Aşıh Ğarip Hikayesi

Aşıh Ğarip Halk Hikayesi

Abone Ol google news
Aşıh Ğarip Halk Hikayesi

Urum Halk Hikayesi

Ey alaım, çomasa bu balalar balaban osa, maa yardımjı olur edi!
– Teçti bir haç yıl. Olan teldi endi setiz-on yaşna. Bir kün diy:
– Nine, ana, ver maa yiplik. Men kötrüp satayım. Sen halhma, işle.
– Vay balam! Sen jöyülürsün. Sen satamazsın. Men horhayım seni yiberme.
– Yoh, nine, ne vahtaje bahajan sen bize! Men endi bazara varmaa boynuma alıyım. Varayım. Verdi anası ona yipligi. Aldı, titti bazara. Bazara da balalar ögne varmaylar- çirtin. Hartlar kördü bunu, soraylar: Ya oğlum, sen kimin balası?
 -E, felan fuhare harının.
– Ya ne hıdırysın?
– Yiplik çihardım satma.
– Ann, ver maa yipligini. Verdi harta yiplii. Hart ona çıhardı on kapik ahçı verdi. Oğlan sevinip başladı haytmaa eve. Yolda… Bahay
 – yolçee balalar aşıh oynay. Güzel köründü. Tohtaldı. Bahay. Olannar, satın maa da aşıh. Men stiyiym oynamaa. – Sataah. Yirmi denesi bir kapik. Ver. Verdi bir kapik, aldı yirmi aşıh. Çoh teçme- di – yuthuzdu aşıhları. Sora yırmı daa bir kapige daa. Öle de on kapiklik aşıh yuthuz- du. Ahşamaja orada balalarnen oynadı.

Balalarda da ona o vahti hoydular onun adını Aşıh Garib: aşığı da yoh -o hadar ğarip. Ondan da çahtı onun adı Aşıh ta Garib. Ey, ahşam oldu. Bu tetiy eve, çapay. Endi lampa yanay er bir yere. Anası da eve ağlay: Vay! Oğlum gayıp oldu! Joyuldu! Telamay.

Ne olğandır? Bişiy oldu! – hasevet etiy. Bu olan da körüy yarıhlar bir yere. Pek güzel yarıh tiriyim, baharım – ne var minda? Tirdi bahsa- oturğannar yedi dene sazjı, temeçeji, çalaylar, honuşuylar, zevg etiyler. Bu da bahay, olan, olara harşı köz almayıp. Sazjun biri de dedi:
– Oğlan, ne pek bahaysı? Yosam ögrenmee stiysi? Stiyim, ağa,- dedi. Şorbajı, ver sen ona esti sazını betim ögrenir olan. Ona da ökmek olur. Şorbajı çıhardı, verdi olana esti sazını. Oğlan da sevinip aldı, çapay eve. Teldi: Ana, ana! Aç hapyu! Vay! Menim oğlum teldi!
– aman açtı hapyu. Tirdi: Ana, ökelenme mana. Yipligin ahçasna abu sazı aldım.

Vay, tek sag telenne de hayil, balam, Bişiy de terekmiy. E, bu olan oturdu, aldı ele sazı, başladı çekmee. Çalay.
Ama bilmiy çalmaa  talaşıy. Bir türlü ava uymay. Iy, ninesinin endi başı ağırdı, anasının:
-Vay balam! Brah. Yat. Saba çalarsın! Yoh, anam, çomasam bir ava ögreniyim çalmaa! Brahmay. Abele talaşıp-talaşıp yuhlap da haldı, elne sazı. Çoh talaştı – çalamadı. Bır daa dejeen vahitna tüş kördü olan: teldi bir ahsahallı papu, bir avuç tarı bunun ağızna töktü.

Ağzından da taşannarı da elne töküldü olanın. Sıçradı halhtı:
Ana, ana, men bir tüş kördüm!
Hayır ola, balam! Saba sölersin.
 Yoh, ana, söleyim. Bir ahsahallı papu memim ağızma bir avuç dügü töktü. Ağzımdan taşanı ellerim toldu.
Eylik osun, balam, ne olajah! Yat. Olan yatmadı. Aldı sazı, çekti. Ne ahılna teldi, naz ava ahılna tüştü onu da çaldı. Dedi ana:
-Saa allahtan bele verildi, balam. Bu, allahtan saa verildi, bu ökmeklik. Olan başladı çalmaa. Ne stedi onu çalay. Şitliy bu. Delhannılar jıyın yapar ediler ögne. Bunu başladlarendi jıyına tutmaa. Jiyın varıp çalay. Başladı hazanmaa. Güzel hazanıy. Başladlar güzel teçinmee.

Teçti bir zaman. Bu olan endi yetişti on beş  on altı yaşna. Hazanç güzel. Bir kün bazara çıhtı olan, Aşıh Garib. Bidaa rasteldi buna bu aldi yedi dene sazjına: O, Aşıh Garib, bızim de saa pek büyük rijamız var. Stiyik bögün bir içti yapmaa. Sen de, stiyik, şop tessen-testel bizim içtiye. Osun, ağalar da, sizden men vazdeçmem. Ey, yahşı. Ya, anda? bize telirsin.

Ey,varayım. Vardı eve, aldı sazını, titti. Teldi, bahsa ne bahsın – hurulğan stol, oturgannar yedi sazjı, içiyler, çalaylar, yırlaylar. E, bu tedeninen: 0, oş teldin, Aşıh, oş teldin, Garib! Otur. Buyur. Buna da hoydular bır hadeyi:
Buyur! Aldı hadeyi: Ey agalar, men bele içmem, – dedi. – Çare osa, maa bir joğap bağışlan, – dedi. Osun, Garibim, osun. Oların steyeni de – buna laf aytmaa. Başladılar:
Bir küçüjük yaratıldı-şaar oldu, ey, arhardaşlar, eramıza han oldu, ey. Endenderi bizden sana darılmah, ey, darılıp ta dül duşmana sanılmah, ey, Yeşil yaprah ener küzde derekten, ey, Hara hannar ahar garip yürekten, ey. Bular söledi bu türküyü. Garib dedi: Ağalar, ya çünkü menden bu hadar zarınız var – nöçün bögüneje aytmaysız maa bunu?

