Kurbağa Ordusu Hikayesi

Kurbağa Ordusu

Abone Ol google news
Kurbağa Ordusu
Kurbağa Ordusu

Kurbağaların Zaferi Masalı

Bu sabah en geç ben kalktım. Doğruca banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağı boyladım. Annem kahvaltı hazırlıyor, ablam da ona yardım ediyordu. Annem, ablam bana gülümseyerek “Günaydın!” dediler. Bunun üzerine Kemal de:

-Günaydın abla, biliyor musun annem patates  kızartması yapıyor, diye sevimli sevimli konuştu. Annem aslında patates kızartmasını sağlıksız bulur. Ama arada sırada, özellikle Kemal ısrar edince bazen böyle yaptığı olur.

İçimden anneme ve kardeşlerime dün geceki rüyamı anlatmak geldi. Bugün ilginç bir rüya gördüm, dedim.

– Annem: – Hayırdır, tatlı kızım, diye rüyamın ne olduğunu sordu.

– Bugün iki kocaman yıldız evimize misafir oluyorlarmış. Annem beklediğimden de çok şaşırdı:

– Ya! Neden bu kadar çok şaşırdın anne, rüya işte. Yok, rüyan çıktı da ona şaşırdım. Nasıl yani diye sordum. Şaşırma sırası bende idi.

– Evet, dedi annem. Bugün evimize iki yıldız gelecek. Biraz uzaklardan. Bu sefer şaşırma sırası ablamdaydı:

-Şaka mı yapıyorsun anne?

– Hayır kızım, Tombiş Dede ile Gülsüm Nine bugün bize gelecekler. Onu söylemeye çalışıyorum.

– Baban da erkenden çıkıp onları almaya gitti zaten. Bunu duyunca üç kardeş birden “Yaşasın!” diye bağırdık. Her hafta ziyaret ettiğimiz ve güzel hikâyelerini dinlediğimiz Tombiş Dede ile Gülsüm Nine’nin bize gelecek olması gerçekten güzeldi.

Gerçi köye gitmenin de güzel tarafları vardı. Hafta sonları kasabadan uzaklaşıyor, kısa da olsa seyahat ediyorduk. Köyde doğayla baş başa kalıyor, değişik bitki ve hayvanları tanımış oluyorduk. Biraz sonra kapının zili çaldı. Hepimiz birden kapıya doğru hücum ettik.

Gelenlerin kim olduğunu biliyorduk. Kapıya ilk ulaşan ablam olmuştu. Biz gittiğimizde Tombiş Dede ile Gülsüm Nine’nin gülümseyerek ayakkabılarını çıkarıyorlardı. Babam küçük bir valizle onların arkasındaydı. Bu valiz onların olmalıydı.

Bu demekti ki Tombiş Dede ile Gülsüm Nine en azından birkaç gün bizde kalacaklardı. Bu da daha çok sevinmemizi sağladı. Çünkü onların bizde kaldığı süre içinde daha çok hikâye dinleyebilecektik. Hep beraber güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra oturma odasına geçtik.

Babamlar aralarında konuşurken duyduk. Gülsüm Nine pazartesi günü doktora gidecekmiş. Galiba bazı eski hastalıklarının kontrolünü yaptıracakmış. Tombiş Dede kahvesini yudumlarken biz çocuklar da her zamanki gibi dizinin dibinde sıralandık.

– Neden mi bu konuyu seçtim? Çünkü sizlere misafir olmam. Annenizin, babanızın bizlere sahip çıkması bana bunu hatırlattı da ondan, diye cevap verdi Tombiş Dede. Diğer koltukta oturarak gazetesini okuyan babam başını kaldırarak Tombiş Dede’ye cevap verme gereği hissetti. Öyle şey mi olur dedeciğim? Biz bir şey yapmıyoruz. Büyütmeyin lütfen.

– Yoo, dedi Tombiş Dede. Sizler çok iyi ve yardımsever insanlarsınız. Neyse çocukların sabrını taşırmadan hikâyeme başlasam iyi olacak.

