
Uzak bir diyarda, yemyeşil vadilerin ve rengârenk çiçek tarlalarının arasında küçük bir köy vardı. Bu köyde yaşayan çocuklar, oyun oynamayı çok severlerdi ancak bazen paylaşmayı unutuyor, aceleci davranıyor, birbirlerini dinlemekten çekiniyorlardı. İşte tam da bu yüzden köyün bilge kadını Nuray Nine, çocuklara unutulmaz bir ders vermek için sihirli bir plan yaptı.

Bir sabah, köy meydanında büyük bir telaş başladı. Nuray Nine, elindeki eski sandıktan kocaman, üzeri işlemeli, parlak renkli bir halı çıkardı. “Bu bir uçan halı,” dedi, gözleri pırıl pırıl parlayarak. “Ama sihri, içindeki iyilik ve öğrenme isteğiyle besleniyor. Sizlerle gökyüzünde buluşacak, her uçuşta farklı bir değer öğretecek.” Çocuklar önce inanamadı halıya dokundular, kenarındaki püskülleri okşadılar, ama halı hareketsizdi. Nuray Nine gülümsedi: “Halı, kalbinizdeki merak ve sevgiyle canlanacak. Onu sadece paylaşmayı, sabrı ve cesareti öğrendiğinizde uçurabilirsiniz.”

O günden sonra her sabah çocuklar, meydanda toplandılar. Halıyı uçurabilmek için sırayla düğümlerini çözmeye, renkli desenlerindeki anlamları keşfetmeye başladılar. İlk gün, Halı neredeyse hiç hareket etmedi çocuklar aceleyle düğümleri koparıp atıyor, desenleri görmezden geliyordu. Nuray Nine, “Sabırlı olun, aceleci davranmak halıyı yormaktan başka işe yaramaz,” dedi. Ertesi gün, çocuklar düğümleri daha dikkatli açtı, desenleri inceledi ama her biri kendi başına uğraştı. Halı, yine kıpırdamadı. Nuray Nine, “Paylaşmayı unutmayın sihir birlikte çalışınca çoğalır,” diye öğüt verdi.

Üçüncü gün, çocuklar bir araya gelip düğümleri çözmeye başladılar. Ama işler pek de kolay değildi: Bazı düğümler karmaşık, bazı desenlerse anlaşılması güçtü. Tam bu sırada, en küçükleri Ece, elleriyle nazikçe halıya dokunarak, “Bu düğüm, sabır düğümü olmalı biraz zaman ayıralım,” dedi. Emir, “Haydi canım, daha hızlı çözeriz,” diye cevap verirken, Ece gülümsedi ve “Deneyelim,” dedi. Bu kez düğümü yavaşça, dikkatle açtılar. Halı hafifçe kıpırdadı! Tüm çocuklar heyecanla birbirine baktı. Nuray Nine, “İşte sabrın ve birlikte çalışmanın gücü,” dedi.

Dördüncü gün geldiğinde, halı daha çok hareket ediyordu uçmaya hazırdı ama tam kalkamıyordu. Çocuklar desenlerin arasındaki minik sembolleri bulup birleştirmeye karar verdiler. Bazen kimin hangi sembolde daha iyi olduğunu paylaşmak zor oldu: Kaan, en renkli sembolleri seçmek istiyor, Leyla ise en karmaşık desenleri çözmek istiyordu. Bir süre tartıştılar. O sırada Nuray Nine yanlarına geldi ve “Herkesin yeteneği farklıdır, önemli olan herkesin katkı yapmasına izin vermektir,” dedi. Çocuklar bir adım geri çekilip, görevleri paylaştı: Kaan basit desenlere, Leyla karmaşık sembollere, Ahmet ve Zeynep birlikte süslemelere odaklandı. Bu kez halı, usulca yerden ayrıldı, birkaç santim yükseldi. Çocukların sevinci gökyüzünü inletti.

Beşinci gün nihayet gelmişti. Halı, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, çocukları çağırdı. Onlar da heyecanla halının etrafında toplandı. Nuray Nine, “Bugün cesaretinizi ve sorumluluğunuzu göstereceksiniz,” dedi. Çocuklar merakla bakarken, halı birden havalandı. İçlerinden kim uçacak, hangi sırayla binecek, nasıl yolculuk yapacak… Hepsi birbirine baktı. Tam bu anda en küçüğü Ece, “Ben önce binmek istiyorum,” diye seslendi. Bazıları Ece’nin korkak olduğunu düşündükleri için önce cesur biri gelsin istiyordu. Aralarında kısa bir sessizlik oldu sonra Emir, “Ece, birlikte uçarsak daha eğlenceli olur,” dedi. Ece cesaretle halıya bindi, ardından herkes sırayla atladı. Halı, çocukları nazikçe göğe taşıdı.

Uçarken bulutların arasından köyü izlediler. Yeryüzü minyatür bahçeler, evler oyuncak evler gibiydi. Halı, hafif bir esintiyle çocukların yüzlerine nazikçe dokunuyor, her esintide “Paylaşmak güzeldir,” “Birlikte çalışmak güç verir,” “Sabır, en değerli hazinedir,” “Cesaret, kalbin ışığıdır,” diye fısıldıyordu. Çocuklar bu sözleri kulağında hissediyor, yüreklerine kazıyordu. Uçuş boyunca birbirlerine yardım ettiler: Ece terlediğinde Emir elini uzattı, Leyla yükseklikten korktuğunda Kaan cesaret verdi. Ahmet ve Zeynep, halının desenlerine hayran kalarak, “Bakın, her sembol bir duyguyu temsil ediyor,” diye anlattılar. Böylece hem halının sırlarını keşfettiler hem de birbirlerinin yeteneklerini ve duygularını paylaştılar.

Uçuş sona erdiğinde, halı nazikçe yere indi. Çocuklar birbirine sarıldı, gözlerinde hem yorgunluk hem de büyük bir mutluluk vardı. Nuray Nine yanlarına geldi ve “Siz, halıyı uçuracak kadar büyüdünüz. Artık bu değerleri hayatınız boyunca taşıyabilirsiniz,” dedi. Çocuklar, öğrendikleri her şeyi kalplerine kazıyarak köy meydanında toplandılar.

O günden sonra, köydeki çocuklar birbirleriyle daha çok paylaşmaya başladı. Oyun oynarken sıra beklemeyi, konuşurken birbirini dinlemeyi, zorluklarla karşılaştıklarında sabırlı olmayı öğrendiler. Cesaretleri, yardımlaşma ruhları ve sevgi dolu kalpleri sayesinde köyde herkes mutlu oldu. Sihirli uçan halı ise her gün gökyüzünde sessizce dolaşıp, yeni gelen kuşaklara ilham vermeye devam etti.

Ve masal burada bitmedi çünkü gerçek sihir, çocukların kalbinde yaşadığı sürece sonsuza dek sürer. Köyün ufak pencerelerinden yükselen neşeli kahkahalar, gökyüzüne karışarak bir daha hiç inmemek üzere uzak diyarlara yayıldı. Böylece, paylaştıkça çoğalan dostluk, sabırla olgunlaşan sevgi ve cesaretle parlayan umut, hep var oldu. Sonunda, mutluluk ve barış dolu bir yaşam, uçan halının sihriyle birleşerek köyü bir cennet köşesine dönüştürdü.
Masal da, tıpkı sevgi gibi, paylaştıkça büyür ve hiç bitmeyen bir mutluluk öyküsüne dönüşür.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!