Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, güzel mi güzel bir köy varmış. Bu köyde, herkesin sevgiyle andığı, neşeyle yaşadığı bir yer varmış. O köyün en bilge, en cesur ve en hoş kalpli kahramanı ise Keloğlan'mış. Keloğlan’ın kel saçları, saf doğası ve akıllı fikirleriyle köyün en sevilen insanıymış.
Keloğlan, annesiyle birlikte küçük bir evde yaşardı. Annesi çok emekli, Keloğlan da annesine yardım eden, bahçeyle ilgilenen, hayvanlara bakan genç bir çocukmuş. Köydeki herkes Keloğlan’ı sever, sayar, ona küçük işler verirlerdi. Çünkü Keloğlan, yardımseverliği ve çalışkanlığıyla tanınırdı.
Bir gün, köyün meydanında büyük bir haber yayılmıştı. Mezar taşları boynu bükük kasabanın en zengin tüccarı, Varol Bey’in en değerli hazinesi, uçan halıymış. Bu halı, Varol Bey’in en kıymetli eşyası olarak her yerde gösterilir, ona övgüler yağdırılırmış. Ancak bir gece kötü niyetli bir hırsız, halıyı çalmış ve uzak diyarlara götürmüş.
Köy halkı, Varol Bey’in halısını geri almak için çok üzgünmüş. Varol Bey, halısını geri getirecek kişiye büyük ödül vereceğini duyurmuş. Balonu doldurmak için herkes elinden geleni yapmaya karar vermiş. Keloğlan da bu duruma üzülmüş ve annesine yardım etmeye karar vermiş.
Annesiyle birlikte, halıyı bulmak için yola çıkan Keloğlan, yolculuğa çıkmadan önce annesinden bazı dersler almış. Annesi, “Oğlum, yolda doğruyu bulmak için dürüstlük, sabır ve cesaret çok önemlidir. İnsanlara yardım etmekten asla vazgeçme” demiş.
Keloğlan, annesinin bu güzel sözlerini aklına koyarak yola koyulmuş. Yol boyunca birçok engelle karşılaşmış. Büyük bir ormanı geçerken, ağaçların arasında kaybolmuş. Ama Keloğlan, pes etmeyip yolunu bulmuş. Çünkü annesinden öğrendiği gibi, sabırlı ve kararlı olmak her zaman işe yararmış.
Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, karşısına yaşlı bir tilki çıkmış. Tilki, çok akıllıymış ama aynı zamanda yalnız ve yardım bekliyormuş. Keloğlan, tilkiye yaklaşmış ve “Merhaba Tilki Amca, neden bu kadar üzgünsün?” diye sormuş.
Tilki, “Merhaba Keloğlan. Ben bu ormanda yalnız yaşıyorum. Çok özledim arkadaşlarımı. Onlarla yeniden arkadaş olabilmek için bir yola ihtiyacım var” demiş.
Keloğlan, tilkinin hikayesini dinledikten sonra ona yardım etmeye karar vermiş. Birlikte ormandan çıkıp şehre doğru yola koyulmuşlar. Yolculukları sırasında Keloğlan, tilkiye dostluğun ve yardımlaşmanın önemini anlatmış. Tilki de Keloğlan’a ormanda karşılaştığı diğer zorluklarda nasıl akıllıca çözümler bulduğunu göstermiş.
Birlikte ilerlerken, karşılarına büyük bir nehir çıkmış. Nehrin diğer tarafına geçmeleri gerekiyormuş ama köprü ortada değilmiş. Keloğlan, çevreye bakınmış ve büyük ağaç dallarını kullanarak geçici bir köprü yapmayı önermiş. Tilki de Keloğlan’a yardım etmiş. Sonunda, güvenli bir şekilde nehri geçmeyi başarmışlar.
Yolculukları sırasında Keloğlan ve tilki, birçok insana yardım etmişler. Yolda kaybolan bir çocuğu bulmuşlar, yorulmuş hayvanları dinlendirmişler. Keloğlan, annesinden öğrendiği yardımlaşma ve sabırla herkesin sevgisini kazanmış.
Bir gece, yıldızların altında kamp kurarken, Keloğlan ve tilki, Varol Bey’in halısının nerede olabileceği konusunda bilgi sahibi olan eski bir gezginle tanışmışlar. Gezgin, halının uzak diyarlarda, yüksek dağların ardında bir mağarada saklandığını söylemiş. Ancak oraya ulaşmak kolay değilmiş. Mağaraya giden yol, sisli ve tehlikeliymiş.
Keloğlan, kesinlikle halıyı geri getirmeye karar vermiş. Tilki de ona eşlik etmeyi teklif etmiş. İkili, sabah erkenden yola koyulmuşlar. Yol boyunca Keloğlan, dürüstlük ve cesaretin önemini bir kez daha düşünmüş. Çünkü kasabaya dönüşlerinde köy halkına önemli bir ders vermek istiyorlardı.
