
Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, minik bir kasabanın hemen dışında, rengarenk çiçeklerin ve yüksek ağaçların arasında küçük bir köy varmış. Bu köyde, Ela adında meraklı ve cesur bir kız çocuğu yaşarmış. Ela’nın en büyük hayali, peri masallarıyla dolu, büyülü bir ormanı keşfetmekmiş. Her akşam, büyükannesinin anlattığı peri masallarını dinler, rüyalarında kendisini o sihirli diyarların içinde bulurmuş. Bir gün Ela, gün doğumuyla birlikte evinden sıyrılıp ormana doğru yola çıkmaya karar vermiş. Annesinin ve babasının “Orman biraz ürkütücü olabilir, dikkatli ol!” uyarılarına rağmen, kalbi macera doluymuş.
Ela, yumuşacık toprağın üzerinde yürürken ağaçların arasında ışıltılar görmeye başlamış. Küçük, parıltılı toz zerrecikleri adeta havada dans ederken, yuvarlanan çiçeklerin etrafında minicik peri sesleri duyulmuş. Ela, “Acaba gerçekten bir peri masalı mıdır bu?” diyerek merak içinde ilerlemiş. Birden, gözlerinin önünde uçuşan minik bir yaratık belirmiş. Gözleri pırıl pırıl parlayan bu minik peri, Ela’ya Hoş geldin, seni bekliyorduk! diyerek seslenmiş. Ela şaşkınlıkla, ama mutlulukla periyle selamlaşmış.

Peri, kendisini Lila olarak tanıtmış. Lila, Ela’ya büyülü ormanın harikalarını anlatmaya başlamış. Bu orman, sevgi ve dostlukla dolu. Her canlı birbirine yardım eder, hatta senin gibi cesur kalpli çocukları da kucaklar, demiş Lila. Ela, Lila’nın elini tutmuş ve birlikte ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başlamışlar. Yolda, konuşan ağaçlar, gülümseyen kelebekler ve şarkı söyleyen kuşlarla karşılaşmışlar. Her biri Ela’yı gülümsemeye ve keyifli olmasına yardımcı olmuş.

Ormanın ilerleyen kısımlarında, Ela ile Lila, kocaman bir göletin kenarına varmışlar. Göletin suları berrak, üzeri yıldız tozlarıyla süslenmiş gibiymiş. Göletin kenarında, minik bir kurbağa Ela’ya “Merhaba! Benim adım Zıpır” diyerek neşeyle seslenmiş. Zıpır, Ela’ya suyun altında yaşayan renk renk balıkların ve dans eden yosunların hikayelerini anlatmış. Ela, Zıpır’ın anlattığı hikayelerle büyülenmiş ormanın her köşesinde bir başka mucize saklı olduğunu fark etmiş.

Bir süre sonra, Ela ve Lila, ormanın kalbine doğru yol alırken yollarını kaybetmişler. Gökyüzü bulutlarla kaplanmış, hafifçe esen rüzgar yaprakları hışırdatmaya başlamış. Ela biraz korksa da, Lila’nın yanında olduğunu görünce içi rahatlamış. Lila, Endişelenme, her şey yoluna girecek. Kalbimize inanırsak, yollar her zaman aydınlanır, demiş. O sırada, uzaktan gelen nazik bir ışık pırıltısı, yürüyen yoldaşlarını aydınlatmaya başlamış. Işığın kaynağı, bilge Baykuş Maviş’miş. Maviş, Ela’ya Sadece kalbini dinleyerek yolunu bulabilirsin. Unutma, her karanlığın ardında mutlaka bir aydınlık saklıdır, diyerek ona bilgelik vermiş. Baykuşun sözleri, Ela'nın içini umut ve cesaretle doldurmuş böylece birlikte ilerlemeye devam etmişler.

Yolda, Ela ve Lila, kocaman bir çınarın altında, yardımcı olan minik sincaplar, neşeli cırcır böcekleri ve nazik yusufçuklarla tanışmışlar. Her biri, ormanın güzelliklerini anlatırken, Ela da onlardan birçok şey öğrenmiş. Doğada her şey birbiriyle bağlantılıdır, diye açıklamış sincap. Bu sözler, Ela’nın aklında yankılanmış ve onu daha çok öğrenmeye teşvik etmiş.

Peri Lila, Ela’yı kutsal ve gizemli Çiçek Tarlasına götürmüş. Bu tarlada, her biri farklı bir renge sahip olan dev çiçekler açmış çiçeklerin her biri, insanlara neşe, umut ve sevgi dağıtırmış. Tarlanın ortasında, altın sarısı bir çiçek, diğerlerinden farklı olarak parlamış. Lila, Bu, Kalp Çiçeği. Kalbimizin içindeki sevgiyi ve iyiliği simgeler. Birbirimize yardım ettiğimizde, kalplerimizde açan en güzel çiçektir, demiş. Ela, Kalp Çiçeği'nin etrafında dururken, çiçeğin kokusu onu mutlu olmuş, içindeki sevgi daha da güçlenmiş.

Akşam güneşi yavaş yavaş batarken, Ela, Lila ve onların ormandaki tüm dostları, büyük bir eğlence hazırlamışlar. Minik peri, sevimli hayvan dostları ve bilge Baykuş hep birlikte şarkılar söylümüş, dans etmiş ve birbirlerine hikayeler anlatmışlar. Bu an, Ela için unutulmaz bir anı olmuş. Günün sonunda, Ela yorgun ama mutlu, kalbinde sevgi ve dostluk hissiyle dolu olarak evine dönmek üzere yola çıkmış. Lila, ona Her ne zaman kalbinin derinliklerinde ise, ben ve bu ormandaki tüm dostların seni bekliyor olacağız, demiş.

Evine vardığında, Ela’nın ailesi onu kollarına almış, büyük bir sevinçle karşılarmış. Ela, yaşadıklarını heyecanla anlatmış her hikaye, her peri, her cesaret dolu adım, annesine ve babasına umut, iyilik ve sevgi aşılamış. Ela’nın hikayesi, köyde yaşayan diğer çocuklara da ilham vermiş herkes kalbindeki cesaretle ve sevgiyi paylaşma arzusuyla dolup taşmış. Zamanla, Ela büyüdükçe, o küçük cesur kız ormanın sırlarını, peri masallarının ve doğanın mucizelerini diğer insanlarla paylaşmaya devam etmiş.

Günler, aylar ve yıllar geçtikçe, peri masalları artık sadece uzun yılların anıları değil, her nesil için ilham verici bir mirasa dönüşmüş. Her akşam, köyün çocukları, büyüklerinin anlattığı masalları dinlerken, kalplerinde Ela’nın cesaretinden ve ormanın büyüsünden izler taşırlarmış. Ve her masalın sonunda, hep birlikte şöyle derlermiş: Sevgi, dostluk ve iyilik, her zaman kalbimizin en parlak yıldızı olur. Böylece, peri masalları ne zaman anlatılsa, herkes gülümseyerek, umut dolu bir yürekle geleceğe adım atarmış.

Masalımız burada sona ererken, Ela ve ormanın tüm büyülü dostları, her daim kalbimizde ve hayallerimizde yaşamaya devam ediyormuş. Ve bizler de, bu masaldan öğrendiğimiz gibi, sevgi, cesaret ve dostlukla dolu bir dünya için her zaman umutlu olmamız gerektiğini unutmamalıyız. Mutlu son, hepimizin gerçeğe dönüşen en güzel masalıymış.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!