
Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarlarda, rengarenk çiçeklerin, kuş cıvıltılarının ve gülümseyen insanların yaşadığı minik bir köy varmış. Bu köyde, kalbi sevgiyle dolu, yardım etmeyi, iyilik dağıtmayı seven küçük bir çocuk yaşarmış. Adı Emir’miş. Emir, henüz altı yaşında olmasına rağmen, büyük bir yüreğe sahipmiş. Her sabah uyanır, penceresinden dışarı bakar, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte köyün sokaklarına neşe saçar, komşularına selam verip, çevresindeki herkesin halini sorarmış. Çünkü Emir, iyiliğin ve yardımseverliğin ne kadar değerli olduğunu çok iyi bilirmiş.

Bir gün, Emir okula gitmek üzere evinden çıktığında, yol kenarında ağlayan yaşlı teyzenin sesini duymuş. Hemen yanına koşarak, "Teyze, neden ağlıyorsunuz?" diye sormuş. Yaşlı teyze, "Evimin önündeki fidanlarım rüzgarda savruluyor, sanki onlara bakacak kimse yokmuş gibi hissediyorum. Onlar bana hayat veren umut çiçeklerim," demiş. Emir, yaşlı teyzenin üzüntüsünü görünce hemen ona yardım etmeye karar vermiş. Kendi küçük elleriyle fidanları düzeltmeye, toprağı sulamaya başlamış. Teyze, Emir’in içten yardımını görünce yüzü güleceğe dönmüş. "İşte, senin gibi güzel kalpli çocuklar sayesinde dünyamız daha da güzelleşiyor," diyerek teşekkür etmiş. O andan sonra Emir, iyiliğin ne kadar güçlü olduğunu ve küçük bir yardımın bile büyük mutluluklar yaratabileceğini anlamış.
Günün ilerleyen saatlerinde, köyün yakınındaki ormana doğru yürürken, yol kenarında minik bir kuş yavrusu yerde titrer halde bulmuş. Yavru kuşun kanadı hafifçe incinmiş, uçamıyormuş. Emir, kuşu nazikçe eline almış ve hemen yanındaki küçük su kabından su vermiş. Ardından, evine götürüp, annesinin yardımıyla kuşun yarasını temizlemiş ve ona sıcak bir yuva hazırlamış. Kuş, kısa süre sonra iyileşmiş ve Emir’e olan minnettarlığını cıvıl cıvıl ötüşlerle dile getirmiş. Bu olay, Emir’e yardım etmenin sadece insanları değil, doğadaki canlıları da mutlu ettiğini göstermiş.

Ertesi gün, köyde büyük bir fırtına kopmuş. Rüzgar, ağaçları sallamış, yağmur damlaları gökyüzünden dökülmüş. Fırtınanın ardından, köydeki bazı evlerin çatılarında hasar oluşmuş, insanlar da evlerini tamir etmek için birbirlerine destek olmak zorunda kalmışlar. Emir, bu zorlu günün ardından, komşularının yardımına koşmuş. Küçük elleriyle, evlerin önündeki çöpleri toplamış, komşularına su ve yiyecek taşıyarak destek olmuş. Herkes Emir’in bu yardımseverliğine hayran kalmış, çünkü o, yardımlaşmanın ve birlikte olmanın ne kadar önemli olduğunu herkese göstermiş. İnsanlar, fırtınanın ardından yeniden toparlanırken, birbirlerine daha sıkı bağlanmış, yardımlaşmanın gücüyle tüm zorlukların üstesinden geldiklerini fark etmişler.

Günlerden bir gün, köyün hemen dışında, ormanın derinliklerinde, uzun zamandır kimsenin gitmediği, bakımsız bir bahçe bulunuyormuş. Bu bahçe, eskiden köyün en güzel yerlerinden biriymiş rengarenk çiçekler açar, meyve ağaçları mis gibi kokarmış. Ancak zamanla kimse oraya bakmamış, bahçe harap olmuş. Emir, bir sabah bahçeye doğru yürürken, oradaki bu hali görünce içi burkulmuş. "Ne güzel zamanlar geçirmişiz buradayken, şimdi neden kimse gelmiyor?" diye düşünmüş. Hemen işe koyulmuş komşularına haber vermiş, birlikte bahçeyi temizlemeye başlamışlar. Herkes el birliğiyle toprağı kazmış, çöp ve yabani otları toplamış, çiçek tohumları ekmiş. Emir’in önderliğinde yapılan bu çalışmanın ardından bahçe yeniden canlanmış, eski günlerindeki gibi neşeli bir ortama kavuşmuş. Herkes, bu olaydan sonra doğaya sahip çıkmanın, çevreyi korumanın önemini bir kez daha anlamış.

Bir başka güzel gün, köy meydanında bir şenlik düzenlenmiş. Şenlikte, herkes birbirine yardım etmiş yaşlılar çocuklara hikayeler anlatmış, gençler birlikte oyunlar oynamış. Emir de bu şenlikte, köyün en güzel el yapımı kolajını hazırlamış. Bu kolaj, köyde yaşanan yardımseverlik hikayelerini, iyiliğin ve sevginin gücünü simgeliyormuş. Emir, kolajını hazırlarken, bir yandan komşularıyla sohbet etmiş, bir yandan da diğer çocuklara iyilik yapmanın, yardım etmenin ne kadar değerli olduğunu anlatmış. Şenlik sonunda, herkes bir araya gelip, birlikte gülen yüzler içinde, "İyilik, en güzel hazinedir," diyerek, bu güzel günü taçlandırmış.