Ey, aytayıh, Garib. Bizim ökmegi sen testin. Bizi de endi bir yere alıp ta çal- mayıh. Sen nam oldun – seni tutaylar. A biz ökmeksiz haldıh. Biz de önçün çağırdıh seni. Yalvaraah saa: biz titeek bahşa şiyere – sen teme biz varan yere. Sen olsan, bize ökmek yoh. Ey, ağalar, – dedi, – yannış tüşündensiz. Ya siz, yedi temel sökejeniz, yedi horan- da ağlatajanız ya menim gayırma bir anam, bir de hardaşım, ya men köçiyim titiyim, siz de halın, yaşanız minda. Ey, evalla, Garibim, evalla! Ey, ayda, buyur bir daa.

Sora, sonu nas olur, Garib? Nas olur? Bögün alıjı tese, bögün satarım evi, köçer titerim. Saa taparıh biz alijı. Sondan senamnaştılar, hayttılar. U ustalar, sazjılar aman taptılar ona nüşteri evin satmaa. Ey, vardı bir nüşteri: Garib, biz şittik bir şiyi. Ajep, asılı var im? Sen evi satar etenis? Anası da yohtur eve o terette. Satayım, ağa, – dedi, – asılı var. Ne stiysin? Elli manet. Şoh olur, Garip. Hırh beş manet. Şoh olur, Yohtur satılığım. Tit mindan. Men lafetme sevmiyim ziyadesni.

Ayttım – bitti. Ayda. Hırh beş olsa, hırh beş. Ya nas olur? Verseniz ahçayı, eti saatan çihar titerim evçimden. Güzel, Garibim. Tez veriyik senin ahşanı. Saydılar, verdiler hırh beş kümüş, Aldı ahçayı. Nine de yoh daa. Vardı yarmalığa, aldı bir at, bir de talete, yekti, teldi eve. Teldi, ana da içeri, hardaş ta. Ana, tez şiyleri hoy arabaa. Men evi sattım – köçüp titiyik. Ana başladı ökelenme
Nas şiy, olan! Sen daa, – dedi, – aman şorbajilik stiysın etmee? Daa senin anan şorbaji. Babandan halan evi satmaa stiysın mensiz sen? Nas şiy bele? Ana, öle çoh lafetsen, saalıne hal. Aldım sazı – çıhtım tittim. Saalıne halın. Nas stiysin – öle yaşan. Yohtur senin oğlun.

Ey, ana yene ağlay: Tohta, balam. Ayda, hayl olaah. Ya anda varıh? Allah köstüür bize yol. Oturun. Ey, nesi var garibin – bir töşek, bir yorğan, bir yayu, bir de sandığı. Hoydular taletee, oturdular, selamnaştı honşularnen: Saalıne halın! Köçtü titti. Vara-vara vardı Eral suyna. Bir taşhın su. No-no-no! – doğru urdu suya. Iy! Su da – deren su: köterdi attı at aman yağaa. Daa talete suya tüşumadı – tek Vay Garibim! Sen bizi boğmaa tetirir etensin. Men şinni bildim. köpçekleri. Ana başladı ağlamaa: Esapsız jani ağırdı anasının büyük vahna. Çevirdi Aşik Garib tepee közlerini, allağa dedi, çektı sazı:

Dela-dela yolum sana dayandı, ey. İzraıil ateşine, anem, yüregim yandi, ey. Sattim, bağım, bahçim, eledim zerarı, ne künüm kündüzdür, ne yejem hare. Eglen, Eral su, Eral su, yol ver – teçiyim. Jangir-jungur tohtaldı su bu türküden sora. Teçti titti. De ana dedi o vahtı: Vay, balam,- dedi, – senin sözlerin, sazları ahar suyu da tohtatır.

Bögünden ğayır saa laf aytsam – tilim hurusun! – dedi. Köçtüler tittiler. Vara-vara vardılar oja Tiflize. Şeyerçez tüştü haranıh. Ey, tite-tite bir yarıh köründü. Tohtaldı o yarığa. Varayım, biliyim, nas şiy bu. Vardı, bahsa ne bahsın
– oturuylar bir haç hart. Selam verdi, selam aldılar. Hartlar, ajep, maa bir oda bağışlamazsın yejelemee? Enderim bağışlamazsınız – anam, hardaşım yolçee yuhlayjah. Çare osa, etiniz maa bu eligi (eyiligi). Vay, balam, – dedi bir hart. – Bıradan beşinji ev menimdir. Aylan onda hapya – seni alırlar, – dedi. Bu yene diy: Ya bu haranıh yejede men ev de sayarım, aranda da sayarım, naz varip eranm? Doğru söyledin, yolju. Kane, kötür onu! Onda da var edi bir adam.

Vardı, kötürdü: Babanız misafir yiberdi. Ey, çihtı üç tene deve tibik olan, aman tuvardılar bunun atını, hoydular arana, özlerini de içeri aldılar, hoydular yemek, yedirdiler buları, töşedler tiyizi: Yatınız, siz yolju, yuhlanız. Papu da teldi. Ey, yuhladılar. Papu teldi, o da yatti. Saba halhti erten papu, harıya dedi: Ahız, bah bir parça yemek ertenje. ly, bahti, hoydurdu sofraa. Garib, halh-ele, endi vahittir halhmaa. Yemek yeek,- uyatıy Aşih Garibi. Aşih Garib halhtı, betini yuvdu.

