Elif’in Eski Su Değirmeninde Öğrendiği Sabır ve Sevgi

Melih ÖZKAŞ Avatar
Melih ÖZKAŞ
Uyku Masalları
24 Kasım 2025
10 dk
Masal Oku Mobil Uygulaması - Hemen İndir
Masalları Cebinde Taşı! Mobil Uygulamamızı Hemen İndir
Elif ve Eski Değirmen Su Rüzgâr ve Ekmek Masalını Oku - 1

Elif bir sabah, güneş yeni yeni ısınırken, dere kenarından gelen şırıl şırıl sesleri dinleyerek uyanmıştı. Pencereden dışarı baktığında gözü, köyün ötesindeki yaşlı, kocaman kapılı taş binaya takıldı. Çatısındaki tahta çıtaları güneş parlatıyor, kapısının önündeki küçük söğüt ağacı rüzgârda hafifçe selam veriyordu. “Dede,” dedi Elif, “şu taş bina ne?” Dede Hasan gülümsedi. “Ah, o bizim eski değirmen. Sana bugün orayı göstereyim. Eskiden değirmenler çok önemliydi, hem de çok!”
Elif, dedesinin elini tutup dere boyunca yürüdü. Yolun kenarında sarı başaklar birbirlerine masal anlatıyormuş gibi fısıldaşıyordu. “Buğdaylar un olmayı, un da ekmek olmayı sever,” dedi Dede Hasan. “Ve bütün bu dönüşümün kalbi değirmendir.” Değirmenin kapısını itince, yıllanmış tahta hoş bir gıcırtıyla açıldı. İçeride un kokusu hâlâ yerindeydi güneş, küçük pencereden içeri süzülüp havadaki un taneciklerini parıltılı kar taneleri gibi gösteriyordu.

“Ben burayı hiç çalışırken görmedim,” dedi Elif merakla. Tam o sırada içeriden hafif bir ses geldi: tıkır tıkır, gır gır… Sanki değirmen çok uzak bir rüyadan uyanıyordu. Dede Hasan fısıldadı: “Bazen, yeterince dikkatle dinlersen, değirmen sana eski günleri anlatır.” Elif kulağını dev taşların yanına yaklaştırdı. Taşlardan biri sanki mırıldandı: “Ben Üsttaş, alttaki kardeşim Sabittaş. Eskiden birlikte döner, buğdayları un yapardık.”
Elif irkildi ama hoşuna gitti. “Taşlar konuşuyor!” “Değirmenlerin dili, insanlarınkinden farklıdır,” dedi dedesi. “Onlar tıkırtıyla, gıcırtıyla, şırıltıyla konuşur.” Dede Hasan, değirmenin arkasındaki su yolunu gösterdi. “Bak, şu kapak var ya, adı savak. Kapak açılınca su, oluklardan hızla geçer, dışarıda büyük çarka çarpar. Çark döner, çarkın dönmesi içerideki dişlileri çevirir, dişliler de Üsttaş’ı döndürür. Sabittaş yerinde durur. İkisinin arasına buğday düşer, aradaki minicik çizgiler buğdayı ezip un eder. Üstteki huni gibi şey var ya, adı da huni işte. Buğday oradan yavaş yavaş akar, taşların ortasındaki gözden içeri düşer.”

Elif ve Eski Değirmen Su Rüzgâr ve Ekmek Masalını Oku - 3

Elif, elini huninin kenarına koydu. “Peki, buğday bitince ne oluyor?” “Ah,” dedi değirmen, bu sefer cıngıraklı bir sesle. Bir küçük ahşap dilcik, çıngırak gibi hafifçe şakırdadı. “Ben de buradayım! Adım Çıngı. Hunideki buğday azalınca şakırtım değişir, değirmenciye ‘Doldur!’ diye haber veririm.” Elif gülümsedi. “Akıllı değirmen!” Dede Hasan başını salladı. “Eskiden elektrik yokken suyun gücüyle çalışan değirmenler vardı. Rüzgâr gücüyle dönen kanatları olan değirmenler de olurdu. Onların koca kanatları rüzgârı yakalar, içeride yine taşları çevirirdi. Su değirmeninde su şarkı söyler, rüzgâr değirmeninde rüzgâr.”
Elif, kapının önündeki dereye koştu. Suyun üstünde küçük ışıklar gibi parıltılar vardı. Sanki su, ona göz kırpıyordu. “Ben Şırıl,” dedi su, sanki bir periymiş gibi şeffaf bir kahkahayla. “Eskiden ben, köylülerin buğdayını un yapmalarına yardım ederdim. Tahta kapak açılır, ben hızlanır, çarkı döndürürdüm. Ne çok ekmek kokusu duydum, ne çok gülüş işittim!”