– Evet, hadi hadi, diye bağrıştık. Evet, bir zamanlar uzak, çok uzak dağların arkasında güzel bir göl varmış. Bu göl o kadar güzelmiş ki bütün hayvanların çok sevdiği, kıyısında vakit geçirmekten mutlu olduğu bir yermiş. Suyu dupduru imiş. Kıyılarında uzun sazlıklar varmış.

Kurbağa Ordusu
Kurbağa Ordusu

Bu sazlıkların bulunduğu yerde suyun derinliği azmış. Bu nedenle buraya özellikle kurbağalar yerleşmiş. Kurbağa köyü, diğer hayvanların bulunduğu yere biraz uzakmış. Çünkü biliyorsunuz kurbağalar biraz gürültücü hayvanlardır. Bu nedenle sessizlikten hoşlananlar onların yakınında durmak istemez.

Bu vırak vırak çığlıklar, kurbağalar için en güzel koro müziği olduğu halde diğer canlılara işkence gibi gelir. Kurbağaların kendi köylerine taktıkları isim Vırakistan’mış. Bu isim Vıraklar, yani kurbağalar ülkesi anlamına geliyormuş. Her köyde olduğu gibi burada da bir yönetici varmış.

Vırakistan’ın yöneticisinin adı Yaşlı Vırak’mış. Bu kurbağa diğer kurbağalara göre çok tecrübeli imiş. Hatta Vırakistan dışına çıkan, başka ülkeleri gören tek kurbağa imiş. Bu nedenle bütün köy halkı ona derin bir saygı duyarmış.

Bütün kurbağalar köyle ilgili bir karar alınacağı zaman onun başkanlığında toplanırmış. Tartışmaları o yönetirmiş. Kimse onun sözünden çıkmazmış. Yaşlı Vırak’ın evi köyün ortasında imiş. Bu yüzden de bütün kurbağalara eşit uzaklıkta imiş.

İsteyen herkes onun kapısını rahatlıkla çalar, merak ettiği konuda onun bilgisine başvurabilirmiş. O gün Yaşlı Vırak köyün tam ortasındaki nilüfer çiçeğinin üzerine çıkmış ve yaşlı sesine karşın olanca gücüyle şöyle bağırmış:

Ey Vırakistan halkı bugün akşam saatinde hepinizi köyün ortasındaki Nilüfer Meydanı’na bekliyorum. Önemli bir konuda görüşünüze başvuracağım. Bütün Vırakistan halkı akşam saatlerinde Yaşlı Vırak’ın söylediği yerde toplanmaya başlamış.

Nilüfer çiçeklerinin gölün üzerine yayılan yaprakları kurbağalarla dolmaya başlamış. Kurbağa halkı kendi aralarında buraya çağrılma nedeni ile ilgili yorum yapmaya başlamış. Genç ve kendini beğenmiş bir tanesi, gururlu gururlu üç kez vırakladıktan sonra şöyle demiş:

– Eminim Yaşlı Vırak yine gereksiz bir nedenle çağırmıştır bizi buraya. Oysa arkadaşlarımla oynadığımız tek ayakla sıçrama oyununun en heyecanlı  yerindeydik. Kendisi gibi genç olan bir başkası onu şu sözlerle onaylamış:

– Evet evet, bu yaşlılar çok gergin oluyor. En ufak sıkıntıyı Vırakistan sorunu hâline getiriyorlar. Onların, bu saygısızca değerlendirmeleri olgun kurbağalar arasında sinirli değerlendirmelere yol açmış. Bir tanesi gençlere dönerek onları uyarma gereği duymuş:

Gençler, Vırakistan’ın en bilge kurbağası için yaptığınız bu değerlendirmeler haksızca değil mi? Evet, o hiçbir zaman gereksiz bir konu için bizi çağırmaz, demiş bir başkası. Sonunda bütün kurbağaların geldiğine inanılınca Yaşlı Vırak ağır adımlarla topluluğun ortasına doğru yürümüş. Deminden beri onun hakkında ileri geri konuşanlar da dahil herkes susup onun konuşmasını beklemiş. Yaşlı Vırak, herkesi süzdükten sonra konuşmaya başlamış:

– Sevgili dostlarım! Biliyorsunuz yaşadığımız tepenin arkasına bir kartal sürüsü yerleşti.

