Parmak Çocuk Hikayesi
Parmak Çocuk Hikayesi
Bir zamanlar bir kulübede Merlin adında bir büyücü yaşarmış. Bu büyücü kendini her türlü kılığa sokabilirmiş. Bir gün fakir bir dilenci kılığında bir çiftçinin kulübesine girerek dinlenmek için gitmiş.
Çiftçinin kapısını çalınca, kapıyı açan bir oduncuymuş, onu içeri davet etmiş. Oduncunun karısı Merlin’e tahta bir kapta biraz süt ve bir tabak içinde çavdar ekmeği ikram etmişti.
Merlin bu ikramlardan çok memnun olmuş ancak çiftçi karı kocanın neden mutsuz olduğunu anlayamamış.
Merlin neden bu kadar üzgün olduklarını sormuş.
Zavallı kadın gözyaşları içinde: “Kocamın başparmağı kadar bile olsa bir erkek evladım doğarsa dünyanın en mutlu kadını ben olacağım” demiş.
Merlin bunu işitmiş ve bu dilek aynen gerçekleşmiş. Çocuk her şeyiyle mükemmelmiş ama bir parmaktan daha büyük değilmiş.
O yüzden ona ‘‘ Parmak Çocuk’’ adını vermişler. Parmak Çocuk yıllar sonra bile hiç büyümemiş ve aynı kalmış. Ancak akıllı ve çok hızlı bir çocuk olduğu belliymiş.
Bir gün oduncu ormana odun kesmek için gitmeye hazırlanırken: “Birisi benim için araba getirebilir mi?” Diye sormuş.
Parmak Çocuk: “Ben getiririm arabayı.” diye söylemiş.
Oduncu babası: “Bu nasıl olacak?” Diye sormuş.
Parmak Çocuk: “Eğer annem bir atı iş görmeye hazırlarsa ben de atın kulağına oturacağım ve ona nasıl gitmesi gerektiğini söyleyeceğim.” demiş.
Peki, demiş oduncu ve zamanı geldiğinde anne atı hazırlamış ve oduncu Parmak Çocuğu atın kulağına yerleştirmiş.
Parmak Çocuk: “Deh! Diye bağırmış ve at ormana doğru giden yolda ilerlemiş. Köşeye geldiklerinde Parmak Çocuk yine ‘‘Deh’’ diye bağırmış. O sırada iki yabancı adam yaklaşmış.
Adamlardan biri: “Aman Allah’ım, bu da ne! Bir araba geliyor, sürücüsü ata bağırıyor ve ona yön de veriyor ama kendisi gözükmüyor.” demiş.
‘‘Bu doğru olamaz.’’ Demiş diğeri, iki adam arabayı takip ederek Parmak Çocuğun babasının yanına varmışlar.
Babası Parmak Çocuğu atın kulağından almış ve saman çöpüne oturtmuş. Yabancı adamlar Parmak Çocuğu görmüşler:
Takip eden adamlardan biri: “Eğer bu küçük adamı kasabada sergilersek bize bir servet kazandırabilir.” deyince arkadaşı da “evet öyle” diyerek hayallere kapılmışlar.
Oduncunun yanına giden adamlar: “Bu küçük adamı bize sat.” demişler.
Köylü: “Hayır! Kusura bakmayın o benim oğlum onu satamam.”
Parmak Çocuk pazarlığı duyunca babasının omzuna sessizce yaklaşmış ve kulağına: “Beni ver baba, en kısa zamanda geri döneceğim. “diye fısıldamış.
Böylece baba Parmak Çocuğu adamlara vermiş. “Nereye oturacaksın?” Diye sormuş adamlar.
Parmak Çocuk: “Beni şapkanızın kenarına yerleştirin.” demiş. Adamlar karanlık çökene kadar yürümüşler.
Daha sonra Parmak Çocuk: “Beni indirin ve burada durun.” demiş. Parmak Çocuk zıplamış ve çimlerin arasından sürünerek daha önceden görmüş olduğu fare deliğine kaçmış.
Parmak Çocuk: “İyi akşamlar baylar.” diye bağırmış ve onlarla alay etmiş üstüne üstlük. Adamlar sopalarını fare deliğine sokmuşlar ama delik boşmuş.
Parmak çocuk daha da ilerilere sürünmüş. Gece olunca adamlar sinirli bir şekilde gitmek zorunda kalmışlar. Parmak Çocuk onların gittiğini görünce fare deliğinden sürünerek geri çıkmış.
Az ilerde bir salyangoz kabuğu görünce ‘‘Geceyi burada güvende geçirebilirim.’’ diye düşünmüş ve kabuğun içine oturmuş.
Sabahleyin Parmak Çocuk uyandığında yolda giden iki adamı duymuş.