Elif ve Eski Değirmen Su Rüzgâr ve Ekmek Masalını Oku - 4

Elif’in gözleri parladı. “Peki, rüzgâr da konuşur mu?” O anda saçlarını okşayan ılık bir nefes duydu. “Ben de buradayım,” dedi rüzgâr. “Adım Pofur. Kanatları geniş, beyaz değirmenleri döndürmeyi çok severim. Kanatlarım döndükçe içeride bir mil döner, o mil dişlilere, dişliler taşlara can verir. Gökyüzünden iner, buğdayı una çeviririm bu, benim en mutlu olduğum iştir.”
Dede Hasan gülerek bir kenarda duran eski ölçüyü gösterdi. “Bu da ölçek. Eskiden herkes çuvallarla buğday getirirdi. Değirmenci, buğdayı tek tek ölçer, sırayı bozmadan işleri yapardı. Değirmenci emeğinin karşılığı olarak çok az bir pay alırdı. Buna değirmencinin hakkı denirdi. Herkes birbirine güvenir, kapının önünde kahveler içilir, haberler paylaşılırdı. Değirmen, köyün kalbiydi.”

“Şimdi neden çalışmıyor?” diye sordu Elif. Değirmen biraz üzüntüyle iç çekti. “Uzun zamandır kimse gelmedi. Köyde herkes ununu artık uzaktaki fabrikadan alıyor. Ben de bekledim, bekledim. Ama beklerken içimdeki toz birikti, çarkım paslandı.” Elif düşünceli bir hâlde etrafı süzdü. “Belki biz seni biraz temizlersek, yeniden dönersin. Bir denesek mi?” Dede Hasan göz kırptı. “Harika fikir, küçük değirmenci!”
Elif, dedesiyle birlikte bir fırça, bir kova su buldu. Tahta merdiveni dikkatlice silip süpürdüler, huninin içini temizlediler. Üsttaş ve Sabittaş, küçük bir mırıltıyla sanki rahatladılar. “Oh,” dedi Sabittaş. “Çizgilerim tozdan kaşınmıştı.” “Ben de dişlilerimin gıcırtısını özlemişim,” diye ekledi Üsttaş. Şırıl dere perisi usulca yaklaşıp “Savak kapağını birazcık açsak olur mu?” diye sordu. Dede Hasan dikkatle kapak kolunu çevirdi. İnce bir su yolu oluktan akmaya başladı. Dışarıda çark yavaşça hareketlendi: döndü, döndü, gıcırdadı, sonra daha rahat bir sesle ritmini buldu. İçeride de dişliler tıkır tıkır döndü, Üsttaş “Hazırım!” diye fısıldadı.

Elif ve Eski Değirmen Su Rüzgâr ve Ekmek Masalını Oku - 6

Dede Hasan küçük bir torba çıkardı. “Bunu babaannen yolladı. Azıcık taze buğday. Deneme yapmak için.” Elif buğdayları huninin içine döktü. Huninin altındaki küçük tahta dilcik Çıngı “Çın çın!” diye sevinçle ses verdi. Buğdaylar gözden düşerken, taşların arası usul usul şarkı söyledi: “Dönelim, öğütelim, buğdayı un edelim.” Alt tarafta duran tahta tekneye beyaz bir bulut gibi un akmaya başladı. Elif elini unun üzerine koydu un sıcacıktı, sanki gülen bir kuş tüyü gibi hafifti.
“Bak,” dedi Dede Hasan. “Taşların arasındaki çizgiler çok önemli. Ne çok, ne az olmalı. Çok olursa buğday yanar, az olursa iyi öğütmez. Değirmenci taşları arada bir dinler, hafifçe çekiçle çizgilerini tazeler. Buna taşların nefesini açmak derler.” Elif başını salladı. “Değirmenci olmak sabır istiyor.” “Evet,” dedi değirmen. “Sabır, dikkat ve sevgi.”