Oturdular sofraa. Töktü birer hadey rahı, içtiler. Ye, balam. Başladılar yemee. Yediler. Yediler. Birer daa toldurdu. Vay, balam, sorma hayıp olmasın, neradan tiyisin, anda titiysin? Bilmee terek, tim sen, zenaatin ne? Soleyim, baba. Mem zenaatım -sazjılıh etiyim. Andan tiyim (teliyim)- söleyim, anda titiyim – bilmeyim. Ökmek hıdırıyım – bir yere tohtap hazanmaa. Vay, balam, enderim güzel sazjı olsan, minda da bulunur saa ökmek, bu şeerçee, Tiflize. Kane, çek-ele çengarbi, ştiyim, ne senin marafetin? Açan çekti sazı – şaştı haldı hart: Vay, balam, minda saa tek ökmek döül – yağlı da, etli de, er bir şiy de.

Mında saa büyük hazanç. Bu büyük şeer. Men daa – hart oldum – bele çalğan şte şitmedim. Pek güzel çalaysın, oğlan. Bögünden ğayır abu köşe senin. Otur. Anan da, hız hardaşın da. Ne yeyejem, ne içejem – sorma. Er bir şey menden. Ey, hayl oldu oğlan. Haldı onda. Hart ertes künü aman jiydı honşuları, bır yemek bahtırdı, büyük yemekler, azırlıh büyük. Yarı küyü çağırdı – ne hadar çaresi var sığdırmaa.

Huruldu stollar, hoyuldu rahılar, toldu hadeyler, sofra. Anı, Garib, çek-ele çenğarbi! Açan çekti çenğarbii bu, sazı – epçii şaşıp haldı. Bahaylar, içmee de olamaylar – o hadar güzel çalay. Daa şitmeenner öle güzel çalan. İy, ondan sora başladlar şen- nenmee, İçtiler, ne hadar çare var. Endi vahit dağılmaa. Ayda, saalıne halın. Yarın meni çağırtman, epçiniz, abrada tim var, yarın ahşam maa tiyjeniz, Enderim çağırtsanız, meni büyük zamete hoyarsıZ. Sen de, Aşıh Garib, ananı da, hardaşın da tetir. Ey, yahşı, alla raz osun! Dağıldılar. Bu yattılar, yuhladılar.

Saba halhtilar bunu çağırıylar dügün çalmaa ti bır şiy. Yoh, etamayım. O ahşam çağırdı da adam. Onda varmaa terek. Ertes ahşam onda vardılar, onda honuştular. Hırh, hırh elli adam var edi. Hırh-elli kün Aşih Garib tek bularnen zevh etip yürdü. Ondan sora başattalar Garibi. Başladı dügünneri çalmaa, jiyinnan. Toldu ortalığı ahça. O hadar büyük hazanç oluy buna. Tüşündü Garib: “Ne vahtaje oturayım men bu hartın eviçee? Yapayım özme bir ev, çete, bir çohrah başna”. Aytıy harta: Hart,çare osa, sor jemaata-çare var im Mokraan çohraan sütne ev yapmaa? Soranm, balam, – diy. Ey, sordu. Izin verdiler yapmaa. Hart aman jiydi özü soyunu-sopnu. Bir kün terpiç yaptılar, taş tetirdiler. Terpiçler huruğan son bir dene evjigez yaptular Aşıh Garibe. Bir ay teçmedi- köçtü özü evi- çee, otruy. Hazanç büyük. Pek büyükpara hazandı. Bu Tiflis şeerçee de var bir dene padşah, biri de otstavnoy padşah endi. Teçten hartlığa.

Oların da – Aşıh Garibden bir haç yaş büyük mü, yohsam kiçik mi – birnin oğlu olğan, birnin de hızı, o padşahların. Etisi de bir saatta doggannar. Olan da öle sayaylar, şo bular hısmet. Etisi de doğğan bir saatta – oları nışannaylar doğğannen. Padşaan oğlunun adı Şahfelek hoyaylar, padşaan hızının adı da Şahsene. Ösiy ballar. Bular on altışar Betim yirmi yaşna. Bu padşaan hızı Şahsene diy Şahfelege: Ahız, ya biz yetiştik endi, bir yere varmadıh, yaşlara, hızlara hoşulmadıh. Men ctiyim, ahız, ya biz de hoşlah endi yaşlara. Ama terek bir jıyın yapmaa. Yapaah jıyın, çağraah hırh tene hız. Otuz tohuz hız osun, otuz tohuz yaş osun, özümüznen hırh olsun. Adam başna da bir sazjı osun. Hırh tene de sazjı osun. Osun, Şasenem, osun. Yaparıh. Bazar künü yapajaah. Bazar künne azırlandılar. E, bu Şahfelek tuttu otuz toxuz dene sazjı, çağırdlar otuz tohuz hız, otuz tohuz yaş. Jıyıldılar, jıyın başlanjah. Eti huda padşah teçtiler stol başna, tatlı şarap içiyler. Azçih şaroşlandılar.

Hızın babası dedi: Anı, sazjılara – peşteş! Budur: çengarbi çaldırajah – bedavaolmasın. O terette Şahsene tiriy, sayay yaşları, hızları: tamam tegenner mi, temenner mi de epçin? Saydı – hızlar, yaşlar epçii tamam. Sayay sazjıları – otuz tohuz dene. Özlerine yohtur sazji. Şahfelegim, ne esttin sen? Ya anda bizim sazjımız? Aşıh Garib şitti padşah jıyını. Aşıh Garibi onda tutmadılar (tutmaannar) sazji – padşaan özü sazjıları eten onda. Varayım, men de hapu arasından bahayım, seyer köriyim-naz oluy padşah jayını. Holtuğuna sazı sahladı, tirdi ayata. Hapu aralansa – köruy. O terette Şahfelek: Şahsene, raatsızlanma, men varayım, özümüze tapayım sazji. Çihtı, kördü Aşıh – on yedişer yaşna teliyler. Aşıh Garib te o harer. Garibi saznen. Sen sazjı mı? Sazjı. Yür içeri. Yoh, men tiramam. Padşaan ökümü büyük! Tir! – aldı tirdi. Oturttu onu sıra sazjılarnen. Oturdu sıraa sazjılarnen. Buna da peșteş – bir top humaş – tizne titildi. Epçiinin. Şinni padşah dedi: Sazjılar, çare osa, bir çengarbi çekin.

