Serçenin Hakkı Hikayesi

Serçenin Hakkı Masalı

Abone Ol google news
Serçenin Hakkı
Serçenin Hakkı

Serçeye Hakkının Verilmesi Masalı

Tombiş Dede, havaların soğuması ile hikâyelerini de mevsime uydurdu. Köy evinin odunları yutan ocağının etrafında toplanan çocuklara:

-Yaklaşın bakalım, şimdi size saygı ile ilgili güzel bir hikâye anlatacağım dedi. Bütün çocuklar, sevinçle etrafını çevirdik. Hep bir ağızdan:

– Yaşasın, dedik Tombiş Dede, Gülsüm Nine’ye seslenerek:

– Eee hanım, getir bakalım çocukların ıhlamurlarını, deyip hikâyesini anlatmaya başladı:

Yüksek yüksek apartmanların her yeri kapladığı bir şehirde Merve isminde şirin mi şirin bir kız yaşardı. Merve çok şanslı bir kızdı. Çünkü tek katlı ve bahçeli bir evde oturuyordu. Bahçede de çeşit çeşit ağaçlar, çiçekler vardı. Merve, bahçelerini çok severdi.

Yaz geldiğinde bütün gününü bahçede geçirirdi. Arkadaşlarıyla oyunlar oynar, babasının yaptığı salıncağa binerdi. Kışın ise her tarafı kaplayan kar, bahçeye ayrı bir güzellik katardı. Salıncak, posta kutusu, bahçenin çitleri beyaza boyanırdı. Tabi ağaçlar da yağan karın etkisiyle bembeyaz olurdu.

Merve, işte böyle bir kış günü, uyanır uyanmaz pencereye koştu. Dün akşam, babasıyla birlikte yap- tiklan kardan adam yerinde duruyordu. Yüzü pencereye dönüktü, sanki Merve’ye gülümsüyordu. Ellerini çırparak “yaşasın” dedi.

Merve çok sevinmiş çünkü kardan adama bir şey olacak diye ödü kopuyormuş. Gece yağan kar, resimlerdeki gibi bir manzara oluşturmuştu. Kardan adamın çevresi karla dolmuş, etraftaki ayak izleri kaybolmuştu. Kardan adam bahçeye gökyüzünden inmiş gibiydi. Daha önce kitaplarda okumuş, filmlerde izlemişti. Geçen yıllarda başkalarının da yaptığını görmüştü.

Babası da onun bu isteğini biliyordu. İşte bu nedenle yeteri kadar kar yağdığını görünce:

– Kim kardan adam yapmak ister, diye sormuştu gülerek. Merve parmağını yukarı kaldırıp:

– Beeen, diye bağırmıştı. Çok uğraşmışlardı kardan adamı yapmak için. Önce küçük bir kartopu yapmıştı babası. Sonra birlikte onu yuvarlaya yuvarlaya kocaman bir gövde elde etmişlerdi. Sonra kafasını ve ardından da ellerini yapmışlardı. Burnu için kocaman bir havuç takmışlardı. Kaşlar, gözleri ve ağzı için kestane kullanmışlardı. Sanki bir ceketi varmış gibi büyük büyük düğmeler yapmışlardı. Düğmeler de kestanedendi.

Gerçi Merve’nin daha önce gördüğü kardan adamların düğmeleri kömürdendi. Ama onlar kömür bulamamıştı. Olsun böyle de çok güzel olmuştu. Başında kırmızı başlık, boynunda atkı, ellerinde eldivenle çok sevimli görünüyordu. Onlar kardan adamı yaparken annesi ve kardeşi de pencereden onları seyretmişti. İşte bahçedeki kardan adam böyle meydana gelmişti. Merve, sanki kardan adam onu duyuyor gibi şöyle dedi:

– Gece dışarısı çok soğuk muydu? Gerçi kardan adamlar üşümez ki! Seni sıkı da giydirdik. Yok yok üşümedin, biliyorum. Hem üşüsen böyle gülümsemezdin. Merve, o sabah kahvaltısını büyük bir mutlulukla yaptı. İçi kıpır kıpırdı. Bir an önce okula gitmek ve herkese kardan adamı anlatmak istiyordu.

Az sonra servise binmek için annesiyle birlikte dışarı çıktılar. Servis geldiğinde Merve, annesinin yanaklarına bir öpücük kondurdu. Sonra dönüp kardan adama el salladı. Kendisini bekleyen servis şoförüne ve arkadaşlarına günaydın diyerek arabaya bindi.

