
Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde, develer tellal, gençler mäşalle demişler. Uzak diyarların birinde, güzel çiçeklerle bezeli, kuş cıvıltılarıyla dopdolu bir köy varmış. Bu köyde, küçük ve cesur bir çocuk yaşarmış adı Ali imiş. Ali, her akşam köy meydanında toplanan komşuları ile birlikte Dede Korkut’un masallarını dinleyerek büyümüş. Dede, ak sakallı, yüreği sevgi dolu bilge bir adammış anlattığı her hikâye genç kalplere umut aşılar, hayal gücünü zenginleştirirmiş.
Bir gün Ali, uykusuz bir gecenin ardından, rüyasında Dede Korkut'u görmüş. Dede’nin gözleri pırıl pırıl parlıyormuş gülümseyerek demiş ki, “Ey Ali, senin yüreğinde cesaret ve iyilik var. Bugün sana, uzak diyarların kapılarını aralayacak bir macera hediye ediyorum.” Rüyasından uyanan Ali, kalbinin derinliklerinde bir heyecan hissetmiş. Hemen, cesaretini toplayıp, annesi ve babasından izin alarak, macerasına başlamış.

Ali, küçük bir çantanın içine taze meyveler, birkaç dilim ekmek, yanında taşıyacağı eski bir bere ve Dede Korkut’un anlattığı hikayelerden ilham verici notlar koymuş. Yolda yürürken, ormanın kapısına varmış. Ormanın girişinde, devasa ağaçlar dallarını göğe doğru uzatırken sanki birbirleriyle hikâyeler paylaşıyorlarmış gibi fısıldıyorlarmış. Ali adım adım derin ormana ilerlerken, çimenlerin üzerinde dans eden güneş ışıkları ve rüzgarın saçlarını okşayan serin esintiler, ona masal diyarlarına gittiğini hissettirmiş.
Ormanın derinliklerinde, masalsı yaratıklarla karşılaşmış. Konuşan bir sincap, Ali’nin yanına gelerek “Hoş geldin küçük dostum, ben Pıtırcık. Orman bizim evimizdir ve burada her köşe, her taş, bir hikaye saklar,” demiş. Ali, Pıtırcık’ın nazik selamına karşılık vermiş ve birlikte yola devam etmeye karar vermişler. Pıtırcık, Ali’ye ormanın bilge uğultularını, cıvıl cıvıl şarkı söyleyen kuşları ve yerde sürünen minik böcekleri anlatırken, Ali de Dede Korkut’un masallarında öğrendiği kahramanlık ve iyilik değerleri hakkında konuşmuş.

Yolculuklarının bir noktasında, büyük bir nehrin kenarına varmışlar. Nehrin suları masmaviymiş ve suyun üzerinde parlayan yansımalar, sanki sihirli bir aynadan geliyormuş gibiymiş. Nehrin kenarında duran, uzun boylu, zarif tavus gibi renkli tüyleri olan bir kuğu, onlara yaklaşmış. Kuğu, alçak bir sesle “Ben Peri Kuğu’yum. Bu nehir, hayatın ve sevginin sembolüdür. Eğer cesur yüreğin var ise, nehrin diğer tarafında saklı olan Mavi Bahar’a ulaşabilirsin.” demiş. Ali, Peri Kuğu’nun anlattıklarını büyük bir dikkatle dinlemiş ve nehrin karşısına geçmek için bir plan yapmaya başlamış.
Nehrin karşı tarafına geçmek için Ali, yanındaki ince ama sağlam sopayı eline almış. Pıtırcık’ın da yardımlarıyla, kayaların ve minik ahşap kütüklerin oluşturduğu doğal bir geçit bulmuşlar. Birbirlerine yardım ederek, Ali ve yeni arkadaşı Pıtırcık, dikkatlice nehrin karşı kıyısına ulaşmışlar. Karşı kıyıda, etrafı renkli çiçeklerle bezeli, yıldız tozları gibi parlayan minik böceklerle süslenmiş Mavi Bahar’a ulaşmışlar. Baharın suyunun kenarında, küçük periler, minik kelebekler arasında dans ediyor, neşeyle şarkılar söylüyorlarmış.

