
Bir varmış, bir yokmuş yemyeşil ormanların, berrak derenin, rengarenk çiçek bahçelerinin ve kuş cıvıltılarının her daim duyulduğu, hayvanların dostça ve uyum içinde yaşadığı geniş bir diyar varmış. Bu diyarın sakinleri arasında, herkesin kendine has özellikleriyle öne çıkan üç sevimli arkadaş varmış nazik ve meraklı bir kedi, enerjik ve neşeli bir tavşan, ve küçük, zeki ve biraz da utangaç bir gelincik. Her biri farklı renk ve şekillerde, ancak hepsi aynı sıcak kalplere sahipmiş.
Kedinin adı Mırmır imiş. Mırmır, uzun ince vücudu, pürüzsüz tüyleri ve hafif mavi gözleriyle ormanda kolayca fark edilen bir kediymiş. Sessiz adımlarla yürür, etrafındaki her şeyi merakla incelermiş. Tavşanın adı Zıpzıp’mış. Zıpzıp, yumuşacık beyaz kürkü, uzun kulakları ve sürekli neşeli zıplamalarıyla herkesin yüzünde gülümseme oluştururmuş. Gelincik ise, adı Gelincik olan küçük bir yarasa benzeri canlıymış aslında gelincik, ormanda yaşayan minik, sevimli ve biraz utangaç bir hayvan olarak bilinirmiş. Onun yuvarlak gözleri, minik burnu ve yumuşak, kahverengi tüyleri, diğer hayvanların arasında onun samimiyetini hemen belli edermiş.

Günlerden bir gün, Mırmır, Zıpzıp ve Gelincik, ormanın derinliklerinde dolaşırken, hepsi büyük bir merakla çevrelerindeki doğayı gözlemliyormuş. Mırmır, ince gözleriyle çiçeklerin renklerine, yaprakların rüzgârla dans edişine hayran kalırken, Zıpzıp enerjik adımlarla koşturuyor, çimenlerin üzerinde zıplayarak oyunlar oynuyormuş. Gelincik ise, sessizce kanatlarını hafifçe çırparak, ormanın kuytularını keşfetmeye çalışıyormuş. Üç arkadaş, farklılıklarının ne kadar özel olduğunu fark ederken, aralarındaki bağ giderek güçleniyormuş.

Bir sabah, ormanın derinliklerinde gezinti yaparlarken, hepsi bir araya gelerek sessizce sohbet etmeye başlamış. Zıpzıp, "Arkadaşlar, bana kalırsa, ormanın her köşesinde keşfedilecek ne çok güzellik var! Belki de bizim daha önce hiç görmediğimiz, saklı bir yer vardır," demiş. Mırmır da hemen, "Evet, ben de hep merak etmişimdir, belki gizli bir bahçe ya da eski bir patika bulabiliriz," diye eklemiş. Gelincik ise hafifçe utangaç bir sesle, "Ben de… ben de keşfetmek isterim. Fakat lütfen birbirimize dikkat edelim," demiş.

Üç arkadaş, kararlı adımlarla ormanın daha derin ve gizemli kısımlarına doğru yol almaya başlamış. Yol boyunca, ağaçların gölgesinde saklı çiçek bahçeleri, kuşların melodik şarkıları ve hafif rüzgârın taşıdığı taptaze toprak kokusu, onların içindeki merakı daha da alevlendirmiş. Bir süre sonra, sarmaşıklarla kaplı, gizemli bir patika bulmuşlar. Bu patika, diğer tüm yollardan farklı olarak, sanki sadece meraklı kalplere açılmış gibiymiş. Mırmır, "Hadi, birlikte ilerleyelim ve bu patikanın nereye çıktığını görelim," diye heyecanla ön plana çıkmış.