O gün Merve’nin servis arkadaşları, sınıftakiler ve öğretmeni de bahçedeki kardan adamın varlığından haberdar oldular. Hatta Merve o kadar çok anlattı ki kardan adam sınıfta ünlü olmuştu. Öğretmeni küçük Merve’nin kardan adamı çok sevdiğini anlamıştı. Bu nedenle Merve’ye şöyle dedi:

– Merve, neden arkadaşlarınla düşünüp kardan adamına bir isim bulmuyorsun? Merve, öğretmenin bu teklifine çok sevindi. Evet, kardan adamına bir isim vermeliydi. Arkadaşları birçok isim önerdi. Sonunda bu isimlerden en beğendiğini koymaya karar verdi:

-Mutlu. Evet, kardan adamının ismi Mutlu olmalıydı.

Serçenin Hakkı
Serçenin Hakkı

Okuldan sonra eve dönen Merve, servisten iner inmez bahçeye koştu. Bir de ne görsün! Serçenin biri, Mutlu’nun kaşları, gözleri, ağzı ve düğmeleri için kullandıkları kestaneleri gagalıyordu. Merve, hemen oraya doğru koşmaya başladı, bir yandan da bağırıyordu:

– Defol, pis serçe! Ne istiyorsun Mutlu’dan? Serçe, Merve’nin sesini duyar duymaz havalanıp yakındaki bir ağaca kondu. Merve serçeye çok kızmıştı. Bir kartopu attı serçeye, bir daha, bir daha. Serçenin gitmeye hiç niyeti yoktu. Her kartopu geldiğinde biraz havalanıyor, sonra tekrar aynı ağaca konuyordu.

Merve:

– Hem hırsızsın hem de inatçı öyle mi, diye bağırdı serçeye. Sonra da dönüp kardan adama baktı. Yüzündeki kestanelerin hiçbiri yoktu. Bazısı yere düşmüş, bazısı da parçalanmıştı. Düğmeleri de aynı durumdaydı. Serçe hepsini gagalamıştı. Ben sana gösteririm, diye söylendi kendi kendine. Eve döndüğünde kızgınlıktan ne yapacağını bilmez haldeydi. Hain serçeyi annesine anlattı. Annesi:

– Güzel kızım, ben akşam yemeğini hazırlıyorum. Hem kardeşin de var onu yalnız bırakamayız. Baban geldiğinde ona anlat, o gerekeni yapar, diyerek Merve’yi teselli etti.

Merve de bu durumu babasına anlatmaya karar verdi. O, elbette serçeye iyi bir ceza verecekti. Çünkü güzelim kardan adamını bozmaya kimsenin hakkı yoktu. Merve, babasının gelmesini sabırsızlıkla bekledi. Arada bir de pencereden bakıyordu.

Serçe, kardan adamın etrafındaysa dışarı fırlıyor, serçeyi kovuyordu. Serçe de her seferinde aynı ağaca uçuyor, orada Merve’nin gitmesini bekliyordu. Çok geçmeden babası geldi. Her zaman yaptıkları gibi sofranın kurulması için annesine yardım ettiler. Sofraya oturduklarında Merve, hemen olayı babasına anlatmaya başladı.

Babası bir yandan yemeğini yiyor bir yandan da gülümsüyordu. Merve, babasının gülümsemesine bir anlam veremedi. Ama yine de serçeye iyi bir ceza vereceğinden emindi. Serçenin yaptıklarını anlattıktan sonra babasına sordu:

– Haksız mıyım baba? O yaramaz serçe, şöyle iyi bir cezayı hak etmiyor mu? Hem ben ona ne yapacağımızı da buldum. Gitsin bizim bahçemizden! Kovalım onu! Ne hakkı var babacığım, ne hakkı var bizim Mutlu’ya zarar vermeye?

Babası:

-Hımm, kovalım öyle mi, diye sordu Merve’ye.

– Ardından da ekledi: Yemekten sonra bahçeye çıkıp bakalım şu yaramaz serçeye. Merve, babasının konuşmalarından çok da mutlu olmadı. Yaramaz, hırsız bir serçe onlara ait bir şeyi çalıyordu işte. Her şey açıkça ortadaydı. Mecburen yemeğin bitmesini bekledi. Yemekten sonra babasıyla birlikte bahçeye çıktılar. Doğruca kardan adamın yanına gittiler. Gerçekten de kardan adam pek iyi durumda sayılmazdı.

Merve:

-Babacım, bakma sen o hain serçenin ortalarda olmadığına. Bizim geldiğimizi görünce kaçmıştır. Uçup hep şu ağaca konuyor, dedi. Babası kafasını kaldırıp serçenin konduğu ağaca uzun uzun baktı. Bir yandan da yine yemekteki gibi gülümsüyordu. Sonra Merve’yi kucağına aldı.