Zamanla, Emir’in yaptığı tüm bu iyilikler köyde bir efsane haline gelmiş. İnsanlar, onun minik yüreğinde taşıdığı büyük sevgiyi örnek almış, her biri kendi çevresinde küçük iyilikler yapmaya başlamış. Birbirine yardım etmek, komşularıyla paylaşmak, doğaya ve canlılara saygı göstermek, artık köyün en temel değerleri arasında yer almış. Emir, iyilik yaparken aldığı mutluluğu ve içindeki huzuru, diğer çocuklara da anlatmış onlara, "Küçük bir yardım bile kalpleri ısıtır, dünyayı güzelleştirir," demiş.

Günler birbirini kovalamış, mevsimler değişmiş. Köy artık eskisinden çok daha canlı, daha umut dolu bir yer haline gelmiş. Her sabah, köy meydanında toplanan insanlar, yeni günün getireceği güzellikleri paylaşır, yardımlaşmanın önemini yeniden hatırlarlarmış. Küçük Emir’in yaptığı iyilikler, bir çiçeğin tohum gibi her yere yayılmış her evde, her sokakta, her kalpte bir parça umut ve sevgi bırakmış.

Bir akşamüstü, köyün yaşlılarından biri, minik bir hikaye anlatmak için meydanın ortasında toplanan çocukları dinlemeye almış. "Bir zamanlar, bir küçük çocuğun yüreğinde taşıdığı iyilik ateşi, bütün köyü aydınlatmış," demiş yaşlı teyze. Çocuklar, merak ve hayranlıkla dinlemişler. Hikaye, Emir’in tıpkı onlar gibi küçük bir yürekle başlayıp, tüm köyü değiştiren büyük bir iyilik hareketine dönüşmesini anlatıyormuş. Her biri, o gün evlerine dönerken, kalplerinde Emir’in hikayesinden ilham almış, kendileri de küçük iyilikler yapmaya söz vermişler.
Artık köyde, her çocuğun yüreğinde Emir’in izleri varmış. O, sadece yardım etmekle kalmamış, aynı zamanda iyiliğin, paylaşmanın ve sevginin ne kadar güçlü olduğunu herkese göstermiş. Birlikte büyüyen bu güzel topluluk, zamanla çevre köylerden de ilham almış herkes, iyilik yapmanın dünyayı değiştireceğine inanarak, birbirine yardım etmeye başlamış. Ve böylece, küçük bir çocuğun içindeki büyük sevgi, tüm evreni sarmış, her yüreğe umut aşılamış.

Emir’in hikayesi, yıllar boyunca anlatılmaya devam etmiş. Küçük çocuklar, onun gibi olmaya çalışmış, her fırsatta yardımlaşmayı, paylaşmayı, birbirlerine destek olmayı öğrenmişler. Köyde düzenlenen her etkinlikte, şenlikte ve toplantıda, iyilik ve yardımseverlik anıları konuşulmuş. İnsanlar, "İyilik ne kadar da büyüleyici, ne kadar da etkili," diyerek birbirlerine söz vermişler çünkü onlar, biliyorlarmış ki, bir damla iyilik, tüm dünyayı değiştirebilecek güçteymiş.
Günün sonunda, güneş batarken, köy meydanındaki herkes ellerinde küçük fenerlerle, bir araya gelip dua eder gibi iyilik için şükretmiş. Emir, etrafına bakarken, o anın ne kadar değerli olduğunu anlamış çünkü iyilik, paylaşıldıkça çoğalır, kalpleri ısıtır ve dünyayı daha güzel bir yer haline getirirmiş. Ve böylece, küçük bir çocuğun başlattığı iyilik dalgası, yüzyıllar boyunca anlatılacak, her kuşaktan çocuğa ilham verecek bir masala dönüşmüş.

Emir’in hikayesi, mutlu sonla bitmiş köyde yaşayan herkes, iyiliğin, yardımseverliğin ve paylaşmanın gücünü bilerek, her yeni güne umutla başlamış. Küçük Emir, hiçbir zaman bencil olmamış, her daim başkalarına yardım etmiş, kalbindeki sevgiyle tüm engelleri aşmış. Ve artık herkes, "İyilik, kalbimizin en güzel hazinesidir," diyerek, bu değeri yaşamlarının bir parçası haline getirmiş. Böylece, her gün yeniden başlayan bu iyilik yolculuğu, köydeki her evde, her sokakta, her yürekte iz bırakmış, mutluluk ve huzurla son bulan, bitmek bilmeyen bir masal olarak dilden dile aktarılmış.
Sonunda, Emir’in masalı herkese öğretti ki en ufak bir yardım, en küçük bir tebessüm, karanlık günlerde dahi umut ışığı yakar. İyilik yapmaktan, paylaşmaktan asla vazgeçmeyen herkes, birbirine destek vererek, dünyayı sevgiyle sarmayı başarır. Ve böylece, Emir’in masalı, tüm çocuklara, her yaşa hitap eden, kalpleri ısıtan, gözleri parlatan bir efsane olarak sonsuza dek yaşadı.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!