Mert ise, "Teyze, iyilik yapmak için yardım etmek çok güzeldir, ben her zaman elimden geldiğince yardım etmek isterim," diyerek teyzenin elini tutmuş.
O gün Mert, kasabada gezinirken, kimsesiz bir köpeğin titreyen halini görmüş. Köpek, açlıktan ve üşümekten titriyormuş. Mert, hemen yanına yaklaşmış ve evinde bulunan küçük yiyecekleri, suyu ve yumuşak bir battaniyeyi köpekle paylaşmış. Köpek, Mert’e sevgi dolu bakışlarla karşılık vermiş. Bu davranış, kasaba halkında hızla yayılmış herkes, Mert’in karşılık beklemeden yaptığı iyiliklerin ne kadar değerli olduğunu anlamış.
Bir gün kasabanın meydanında büyük bir fırtına kopmuş. Rüzgar o kadar şiddetli esiyor, yağmur adeta gökten iniyormuş. İnsanlar evlerine sığınmış, pencerelerden dışarı bakarken korkuyla titriyorlarmış. O sırada Mert, fırtınanın getirdiği yıkımın izlerini görmek için evden çıkmış. Sokaklarda savrulan yapraklar, devrilmiş bisikletler ve ufak tefek hasarlarla karşılaşmış. Birden, yaşlı bir amcanın evinin önünde mahsur kaldığını fark etmiş. Amca, fırtınada evinin kapısı kapanmış ve dışarı çıkamıyormuş. Mert, hiç düşünmeden koşarak evine gitmiş, annesinden yardım istemiş ve birlikte amcaya yardım etmek için çalışmışlar. Kapıyı açıp amcanın yanına oturmuşlar, Mert amcaya moral verip onunla sohbet etmiş. Amca, "Evlat, senin gibi yardımsever bir çocuğa sahip olduğum için ne kadar şanslıyım, Allah sana her zaman güzellikler versin," diyerek Mert’i tebrik etmiş.
Mert’in annesi, onun bu güzel davranışını izlerken gurur duymuş. "Mert, iyilik yapmanın karşılığını beklemeden, kalpten gelen sevgiyi paylaşmak en büyük mutluluktur," demiş. Mert, annesinin sözlerini kalbine kazımış ve her gün bu sözü hatırlayarak iyilik yapmaya devam etmiş. Okulda, arkadaşlarının arasında da Mert’in yardımseverliği dillere destan olmuş. O, oyun oynarken diğer çocukların düşüp yaralandığı anlarda hemen yanlarına koşar, onlara destek olurmuş. Arkadaşları ona "İyilik Perisi Mert" diye seslenmeye başlamışlar.
Bir gün, okulda yapılan resim yarışmasında Mert, en güzel resmi çizmeyi başarmış. Fakat Mert, ödül almak için resim çizmemiş içindeki mutluluğu, sevgi ve iyilik dolu kalbini resmetmek için kalemi eline almış. Resminde, kasabada birlikte oynayan çocuklar, yaşlıların gülümseyerek birbirlerine yardım ettiği, doğanın rengarenk çiçeklerle bezenmiş olduğu mutlu bir dünya vardı. Mert’in resmi okuldaki duvarda sergilendiğinde herkes büyük bir hayranlıkla bakmış. Öğretmeni, "Mert, sen resminle bize ne kadar da derin bir mesaj veriyorsun. Karşılık beklemeden yapılan iyilikler, insanları bir araya getirir ve kalpleri ısıtır," diyerek onun bu içten davranışını överek sınıfı alkışlatmış.
Mert, gün geçtikçe büyürken, yardımseverliği ve iyilik yapma alışkanlığı kasabanın her yanına yayılmış. Mahalledeki herkes, Mert’in küçük dokunuşları sayesinde daha da birbirine yakınlaşmış, komşuluk ilişkileri güçlenmiş. İnsanlar, Mert’in yaptığı iyilikleri örnek alarak, kendi aralarında da yardımlaşmayı artırmışlar. Kasaba, adeta sevgi dolu bir aileye dönüşmüş.