– Sana parmağımla işaret ettiğim dala iyi bak, dedi. Merve, babasının gösterdiği dala dikkatle baktı. Dalda çok da iyi durumda olmayan bir kuş yuvası duruyordu, Üstelik yuvada bazı kıpırtılar da vardı. Ama Merve bunların ne olduğunu tam göremedi.

Babası:

– Gördün mü, dedi Merve’ye. O da:

-Evet, bir kuş yuvası var, diye cevap verdi. Bunun üzerine Merve’yi aşağı indiren babası:

– Hadi bakalım, eve gidelim, orada konuşuruz. Hem karanlık oldu, kardan adamın için şimdi bir şey yapamayız. Ama Merak etme, ben bir çaresine bakacağım. Merve:

– Ama baba o hırsızı bizim bahçemizden kovmayacak mısın? diye sordu. Babası:

-Evde biraz konuşalım. Sonra istersen yarın sabah kovarım. Sana söz veriyorum. Ama şimdi onları rahatsız etmeyelim. Babası: “Onları rahatsız etmeyelim.” Demişti. Merve bu sözden, bir şey anlamadı. Eve geldiklerinde babası Merve’yi karşısına aldı ve konuşmaya başladı:

-Güzel kızım, insanların birbirleriyle anlaşabilmesinin yolu nedir biliyor musun? Bu soru karşısında Merve şaşırıp kaldı, ne diyeceğini bilemedi. Merve’nin şaşırdığını anlayan babası yine gülümseyerek:

– Dur, ben söyleyeyim. İnsanların birbirleriyle sorun olmadan yaşamalarının yolu “saygıdır”.

Merve’nin kafası iyice karıştı. Anne ve babasından evde, öğretmeninden de okulda saygının önemini çok duymuştu. Kendisi de başka insanlara karşı hep saygılı olmaya özen gösterirdi. Ama bunun hain serçeyle ne ilgisi vardı ki? Babası konuşmaya devam etti:

-O hain serçe dediğin kuş var ya, bir anne. Yapmaya çalıştığı şey de hayatta kalmak ve yavrularının karnını doyurmak. Evet, biz birbirimize karşı saygılı olmalıyız. Ama en önemli saygı nedir, sana söyleyeyim:

-Yaşama hakkına saygı göstermek. Hem sadece insanlara değil. Bu dünyayı paylaştığımız bütün canlılara da saygı göstermeliyiz. Kardan adamı ne kadar sevdiğini görüyorum. Ama o bir gün eriyip gidecek. Oysa o serçe capcanlı, yaşıyor.

Serçenin Hakkı Hikayesi
Serçenin Hakkı Hikayesi

Merve, utancından yanakları kızararak: Evet, dedi. Babası anlatmaya devam etti:

– Biliyorsun, dünya da insanlardan başka canlılar var. Bizimle birlikte bitkiler ve hayvanlar da yaşıyor. Bahçemizde ağaçlar var, yaz geldiğinde çiçekler de oluyor. Onların olmadığı bir dünya düşünsene, dedi. Merve bir an bahçedeki ağaçların ve çiçeklerin, hele hele ormanların olmadığını düşündü. Sadece taş ve beton… Ne kadar kötü bir şey olurdu bu.

– Ama babacığım, ağaçsız ve çiçeksiz bahçe olmaz ki! Babası Merve’nin saçlarını okşayarak devam etti:

– Peki, hayvanların da olmadığını düşün. Kediler yok, köpekler yok, koyunlar, kuzular yok.

Atlar, sincaplar yok ve kuşlar da yok. Yani hiçbir hayvan yok. Böyle bir dünyada yaşamak ister miydin? Merve yine düşündü. Babası haklıydı. Hayvanların ve bitkilerin olmadığı bir dünya çok sıkıcı olurdu. Yavaş yavaş babasını ne demek istediğini anlamaya başladı. Babası:

– Merveciğim, görüyorsun her yer kocaman apartmanlarla dolu. Onları yapmak için sayısız ağaçlar kesildi. Bir sürü hayvan yuva ve yiyecek bulmakta zorluk çekmeye başladı. Oysa ne güzel bir evimiz var. Annen de her gün bize çeşit çeşit yemekler hazırlıyor. Biz de onları bir güzel yiyoruz değil mi?

