
Gece çökmek üzereydi gökyüzü pembe, turuncu ve mor renklerin uyumlu bir karışımıyla boyanmış, yıldızlar yavaşça parlamaya başlamıştı. Kasabanın küçük evlerinden birinde, minik Eylül gözlerini pencereden dışarıya dikmiş, uzakta tepeler arasında yükselen renkli çadırları izliyordu. Babası, “Eylül’cüğüm, yarın gece iyi geceler sirkine gideceğiz,” dediğinde kalbi sevinçle çarpmış, gözlerinde kocaman bir mutluluk ışığı yanmıştı. O gün geldiğinde, annesi ona en sevdiği pijamasını giydirmiş, dişlerini fırçalayıp yatak odasında pofuduk ayıcığını yanına almıştı. Ama Eylül uykuya dalmakta zorlanıyordu çünkü aklı hep sirkteki palyaçolarda, dans eden akrobatlarda ve aslan terbiyecisinin cesur gösterisindeydi. Annesi, “Sirk uyumadan önce iyi geceler demeyi sever,” diyerek ona masal anlatmaya karar verdi.

Masal şöyle başlamıştı Uzak diyarlarda, rengârenk çadırlarla dolu bir kasaba varmış. Bu kasabada her gece, gökyüzündeki ay ve yıldızlar bir araya gelip “İyi Geceler Sirki”ni kurarlarmış. Sirkte akrobatlar, palyaçolar, dansçılar, hatta konuşan hayvanlar bulunurmuş. Ama bu sirkin en özel yanı, izleyicilerin uykuya dalmadan önce en tatlı rüyaları görmelerini sağlayacak sihirli bir gösterisi olmasıymış.

Bir gece, Ay Tonton adındaki büyük yuvarlak ay, gökyüzünün tam ortasında yerini almış. Yanında parlayan yıldızlar bir bir dizilmiş, her biri kendi melodisini mırıldanarak sirkin ışıklarını yakmaya başlamış. Ay Tonton, “Işıkları yak, dostlar! İyi Geceler Sirki başlıyor,” diye kocaman bir gülümsemeyle seslenmiş. Yıldızlar neşeyle titremiş ve sirkin rengârenk ışıkları parlamış.
Sirkin giriş kapısında, zarif bir fil bekliyormuş. Adı Lila’ymış. Lila, uzun hortumuyla bir balon tutuyor, balonu hafifçe sallayarak gelen çocuklara “Hoş geldiniz!” diyormuş. Balonun içinde minik bir ışık yanıp sönüyor, çocukların gözlerinde merak ve heyecan yaratıyormuş. Lila’nın yumuşak sesini duyanlar, “İyi geceler sirki”nin sıcak atmosferine adım attıklarını hissediyormuş.

İçeri girer girmez, parıltılı kostümler içindeki akrobatlar havada uçuyormuş. Gökyüzü halatları, sarkıtılan renkli kumaşlar ve esnek çemberler arasında, cesur akrobatlar adeta yıldızlarla yarışır gibi gösteri yapıyormuş. Her dönüş, her takla çocukların içindeki cesareti uyandırıyor, “Ben de bir gün böyle yükseklere uçabilirim,” diye fısıldamalar duyuluyormuş. Akrobatlar, yerden metrelerce yüksekte birbirlerine güvenle atlıyor, el ele tutuşarak havada adeta dans ediyorlarmış. Eylül, koltuğunda gerilerek izlerken, annesi fısıldamış: “Hayat da bazen yükseklere çıkmaktır cesaretinle, güvenle atlayabilirsin.” Bu söz, Eylül’ün kalbinde bir umut kıvılcımı yakmış.

Sırada palyaçoların bölümü varmış. Koca kırmızı burnu, rengârenk saçları ve büyük ayakkabılarıyla palyaço Mino, çocukları kahkahaya boğuyormuş. Mino’nun şapkası, içinde sihirli şakalar saklıymış bazen havaya bir çiçek fırlatır, bazen de su dolu bir balonla komik bir şaka yaparmış. Ama en çok sevdiği şaka, devasa balonlardan küçük küçük baloncuklar çıkarmakmış. Bu baloncuklar, “iyi geceler” dilekleriyle doluymuş baloncuk patladığında içinden çıkan minik ışıklar, çocukların gözlerinde tatlı bir uyku dalgası başlatıyormuş. Eylül, baloncuklardan birine uzanmış, ama Mino gülümseyerek baloncuğu gökyüzüne salmış. “Rüyalarımıza en iyi baloncuklar eşlik eder,” demiş. Eylül baloncukları izlerken gözleri ağırlaşmış, ama masal devam ediyormuş.