Mavi Bahar’ın kıyısında, Ali’nin dikkatini çeken eski bir taş heykel varmış. Heykelin kolları havada, sanki gökyüzüne doğru uzanır, yüzünde ise derin bir bilgelik saklanırmış. Ali, heykelin önünde durmuş ve Dede Korkut’un sözlerini hatırlamış “Gerçek bilgelik, doğayla, sevgiyle ve cesaretle birlikte var olur.” Demek ki, bu heykel, kayıp bir medeniyetin hatırasıymış. Heykelin arkasında ise, eski zamanlardan kalma, parıldayan bir kitap bulmuş. Kitabın kapağında “Öğrenmenin, Sevginin ve Dayanışmanın Sırları” yazıyormuş. Ali, bu kitabı eline almış kitabın her sayfasında neşeli resimler, akıllı öğütler ve eski masal parçaları varmış.

Ali, kitabı okudukça, etrafında bir ışık halesi oluştuğunu fark etmiş. Sanki tüm doğa, bu anın büyüsüyle uyanmış çiçekler, kuşlar ve ağaçlar ona tebessüm ediyormuş. O an Ali, Dede Korkut’un anlattığı masallarda hep karşımıza çıkan iyilik, sevgi, cesaret ve ümidi anımsamış. Artık Ali, öğrendiklerini ve deneyimlerini, her yaşta herkesle paylaşmak için sabırsızlanıyormuş.

Gün batarken, Ali ve Pıtırcık, Mavi Bahar’ın kıyısında kısa bir mola vermişler. Bu sırada, etraftan başka minik dostlar da gelmiş hepsi, Ali’nin macerasını dinlemek istiyormuş. Ali, kitapta öğrendiği bilgileri onlarla paylaşmış “Gerçek kahramanlık, zorluklarla mücadele edip, iyiliği her daim yüreklerimizde taşımaktır. Sevgi, tüm dünya üzerindeki en güçlü silahtır.” diyerek, sözlerine devam etmiş. Böylece, nehrin kıyısında, minik kalpler umutla dolmuş, herkes birbirine gülümsemiş.

Akşam olurken, gökyüzü pembe ve turuncu renklerle bezenmiş, yıldızlar bir bir belirivermiş. Peri Kuğu, “Cesur dostum, senin bu yolculuğun sevginin, bilimin ve cesaretin sembolüdür. Şimdi geri dönme vakti geldi ama unutma, her macera yeni bir hikayenin başlangıcıdır,” diyerek, Ali’ye veda etmiş. Pıtırcık da kanat çırparak “Her zaman doğayla, dostlukla ve sevgiyle ilerle, küçük kahraman!” demiş.

Ali, köyüne doğru geri yürürken, kalbi hem macera dolu anılarla hem de yeni öğrendiği bilgilerle dolup taşmış. Köye vardığında, anne ve babası onu kucaklayarak sevgiyle karşılamış. Ali, macerasını ve Mavi Bahar’ın yanında bulduğu sihirli kitabı anlatmış. Köyde herkes, Ali’nin cesaretini ve öğrendiklerini dinledikçe, Dede Korkut’un anlattığı eski masallardan ilham alarak, kendi küçük kalplerinde büyük umutlar yeşertmiş.

Artık her akşam, köy meydanında toplanan çocuklar ve büyükler, Ali’nin macerasından esinlenerek yeni masallar oluşturmuşlar. İyiliğin, cesaretin ve sevginin gücü, nesiller boyu dilden dile aktarılmış. Ali, artık sadece küçük bir çocuk değil o, sevgiyle büyüyen, bilgelikle yol alan gerçek bir kahraman olmuş. Ve böylece, Dede Korkut’un masal dünyası, Ali’nin yolculuğuyla birleşerek, sonsuz mutluluk ve huzur içinde, herkese ilham vermeye devam etmiş.

Masal burada sona ererken, herkesin yüreğinde umut, sevgi ve bilgelik çiçek açmış. Ali’nin cesareti, doğayla bütünleşen bu hikaye, çocuklara her zaman doğru olanı yapmanın ve sevginin en büyük güç olduğunu hatırlatmış. Gökkuşağının altında birleşen tüm dostlar, her sabah yeni bir umutla uyanmış, her akşam Dede Korkut’un masallarını dinleyerek uykuya dalmışlar. Ve böylece, masal mutlu sonla, sevgi dolu ve eğlenceli günlere ilham vererek son bulmuş.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!