Bir gün, Mert, annesiyle birlikte kasabanın en yaşlılarından biri olan Dede Ayşe’nin evine gitmiş. Dede Ayşe, uzun yıllar boyunca kasabanın en sevilen insanlarından biriymiş ama artık yaşlandığı için tek başına yaşamaktan zorlanıyormuş. Mert, Dede Ayşe’nin evine geldiğinde, hemen ona yardım etmeye başlamış. Evin etrafını temizlemiş, bahçesindeki çiçeklere su vermiş ve Dede Ayşe ile sohbet ederek onun yalnız hissetmemesini sağlamış. Dede Ayşe, gözleri dolu dolu, "Evlat, sen benim için gerçek bir melek gibisin. Karşılık beklemeden yaptığın bu güzel iyilikler, dünyayı daha da güzelleştiriyor," demiş. Mert ise, "Dede, iyilik yapmak kalbimizi mutlu eder. Allah, her zaman kalbimize iyilik ve sevgiyi koyar," diyerek Dede Ayşe’ye sarılmış.
Kasabada, Mert’in yardımseverliği sayesinde insanlar, birbirlerine destek olmanın, karşılık beklemeden iyilik yapmanın önemini anlamışlar. Birlikte hareket etmenin, yardımlaşmanın getirdiği mutluluk, kasabanın her köşesine yayılmış. Mert, büyüdükçe ve öğrendikçe, iyilik yapmanın aslında en büyük servet olduğunu kavramış. İyilikler, insanların hayatını değiştirmiş, kasaba adeta bir sevgi mabedine dönüşmüş.
Günlerden bir gün, kasabanın en büyük bayramı yaklaşırken, herkes hazırlıklara başlamış. Bayram sabahı, Mert ve ailesi evden çıkarak mahalledeki herkese bayramlaşmak için dolaşmış. Mert, bayramın anlamını ve karşılık beklemeden yapılan iyiliklerin önemini hatırlayarak, yaşlılardan çocuklara kadar herkese gülümseyerek selam vermiş. O gün, kasabada herkesin yüzünde kocaman bir gülümseme varmış çünkü insanlar, birbirlerine yardım etmenin, sevgi dolu kalplerle yaşamın ne kadar güzel olduğunu anlamışlar.
Günün sonunda, Mert evine dönerken, gökyüzünde parlayan yıldızları izleyerek, kalbinde tarifsiz bir mutluluk hissetmiş. Annesi ona, "İyilik yapmanın güzelliği, karşılık beklemeden sevgiyle hareket etmekte yatıyor. Sen de bu iyilik dolu yüreğinle hep böyle devam et," demiş. Mert, o andan itibaren, hayatı boyunca yardımseverliğini hiç unutmamış her zaman, her yerde, karşılık beklemeden iyilik yaparak, etrafındaki insanlara umut ve mutluluk dağıtmış.
Masalın sonunda, Mert’in küçük yüreği, kasabanın tüm insanlarına sevgi ve iyilik tohumları ekmiş. Bu tohumlar zamanla büyümüş, kasaba adeta bir cennet bahçesine dönüşmüş. İnsanlar, Mert’in örneğini takip ederek, hayatlarında hep iyiliğe yer vermiş, yardımlaşmanın gücüyle birbirlerine destek olmuşlar. Ve böylece, Mert’in masalı, mutlu sonla biten, karşılık beklemeden yapılan iyiliklerin ve yardımseverliğin gücünü anlatan, nesiller boyu unutulmayacak bir hikâye haline gelmiş. Herkes, bu masalı hatırlayarak, kalplerinde sevgi ve iyiliği yaşatmış, dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için elinden geleni yapmış.
Masalımızı okuduktan sonra çocuğunuzla birlikte aşağıdaki soruları
yanıtlayarak
Hem keyifli vakit geçirebilir hem de masalın öğretici
yönlerini keşfedebilirsiniz.
Onun elini tutarak kaldırdı ve iyi olup olmadığını sordu.
Ona yiyecek ve su verdi, ayrıca üzerine bir battaniye örttü.
Onun yardımseverliğini örnek alarak, birbirlerine daha çok destek oldular.
İyiliğin karşılık beklemeden yapılan en güzel şey olduğunu öğretti.
Kapısını açarak ona moral verdi ve yanında durdu.
İnsanların birbirine yardım ettiği mutlu bir kasaba resmi çizdi.
Onun gibi iyilik yapmayı öğrenerek, yardımlaşmanın önemini anladılar.
Mahalledeki insanlara selam vererek bayramlarını kutladı ve mutlu olmalarını sağladı.
Ona 'Sen gerçek bir melek gibisin, iyiliğin dünyayı güzelleştiriyor' dedi.
Karşılık beklemeden iyilik yapmak, insanları mutlu eden en değerli şeydir.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!