Onun konuşmasını yine sabırsız bir genç kurbağa kesmiş:

– E, ne olmuş yerleşmişse? Bizi bunun için mi çağırdın? Biraz sabırlı olursan sizi ne için çağırdığımı anlayacaksın, diye onu yanıtlamış Yaşlı Vırak. Sonra da sözlerine büyük bir ciddiyetle devam etmiş:

– Kartalların en sevdiği yiyeceklerden birinin biz kurbağalar olduğunu biliyor muydunuz? Bugüne kadar mutlu bir yaşam sürdüğümüz gölümüzdeki huzurlu dünyamız tehdit altında.

Yine saygısız genç kurbağalardan biri onun sözünü kesmiş:

– Bana bak Yaşlı Vırak, bizi korkutmaya çalışma! Hiçbir kurbağa bir kartala yem olmaz. Biz onlar gibi yalnız karda yaşayan hayvanlar değiliz!

– Ama sevgili genç dostum, sen hayatında kaç defa kartalla karşılaştın ki, diye onu ikna etmeye çalışan Yaşlı Virak başarılı olamamış. Genç kurbağa onun sözünü keserek itirazına devam etmiş:

Evet, biz yalnızca karda yaşamayız. Her kartal saldırısında kendimizi gölün sularına atarak gözden kayboluruz. Hadi avlasınlar bizi bakalım, diye kendince meydan okumuş. Diğer kurbağalar da genç kurbağanın kendini beğenmiş havasına uymuşlar ve hep bir ağızdan Yaşlı Vırak’ın kendilerini boş yere buraya topladığını söylemeye başlamışlar. Vırakistan halkının çoğunluğu kartal tehdidinin yersiz olduğunu söyleyip meydandan ayrılmış. Geride yalnızca birkaç yaşlı kurbağa kalmış.

Bunlardan bir tanesi Yaşlı Vırak’ın yanına gelerek: Üzülme, demiş. Biz senin çok haklı olduğunu biliyoruz. Ama bunlar son derece genç ve tecrübesizler. Sen bize ne yapabileceğimizi söyle. Yaşlı Vırak üzüntüyle başını sağa sola sallamış:

Kurbağa Ordusu Hikayesi
Kurbağa Ordusu Hikayesi

– Biz birkaç yaşlı kurbağanın yapabileceği bir şey yok. İnşallah geç olmadan ve başlarına bir şey gelmeden hata yaptıklarını anlarlar. Ertesi gün tam da Yaşlı Vırak’ın söylediği gibi ilk Kartal saldırısı gerçekleşmiş. Bu dev kuşun göle doğru alçaldığını gören bütün kurbağalar kendilerini suya atmışlar.

Ancak gözleri az gören ve kasları yavaş çalışan çok yaşlı bir kurbağa kartala yem olmaktan kurtulamamış. Bu durum Vırakistan’da büyük üzüntüye neden olmuş. Ama genç kurbağalar bunun bir şanssızlık olduğunu ne yazık ki yaşlı kurbağanın kendini suya geç attığını söylemişler.

Tedbirli olduktan sonra tehlike bulunmadığını belirterek Yaşlı Vırak’ın ikinci çağrısına da kulak tıkamışlar. Bir gün sonra iki kartalın saldırısı Vırakistan’ı acıya boğmuş. Çünkü bu sefer, iki kurbağa birden kaybetmişler.

Üstelik bunlardan biri kendine son derece güvenen genç kurbağalardan biri imiş. Nilüfer yaprağının üstünde sırt üstü güneşlenirken kartal için kolay bir av olmuş. Bu korkunç gelişmeler kurbağa köyünün bütün sakinlerini çok ürkütmüş.

 Artık hiçbir kurbağa yaşadıkları güzel gölün keyfini çıkaramıyormuş. Başlarını nilüfer yapraklarının altından çıkarmaya bile korkuyorlarmış. O eski güzel güzel vıraklayıp doğanın tadını çıkardıkları mutlu, huzurlu günleri mumla aramaya başlamışlar. Sonunda bu durumun daha fazla süremeyeceğini anlamışlar. Aralarından bir temsilci seçip Yaşlı Vırak’a göndermişler. Uslu Vırak adındaki bu kurbağanın Yaşlı Vırak’ı ikna edeceğini düşünüyorlarmış.