Eti padşah huda içejekler. Toldurğannar hadeleri. Sazjılar bir birine bahtı: ne başlaah ya? Nealaah ta, uydurah ta-bedensin padışah? Bir birne bu bahay. Aşıh Garib dayanamadı: Ağalar, yosam men başlayım? – dedi. Küldüler buları, sazjılar: bular, padşaan sazjıları, çalamay, ya bu andan alıp ça- lajah, ne çalajah?! Ey, çal, – dediler.
– Başla. Padşaim, hırhına hırh ava çalayım, yosam hırhına bir ava çalayım? – dedi.
O-o-o, – dedi padşah, – minda tiline var, ama bahaah, elne de varım? Bahaah, çalmaa bilerim? Yoh,hırhna bir ava çal. Başladı çalmaa. Baştan padşaa alçahladı sazjıları: Ya bu elsiz-tilsiz sazjıları ne je tutaysız?.. Ondan sora sazjılara söley joğap: Açan çekti sazı, sazjılar aman peşteşleri bunun ögne urup birer-birer çıhıp haçtılar. Çünkü bunnen çaresi yoh oların çalmaa. Bu otlıçatsa olundu epçinden. Güzel çalay, pek. Ey, padşahlar şaşıp haldı bunun çalğanna: Ay da u çoşhun çalay! Ay da u çalay, köpek oğlu! Ey, çaldı onda bir yarım saat. Ondan sora padşah, hızın babası diy: Ya huda, ya biz içiyik, çaldıruh, ya onda yaşlar, hızlar bekliy sazjaya. Bize terek haytmaa eve, yatmaa.

Evalla evalla, padşam, haytaah. E, çal bize, oğlum, bir marş – biz haytaah. Ey, çaldı. Bular başlarını tizlerne de egip, bu da egip: “Sağ ol”, – dep çıhtılar. Şinni bunu tirdirdiler zala, endi yaşlar, hızlar oynajah.
Tirdi zala, başladı çalmaa –

andi de oynamaa bilmey, skame sütne oynay, oturup halhay,
O hadar çoşhun çalay erif. Yürekten köteriy. E, çaldı saat bir yeje mi, eti yeje mi, endi epçii boldurdu. Oldu, Garib. Çal marş- haytaah. Çaldı. Başladlar haytmaa. Adet ölesne – haytan erif, hız varıy, yaşnen, şorbaji- lernen selamnaşıy:
Saalıne hal. Alla razı olsun jiynınıza. Vardılar, Şahfeleknen, Şahsenennen, Aşıh Garibnen selamnaşıylar. Epçii hayttı. Aşıh Garib te vardı selamnaşmaa: Saalıne hal, Şahfelek. Saalıne var.

Saalıne hal, Şahsenem. Saalıne var, – dedi, sıhtı elini… Yoh. Başından buna aber etti, Aşıh Garibe: Sen tohtal. “Ne olajahtır? Yemee verejektirler ya sıylajahtırlar meni”,
 – tüşünüp dedi özü özne Aşıh Garib. Bahşa şiy tüşünmee çaresi yoh.

I, oturdu bir olup daa. Bahsa – Şahfelek te: Saalıne hal, Şahsenem, – dedi. O da selamnaştı, hayttı. Hakdı Aşıh Garib payına. Şahsene, dedi, – ya ne daa olajah? Haytajam. Men seni tohtattım. Saba baban çağırsa saa ah vermee, ahı yerine saalıh stersin. Yatajah lafım budur. Çaren var haytmaa. Bunun hulağına tirmedi bu laf: “Meni stersin babamdan”.

Saalıh demek- hızını stersin. İç oljah şiy dögül! O balalıhtan nışannanğan. Yendi bir yere östenner, on yedi yaşna tegenner. Çaresi var mı Şahsenein Şahfelegi unutup bu Aşıh Garibnen sevda olmaa? Çaresi yoh. Bunu da sevmee çaresi yoh. Ole de tüşünüp titti raatna, yuhlay Bir daa, saba yarıhlanğanınen yetişti padşaan çatankası.

Peşteşleri tetirdiler. Aşıh Garib, padşah baba çağırdı. E, sıçradı halhtı, aman attı tüştü şulvarçee, aldı sazını, oturdu taçankaa, titiy. Pa- dşah ta penjere penjereden bahay, hıdırıy: Daa temiy mi köpek oğlu Aşıh Garib? – hulaçee halğan onun çalğanı. Stiy onu körmee tez. Teldi hapya, aman padşah çıhtı ögne, çıhtı aldı bunu: Tir, Garibim, tir, Aşıh. Otur, – oturttu stola.

Hadeyler tolu. İçiler birer hadey. Ayda, balam, çal bir çengardi daa ştiyim. Başladı çalmaa. Ay da u çalay köpek oğlu! A u da çoşhun çalay! – seyerlenip-seyerlenip içti padşah. Ey, endi padşağın başı başladı aylanmaa rahıdan. Aşıh Garib, – dedi. – Betim senin için vardır, men seni tohtattim? Söle, balam, jiyının ahı ne olajah? Veriyim de hayt Vay, padşah baba!