Merve:

– Evet, zavallı serçe de aynı şeyi yapıyormuş, babacığım. Bense ona ne kadar kötü davrandım. Yaptığımdan utanıyorum. Bunun üzerine babası:

-Merve, istersen bu durumu düzeltebilirsin. Merve:

– Nasıl babacım, nasıl düzeltebilirim? Diye sordu merakla. Kendimi o zavallı serçeye nasıl affettire bilirim? Babası: Bak, o zaman ne yapalım sana söyleyeyim. Biliyorsun kış aylarındayız. Hayvanlar bu aylarda yiyecek bulmakta zorluk çeker. Anne serçeye zaman zaman yiyecek verelim, ne dersin?

Merve ellerini çırparak: Her gün babacığım, her gün, dedi, sevinçle. Hemen odasına koştu. Oynamak için kullandığı tabaklardan birini getirdi.

– Bu da serçenin yemek tabağı olsun, dedi. Ben her gün bu tabağa yiyecek koyar, penceremin önüne bırakırım. Serçe de gelip yemeğini yer, hem yavrularına da götürür. Babası, Merve’nin serçe hakkındaki fikrini değiştirmesine memnun oldu.

– O halde neden annenden serçe için yiyecek bir şeyler istemiyorsun, diye sordu. Merve:

– Ah, evet babacığım hemen gidiyorum, diyerek hızla mutfağa yöneldi.

Hemen mutfağa koşup annesinden yiyecek bir şeyler istedi. Annesi şaşkınlık içinde sebebini sorunca da Merve babasıyla konuştuklarını anlatıp:

Serçenin hakkı anneciğim, serçenin hakkı, dedi Annesi, Merve’nin kızgınlığının ve üzüntüsünün geçip böyle olumlu düşünmesine çok memnun oldu.

– Bakıyorum serçe hakkındaki fikrini değiştirmişsin, dedi. Merve:

– Evet, anneciğim. Babam öyle bir güzel anlattı ki! Hayvanların da yaşama hakkı var ve biz buna saygı göstermeliyiz. Hem biliyor musun o serçe de senin gibi bir anne, dedi.

Annesi:

Serçenin Hakkı Masalı
Serçenin Hakkı Masalı

-Aferin benim güzel kızma, diyerek Merve’nin saçlarını okşadı. Merve, annesinin doldurduğu tabağı alıp hemen odasına koştu. Pencereyi açtı ve tabağı özenle pencerenin önüne yerleştirdi. Sonra sanki serçe onu duyuyormuş gibi ona seslendi:

-Özür dilerim anne serçe! Yaptığım çok yanlış bir hareketti. Ama bundan sonra sana daha saygılı davranacağım. Hatta senin arkadaşın olacağım. Pencereyi kaparken gözü Mutlu’ya takıldı. Zavallı Mutlu hâlâ aynı durumdaydı. Bu kez ona yönelerek:

-Sen hiç merak etme! Yarın seni çok daha güzel yapacağım. Söz veriyorum, dedi.

Ertesi gün ve sonraki gün tatildi. Merve uyandığında yine bir önceki gün olduğu gibi pencereye koştu. Tabak olduğu gibi duruyordu. Serçe de ortalarda yoktu. Mutlu da dün gece bıraktıkları gibi kestanelerin birçoğu düşmüş bir halde bahçenin ortasındaydı.

Tabağı bıraktığı yerden aldı. Hazırlanıp mutfağa indiğinde kahvaltı da hemen hemen hazırdı. Annesi, babası ve kardeşi de mutfaktaydı. Birbirlerine günaydın dediler. Sonra Merve:

-Babacığım, tabak olduğu gibi duruyor, dedi.

– Babası:

-Olsun, ilk günden hemen üzülme. Anne serçenin mutlaka dikkatini çekecektir. Hem kahvaltımızı yapalım sonra seninle biraz işimiz var, dedi.

Kahvaltı bittikten sonra Merve’yle babası hazırlanıp dışarı çıktılar. Merve, arka koltuğa yöneldi. Babası onun için bir çocuk koltuğu almıştı. Ona oturdu, emniyet kemerini de bağlamayı unutmadı. Biraz sonra babası arabayı bir kömürcü dükkânının önünde durdurdu. Babası:

– Haydi bakalım, senin Mutlu için biraz kömür alalım, dedi. Arabadan inip dükkâna girdiler. Merve olan biteni dükkân sahibine heyecanla anlattı. Dükkân sahibi ihtiyar, sevimli bir adamdı. Kömürü niçin aldıklarını anlayınca:

– Al bakalım bunlar da benim sana hediyem olsun, dedi.