Sonunda Uslu Vırak biraz da utana sıkıla Yaşlı Vırak’ın kapısını çalmış: Ey bizim en akıllı ve tecrübelimiz Yaşlı Vırak!

– Senden özür dilemek için görevlendirildim. Yaşlı Vırak, gülme tonunda vıraklayarak:

-Neden özür diliyorsun Uslu Vırak, yoksa arkadaşlarımızı kartal değil de sen mi kapıp götürdün?

Uslu Virak, Yaşlı Vırak’ın bu şakasına karşılık  yalnızca başını önüne eğmiş. Yaşlı Vırak:

-Tamam Uslu Virak, şimdi git bütün köye haber ver. Akşamdan önce Nilüfer Meydanı’nda toplansınlar. Uslu Vırak, Yaşlı Vırak’ın yanından sevinçle uzaklaşmış. Güle oynaya bütün köye Yaşlı Vırak’ın çağrısını haber vermiş. Akşamdan önce bütün Vırakistan Yaşlı Vırak’ın istediği gibi Nilüfer Meydanı’nda toplanmış.

En son Yaşlı Vırak gelmiş. Bütün kurbağa halkını şöyle bir süzmüş, sonra herkesin duyabileceği bir sesle şöyle demiş:

– Sevgili kurbağacıklarım! Köyümüzün büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu daha önce söylemiştim. Bunu söylediğinde bütün kurbağalar umursamazlıklarını hatırlayıp başlarını önlerine eğmişler. Yaşlı Vırak devam etmiş:

– Üç kardeşimizi acımasız kartallara kurban verdik. Ama daha fazlasına dayanamayız.

Yaşlı Vırak burada çok sevdiği üç kurbağayı hatırladığından hüzünlenip konuşmasına ara vermiş. Ama kendisini bırakırsa diğer kurbağaların bundan çok olumsuz etkileneceğini bunun için de güçlü olması gerektiğini düşünmüş. Konuşmasını sürdürmüş:

-Birimiz bir kartala hiçbir şey yapamayız. Ama dayanışmanın, güç birliğinin karşısında kartal sürüsü bile duramaz. Bunları söylediğinde Sabırsız Vırak dayanamayıp Yaşlı Vırak’ın sözünü kesmiş:

-Nasıl güç birliği yapabiliriz ki? Bizleri yarım metre öteye fırlatan güçlü arka ayaklarımız ve başkaları için kulak tırmalayıcı olan vıraklamamız dışında neyimiz var ki?

Evet, demiş Yaşlı Vırak. Ben de tam onu söyleyecektim. Bu saydıkların bizim en güçlü yönlerimiz. Bunu kartallara da göstereceğiz. Nasıl, diye yeniden söze girmiş Sabırsız Vırak.

– Kartalların geldiği saati öğrendik. Yarın daha kalabalık geleceklerdir. O saatten yarım saat önce bütün Vırakistanlılar Nilüfer Meydanı’nda toplansınlar.

Kurbağa Ordusu Masalı
Kurbağa Ordusu Masalı

– Ne olacak? Ne yapacağız? Hepimiz yem mi olacağız gibi bir sürü soruya cevap vermemiş Yaşlı Virak. Yalnızca şöyle demiş:

 -Eğer yalnız kendinizi değil bütün köyü düşünüyorsanız bu dediğimi yaparsınız.

Yaşlı Vırak’ın bir bildiği vardır diye düşünüp dağılmışlar. Zaten biraz sonra da kartalın avlanma saati geleceğinden her biri bir nilüfer yaprağı altına gizlenerek kendini güvenceye almış. Ertesi gün Yaşlı Vırak’ın söylediği saatte bütün Vırakistan, Nilüfer Meydanı’nda toplanmış. Yaşlı Virak, yüksek bir nilüfer’in üzerine çıkarak şunları söylemiş:

-Biz kardeşiz. O yüzden bu zor günlerden hep beraber çıkacağız. Ya da kartallara teker teker yem olacağız. Şimdi bütün kurbağalar şöyle iyice birbirine yaklaşsın, Yaklaşın, yaklaşın!

