Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarların birinde, Güneş’in altın ışıklarıyla ışıltılı, gökkuşağının tüm renklerini barındıran bir kasaba varmış. Bu kasabada, yüreğinde sevgi, cesaret ve bilgelik taşıyan küçük bir çocuk yaşarmış. Adı Yıldız’mış. Küçük Yıldız, her akşam Dede Korkut’un anlattığı masalları dinleyerek büyür, masallardaki kahramanların azmi ve iyiliğiyle dolup taşarmış. Yıldız, masallardan öğrendiği bilgileri hep kalbine kazıyıp, etrafındaki herkesle paylaşırmış.
Bir gün, gökyüzünde beliren parlak bir yıldız, Yıldız’a sihirli bir davet gönderdi. Bu daveti alan Yıldız’ın içi heyecanla doldu çünkü bu, macera dolu bir yolculuğun başlangıcı olacaktı. Yıldız, dedesinin eski hikaye kitaplarından öğrendiği cesaret ve sevgiyle, küçük çantasını hazırladı, içine taze pişmiş ekmek, ballı kurtma ve dedesinin mumyeli hikaye kalemini koydu. Yola koyulurken, annesi ve babası sevgiyle uğurladılar onlara, Unutma evladım, iyiliğin her zaman sana yol gösterir diyerek el salladılar.
Yıldız, ormana doğru yürürken, kuşların eşsiz cıvıltısı, ağaçların hışırtısı ve yaprakların arasında saklanan neşeli perilerin fısıltılarını duyuyordu. Yolculuğu sırasında yürürken, birden karşısına minik, mavi tüylü, güleryüzlü bir sincap çıktı. Sincap, Yıldız’ı görünce, Hoş geldin küçük yolcu, ben Maviş. Sana bu ormanda rehberlik edeceğim. Burası sihirli bir diyar ve birçok sır saklı, dedi. Yıldız, Maviş’in sıcak sözleriyle güvende hissetti ve birlikte yola devam ettiler.
Yol boyunca, Yıldız ve Maviş, sevginin, cesaretin ve paylaşmanın önemini anlatan birçok hikayeyle karşılaştılar. İlk olarak, devasa bir meşe ağacının altında yaşayan, konuşabilen yaşlı bir kaplumbağa ile tanıştılar. Kaplumbağa, Ben Zamana Yolculuk Yapan Kaplumbağa’yım. Her birimizin kalbinde saklı, sevgiden beslenen bir güç vardır. Zorluklar karşısında bu güç seni ayakta tutar, diyerek hikayesini anlattı. Yıldız, kaplumbağanın sözlerini dikkatle dinledi çünkü dedesinin masallarında hep kalpteki sevgi ve inancın en büyük hazine olduğunu öğrenmişti.
Daha sonra, Yıldız ve Maviş, renkli çiçeklerle dolu bir açıklığa ulaştılar. Bu açıklıkta, neşeyle dans eden minik periler vardı. Periler, Biz Düşler Perileri’yiz. Her çocuğun hayal gücü burada gerçek olur. Eğer kalbinle dilediğin bir şeyi düşünürsen, o gerçek olabilir, diye mırıldandı. Yıldız, gözlerini kapadı ve yükseklerde uçan bir kuş gibi özgürce dolaşabilmeyi diledi. Gözlerini açtığında, yanında Maviş hâlâ vardı ve kalbinde, hayallerin gücüyle sarmalanmanın mutluluğunu hissetti.
Yolculukları sırasında, Yıldız ve Maviş, güzel bir derenin kenarına ulaştılar. Deredeki sular öyle berrak, öyle davetkâr ki, masal diyarından gelen esintileri taşıyordu. Derede yaşayan su perisi, Ben Su Perisi Melis’im. Buradaki sular, doğanın hikayelerini fısıldar. Siz de kalbinizin sesini dinleyin doğru yolu gösterecektir, diyerek, Yıldız’a gülümsedi. Yıldız, sulara bakarken, kendi içindeki sevgiyi, cesareti ve merakı yeniden keşfetti. Bu derin duygu, ona ilerlemesi için heyecan verdi.