Ayıp osun menim tibik idite padşağa bir jıyın çalıp ta ah alsın! – dedi. Yoh, balam. Aytma öle. Ayıp osun menim tibik padşağa bir ğaribe jiyın çaldırsa, ahın vermesen. Maa ayip te.
Doğur söledin, padışah baba ahın vermee stesen, sağlığın ver sen, – dedi. Op-op! Men daa hırh-hirh beş yaşna.


Sen meni öldürüysün! Nas şıy bu?- an- namadı Garibin steeni. O saat o yandan hapusu hahıldı padşaan. Harı çağırdı: Ahız, – dedi, – ne ya o? Ne deyjek saalım? – Hıznı stey, Şahseneyi, – dedi harısSI. Aşıh Garib, – dedi padşah, – ne ayttın sen? Başın teserim! Ya padşaım. Sabadan beri içeyimiz, – dedi, çayda dögül, su da dögül  ağu zeyirli şaraptır.

Çare var, haçırayım laf. Ama men lafni iç te yere almayım. Nas ayttım, öle de olsun. Versen ahım – saalığın verejen, – dedi Garib. fy! Ya alıyım hılıç, teseyim başın!- padşah uzandı hılıça. Bu çıhtı, çıhtı. E, teçti bir eti kün. Aşıh Garib çıhay bazara. Bazara çıhtı. Bahsa – bunun Şahsenenin ayahtaşısı Ahçahız. Teldi buna: Aşıh Garib, – dedi, senin aberin varım? Şahsene seni çağırdı gülbahçaa saat onda: “Tijek osa da, sölesin, tenejek osa da, sõlesin”, – dedi. Sen maa şahetmiysin? Menen şahetme.

Başın jennat! Doğrusun söle! Doğrusun söleyim, Aşıh Garib. Varın, ölesem. E, hızlar aman çekildiler, tittler. Aşıh Garib te hayttı, eve teldi: Ana yemee ver, titejem, – dedi. Vay, balam, tohta, hazan haynap otruy. Veriim.
Men oturmaa vahtım yoh, – i, daa saat tihuz yoh ama, bu aşhıy titmee gülbahçaa. E, hapındı onda bir parça şiy, titti gülbahçaa. Gülbahçaa daa – öle padşaın hızı emir etten bunu yiberiyler er bir yere de. E, tüştü gülbahçaçee, başladı tezmee. Skamiler boş, çevresi çiçeklik, güller.

Yürüy- yürüy – bir yere birni (timseyi de) tapmay. Şahsene yoh. İ, daa erten ebet! O bilmiy saatini. E, menim beş kapık ahlım olğanda – çekip aldı Şahsene. İç çare var mi, osun – padşaan hızı men tibik sazju bedensin! Olara terek menden külmee! Önçün de çağırdlar – bahaah, yınanıp teer mi. Aydı, temee teldim. Yiberdiler. Varayım bir se- metsiz, bir hohulu çiçeklikçee, bir derek alhınna yatayım, bir yuhu yuhlayım.

Ey, vardı bir selvi derei tübüne, yattı, yuhlay. Çoh arası teçmedi – teldiler hızlar saat onda. Şahsenenin de altı dene ayahaşı yanna, Ahçahız. Teller, yürüyler bahçee- yohtur Aşıh Garib. O da diy Ahçahıza: Ayttın sen Garibe? Ayttım, – diy. Aythan osan, o teyer edi, ya anda? Men ayttım. Yalan söliydirsin! Yoh. Doğrusun aytıyım. Ey, hidırdılar-yohtur. Ne endi – haytajahlar? Ahçahız habaatlı. Ona yınanmaylar erdi başladı hıdırmaa. Vardı, tapri daa selvi dereği tübüne bunu yuhlav yerine. Temda, köstiyim, – dedi. Çağırdı. Vardılar.

Aşıh Garib yuhlay. Yathan o sirt sütne – hir-hir yuhlay. Ya şinni nas uyataah? ly, nas uyataah? Bize terekmiy o. Terek osa, uyat. Şahsene başladı yırlamaa ona türkü: Selvi tübüne yatmışsın, ey, Haflet yuhuya batmışsın, ey, Uyan, avjum, eral deldi, ey, Aç közünü – yaren teldi, ey, Sevdajigin unutmuşsun, haflet yuhuya yuhsunmuşsun. Uyanmadı Garib. Endi haytmaa bahit teldi, saati. Haytajahlar Ahçahız haytmay: Yoh, – diy, – o uyansa, yınanmaz bizim tedenimize (tegenimize). Sen, – diy Şah- seneye, – bişiy bişiy bırah ona, şop bilsin bizim tedenimizi. Şahsene çezdi başından burunçasın, örttü bunun betni. Hayttılar. Çoh arası teçmedi – bu da: “Fuf!”- dedi, halhtı. Bahsa burunça betne.
Tamdı Şahseneen burunçası. E, anasını! Kördün, ne vaht! O meni sevden, ama men iç aberim de yoh. İç yı- nam da tetirmedim. Ya şinni ne yüznen varıp men ona lafetmee çarem var? Men bir ahmah ta! Onu da seçmedim. A! Olajah şiy döül o. Haytayım eve, raatna yatayım. Hayttı eve. Raatna otruy. Şahsene de gülbahçadan hayttı, vardı, nas urdu öznü kravata: “Vay-vay!” – bü- yük asta töşeklere tüştü. Ey, padşah baba etimneri çağrıy, hızı bahtırıy. Biri teiy, biri teiy – sonu olmay. Hız duydu esabı:

Ana, – dedi anasına, – napaysI meni etinnere bahtırıp?
Menim astalığım Aşıh Garibdendir. Men onu sevdim. Ahız, ahız! Ne ayttın sen! Bunu şitse padşah baban, senin başın teser! Olgan Tiflis yansın-tek Aşıh Garib halsın! Çatu sütne hoyup babam başım tesse ona da hayıl, – dedi, O terette baba şitti, padşah, Kalif paşa: Ne var onda, ahız? – dedi. Ne

olajah? Tir hızım lafını şit. Aşıh Garibe sevdalangan eten, astalangan. Ah seni, şte, rızsız hız! Alayım hılıçı, tesiyim başını-olmasın!- dedi, hahti, aldı hılıçı, köterdi hızın urmaa… Ana tuttu hiliçı: Dur, ahız! Ne etiysin? Bir evladın var- onu da yoh etejen. Aydan, vereek Aşıh Garibe: sağ osun, var osun. Çare var im – hızı gayıp etmee? Men etamam onu. Sen etamasan, men eterim, – dedi harı. Ölese, nas biliysin, öle et. Men hoşulmam, dedi padşah.
– Ya men onu ebet urmaa stedim hilıçnen- o telir mi endi? Ya naparsı? Terek osa, çağrıp ta veersin.

Ne stiysin – onu da et,- dedi harıya. Harn aman aber yiberdi Garibe: Aşıh Garib, tez, padşah baba çağırdı. Garib yene çıhtı titti, vardı. Vardı, selam verdi, selam aldılar (allar). Ne çağırdınız, padşah baba? Ne çağırajaah, balam? Tüşündük (tüşündüh) bir ahıl. Sen ne dersin? Enderim verejeek Şahsenemizi Şahfelege, bizim padşahlıumız ğayıp olajah. Öle tüşündüm – Aşıh Garibi alayım da, o olsun padşah. Menim hanım titsin padşahlığa. Ne dersin? ly, ne deyjem? Siz padşah. Çoh tüşündensin. Öle deseniz – öle olur. Ya Şahsene telir im maa? Şahsene, tel biraa, – çağırdılar.

– Varıysın Aşıh Garibe? Ah, menim asretlim, sevdillim! – aman sarıldı boynuna. Bitti endi. Bögünden ğayır, balam, siz nışannı. Tel tit, Aşıh Garib. Şahfelegin ayağı tesildi. Aşıh Garib künde teyiy nışannıya. Tiyindi, altın tayah aldı elne, nışannıya teiy. Ya padşaan oğlu Şahfelek ne oldu? Padşağa varğan osa, bahşa padşağa – o hadar büyük hasevet dögül edi. Bir sazjıya, ğaribe vardı! Bunnen de on altı – on yedi yıl nışannı eten. Buna dayanmaa çare yoh. Alçahlanıy pek Şahfelek. Ey, tüştü yola, hi- dırıy ahıllı adamnarı – ne buna versinner ahıl? Bir türlü çare tapılmay. Tapılmay öle şiy, şop Şahseneyi yene buna yapıştırsınnar. Sora başladı harılara yürmee. Taptı öle bir pukana – aldı boyunna: Şahfelek, – dedi, – men yaparım onu saa, tek teçer biraz zaman.

Ey, yap, analıh, men saa ağırlın hadar altın verim,- dedi. Bir yere varma, iç te lafetme bir daa – özü çağrıp ver (verir) saa hızını yene. U hayttı, Şahfelek. Şinni bir kün Aşıh Garib algan elne altın tayağını titiy. Tamam o pukanaan evi yanna da varıy. Şart-ajah! – açlıy hapu, töyeriy sırtından hart, gdırlatıy yiberiy bo- samahlardan pukana, elne de firın (furun) sipirtesi. Firın sipirtesi çekiy bunun başna, başna adamnın, hojasnın: Eti közü patlayjah! Harı malını aşaanın sonu bu olur!

Aşıh Garib tohtaldı, bahay. Ne olmalh çaresi var?
 Ne bu eve alı olsun? Ne zendin- nik? Eibet te, az, az şorbajilik.
 Yohsam bu adam iç te işlemeen im bu evçee? Çünküm harun malhni aşaan.. Yoh, jija, vaz deç! Ne etiysi se?! A-a, eti közü patlayjah! Sen de yanaştın ebet azır boh aşamaa? Padsağı[n malın aşayjan]! Ya senin sonu firm sipirtesi olmaz – hiliç olur!- degennen yüregne sançtı mihi. E-e, Aşıh Garib tüşündü: “Ya ebet öle! Ya varıp men bir şiy etsem-hiliç oynajah başıma! Ya ne terek eten maa padşaan hıznı almaa? Men varip bahşasnı alırım. Ya naz varip aytauim men: ‘Ayrılım senden’,- deem? Yene başıma hılıç oynar. Terek ahıl tüşünmee’.

Ahil da tüşündü o saat: ‘Varmaim nışannıya – varaim çayhanee, rahi içiim’. Doğur o titti çayhanee, vardı, başladı içmee. Onu sögüy, bunu dögüy, çirtin laflar aytıy, şop bu latlar yetişsin padşağa de padışah buna hıznı vermesin. Hirh kün var- madı nışannıya. Bu laflar künde yetişti padşağa: ‘Ya Aşıh Garib şte tek nışannandı – endi içiy, haytmay çayhaneden. Ne olajah onun sonu? Ondan adam olajah mı?” Padşah ta tüşünmee vardı: ‘Ey anasın! – dedi. – Içsin. Ahılnı içmez o. Ahılnen osa, yene adam olur’. Yene ayrılıh yoh bından. Endi teçti bir zaman, dedi:

‘Varaim, bahaim, ne lafetejekler? Aşıh Garib vardı yene padşağa: Napaysı, Şahsenem? Ya napayım? Ağlay otruyum. Neçü temiysi? Teldim işte, ahız, ama selamnaşmaa teldim. Naz? Ayırılmaa? ly, ayırlıyım, ama çoha dögül – yedi yıla. 1, başladı ağlamaa Şahsene. Ey, ninesi teldi, ağlay. Baba: Ne var? Ya Aşıh Garib ayırılmaa teden. Aşıh Garib, ne tüşündün? Söle, balam. Ne tüşündüm? Men teyejem padşahlıh etmee – ne biliyim men? Sazdan gayır bişiy de. Ne ahılım var? Men bilmeyim. Ya men tüşündüm ölesine. Alayım başım, titiyim gurbet ele. Çoh tezsen – çoh biliysin.