Bütün kurbağalarda bir hareketlenme olmuş. Birbirlerine iyice sokulmuşlar. Yaşlı Vırak devam etmiş:

– En yaşlıdan en genç olanlara doğru sıralanın. Şimdi ön ayaklarınızı birbirine kenetleyin. Sımsıkı. Kurbağalar Yaşlı Virak’ın bütün söylediklerini özenle yapmış. Çok güzel, demiş. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

İlk toplantıda kendisine itiraz eden genç kurbağa:

-Çok güçlü, dev bir kurbağa gibi hissediyoruz, demiş. Harika, demiş Yaşlı Vırak. Ben de öyle olmasını istemiştim. Şimdi üçe kadar sayınca hep birlikte olabildiğince ileriye sıçrayacaksınız ve hep bir ağızdan vıraklayacaksınız. Bir… İki… Üçççç!

Üç sözünü duyar duymaz kurbağalar hep birlikte öyle sıçramışlar ki hiçbiri daha önce gölü bu kadar yüksekten görmemiş. Üstelik hep birlikte attıkları “Vırak” çığlığı dağlarda öyle bir yankı yapmış ki bu sesin kendilerine ait olduğuna hiçbiri inanamamış.

Gerçekten de bu ses adeta soyları çoktan tükenmiş dev bir dinozora ait gibi imiş. Yaşlı Vırak’ın mutluluktan gözleri yaşarmış. Şimdi aynı şeyi kartallar gelince yapacaksınız, demiş. Beklemeye başlamışlar. Biraz sonra beş devasa kartal dağın doruğundan görünmüş. Kurbağalar hemen kenetlenmiş.

Kartallar kurbağalara doğru inişe geçerken Yaşlı Vırak saymaya başlamış bile:

– Bir… İki… Üççcccç!  Kartalların çok yaklaştığı sırada duyulan bu üçle birlikte kurbağalar öncekinden de daha yükseğe sıçramış. Bir an için gökyüzü kurbağalardan oluşan bir bulutla kaplanmış. Sesleri de öyle güçlü çıkmış ki o an kartallardan birkaçı korkudan uçmayı unutup tepelerinin üstüne yerlere çakılmış. Diğerleri de arkalarına bile bakmadan geldikleri yöne doğru var güçleriyle kaçmışlar.

Sıçrayıştan sonra yere düşen kurbağalar da zaferlerini sevinç viraklamalarıyla kutlamışlar. Dayanışmanın ne büyük bir güç olduğunu da böylece öğrenmiş olmuşlar. Kartallar arasında daha önce görmedikleri bir ejderhanın bu bölgeye yerleştiği efsanesi yayılmış.

Onunla asla baş edemeyeceklerini düşündüklerinden buraları terk etmekten başka yol bulamamışlar. Kurbağalar da böylece eski mutlu huzurlu hayatlarını yaşamaya devam etmişler.

Kurbağa Ordusu Masalı ve Hikayesi adlı öykümüzü beğendiğinizi umarız.

Bu masallar da sizin ilginizi çekebilir.

Hayvan HikayeleriResimli HikayeDeğişik Masallar


Benzer İçerikler

Keloğlan ve Aksakallı Dede
Keloğlan ve Aksakallı Dede Hikayesi
Kıtır ile Pıtır Masalı
Kıtır ile Pıtır Hikayesi
Doru Hikâyesi
Doru Hikâyesi
Altın Yumurtlayan Tavuk
Altın Yumurtlayan Tavuk Hikayesi

Yorumlar

  1. Yağmur says:

    Gerçekten Çok Güzel Bizim Evde Fazla Kitap Yoktu Bende Burdan Okuyayım Dedim Gerçekten Çok Yararlı Oldu Teşekkürler masaloku.

  2. Cinarmert says:

    Teşekkürler ama hikaye kitaplarında üç dört cümle 1 sayfa oluyor bu nerdeyse40sayfa kadar

  3. Elif says:

    çok güzel di

  4. Yusuf renas says:

    Okumodım

    • Çınar mert says:

      Bu masallar çok güzel ve faydalı fakat kaç sayfa olduğunu nasıl öğrenebilirim öğretmen okuma yarışması yapıyor çok okuyan kazanacak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.