
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, yemyeşil ağaçların, cıvıl cıvıl kuşların ve mis gibi çiçek kokularının hüküm sürdüğü geniş bir orman varmış. Bu ormanda, Gölge adında sevimli bir sincap yaşarmış. Gölge, ormanın en neşeli ve en yardımsever hayvanıymış. Onun kalbinde, en küçük canlının dahi hislerini anlayıp, dertlerini dindirecek kadar büyük bir iyilik ateşi yanarmış. Her sabah uyanıp yaprakların arasından süzülen güneş ışıklarıyla birlikte kalkar, ormanın her köşesine neşe saçarmış. Komşuları olan minik tavşan Mavi, akıllı baykuş Pırıltı ve neşeli sincap yavruları, Gölge’nin etrafında toplanır, onun anlattığı iyilik öykülerini dinleyerek büyürmüş.
Bir sabah, Gölge ormanın sınırına yakın bir yerde dolaşırken, yerde titreyen küçük bir sincap yavrusu görmüş. Yavru, üzgün gözlerle baktığı etrafında ne yapacağını bilemez haldeymiş. Gölge hemen üzerine eğilmiş ve nazikçe sormuş: Küçük dostum, neden bu kadar üzgünsün? Yavru, titreyen sesiyle, Annem kayboldu, ben onu bulamıyorum. Çok korkuyorum, demiş. Gölge, yavrunun elinden tutmuş ve ona sıcak bir gülümsemeyle, Merak etme, hep birlikte anneni bulacağız. İyilik ve sevgi, karanlık zamanları aydınlatır, diyerek onu cesaretlendirmiş. Böylece Gölge, yavru sincapla beraber annesini aramak için uzun ve macera dolu bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş.

İlk olarak, ormanın derinliklerinde yaşayan bilge baykuş Pırıltı’nın evine gitmişler. Pırıltı, yüksek agaç dalları arasında otururken, Gölge’nin getirdiği haber üzerine hemen kanatlarını çırparak, İyilik ve yardımlaşma, en karanlık anlarda bile bizi umuda götürür, demiş. Pırıltı’nın sözleriyle moral bulan yavru sincap, annesini bulmak için umut dolu adımlarla ilerlemiş. Yolda, rengarenk çiçeklerle bezelmiş bir açıklığa gelmişler. Orada yaşayan minik tavşan Mavi, Birlikte çalışırsak her zorluğun üstesinden gelebiliriz, diyerek onlara katılmış. Mavi, çiçeklerden topladığı sincap yemişleriyle hem kendine hem de yorgun olan arkadaşlarına enerji vermiş.
Yolculukları sırasında, ormanın karşı kıyısına uzanan bir dereyle karşılaşmışlar. Dere, berrak suları içinde nazlı nazlı akıyor, kenarındaki taşlar üzerinde oynayan su sıçramalarıyla neşeyle dans ediyormuş. Ancak, bir kısım suyun kuvveti artmış, küçük bir sel hali yaratmış. Ne yapacaklarını düşünen Gölge ve dostları, bu engeli nasıl aşacaklarını tartışırken, yaşlı ve bilge kaplumbağa Kara yanlarına yaklaşmış. Kara, sakin sesiyle İyilik, dostluğu pekiştirir ve birbirine yardım etmek, en güçlü kalkanımızdır, diyerek onlara ulaşılacak güvenli yolları göstermiş. Dostlar, Kara’nın önerdiği yol boyunca dikkatlice yürümüş ve sonunda selden korunabilecekleri bir geçit bulmuşlar. İşte o andan sonra, birbirlerine duydukları güven ve iyilik duygusu, tüm engelleri aşmalarına yardımcı olmuş.

Gece çökerken, yıldızların ormanı gümüş ışıklarıyla süslediği vakit, yolcular ufak bir sığınağa yerleşmişler. Gölge, yavru sincaba annesine kavuşmanın getireceği mutluluğu anlatarak, Her iyilik, tıpkı geceyi aydınlatan yıldızlar gibi, kalplerimizde parlamaya devam eder, demiş. Yavru sincap gözlerinde umut ışıklarıyla dinlerken, yaşadığı zor anların ardından gelen sıcacık dostlukları hiç unutmamış.

Ertesi gün, yollarına adım adım ilerlerken, ormanda yankılanan güzel sesler onlara eşlik etmiş. Yol boyunca karşılarına çıkan her hayvan, Gölge ve arkadaşlarının hikayesini duymuş çünkü iyilik, ormanın her köşesine yayılmış, paylaşılmış bir değer olmuştu. Kimi zaman, uzun süre yalnız kalan baykuş Pırıltı, diğerlerine yardım etmek için gece boyunca gökyüzünde süzülmüş kimi zaman da, minik tavşan Mavi, sincap yavrularına oyunlar öğreterek, sevginin ne kadar güzel olduğunu anlatmış. Böylece, ormanda tüm canlılar birbirlerine destek olmuş, yardımlaşmanın ve iyiliğin gücüyle her zorluğu aşmışlar.