Teziyim, ahıl ögreniyim. Ondan sora holayarah betim padşahlı yürütmee. (Çoh tezen çoh bilir, çoh yüren çoh körir. Betim ogrenirim padşahlu yürütmee). Öle tüşündüm, padşaam. Özme de vade hurdum- yedi yılaje temeyjem. Aşıh Garib, betim Şahseneden stememezlik yerin var – önçün titiysi mi? Söle Yoh. Şahsene beklese maa yedi yil, men… Şahsene meni beklemese, time stiy – ona varsin. Doğur tüşünden, Garib,-dedi padşah.- Varsın, ögrensin, tezsin, bilsin-o pisür dögül.

Ama söle, balam: teyjen osam aldatip titiysi? Teerim, padşaam. Yedi yıl deyende teerim,- dedi. Güzel. Aman tetirdiler suratlarnı çıharmaa adam. Çıhardılar bıları altın hadeyle- re. Etisnin kartoçkasın. Bir altın hadeyi aldı Şahsene, birin da aldı Aşıh Garib. Selimnaştı Aşıh Ğarib, haytti teldi eve. Aşıh Garib: Anam, sana deldim izin almaya, ey. ah sütün, ah sütün, ah anem, elal et bana, ey. Alam başım, titem gurbete, tezem bır zeman, ey. Anası: Ditme, oğul, ditme – yollar tumandır, ey, Sen de bizden ayrılsan, ay oğlan, – ahır zemandır, ey. Garib:


 Ahçahız, Ahçahız mevlamdan bulsun, ey,- bahçileri, serayları otlar aylansın, ey. Ahçahız, Ahçahız mevlamdan bulsun, ey, – bahçileri, serayları al düller tolsun, ey. Ana, – dedi Aşıh Garib, asayım abu sazı duvara. Buna degen eller hurusun! Sa- alıne hal, dedi,

astı sazın duvara harşı, selamnaştı anasınen, hardaşınen, çıhtı titti. Ey, tite-tite Eral suyuna yetişti. Oturğannar yedi dene bazirdan, tef etiyler. Selam verdi olara, selam allar. Bazirdannar, anda yolunuz? Alep şeerine titiyik. Büyük şeer Alep şeer. Ya men de onda, ağalar, tittiyim. Ölese, ayaştaş oluruh. Ayda, oturayım men de. Oturdu bu da. I, lafetiyler.

Bir daa turnalar uçay. Köterdi başın, bahtı turnalara: Ey, turnaler, turnaler! Çar osa, eniniz aşaa, honunuz nazlı yareme bir selam yiberiyim siznen. Í, bazirdannar başladı bir birni türtmee, külmee: Olan, bu joyulğan olan. Bunun başına yoh. Huşlarnen lafetiy, – öle demen arasna turnalar: “Kar-kar-kar”,-hondular bunun yanna, sardılar aldılar bunu, Aşıh Garibi.

E-e-e,bazirdannar şaştı: Bu ya şeytan, ya allah. Bunen çare yoh oturmaa bıze. Titeek, – dep çevrildi Aşıh Ğaribe: – Garib, ya biz titiyik. Bizim yolumuz uzah, – halhtilar, tittiler. Aşıh Garib te yazdı bir mektup, bagladı turnaan boyunna, dedi:

Ey turnaler, çağrışıp bağrışman tepeden uçup, avjular duymasın, hanetinizi hır- masın. Varınız menim nazlı yaremin bahçasna, güzel bahçasna honunuz. Onda özü- nüze uya yapıp nazlı yareme eşlenge olunız, – dedi. Bağladı turnaan boyunna mek- tubu, turnalar uçtu çıhtı tepee, körünmiyler, tittiler. Aşıh Garib te halhti, titti yoluna.

Turnaler de vardı bunun nazlı yaresnin gül bahçasna, hondular Şahsenenin bah- çasna. O gülbahçaa da şenneniy yürüy Şahfelek Şahseneyi hıdırıp. Kördu turnaan boyunna taatı, mektubu. Öldürdü turnayı tüfeknen, aldı taatı, ohuy Aşıh Garibin se- lamnan.

Aman kötürdü özün de ahıllı hızmettarlarna: Ne etmee terek bu Aşıh Garib mektubuna? Aman yaptılar bahşa türlü: “Biz, yedi dene bazirdannar,titer edik, yetiştik Eral suyuna, ses şittik: “Men Aşıh Garib! Ağalar! Hutarın meni! Boğuluyum! Yetişamasanız, meni hutarmasanız, nazlı yareme menden selam kötürünüz, şo Eral suyna men boğluyum”. Yedimiz de mektubumuza ellazı hoyduh”. Öle yaptılar. Bu mektubu da kötürdüler padşağa. Padşah ta aldı bu mektubu, ohuy ağlay:

“Eral suyna Aşıh Garib boğulğan. Bazirdannar hutaramaan selam tetirdenner. Bazirdannar mektup yaphannar. Aytaah im hıza? İy, aytmaa terek”. Çağırdlar Şahseneyi, ayttılar:
 Bele-bele mektup aldıh – Aşıh Garib boğulğan Eral suyna. Yınanmam! Yınanmam, baba-ana! o temiz Şahfeleğin yalannarn! – dedi.