Kömürcü amcanın uzattığı poşet ağzına kadar kömür doluydu.  Kömürcü amcaya teşekkür edip çıktılar. Merve:

-Babacığım, biliyor musun kardan adamın ismini Mutlu koydum. Çünkü bize gülümsüyor gibiydi. Şimdi sahiden de mutlu olacak. Babası gülümsedi. Sana mutluluk verdiği için mi Mutlu adını verdin, diye sordu. Merve:

-Babacığım o yaptığımız ilk kardan adam.

Onu yaptığımız için çok mutlu oldum. Ama ismini gülümsediği için Mutlu koymuştum, dedi. Babası: Merak etme, kömürlerine kavuşunca yine gülümseyecek, diye takıldı Merve’ye.

Merve:

-Babacığım eve gitmek için sabırsızlanıyorum, dedi. Babası:

-Biraz daha sabret. Küçük bir işimiz daha var, dedi. Az sonra bir marangoz dükkânının önünde durdular. Birlikte içeri girdiler. Merve dükkândaki şeylere bakarken babası da marangozla bir şeyler konuşuyordu. Konuşma bitince babası Merve’nin yanına geldi. Bir süre birlikte oturdular. Çok geçmeden marangoz elinde küçük bir kuş eviyle onların yanına geldi. Babası:

– Merveciğim, bu da anne serçe ve yavrularının yeni evi olacak, dedi.

Merve, kuş evini görüp babasının söylediklerini duyunca sevinçten havalara uçtu. Eve döndüklerinde Merve hemen annesine koştu. Babasıyla neler yaptıklarını anlattı. Kömürleri ve kuş evini gösterdi. Annesi:

-Sorunu bu şekilde çözdüğünüze sevindim. Demek ki herkes mutlu olacak, dedi. Merve:

-Evet anneciğim. Anne serçe de mutlu olacak, Mutlu da mutlu olacak. İkisi de bu cümleye güldü. Merve arkasını döndüğünde ona gülümseyerek bakan babasını gördü.

Babası:

-Haydi bakalım çalışma zamanı, dedi. İkisi birlikte bahçeye çıktılar. Merve Mutlu’nun yüzünde bedeninde kalan kestaneleri çıkardı. Sonra kömür poşetini açtı. Kömürleri şekillerine göre kardan adama iliştirmeye başladı. Babası da getirdiği merdiveni ağaca dayadı. Sonra kuş evini büyük bir dikkatle ağacın uygun bir dalına yerleştirdi. Anne serçe etrafta görünmüyordu. Babası yuvadaki yavruları alıp kuş evine bıraktı. Babası:

– Haydi bakalım biz bir kenarda duralım. Birazdan anneleri gelir, dedi, Gerçekten de anne serçe az sonra geldi, Yuva yerinde değildi.

Telaş içinde oraya buraya uçarken kuş evinden gelen sesleri duydu. Hemen oraya yönelip evden içeri girdi. Merve, çok sevinçli olduğu zamanlarda yaptığı gibi yine ellerini çırparak:

– Yaşasın, yaşasın, dedi. Babası:

– Beğendin mi, diye sorunca da koşarak babasına sarıldı.

– Babacığım sana çok teşekkür ederim. Birincisi Mutlu için, ikincisi yuva için ve en önemlisi, bir serçe de olsa başkalarına saygı göstermeyi öğrettiğin için, dedi.

-Artık çevremdeki her canlıya saygı göstereceğim. Bütün arkadaşlarıma da bunu anlatacağım, diye ekledi. Merve o günden sonra tabağı her gün pencerenin önüne koydu. Bir zaman geçtikten sonra da Serçe tabaktakileri yemeye başladı. Merve o geldiğinde pencereyi açıp onunla konuşmak istiyordu, Ama serçe ilk zamanlar korktu, Merve’ye yaklaşmadı.

Daha sonra anne serçe Merve’ye çok alıştı. Öyle ki sabah Merve’nin pencereyi açtığını görür görmez hemen uçup pencereye konmaya başladı. Merve de serçeyle yaşadıklarından ders çıkardı. O olaydan sonra çevresindeki herkese ve her şeye karşı çok saygılı bir insan oldu.

Kısa HikayelerKeloğlan Masalları4 Yaş Masalları


Benzer İçerikler

Tuz Yüklü Eşek
Tuz Yüklü Eşek Hikayesi
Horoz İle Tilki
Horoz İle Tilki Hikayesi
Salyangozun Derdi
Salyangozun Derdi Hikayesi
Keloğlan, Yüncü, Kilimci, Düğüncü Başı Ve Anası
Keloğlan Yüncü Kilimci Düğüncü Başı Ve Anası Hikayesi
[adinserter block='2']

Yorumlar

  1. Esoo says:

    Çok ders verici ve güzel bir hikaye yazanın emeğine sağlık 😊👍

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.