Küçük Fare Hikayesi

Küçük Fare Masalı Oku

Abone Ol google news
Küçük Fare Masalı Oku
Küçük Fare Masalı Oku

Küçük Farenin Hayat Hikayesi

Küçük fare yavrusu tecrübesizmiş. Annesi yiyecek getirir, kendisi ancak bunları yemeyi becerilmiş. Bir gün annesi onu karşısına almış:
– Bana bak, demiş. Artık koca bir fare oldun. Her zaman ben taşıyıp sen yiyecek değilsin.

Bundan sonra kendi yiyeceğini kendin çıkaracaksın anladın mı?
Küçük fare boynunu bükmüş:
– Anladım anneciğim, demiş. Ama nasıl yem bulunacağını bilmiyorum ki ben…
– Kolay o, demiş annesi. Benimle birkaç defa işe çıkar, nasıl yemleneceğini öğrenirsin. Ama önce şunu söyleyeyim, bizim yemlenmemiz hırsızlığa bağlıdır.
Küçük fare hırsızlığın ne olduğunu bilmiyormuş. Onun için annesinin sözlerini can kulağı ile dinliyormuş.

– Hırsızlık ne demek anneciğim?
– Hırsızlık demek, bir şeyi sahibinden izin almadan çalmak demektir.

Küçük fare bu söylenen şeyin kötü olduğunu hemen anlamış:
– İyi ama anneciğim, demiş. Başkasının olan bir şeyi çalmak doğru olur mu?

Büyük fare bir müddet kuyruğunu sallamış. Ön ayağı ile burnunu kaşımış. Şu küçük ne zor bir soru sormuş:

– Hoş bir şey değil tabi, demiş. Haklısın tamamen. Ne var ki yaşamak için bu kötülüğü yapmak mecburiyetindeyiz.

Küçük fare, küçücük aklıyla yine bir değerlendirme yapmış. Sonunda:
– Çalmak çok kötü ama eğer mecbursak yapacağız artık, diye mırıldanmış.

Annesi bunu kabul ettirdiğine sevinmiş. Açıklamasına devam etmiş:

– Yalnız çok dikkatli davranman gerek. Bizim düşmanımız çoktur. Hiç umulmayacak yerlere tuzaklar kurar, yiyecekler üstüne öldürücü maddeler sürerler. Şu insanoğlu denen yaratıklarla uğraşmak zordur. Biraz sonra tuzak ve zehrin ne demek olduğunu sana göstereceğim. Ha aklımdayken söyleyeyim. Bir de baş düşmanımız olan biri vardır. Hani balkona çıkıp keyifle kuyruk sallayan uzun parlak tüylü yaratık var ya…

Küçük fare hemen atılmış:

– Evet anneciğim. Geçen gün o güzel hayvanı gördüm. “Uzun tüylerinin arasında yatmak ne tatlı olurdu” diye düşündüm. Bir de güzel sesi var ki, bayıldım doğrusu.

– Sakın ha, ona yanaşmayasın.

Küçük fare şaşırmış: – Niçin anneciğim?

– Çünkü o bizim en büyük düşmanımızdır. Parlak tüylerine, güzel sesine aldanma. İki kardeşin geçen sene aldandıkları için ona yem oldular. Benim peşime de tam dört defa düştü. Bir keresinde az daha yakalanıyordum. Önüme çıkan ilk deliğe daldım da paçayı zor kurtardım.

Zalim kedi tam iki saat deliğin başında bekledi. Sahibi çağırmasa belki de daha çok bekleyecekti.

Küçük farenin küçücük aklına sığmıyormuş bu… O güzel yaratık niçin kendilerine düşman olmuş? Niçin annesinin peşine düşmüş, kardeşlerini boğmuş?
Kafacığındaki sorulara cevap bulamadığı için annesine sormuş:

– Anneciğim neden o bize düşman oldu?

Küçük Fare Hikayesi
Küçük Fare Hikayesi

– Çünkü o, evin bekçisidir. Sahibinin malını korur. Biz ise o malı aşırmak zorundayız. İşte bunun için geçinemiyoruz.

– Çok kötü anneciğim. O sahiplerinin malını korurken, biz sahiplerimize ihanet ediyoruz. Haksız olan biziz.

– Evet, ama başka çaremiz var mı ki? Yoksa açlıktan ölürüz… Şimdi bunları düşünme. Gel sana bizim işin sırlarını öğreteyim.

Küçük fare çaresiz annesinin peşinden gitmiş. Küçük delikten dışarı süzülüp mutfağa girmişler.
Evin hanımı elinde kepçe, yemek karıştırıyormuş. Bacaklarının altında bir hışırtı olunca elindeki kepçeyi kağıtların arasına hırsla indirmiş.

– Yine mi fare? Bunların kökünü kazıyamadık gitti. Neyse ki iki fare hemen yer değiştirmiş. Küçük fare annesinin kulağına fısıldamış:

– Anneciğim, bu hanım bize çok kızıyor galiba?
– Kızar yavrum, aldırma sen. Hazır kedi yokken işimize bakalım biz.

Anne fare ekmek kabının açık kapağından içeri girmiş. Az sonra ağzı ekmek kırıntılarıyla dolu olarak çıkmış.

Bak ne kadar kolay oldu.
Sonra dikkatle yavrusuna bakmış:
– Ne o? Niçin titriyorsun?
Küçük farenin dişleri birbirine vuruyormuş:
– Bilmem anneciğim, çok heyecanlıyım! Anne fare gülümsemiş:

– İlk zamanlar öyle olur hep. Merak etme. Ben de ilk defa annemle işe çıktığım zaman çok heyecanlanmıştım. Hatta baygınlıklar geçirmiştim. Ama görüyorsun ki pek kolay.