Sirkin en heyecan verici bölümü aslan terbiyecisinin gösterisiymiş. Cesur kadın terbiyeci Aria, üç altın yeleli aslanla birlikte sahneye çıkmış. Aslanlar önce hırçın görünür, gürler, kükreyişleri ormanın derinliklerinde yankılanırmış. Ama Aria’nın sevgi dolu sesiyle aslanlar sakinleşir, Aria’nın komutlarına itaat ederlermiş. Aria, “Korku, güvenle yenilir,” dermiş. Aslanlardan biri, muhteşem bir atlayışla çemberin içinden zıplamış, Eylül’ün kalbi heyecandan hızla çarpmış. Aria, aslanların nazikçe sevilmesinin, onlara sevgiyle yaklaşmanın ne kadar önemli olduğunu göstermiş. Eylül, annesine bakmış: “Sevgi, her şeyi yumuşatır,” demiş annesi. Bu an, Eylül’ün aklına ormanda yalnız yürürken korktuğu anları getirmiş şimdi, sevgi dolu bir kalple her şeyin üstesinden gelebileceğini anlamış.

Sirkin sonuna doğru, gökyüzündeki Ay Tonton en parlak halini almış. Sihirli davul sesleri yükselmiş, bando takımı ritmik bir melodi çalmaya başlamış. Her nota, çocukların kalbinde huzur ve neşe uyandırmış. Bando, flüt, trampet, trompet ve keman gibi enstrümanlarla oluşturdukları melodiyi, gökyüzüne uzanan bir merdiven gibi düşünmüşler her adımda melodinin tınısıyla yükseliyorlarmış. Eylül, ellerini kulaklarına götürmüş sesler yüreğinin derinliklerine inmiş. Annesi, “Müziğin gücüyle ruhun dinlenir,” demiş.

Ve nihayet sirkin en büyülü anı gelmiş: “İyi Geceler Işığı” gösterisi. Sahnenin tam ortasında dev bir ayna duruyormuş. Aynanın çevresi, binlerce küçük ışıkla süslenmiş. Ay Tonton’un koca ışığı aynanın tam merkezine yansımış orada, “iyi geceler” dilekleri görünür olmuş. Her çocuk sırayla aynanın önüne gelmiş aynaya bakıp içinden bir dilek tutmuş. Dilekler, minik ışık baloncukları olarak aynadan yükselmiş ve gece gökyüzüne savrulmuş. Eylül de aynanın önüne gelmiş, gözlerini kapatıp “Tüm dostlarımın huzurlu uyumasını diliyorum,” demiş. Aynadan çıkan ışık baloncukları gökyüzünde kaybolmuş.

Sirkin sonu geldiğinde, Ay Tonton gökyüzünde gülümsemiş: “İyi geceler, küçük dostlar! Rüyalarınız tatlı, uykunuz huzurlu olsun,” demiş. Sahne ışıkları yavaşça sönmüş, palyaçolar el sallamış, akrobatlar başlarıyla eğilmiş, aslanlar nazikçe kükremiş ve Lila fil minik hortumuyla su püskürterek su damlacıklarını gökyüzüne savurmuş. O su damlacıkları, çocukların gözlerini kapatır kapatmaz tatlı rüyalara dalmalarını sağlıyormuş.
Eylül, annesinin kolunda yavaşça gözlerini kapamış. Sirkin renkleri, müziği ve sevgi dolu anıları zihninde dönüp dururken, bir yandan da minik bir uyku perisi gelip omzuna konmuş. Uyku perisi fısıldamış: “İyi geceler, tatlı rüyalar.” Ve Eylül, tatlı bir gülümsemeyle rüyalara dalmış.

Ertesi sabah, güneş pencereden içeri süzülmüş Eylül gözlerini açtığında hala pofuduk ayıcığını kucaklıyormuş. Masalın sihirli etkisiyle ertesi gün ormanda yürüyüşe çıkmış ağaçlar, kuşlar ve kelebekler sanki sirkin dostlarıymış gibi ona selam veriyormuş. Eylül, “Her gece sirke gitmesem de, kalbimdeki iyi geceler sirki her zaman benimle,” demiş. Annesi ve babası, Eylül’ün yüzündeki huzuru görünce gülümsemiş “Masalın sihri seninle kalmış,” demişler.
Ve böylece, Eylül her gece uyumadan önce annesiyle birlikte masalı tekrar eder, “İyi geceler sirki”nin dostluğunu, sevgisini ve cesaretini hatırlar, yastığa kafasını koyar koymaz tatlı rüyalara dalarmış. Çünkü masallar, en karanlık gecede bile kalbimizde ışık yakar ve huzur verir.
Mutlu son.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!