Patikadan ilerledikçe, ormanın farklı renkleri ve sesleri daha da belirginleşmiş. Zıpzıp, patikadaki yumuşak çimenlere zıplayarak neşeyle koşarken, Gelincik sessizce etrafı inceliyor, her yaprağın, her çiçeğin ne kadar özel olduğunu anlamaya çalışıyormuş. Yolculuk sırasında, üç arkadaş, birdenbire uzakta, hafif sisli bir alan görmüş. Bu alan, etrafı sarmaşıklarla örülmüş, eski taşlardan yapılmış bir geçit gibiymiş. Mırmır, "Bakın, burası sanki gizli bir bahçe," demiş. Zıpzıp sevinçle zıplayarak, "Evet, kesinlikle! Hadi bakalım, keşfedelim," diye yanıtlamış. Gelincik ise, "Çok güzel görünüyor, ama dikkatli olmalıyız," diye uyarıda bulunmuş.

Üç arkadaş, geçide girdiklerinde, karşılarında inanılmaz güzellikte, saklı bir bahçe belirmiş. Bahçe, rengarenk çiçeklerle, minik kuşlarla ve yumuşak yeşil çimenlerle doluymuş. Ormanın en güzel sesleri, taptaze havanın ve huzurun bu bahçede birleşmiş burası adeta doğanın kalbinin attığı yer gibiydi. Herkes bir an için durup, gözleriyle bu mucizevi görüntüyü izledi. Mırmır, "Her şey ne kadar da güzel ve canlı," dedi. Zıpzıp, "Doğa bize her zaman yeni bir şeyler öğretir, her anı bir mucize," diye ekledi. Gelincik, sessizce başını salladı o da doğanın büyüsüne kapılmıştı.

Bahçede biraz vakit geçirdikten sonra, üç arkadaş bir araya gelip, öğrendiklerini paylaşmaya karar verdiler. Mırmır, "Bu bahçeyi keşfetmek, bana doğanın ne kadar zengin ve özel olduğunu hatırlattı," dedi. Zıpzıp, "Birlikte çalışmak ve keşfetmek, bize her zaman yeni bilgiler ve neşeler getirir," diyerek, arkadaşlığın önemini vurguladı. Gelincik ise, "Her küçük detay, bize büyük dersler verir bu yüzden her zaman meraklı olmalıyız," dedi.

Bu güzel günün ardından, üç arkadaş ormandan çıkıp köylerine döndüler. Köydeki çocuklar, onların heyecanını ve öğrendiklerini dinleyince, büyük bir ilhamla kendi küçük keşiflerine başladılar. Çocuklar, bahçeleri temizleyip, ağaçları sulamaya başladılar, çevrelerindeki doğanın ne kadar değerli olduğunu anladılar. Her akşam, pencerelerden dışarı bakıp yıldızları izleyen çocuklar, "Birlikte çalışırsak her engeli aşarız," diyerek, huzurla uykuya daldılar.

Zamanla, Mırmır, Zıpzıp ve Gelincik’in macerası, köyde ve ormanda nesilden nesile aktarılan unutulmaz bir efsaneye dönüştü. Her çocuk, bu öyküden ilham alarak doğayı korumayı, merakını sürdürmeyi ve öğrendiklerini paylaşmayı öğrendi. Ormandaki her ağaç, her çiçek, her derenin akışı, bu güzel maceranın hatırasını taşır olmuş çünkü gerçek mutluluk, bilgiyi ve sevgiyi paylaşmaktan geçiyordu.

Ve böylece, Peri Masalı - “Hayvan Masalı - Kedi, Tavşan ve Gelincik” adlı bu masal mutlu sonla bitmiş çünkü doğayı, bilgiyi ve dostluğu paylaşan kalpler, her zaman yeni mucizelere kapı aralamış. Köyde yaşayan çocuklar, her gece yıldızlara bakıp, “Birlikte çalışırsak her zorluğu aşarız,” diye birbirlerine söz vererek uykuya dalmışlar. Masal sona erdiğinde, ormanda, köyde ve kalplerde, Kedi, Tavşan ve Gelincik’in dostluğu, merakı ve doğayı sevme tutkusu, her daim yaşamaya devam etmiş.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!