Elif ve Eski Değirmen Su Rüzgâr ve Ekmek Masalını Oku - 7

Derken kapıdan yaşlı bir teyze başını uzattı. “Ooo, değirmen mi çalışıyor?” Arkasından iki çocuk, bir amca, bir kedi ve hatta çekingen bir fare bile kapıya geldi. Kedi Miskin kuyruğunu salladı fare Pıtırcık ona selam verdi. “Korkma,” dedi Miskin. “Değirmen barış yeridir. Ekmeğin olduğu yerde kavga olmaz.” Herkes şaşırıp güldü. Teyze küçük bir çuval arpayı getirmişti. “Bunu da una yakın öğütür müsünüz? Benim kuzulara kepekli mama yapacağım.” Dede Hasan gülerek kabul etti. Elif, arpayı huniden yolladı. Bu sefer çıkan unun rengi biraz daha koyu oldu. “Bazı unlar kepekli olur,” dedi Dede Hasan. “Kepeği ayıklamak istersen elek kullanırsın. Ama kepek de faydalıdır.”
Değirmenin içi neşeyle doldu. Şırıl, çarka biraz daha su verdi Pofur dışarıda kanatları olmayan bu değirmene bile hafifçe eserek serinlik kattı. Üsttaş ve Sabittaş uyum içinde döndü. Çıngı, ara sıra “Çın!” diyerek huninin dolu olduğunu haber verdi. Teyze, ununu alıp teşekkür etti. Amca, “Eskiden kuyruk olurdu burada. Herkes sırayla öğütür, sohbet ederdi. Benim babam değirmencinin hakkını her seferinde gülümseyerek verirdi,” dedi.

Elif ve Eski Değirmen Su Rüzgâr ve Ekmek Masalını Oku - 8

Elif, akşamüstü olduğunda, teknenin içinde kocaman bir un tepeciği görüp sevinçten zıpladı. “Dede, bundan ekmek yapalım mı?” “Yapalım,” dedi Dede Hasan. “Ama önce teşekkür edelim.” Elif, elini değirmenin tahta direğine koydu. “Teşekkürler Üsttaş, Sabittaş, Çıngı, Şırıl ve Pofur. Siz olmasaydınız bu buğday un olamazdı.” Değirmen, tıkırdayan kalbiyle “Rica ederiz, küçük değirmenci,” diye karşılık verdi.
Eve döndüklerinde babaannesi hamur yoğurdu. Un, su, tuz ve mayayla pofuduk bir hamur oldu. Hamur kabarırken ev mis gibi koktu. Elif fırından çıkan ekmeğin üzerindeki çıtır kabuğa dokundu. “Bu ekmeğin içinde dere var, rüzgâr var, taşların sabrı var,” dedi. Babaannesi gülümsedi. “Bir de senin merakın var.” Mahalledeki komşular da geldiler herkes taze ekmekten bir dilim aldı. Kediler gizlice kırıntı bekledi, fare Pıtırcık da uzaktan kokusunu içine çekti. Herkes paylaştı, herkes güldü.

Ertesi gün, köylüler küçük torbalarla değirmene uğramaya başladı. Kimi mısır, kimi buğday, kimi arpa getirdi. Dede Hasan kapıya bir yazı astı: “Sıra ile, güleryüzle.” Elif de yanına küçük bir çizim yaptı: dönen bir çark ve gülümseyen iki taş. Değirmen artık yalnız değildi. Gündüzleri tıkır tıkır çalışıyor, akşamları derin bir oh çekip dinleniyordu. Çark parlıyor, savak kapısı dikkatle kullanılıyor, dişliler yağlanıyordu. Üsttaş ve Sabittaş, arada bir dedenin küçük çekiciyle çizgilerini tazeletti. Çıngı her gün başka bir melodi çınlatmayı öğrendi. Şırıl suyun yolunu temizledi, Pofur yağmur bulutlarını yumuşatıp tatlı rüzgârlar üfledi.
Elif artık sadece değirmene bakan bir çocuk değil, küçük bir anlatıcı olmuştu. Okuldaki arkadaşlarına, “Eskiden değirmenler köyün kalbiydi,” diye anlatıyordu. “Su ve rüzgârın gücüyle çalışır, buğdayı una çevirirlerdi. İnsanlar burada buluşur, paylaşır, sabrı öğrenirdi.” Arkadaşları merakla soruyordu: “Taşlar konuşuyor mu gerçekten?” Elif gülümseyip göz kırpıyordu. “Eğer dikkatle dinlerseniz, evet. Tıkır tıkır, gır gır… İşte o sesler, değirmenin sözleri.”

