
Bir varmış bir yokmuş, küçük bir kasabada yaşayan, meraklı ve enerjik bir çocuk varmış. Adı Can’mış. Can, her sabah uyandığında pencereden dışarı bakar, günün neler getireceğini heyecanla düşünürmüş. Kasaba, yemyeşil bahçeler, rengarenk çiçekler ve kuş cıvıltılarıyla doluymuş. Can, her gün yeni şeyler öğrenmek, çevresindeki güzellikleri keşfetmek ve arkadaşlarıyla birlikte eğlenceli vakit geçirmek istermiş. Ancak Can’ın en büyük arzusu, kasaba halkının birbirine daha çok yardım ettiği, dürüstlük ve sevgiyle dolu bir yaşam sürdüğü bir ortam yaratmaktı.

Bir gün, Can okuldan çıktıktan sonra, kasaba meydanında toplanan insanları gördü. Büyük bir telaş vardı. Kasaba meydanındaki eski saat kulesinin zamanı durduğuna inanılıyordu. Herkes, saat kulesinin tamir edilmesi için yardımlaşmanın gerekliliğini konuşuyordu. Can, bu durum karşısında ne yapacağını düşünürken, kalbindeki iyilik ve merak, onu harekete geçirdi. “Ben de yardım edebilirim” diye düşündü. O gün Can, kasabanın en yaşlı ve bilgili kişisi olan Dede Ahmet’i ziyarete karar verdi. Dede Ahmet, yılların tecrübesiyle kasabanın sırlarını bilen, tüm insanlara öğütler veren bir bilgeymiş. Can, Dede Ahmet’e gidip saat kulesinin neden durmuş olabileceğini sorduğunda, Dede Ahmet gülümseyerek “Can evlat, bazen bir işin üstesinden gelmek için birbirimize destek olmak gerekir. Herkes kendi yetenekleriyle katkıda bulunur, bu sayede büyük sorunlar bile çözüme kavuşur” demiş.

Can, bu sözlerden çok etkilenmiş ve hemen kasabada yardım edebileceği arkadaşlarını toplamaya karar vermiş. Okuldan çıkmış birkaç arkadaşıyla birlikte, kasabanın sokaklarında gezmeye başlamışlar. Önceleri herkes ne yapacaklarını tam olarak bilmiyordu, fakat Can’ın önderliğinde, küçük bir ekip oluşmuş. İlk iş olarak, saat kulesinin etrafında temizlik yapmışlar, kırık taşları toplamış, tozları almışlar. Can, “Temizlik ve düzen, her şeyin başlangıcıdır” diyerek arkadaşlarına ilham vermiş.

Ekip, temizlik işini bitirdikten sonra, Dede Ahmet’in anlattığı eski tamir hikayelerini hatırlayarak, saat kulesinin içine bakmaya karar vermiş. Kuleye tırmanmaya çalışırken, Can arkadaşlarına “Birlikte çalışırsak, en yüksek yerlere bile ulaşabiliriz” demiş. Tırmanış sırasında, aralarından biri dengesini kaybedip hafifçe sarsılmış, fakat arkadaşlarının hemen yardımıyla düşmeden dengede kalmış. Bu olay, onlara ne kadar dikkatli ve birbirlerine destek olmaları gerektiğini göstermiş.

Kulenin tepesine vardıklarında, ekip, saat mekanizmasını dikkatle incelemiş. Orada, eski ve paslanmış dişliler, gevşemiş çarklar ve zamanın tozunu taşıyan parçalar varmış. Can, “Bunları birlikte temizleyip, eski haline getirebiliriz” demiş. Arkadaşları, Can’ın bu cesaret ve kararlılığı karşısında kendilerini daha da motive hissetmiş. Hep birlikte, küçük bir çaba ile dişlileri temizlemiş, gevşeyen parçaları sıkılaştırmışlar. Zaman yavaş yavaş işleyip, saat kulesinde eski düzeni yeniden sağlamak için, ekip her bir parçayı büyük bir özenle yerine yerleştirmiş.

O gün, saat kulesinin yeniden çalıştığını görmek için kasaba meydanında toplanan halk, birbirlerine gülümseyerek bakmışlar. İnsanlar, Can ve arkadaşlarının emekleri sayesinde saat kulesinin yeniden çalıştığını görmüş, bu olay onlara yardımlaşmanın ve birlikte çalışmanın gücünü bir kez daha hatırlatmış. Kasaba halkı, bu başarının ardından, birbirlerine daha da kenetlenmiş yaşlılar, gençler, çocuklar hep birlikte kasabanın düzeni için el birliğiyle çalışmanın ne kadar önemli olduğunu öğrenmişler.

Can, akşam eve dönerken, gün boyunca yaşadıklarını düşünmüş. Yaptıkları işin sadece saat kulesini tamir etmekle kalmadığını, aynı zamanda kasaba halkının bir araya gelmesi, birbirlerine destek olması ve zorlukların üstesinden birlikte gelinmesi anlamına geldiğini fark etmiş. Evinin önündeki yoldan yürürken, akşam güneşinin altın sarısı ışıkları etrafı aydınlatırken, Can kalbinin derinliklerinde, “Gerçek mutluluk, başkalarına yardım etmekten geçiyor” diye mırıldanmış.

Ertesi gün, Can okulda öğretmenine olanları anlattığında, öğretmeni büyük bir memnuniyetle “Can, senin bu davranışın hepimize örnek olacak. Yardımlaşmak, dürüst olmak ve birlikte çalışmak, hayatın en değerli derslerindendir” demiş. Okuldaki diğer çocuklar da Can’ın hikayesini dinleyerek, kendi aralarında yardımlaşmanın önemini konuşmuşlar. O gün, okul bahçesinde herkes, birbirlerine küçük yardım eli uzatmış, birlikte oyunlar oynamış ve doğanın sunduğu güzellikleri daha dikkatli gözlemlemişler.

Zamanla, kasaba halkı Can’ın önderliğinde daha birçok iş yapmaya başlamış. Küçük parkları temizlemek, yaşlı komşulara yardım etmek, hatta düzenli olarak toplanıp, kasabanın sorunlarını birlikte çözmek için planlar yapmışlar. Bu sayede, kasaba her geçen gün daha mutlu, daha huzurlu ve daha sevgi dolu bir yer haline gelmiş. Can’ın küçük ama kararlı adımları, tüm kasabanın kalbine dokunmuş ve herkes, birlikte çalışmanın, birbirine güvenmenin ve yardımlaşmanın ne kadar değerli olduğunu öğrenmiş.

Masal, Can’ın sadece bir saat kulesini tamir etmesiyle bitmemiş, aynı zamanda kasabanın tüm çocuklarına ve büyüklerine, her zaman dürüst, yardımsever ve kararlı olmanın, en zor durumlarda bile birlikte hareket etmenin önemini öğretmiş. Can’ın hikayesi, nesilden nesile aktarılarak, her yeni kuşağa ilham vermiş ve kasaba, her daim sevgi, dayanışma ve umut dolu bir yer olarak anılmış. Böylece, her yeni gün, kasabanın sokaklarında yardımlaşma, dürüstlük ve sevgi dolu bir yaşamın örneği yaşanmış herkes, birlikte çalışmanın ve birbirine destek olmanın gerçek mutluluğu getirdiğini bilerek, geleceğe umutla bakmış. Ve masal, çocukların ve kasaba halkının kalplerinde, mutlu sonla biten, ders verici ve ilham dolu bir hikaye olarak sonsuza dek yaşamış.
öznur
Güzel çocuk hikayesi olmuş.