Adamlardan bir tanesi: “Zengin adamın gümüş ve altınlarına nasıl el koyabiliriz?” Diye söz atmış ortaya.
“Ben size söyleyebilirim,” diye seslenmiş Parmak Çocuk.
‘‘ Bu da ne?’’ diye sormuş hırsızlardan diğeri korkuyla. “Birinin konuştuğunu duydum.” demiş ve dinlemek için durmuşlar.
Parmak Çocuk: “Beni yanınıza alın, ben size yardım edeceğim.” Demiş, adamlarda onu yanlarına almışlar. Eve sürünerek girmiş.
“Her şeyi istiyor musunuz?” Diye bağırmış.
Hırsızlar: “Sessiz konuş, birileri uyanabilir!”Diye uyarmışlar.
Parmak Çocuk onları anlamazdan gelmiş ve bağırmaya devam etmiş. Yan odadaki bir hizmetçi, sesi duymuş ve yatağına oturmuş. Parmak çocuk tekrar bağırarak:
“Size istediğiniz her şeyi vereceğim, ellerinizi koyun.” demiş.
Hizmetçi her şeyi çok dikkatlice dinlemiş ve yatağından fırlayarak kapıya doğru koşmuş. Hırsızlar sanki arkalarında vahşi bir avcı varmış gibi koşmuşlar.
İçeri geldiğinde hiçbir şey görememiş. Parmak çocuk kendini tahıl ambarına saklamış. Hizmetçi her köşeyi didik didik etmiş ama bir şey bulamamış ve tekrar yatağına dönmüş.
Gün ağardığında hizmetçi inekleri beslemek için yatağından kalkmış. Parmak Çocuk samanların üzerinde uyurken onu görmüş. Hizmetçi bu küçük adamı otla beraber kimin koyduğunu sormuş.
Parmak Çocuk: “Aman Allah’ım? Ben buraya, bu doldurma değirmenine nasıl geldim?” Diye sormuş.
Kendini dişlerden kurtarmak zorundaymış ama samanlarla beraber ineğin midesine indirilmeye zorlanmış.
“Bu küçük odada pencereler unutulmuş ve hiç gün ışığı yok!” Diye veryansın etmiş
Parmak Çocuk: “Çıkarın beni! Daha fazla yem vermeyin!” Diye bağırmış.
Hizmetçi süt sağarken içerden bir ses duymuş ama kimseyi görememiş. Aceleyle ev sahibine koşmuş ve ineğin konuştuğunu söylemiş.
Adam: “Sen çıldırmışsın,” diye cevap vermiş ama yine de problemin ne olduğunu anlamak için ineğin yanına gitmiş.
Parmak Çocuk: “Çıkarın beni buradan, daha fazla yem vermeyin!” Diye bağırmış.
Adam şoka uğramış ve ineğin kesilmesini emretmiş. İnek kesilmiş ama Parmak Çocuğun içinde bulunduğu mide yani işkembe gübreliğe fırlatılmış. Bir boşluk bulmuş ve kafasını çıkardığı zaman yeni bir talihsizlikle karşılaşmış.
Aç bir kurt gelmiş ve bütün işkembeyi yutmuş ama Parmak Çocuk cesaretini kaybetmemiş ve:
“Sevgili kurt, senin için harika bir ziyafet sofrası biliyorum” demiş.
Kurt: “Nerede?” Diye sormuş.
Parmak Çocuk: “Bir evde… Orada pastalar, salamlar, sosisler vb. bulacaksın,” demiş.
Aslında tam olarak babasının evini tarif etmiş. Kurt geceleyin gitmiş ve canı ne isterse yemiş.
Bütün yemeği yedikten sonra kurt aynı yolda ağırlığı yüzünden geri dönememiş. Parmak Çocuk kurdun içinde şiddetli bir ses çıkarmaya başlamış.
Sonunda Parmak Çocuğun ailesi uyanmış. Koşmuşlar ve içerde bir kurt görmüşler. Onu kilitlemişler. Baba baltasını, anne tırpanını kapıp gelmiş.
Parmak Çocuk ailesinin sesini duymuş ve: “Babacığım kurdun içindeyim,” demiş.
Baba: “Allah’a şükürler olsun, oğlumuz burada!” Demiş.
Karısından tırpanı getirmesini istemiş ve kollarını kaldırıp kurdun başına vurmuş. Sonra da Parmak Çocuğu çıkarmışlar.
Parmak Çocuk, ’’Evet, Allah’a, şükür tekrar temiz hava alabiliyorum’’. Demiş.
‘‘Nerelerdeydin?’’ diye sormuşlar.
Parmak Çocuk: “Bir farenin deliğinde, bir ineğin göbeğinde, bir kurdun işkembesindeydim ama artık sizinle kalacağım,” demiş.
Ailesi: “Bizde seni bir daha asla yalnız bırakmayacağız.” demişler.