Bu sırada küçük farenin burnuna tatlı bir koku gelmiş. Dikkatle etrafına bakınmış. Köşede duran bir şey varmış.

– “Kokusu tatlı olduğuna göre kim bilir kendisi ne kadar hoştur…”
diye geçirmiş içinden. Birden sıçramış. Birkaç adımda yanına varmış. Tam ağzını uzattığı zaman annesi telaşla arkasından çekmiş:

– Sakın ha! Ne yapıyorsun?
– Ama anneciğim baksana kokusu ne kadar hoş.

– Bırak onu. Bizim düşmanlarımızdan biri de budur. Buna zehir derler. Hani sana bahsetmiştim ya!

Küçük fare dehşetle geri çekilmiş. Midesi birden bire kabarmış. Annesi onu sürüklercesine oradan uzaklaştırmış.

Ondan sonra başka bir köşeye geçmişler. Küçük fare yeni bir koku almış:

– Bak anneciğim, şurada yem var!
Anne fare onun bir fare kapanı olduğunu hemen fark etmiş. Yavrusunu kuyruğundan tutup çekerek uzaklaştırmış.

– Sakın küçüğüm! O gördüğün kapandır. Üstündeki yiyeceğe aldanıp bir dokunursan bir daha kurtulamazsın. Aman böyle şeylere yanaşma.

Yavaş yavaş geldikleri yoldan dönmeye başlamışlar. Az sonra da kazasız belasız yuvalarına dönmüşler. Küçük fare çok üzgünmüş. Neredeyse gözlerinden yaş boşanacakmış.

Yavrusunun dertlendiğini gören annesi sırtını sıvazlamış:

– Niçin üzülüyorsun yavrum? Bak bu avımızı da kazasız belasız yaptık işte. Bir dahakine Allah Kerim’dir.

Küçük farenin gözlerinden yaşlar boşalmaya başlamış. Hem titriyor, hem de hıçkıra hıçkıra ağlıyormuş. Anne fare, yavrusu hastalandı düşüncesiyle telaşlanmış.

– Ne oldu yavrum, niçin ağlıyorsun?
Küçük fare bir türlü gözyaşlarını tutamıyormuş. Küçücük kollarıyla gözlerini siliyor, fakat bunların ardı arkası kesilmiyormuş:

– Anneciğim, anneciğim, diye hıçkırıyormuş.

– Söyle yavrum, ne oldu sana?

– Anneciğim ben böyle hırsızlıkla yaşamak istemiyorum.

– Ama yavrum biliyorsun, yaşamamız için.

Küçük fare annesinin sözünü kesmiş: – Zahmet etme anneciğim, biliyorum. “Yaşamamız için çalmak zorundayız” diyeceksin. Hayır anne! Ben her gün çeşitli tehlike ve heyecanlar içinde yaşayamam.

Düşmanın nerede karşıma çıkacağını bilmeden, her gün ölmek korkusu içinde çalışamam. Evin her yanı bizi öldürmek isteyenlerle dopdolu. Hakları da var. Onlara zarar veriyoruz. Tabii bizden kurtulmak istiyorlar. İstenmediğimiz yerde niçin duralım! Gidelim sokağa, çöplüklerde yemeğimizi buluruz. Bizi Yaratan bize yemeğimizi de verir.

– Ama yavrum!
Küçük fare artık ağlamıyormuş. Gözyaşlarını silmiş. Daha yüksek bir sesle devam etmiş:

Küçük Fare Masalı
Küçük Fare Masalı

– Sen istersen kal anne! Ben dışarıda rakımı arayacağım. Bir gün şu veya bu sebepten ölecek olursam kaderim böyleymiş derim.

Çalarak yaşamaktansa açlıktan ölürüm daha iyi…

Kararlı adımlarla deliğe doğru yürümüş:

– Hakkınızı helal et anneciğim, Allahaısmarladık.

Anne fare yavrusunun anlattıklarına şaşırmış. Neredeyse kendinden geçmiş.

Yavrusunun kendisine büyük bir ders verdiğini görüyor, kendisinden utanıyormuş:

– Dur yavrum, diye ardından bağırmış. Bekle beni seninle geleceğim.

Şimdi daha iyi anlıyorum ki, çalarak yaşamaktansa ölmek iyidir.

Hiç değilse her an ölüm korkusu duyarak yaşamaktan kurtuluruz.

Küçük fare ile annesi birlikte çıkmışlar.

Ondan sonra uzun yıllar mutlu bir hayat geçirmişler.

Kimseye zarar vermeden, sokağa dökülen çöplerle karınlarını doyurmuşlar.

Her zaman da rızıklarını veren Allah’a şükretmişer.

Çocuk HikayeleriBinbir Gece MasallarıAndersan Masalları


Benzer İçerikler

Şaşkın Civciv Masalı
Şaşkın Civciv Hikayesi
Karakus Gec Kalinca Masali
Küçük Kuşun Hikayesi
Büyülenmiş Prenses Masalı
Büyülenmiş Prenses Hikayesi
Vakitsiz Öten Horoz
Vakitsiz Öten Horoz Hikayesi

Yorumlar

  1. Emine says:

    Gerçekten çocuklar için çok faydalı bir masal, emeğinize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.