Yolculuğun en heyecanlı kısmı ise, göklerin ardında saklı efsanevi bir dağa ulaşmaktı. Bu dağ, dede masallarında adı geçen Sevgi Dağı idi. Rivayete göre, dağın doruğuna ulaşan herkes, kalplerindeki en saf dileği gerçekleştirme şansı yakalardı. Tüm yolculuğu boyunca öğrendiği dersler, Yıldız’a dağın yolunu aydınlatmıştı. Dağa tırmanırken, dik yamaçlarda karşısına çıkan engellerle, rüzgarın uğultusu ve soğuk serinlikle karşılaştı fakat her zorlukta, dedesinden öğrendiği azim ve sevgiyle yoluna devam etti.
Sevgi Dağı’nın eteklerine vardığında, Yıldız kalbinde taşıdığı umutla içini ısıttı. Dağın zirvesine doğru adım adım ilerlerken, etrafındaki manzara ona ilham verdi. Zirveye ulaşır ulaşmaz, sihirli bir ışık gökyüzünü kapladı. Bu ışık, Yıldız’ın içindeki en saf dileğini gerçekleştirecek kadar güçlüydü. O an, Yıldız kalpten gelen sesini dinledi Dünya, sevgiyle daha güzel, dostlukla daha parlak olsun. dedi. Tıpkı Dede Korkut’un eski masallarında anlattığı gibi sevgi, iyilik ve cesaretin birleştiği bir an olacaktı.
İşte o anda, dağın zirvesinde toplanan doğa, hayvanlar, periler, kaplumbağa ve tüm sihirli varlıklar, Yıldız’ın dileğini gerçekleştirmek için birleşti. Gökten inen altın ışık, her yere yayıldı kasaba, orman, dere ve tüm diyar sevgiyle kucaklaşıp, barışın ve dostluğun en güzel resmini çizdi. Yıldız, etrafına bakarken, artık yalnız olmadığını, her kalbin bir diğerine bağlı olduğunu anladı. Masal diyarındaki tüm varlıklar da, birbirleriyle el ele verip, geleceğe umutla bakmaya başladılar.
Gün batarken, Yıldız yavaş yavaş evine dönmek üzere yola çıkarken, yeni maceralar için umut dolu bir kalple ayrıldı. Yıldız bilmişti ki sevgi, her engeli aşan en güçlü silahtır. Dede Korkut’un masallarından öğrendiği değerler, hayatının her anını aydınlatacaktı. Kasabasına vardığında, meraklı gözlerle dinleyen diğer çocuklara, bugün yaşadığı sihirli macerayı anlattı. Herkes, Yıldız’ın cesaretinden, bilgeliğinden ve en önemlisi kalbindeki saf sevgiden etkilendi.
Böylece Yıldız, sadece kendi hayatını değil, etrafındaki herkesi dönüştüren bir kahraman olarak anıldı. Masal diyarı, sevgi ve dostlukla yeniden canlanmış, insanların kalplerinde umut tazelenmişti. Yıldız’ın macerası, nesiller boyu anlatılacak, her dinleyene sevginin, cesaretin ve paylaşmanın önemini hatırlatacaktı. Gökten inen sihirli ışık, dünyanın her köşesinde parlamaya devam etti adeta Dede Korkut’un masallarındaki o efsanevi güzellik gibi, sonsuzlukta yankılanıyordu.
Her masalın sonunda olduğu gibi, bu hikaye de mutlu sonla bitmişti. Kasaba, orman ve tüm diyar huzur içinde yaşamaya devam etti Yıldız’ın içindeki sevgi her çocukla, her gülümsemede, her dostlukta can buldu. Ve herkes, masallarda anlattığı gibi, sevgiyle, iyilikle ve cesaretle dolu günler yaşadı.
İşte, masallar diyarının bir başka güzel hikayesi böyle sona erdi mutlu, umutlu ve sevgi dolu bir gelecek için, her kalbin içindeki masal, sonsuza dek yaşamaya devam etti.
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!