Sonunda, Gölge ve dostları, ormanın kuzeyinde saklanan, yaşlı meşe ağacının yanına gelmişler. Orada, kocaman gözleriyle umudu arayan sincap annesi de bulunmuş. Yavru sincap annesini görünce sevinçten uçmuş, kalbi tarifsiz bir mutlulukla dolmuş. Birbirlerine kavuşan anne ve yavru, sanki uzun süredir kayıp olan bir parçayı yeniden tamamlamışlar gibi, herkese umut dağıtmış. Gölge ise, yaptığı bu yolculuğun sonunda, iyiliğin insanları ve hayvanları birbirine ne kadar yakınlaştırdığını görmüş. Herkes, zorlukların aşılmasında birlikte hareket etmenin ve iyiliğin gücünün ne kadar büyük olduğunu bir kez daha anlamış.

Ormanda yaşayan hayvanlar, Gölge’nin bu macerasından ilham alarak, küçük bir iyilik hareketi başlatmışlar. Artık her sabah, yeni bir günün başlangıcında, birbirlerine yardım etmek için sözleşir, eksiklikleri tamamlamak adına el ele verir olmuşlar. Hatta zaman zaman, ormanın derinliklerinden çıkan fısıldamalar duyulmuş sanki yapraklar bile iyiliğin sihrini anlatmak istercesine birbirlerine dokunuyormuş. “İyilik, her an, her yerde bizi bekler,” der gibi hafif rüzgarlar esiyormuş. Böylece hayvanlar, bitkiler ve doğa, iyiliğin ne kadar yaygın ve güçlü bir his olduğunu birlikte öğrenmiş.

Ormandaki bu dostluk ve yardımlaşma hikayesi, gün geçtikçe büyümüştü. Gölge’nin gösterdiği yollar, sadece bir yardım eli uzatmayı değil kalplerin birleşip, incelikle dokunmanın, sabrın ve sevgiyi her yere yaymanın sembolü haline gelmişti. Küçük hayvanlar, artık her zorlukta bir araya gelmek için hazırdı. Her tıkanan nehirde, her çıkmaz sokakta, iyiliğin küçük bir mucizesi hissedilir, birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğu hatırlanırdı.

Günlerden bir gün, ormanın genç ve meraklı sincapları, Gölge’nin izinden giderek, yardıma muhtaç olan başka canlılara da el uzatmaya karar vermişler. Yüksek ağaçların tepesinde mahsur kalan bir kuş, düşen meyveleri toplayamayan minik bir fare, hatta yuvası sallanan bir karınca bile, küçük kalplerin gösterdiği büyük iyiliğin sayesinde yeniden umut bulmuştu. Her yeni yardım eli uzatıldığında, ormanın üzerinde parlak bir güneş gibi gülen dostluklar yeniden doğuyor, sevgi ve anlayış olarak tüm canlılar arasında yayılıyordu.

Ve böylece, Gölge’nin öyküsü, ormanın en güzel masalına dönüşmüş her bir canlı, bu masalda iyiliğin ne kadar değerli olduğunu, yardımlaşmanın ne kadar güçlü bir bağ oluşturduğunu öğrenmişti. Her gün, ormanın içinde yeni bir iyilik öyküsü yazılırken, yüreklerdeki sevgi ışığı sönmek bilmezdi. Çünkü iyilik, sadece insanın kusursuz bir erdemi değil tüm canlıların, yaşamı paylaştıkları en değerli hazineydi.

Masalımız burada sona erer, ama ormandaki dostluğun, sevginin ve iyiliğin öyküleri sonsuza kadar anlatılmaya devam eder. Her sabah uyanan güneş, ormanın her köşesine yayılan umut gibi, iyilikle yapılan her yardımın, kalplere nasıl neşe, güven ve mutluluk kattığını hatırlatır. Gölge ve arkadaşlarının serüveni, her zorlukta birbirine tutunmanın, paylaşmanın, ve küçücük bir iyilik dokunuşunun bile hayatı nasıl değiştirebileceğinin en güzel örneğiydi. Ve ormanda yaşayan herkes, iyiliğin gücünü kalplerinde hissederek, mutlu, huzurlu ve birbirine bağlı bir yaşam sürmeyi bilmiş. Böylece, ormanda iyiliğin ve dostluğun büyülü dünyası, sonsuza dek parlamaya devam etmiş.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!