Yüksek dağlara ulaştıklarında, yol oldukça zorlaşmış. Timetraveler gibi zorlu arazilerde ilerlerken, Keloğlan’in cesareti azalmamış. Tilki de ona moral vermiş. Bir sabah, sisin dağıttığı kadar yaygın olduğu bir anda, önlerinde büyük bir mağara girişi belirmiş. Mağara, derinlere doğru uzanıyormuş ve içeriye doğru uğursuz bir hava yayılıyormuş.
Keloğlan, mağaranın içine girerken biraz korkmuş, fakat annesinin öğütlerini hatırlayarak cesur olmaya karar vermiş. İçeriye girdiklerinde, karşılarına devasa bir yılan çıkmış. Yılan, halıyı koruyordu ve halıyı geri almak isteyen herkese engel oluyormuş.
Keloğlan, yılanla konuşmaya karar vermiş. “Merhaba Yılan Efendi. Ben Keloğlan, halıyı geri almak için buradayım. Sizinle barış içinde yaşamak istiyoruz. Halıyı geri verebilir misiniz?”
Yılan, Keloğlan’ın samimi yaklaşımını fark etmiş. “Neden bu kadar istekli olduğunuzu anlıyorum. Halı, sahibine çok değerli bir eşyadır. Ancak buraya gelmemin sebebi halının kötü ellere geçmesinin önüne geçmektir” demiş.
Keloğlan, yılanın endişelerini anlamış ve ona güven vermek için söz vermiş. “Yılan Efendi, halıyı sadece sahibine götürmek istiyoruz. Kötü bir amacımız yok. Size zarar vermeden yoluna devam edeceğiz.”
Yılan, Keloğlan’ın dürüstlüğünü ve niyetinin saflığını görmüş. Halıyı geri vermeye karar vermiş. Ancak yılan, Keloğlan’a bir ders vermek istemiş. “Halınızı geri almadan önce, köyünüze dönüp onlara dürüstlüğün ve cesaretin ne kadar önemli olduğunu öğretmenizi istiyorum.”
Keloğlan, yılanın bu isteğini sevgiyle kabul etmiş. Yılan, halıyı onlara teslim etmiş ve Keloğlan ile tilkiyi köylerine döndürmelerine izin vermiş.
Keloğlan ve tilki, halıyı alarak köylerine geri dönmüşler. Köy halkı, Keloğlan’ın geri dönüşünü büyük bir sevinçle karşılamış. Varol Bey de halıyı yeniden almanın mutluluğunu yaşamış ve Keloğlan’a vaadedilen ödülü vermiş. Ancak Keloğlan, ödülü köyün ihtiyaçları için kullanmak istemiş.
Keloğlan, köydeki çocukların eğitim alabilmesi için bir okul yapmış, yaşlıların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bir toplum merkezi kurmuş. Köy, Keloğlan’ın emeği ve sevgi dolu yüreği sayesinde daha da güzelleşmiş.
Bu macera boyunca Keloğlan, dürüstlüğün, cesaretin, yardımlaşmanın ve sabrın ne kadar önemli olduğunu herkese göstermiş. Köydeki herkes, Keloğlan’ı daha da çok sevmiş ve ona saygı duymuş. Keloğlan’ın hikayesi, nesiller boyunca anlatılmaya devam etmiş ve çocuklara doğruyu bulmanın, zor zamanlarda pes etmemenin ve başkalarına yardım etmenin önemini öğretmiş.
Köydeki huzur ve mutluluk, Keloğlan’ın liderliği ve sevgi dolu yüreği sayesinde daha da artmış. Herkes, Keloğlan’ın emekleri sayesinde birlikte daha güçlü ve mutlu bir hayat sürmeye başlamış. Keloğlan ve annesi de huzur içinde yaşamışlar. Onların mutluluğu, köydeki herkesin sevincine dönüşmüş.
İşte böylece, Keloğlan’ın cesur ve öğretici macerası mutlu bir sonla noktalanmış. Köydeki herkes, Keloğlan’ın öğretisiyle daha iyi bireyler olmuş, birbirlerine daha çok yardım etmeyi öğrenmişler. Keloğlan’ın hikayesi, sevgi, dürüstlük ve cesaretin gücünü anlatan güzel bir masal olarak dillerde dolaşmış ve kuşaktan kuşağa aktarılmış.
Ve masal burada bitmiş, herkes mutlu mesut yaşamış. Gökten üç elma düşmüş biri anlatana, biri dinleyene, biri de bu güzel masalı hatırlayan herkese…
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!