Keloğlan ile Kırmızı Taş Hikayesi

Keloğlan ile kırmızı taş masalı, Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, develer tellal iken pireler berber iken, küçük ve fakir bir kasabada küçücük evinde yaşayan bir anne ve Keloğlan adında bir oğlu varmış. Keloğlan ve annesi, birlikte mutlu mesut yaşar, Keloğlan bu küçük kasabadaki çok sevdiği arkadaşlarıyla oyunlar oynar çok eğlenirmiş.

Keloğlan’ı çok seven annesi, ona her zaman nasihat verir, başına bir hal gelmesinden korkarmış. Ancak özellikle aklına geldikçe Keloğlan’a;

-Ah! Benim Keloğlum, keleş oğlum, canımın canı oğlum. Anan yaşlanıyor artık, büyü de anana bak a oğlum.

Dermiş. Keloğlan ise bu cümleyi her duyduğunda yerinden hoplar, zıplar, şımarık bir şekilde annesine sarılır ve sonra;

-A benim güzel anam, can anam, iki gözümün nuru, sen hala gençsin, sen hele bir yaşlan şu keloğlun sana gül gibi bakar merak etmeyesin.

Dermiş. Günlerden bir gün, Keloğlan’ın annesinin komşuya gitmesi lazım gelmiş ve Keloğlan’ı evden çıkmaması ve kırmızı taşla oynamaması için iyice tembihlemiş. Kırmızı taşla oynarsa onu bir yelin alıp uçuracağını, sözünü dinlemeyip bu hale düşerse anam diye ağlamamasını söylemiş. Keloğlan ise annesinin bu sözleri üzerine ona evden ayrılmayacağına söz vermiş ve el sallayıp kapıyı kapatmış.

İş bu ya, Keloğlan evde otururken bir anda pencereye küçük bir kuş gelmiş ve konuşmaya başlamış;

-Ey Keloğlan, keleş oğlan, bu telaşın neden oğlan? Anan sana kal dedi ama sen gel çık oğlan.

Demiş. Keloğlan kuşun konuşmasına akıl sır erdirememiş. Kuşa nasıl konuştuğunu sormuş ve bir hamle ile onu yakalayıp konuşmak istediyse de kuş kaçıp gitmiş. Keloğlan kara kara bu yaşadığını düşünürken;

-Ah benim kel başım, gitti benim can kuşum.

Diyerek ağlamış ve bu ağlamaları duyan kuş tekrardan cama gelerek;

-A Keloğlan, keleş oğlan, şu kırmızı taşa baksana, eline de alsana, hemen kalkıp prensesi bulup, sonra oradan uzaklaşsana.

Demiş. Meraktan çatlayan bu yaşadığına bir anlam veremeyen Keloğlan, daha fazla dayanamamış ve kırmızı taşı bulmak için annesinin öğüdünü unutup yola koyulmuş. Saatlerce yürümüş, yürümüş ve kaybolmuş. Etrafı kırmızı taşlarla doluymuş ama hangisini almaya yeltense taş bir anda kayboluyormuş.

Sonra bir anda bir yel başlamış ve Keloğlan’ı almış uçurmuş da uçurmuş. Saatlerce uçan Keloğlan, kendini bir kuyuda bulmuş. Zifiri çukurda aklı başına gelen Keloğlan, annesinin sözünü tutmadığı için “Anam” diye diye ağlamış. Sonra onunla konuşan kuş Keloğlan’ı bulmuş ve onu kanadından tutturarak o kuyudan kurtarmış.

Keloğlan, ejderhalardan, devlerden, cücelerden kaça kaça kendini bir sarayın önünde bulmuş. Artık bu olanlara çok sinirlenen Keloğlan, elindeki kırmızı taşı attığı gibi kuşu alnının çatından vurmuş ve bir anda bu kuş dünyalar güzeli bir prenses oluvermiş. Birbirine âşık olan Keloğlan ve prenses, kırk gün kırk gece düğün yapmış ve düğün bitmez Keloğlan prensesi alıp kasabasına anasının yanına geri dönmüş.

Keloğlan masalları resimli olarak en güzel masallarla sizlerle olmaya devam edecek.

Keloğlan ile Kırmızı Taş Masalının Konusu Nedir?

Masal oku, Keloğlan ile Kırmızı taş masalının konusu, annesinin sözünü dinlemeyen Keloğlan’ın başına gelenler ve kuşun söylediklerinin bir bir yaşanarak Keloğlan’ın prenses ile evlenip köyüne dönmesidir.

Keloğlan ile Kırmızı Taş Masalının Ana Fikri Nedir?

Keloğlan ile Kırmızı Taş masalı ana fikri, annelerin sözünün ve öğüdünün ne denli önemli ve kıymetli olduğudur.

Keloğlan ile Kırmızı Taş Masalından Çıkartılabilecek Dersler Nelerdir?

Bu masaldan annelerin sözünü dinlemek gerektiğini, zora düştüğümüzde bu durumdan kurtulmak için aklımızı kullanmak gerektiğidir.