Elif ve Eski Değirmen Su Rüzgâr ve Ekmek Masalını Oku - 10

Bir akşamüstü, güneş dereye altın bir yol sererken, Elif değirmenin kapısına bir çiçek bıraktı. “Sen bizim hayal gücümüzü de öğütüp büyüttün,” dedi fısıldayarak. Değirmen, taş kalbinin derinlerinden gelen bir mutlulukla mırıldandı: “Siz dinlediğiniz için ben konuşabildim.” O gün, köyün üzerinde mis gibi ekmek kokusu yayıldı. Rüzgâr bu kokuyu uzaklara taşıdı, su neşeyle şarkı söyledi, taşlar huzurla sustu. Ve herkes karnı tok, yüzü güler, kalbi öğrenmiş şekilde evine döndü. Değirmenin penceresinden sızan ışık, yıldızlara karıştı. Elif yatağına uzanırken kıkırdadı: “Yarın yine gider, tıkırtıları dinlerim.” Düşünde, kanatları buğday başaklarından yapılmış bir kuş oldu dere üstünde uçtu, çarkların üzerinden geçti, un taneleri gibi hafifledi. Sabah olduğunda, yeni bir gün ve yeni hikâyeler onu bekliyordu. Ve değirmen, yeniden köyün kalbi olarak tıkır tıkır atmaya devam etti. Mutlu son.

Masal Oku Mobil Uygulaması - Hemen İndir
Masalları Cebinde Taşı! Mobil Uygulamamızı Hemen İndir

Masalla İlgili Sorular ve Cevaplar

Masalımızı okuduktan sonra çocuğunuzla birlikte aşağıdaki soruları yanıtlayarak
Hem keyifli vakit geçirebilir hem de masalın öğretici yönlerini keşfedebilirsiniz.

Değirmen ne işe yarar?

Buğday, arpa ve mısır gibi taneleri taşlar arasında öğütüp una dönüştürür.

Buğdaydan ekmeğe giden yolun sırası nedir?

Buğday tarlada yetişir, değirmende un olur, su-tuz-maya ile hamur yapılır, fırında pişer ve ekmek olur.

Su değirmeni nasıl çalışır?

Savak açılır, su oluklardan akıp çarka çarpar; çark dişlileri, dişliler Üsttaşı döndürür; buğday huniden düşer ve un olur.

Rüzgâr değirmeni nasıl çalışır?

Rüzgâr kanatları döndürür; kanatlar mil üzerinden dişlilere güç verir; taşlar çalışır, buğday un olur.

Üsttaş ve Sabittaş ne yapar?

Üsttaş döner, Sabittaş sabit kalır; aralarındaki ince çizgiler taneyi ezerek un yapar.

Hunideki buğday azaldığında kim uyarır ve ne söyler?

Çıngı adlı küçük tahta dilcik uyarır; şakırtısı değişir ve değirmenciye doldur mesajı verir.

Taşların çizgileri neden önemlidir ve bu işi tazelemeye ne denir?

Çizgiler doğru olursa un ne yanar ne de kaba kalır; değirmenci çekiçle tazeler, buna taşların nefesini açmak denir.

Kepek nedir ve nasıl ayrılır?

Kepek, tanenin dış kabuğudur; kepekli un daha koyu ve liflidir, istenirse elek ile ayrılabilir.

Değirmencinin hakkı ne demektir?

Öğütme emeği karşılığı değirmencinin aldığı küçük paydır; adil paylaşımı ve güveni anlatır.

Sıra ile, güleryüzle yazısı bize neyi hatırlatır?

Herkesin sırasına saygı duymayı, sabırla beklemeyi ve birbirine güler yüzle yardım etmeyi.

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir

Paylaş: