
Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarların en güzel bahçelerinden birinde, renk renk güllerin açtığı, kelebeklerin dans ettiği, kuş cıvıltılarının ruhu okşadığı bir yer varmış. Bu bahçede, kimsenin göremediği, sihirli bir peri yaşarmış adı Gül Perisi imiş. Gül Perisi, minik bir peri kanadı gibi narin, gül yaprakları kadar yumuşak ve sevgi doluymuş. Her gün bahçedeki güllere dokunur, onlarla konuşur, onlara sevgisini sunarmış. O, sadece güllerin değil, tüm doğanın dostu, kalplerde sevgi ve umut tohumlarını eker bir periymiş.
Günlerden bir gün, bahçeye yeni bir misafir gelmiş. Bahçenin dışındaki küçük bir köyde yaşayan, meraklı ve neşeli bir çocuk olan Defne, ailesiyle birlikte bahçeye gelmiş. Defne, uzun zamandır anlatılan peri masallarını dinlemiş, kalbinde Gül Perisi’nin sihrine inanırmış. O gün, Defne’nin gözleri, bahçenin kapısından içeri süzülen ışık huzmelerine takılmış sanki bir peri masalının içine adım atıyormuş gibi hissetmiş. Defne, yavaşça çiçeklerin arasında yürürken, her adımında farklı renklerde güllerin mis kokusu etrafını sardı. İşte tam o sırada, çiçeklerin arasından bir ışık parıldamış küçük ve zarif bir figür, tıpkı güller gibi nazik ve canlı bir varlık olarak gözükmüş. Bu, Gül Perisi imiş.

Gül Perisi, Defne’ye gülümseyerek yaklaştı ve yumuşak ses tonuyla, “Hoş geldin sevgili Defne, senin kalbindeki saf sevgiyi hissettim. Ben de Gül Perisi’yim. Bu bahçede, her çiçeğin, her yaprağın bir hikayesi var. Gel, sana onlardan bahsedeyim,” demiş. Defne, periyle konuşmaya başlarken, onun her kelimesinde bir bilgelik, her bakışında ise derin bir sevgi saklı olduğunu fark etmiş. Böylece, Defne ile Gül Perisi, bahçenin en güzel köşesinde oturup çiçekleri, kelebekleri, kuşları ve rüzgarın melodisini dinleyerek uzun uzun sohbet etmeye başlamışlar.
Gül Perisi, Defne’ye bahçedeki güllerin neden bu kadar özel olduğunu anlatmış. “Her gül, sevgi ve umut dolu bir kalbin yansımasıdır. İnsanlar ve doğa, tıpkı güller gibi, sevgiyle beslendikçe güzelleşir. Bir gülü seversen, o da sana gülümser ama onu ihmal edersen, solmaya başlar.” Defne, perinin sözlerini dinlerken, kalbinde sevginin ne kadar önemli olduğunu anlamaya başlamış. O günden sonra, Defne her gün bahçeye gelip güllerle ilgilenmeye, onların suyunu vermeye, onlara özen göstermeye karar vermiş. Gül Perisi de Defne’ye, güllerin bakımını yapmayı, doğaya nasıl saygı gösterileceğini, sabrın ve emeğin ne kadar değerli olduğunu öğreterek ona yardımcı olmuş.

Bahçede geçirdikleri günler, sadece çiçeklerin güzelliğini değil, aynı zamanda yaşamın küçük mucizelerini de barındırıyormuş. Defne, Gül Perisi sayesinde her çiçeğin, her kelebek kanadının, her kuş cıvıltısının aslında yaşamın ne kadar özel ve değerli olduğunu öğrenmiş. Gül Perisi, Defne’ye, “Doğa bize hep bir şeyler öğretmek ister. Sabır, sevgi, paylaşım ve özen işte bunlar, yaşamın en değerli hazineleridir,” diyerek masum yüreğine önemli dersler vermiş. Defne de perinin anlattıkları sayesinde, sadece bahçeye değil, köyündeki diğer çocuklara da doğayı korumanın, ona değer vermenin önemini anlatmaya başlamış.

Bir gün, bahçede beklenmedik bir olay yaşanmış. Gökyüzünde kara bulutlar belirmiş, hafif bir yağmur başlamış. Ancak bu yağmur, normal yağmur gibi değilmiş sanki doğa da hüzünlenmiş, güller birbirine sarılmış, kelebekler ve kuşlar endişeyle etrafa bakınırmış. Defne, Gül Perisi’nin endişeli yüzünü görünce, “Peri, neden bu kadar üzgünsün? Ne oldu?” diye sormuş. Gül Perisi, yumuşak ama hüzünlü bir sesle, “Sevgili Defne, bazen insanlar, doğaya olan sevgilerini unutabiliyorlar. Ağaçları kesiyor, çiçeklere zarar veriyorlar. Doğa üzüldüğünde, biz periler de üzüntüye kapılırız. Bugün de, bahçemize zarar verebilecek bir durumun habercisi gibi görünüyor,” demiş.

Defne, Gül Perisi’nin sözleriyle çok üzülmüş bahçeyi, oradaki canlıları, kelebekleri ve kuşları ne kadar çok sevdiğini düşünmüş. “Ben neler yapabilirim, Gül Perisi? Bahçemizi, doğayı korumak için ne yapmalıyım?” diye sormuş Defne. Gül Perisi, sıcak bir tebessümle, “Sevgili Defne, doğayı korumak için önce sevgiyle yaklaşmalısın. İnsanlara doğanın ne kadar değerli olduğunu anlatmalısın. Senin gibi kalplerde sevgi taşıyan çocuklar, dünyayı değiştirebilir,” diye cevap vermiş. Defne, perinin bu sözleriyle cesaret bulmuş ve köyüne dönerek annesine, öğretmenlerine ve arkadaşlarına doğanın korunması, çiçeklere, ağaçlara saygı gösterilmesi gerektiğini anlatmaya başlamış.

Zamanla, Defne’nin anlattıkları köyde yankı bulmuş. İnsanlar, doğanın güzelliklerini yeniden hatırlamış, bahçelerine, parklara ve çevrelerine daha dikkatli bakmaya başlamışlar. Çocuklar, defalarca doğa yürüyüşlerine çıkıp bitkileri tanımış, kuşları dinlemiş, hatta minik bahçeler kurarak doğayla iç içe yaşamayı öğrenmişler. Gül Perisi de, Defne’nin bu çabalarını izleyerek, kalbinde büyük bir sevinç duymuş. Çünkü o, doğanın ve sevginin gücüne inanıyormuş. Her şeyin yerine oturduğu, doğanın yeniden canlandığı, çiçeklerin bir kez daha açtığı bir bahar sabahı gelmiş. Gökkuşağının tüm renkleri gökyüzünde dans ederken, Defne köy meydanında toplanan insanlara, “Doğa bize her zaman güzelliklerini sunar yeter ki biz onu dinleyip koruyalım,” diyerek seslenmiş.

Günler geçtikçe, bahçede ve köyde her şey eskisi kadar neşeli, huzurlu ve renkli olmuş. Gül Perisi, Defne’ye ve köy halkına, doğanın korunmasının ve sevginin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmış “Her çiçek, her ağaç, her canlı, sevgiyle beslendiğinde en güzel haline ulaşır,” demiş. Defne, artık her sabah bahçeye koşar, güllerle konuşur, onların bakımını yapar, etrafındaki insanlara doğayı korumanın önemini anlatarak onlara örnek olurmuş. Köyde yaşayan herkes, doğayla yeniden barışır, çevrelerine daha duyarlı, daha nazik davranmaya başlamış. Gül Perisi’nin sihri, insanların yüreklerine işleyip, onlara yaşamın ne kadar değerli olduğunu göstermiş.

Bir gün, köyde büyük bir şenlik düzenlenmiş. İnsanlar, doğanın ve sevginin kutlaması olarak, rengarenk çiçeklerle süsledikleri meydanda toplanmışlar. Defne, Gül Perisi’nin hikayelerini anlatmış, doğanın sunduğu mucizeleri gözler önüne sermiş. Herkes, birlikte el ele tutuşup şarkılar söylemiş, dans etmiş ve doğaya minnettarlıklarını dile getirmiş. Gül Perisi, o an etrafında uçuşan kelebekler ve parıldayan ışıklar eşliğinde, “Sevgi, doğanın en güçlü büyüsüdür. Kalplerimizde yeşeren sevgi, dünyayı güzelleştirir ve geleceğe umut taşır,” diye fısıldamış. Şenlik, doğanın ve insan sevgisinin zaferi olarak, herkesin kalbinde umut ve neşe bırakmış.

Masalımız burada sona ererken, Gül Perisi ve Defne’nin dostluğu, doğanın korunması ve sevginin gücüyle yeniden canlanan bir masal olarak hafızalarda yer etmiş. Her gece, köydeki çocuklar yastıklarına başlarını koyduklarında, rüyalarında o büyülü bahçeyi, Gül Perisi’nin narin dokunuşunu ve Defne’nin sevgi dolu yüzünü görmüşler. Artık herkes, doğanın, çiçeklerin, ağaçların ve kuşların sesinde saklı mucizeleri hatırlayarak, yaşamı daha dikkatli, daha sevgi dolu bir şekilde yaşamaya başlamış. Ve böylece, peri masalımız, sevgi, doğa ve umut dolu mutlu sonuyla sonsuza dek yaşamış herkes kalbinde Gül Perisi’nin ışığını taşıyarak, geleceğe umutla bakmış.

Bu masal, küçük yüreklerde doğaya sevgi, paylaşım, sabır ve saygı duygularını yeşertmiş doğanın mucizelerini öğrenmek, onu korumak ve her canlıya değer vermek için önemli bir ders olmuş. Herkes, her yeni günün, sevgiyle başlamak ve doğanın sunduğu güzellikleri keşfetmek için bir fırsat olduğunu bilerek, kalplerini sevgiyle doldurmuş. Gül Perisi, doğanın ve sevginin en güzel temsilcisi olarak, her çocuğun masalında, her rüyada, her umut dolu bakışta yaşamış ve bu büyülü masal, sevginin ve doğanın gücüyle mutlu sonla noktalanmış.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!