Ey, yalan osa, yalan osun, balam, biz de stemiyik onun öle olğannı, boğulğannı. Öle de bırada tohtay bu endi. Şahsene endi haldı payınna, ağlay yurüy, gülbahçaa yürüy.
Bu Aşıh Garib şinni vara-vara vardı Alep şeerine. Yejeen vahıtna vardı tüştü şeerçee.

“Anda varayım da?-Anda honah olayım? Zendinhapya varsam – mandalı havidir. Varayım ğaribin hapusna. Betim mandalı da yohturdur”. Vardı bir kiçik eve. Urulğannen açıldı hapu – mandal da yoh. E, tirdi içeri: Selam, babalıh-analıh! Oş teldin, tanırının misafiri! Andan teyiysin? Tim sen? Men teliyim, analıh, Tiflis şeeriden. Men bir Aşıh Garib. Teldim bu : olayım size. OI, balam, honah. Haldi onda. Saba halhtılar, soraylar: Ya Garib, senin nazlı yaren yoh mu? şeere, honah Yohtur. Baban-anan yoh mu?

Yohtur. E, bizim de evladımız yoh. Ol bizim evladımız. Ölese, biların oğulluu oldu Verdi altın hadeyi pukanaa: Bunu, pukana, sahla. Sütne desuratlarn yazılğan-Şahsenenin, bu. Bunu güzel sahla, pukana. Ey, sahladı. Bu, Alep şeerme başladı yürmee, çayhanelere, dügünnere. Çalay, pek güzel, Nam verdi onda, Alep şeerne. Bu harın evini altınnatti, duvarlarnı. O hadar zendinnendi Aşıh Garib.

Bir de olanjığas tuttu, hismettar, şob oğlan tütana varsın, bazara varsın, şob pukananen papu yürmesinner. Öle de Aşıh Garib minda oturuy, bların yanna Künner titiy, yıllar titiy (teçiy). Şinni bu tohtaldı. Şahseneyı başlayıh. Şahsene de – teçti beş-altı yıl- ölejek hasevetinden! Gülbahçaa varıy, onda da bir türlü eglenamay. Baba da körüy: hız pek püsür. Yene Şahfelek te künde telip titiy:
Menim nışannımı öldürejeniz – maa vermiysiz! O menim nışannım.

Aşıh Garib sağ olsa, altı yıldan beri endi aber teer edi. O boğuldu. A siz de Şahseneyi yınandırıp ta maa onu vermiysiz. Könülledi daa padşah yene, çağırdı Şahfelegi, yene nışannadı, Şahseneye nışannadı. İy, oldu nışannarı (nışannıları). Şahsene diy: ‘Ep te bir men varmayjam ona’, – özünden tüşünüy. Bu nışandan sora Şahsene çıhay gülbahçaa hasevetin dağıtmaa. Bahçaan çetne de tohtaannar bazirdannar hırh deve malnen. Alış-veriş etip şeer şeerden yürüyler.

Şahsene başladı türkü yırlamaa bahçaçee, hasevet türküsün: Ulu bazirdannar, aber de sorayım. Ben bir asret ğonje dülüm, Eşim erayım, ey. “Haldıra dittim yollara – Yohtur da ğayıptir. Sırımı size söylesem, bazirdan, Sizden ayıptır, ey. Dün yeje, dün yeje hınam azildi Şahsenesi Şahfelege verildi, ey.


Hız yırladı bu türküyü, bazirdannar şitti. Bazirdanın birincin pek jani ağırdı. “Bele güzel hız sevdalıhtan ölejek! Abu, yaresin tapmay. Söliyim ona bir jogap” Hirh tervn malım var – veriyim oğruna, Bulayım ğaribini, bulayım, gönderen sana, ey.

Tohtan, ağaler, öle olsa, men eve varip teliyim, – dedi. Vardı eve, aldı altın hade- yini, teldi. Altın hadeyine de yazılgan suratları. Bazirdannar, abu altın hadeynen bir dene er adam haçırman- epçine rahi, şarap tökünüz, içsin abu altın hadeyden. Timdir köküz teçirip içer bu alun hadeyden – onu bavi tutun: odur Aşıh Garib. Hirh tervan malınızı bitirseniz onun ardına, aylanıp te- seniz, seksen eterim, haytarım paranızı. Varıp Aşıh Garibi bulsanız, o mensiz seksen eter size. Vardı, tetirdi altın hadeyi, verdi selamnaştı bularnen,


Bu bazırdannar titi köy köyden, şeer şeerden, şarap, rahı süzüp bu hadeyden er adamnara. Ey, vara-vara-vara vardı da tüştüler Alep şeerne. Tüştüler bir çayhaneye, bir pörübe. Başladılar onda çinde adamnara vermee. Aşıh Garibin olanı da bazardan haytıy. Sesler çıhay… “Tüşiyim, bahayım – ne var mında?” Tüştü, bansa.. Bu da tirdi. Bunun elne de tutuşturdular altın hadeynen şarabı: Buyur, olan! Bahay. Ne bahaysı, olan? Ne bahaycam? Aşıh Garib ağamın hadeyi de var bele.
“Ah! – dediler. – tap-tih”. Ya Aşıh Garib ağan eve mi? Eve. Aman içti bu, çaptı titti eve: Aşıh Garib ağa! Senin altın hadeyinnen maa pörübe şarap verdiler! Tohtaldı Aşıh:

Analıh, – dedi, – ya men saa verden edim altın hadeyi –
 turuyum? – dedi. Turuy, balam,turuy. Nas hoydum sandın felançasne, pamuhçee sarılı, öle. Anı, çıhar – ele! – dedi. Çıhardı – turuy. Uruldu Aşıh Garib. Aman halhtı, titti pörübe. Vardı, tek tirdi – bunun elne tutuşturdular altın hadeynen şarabı! Buyurunuz, ağalar, dedi, – yürünüz titeek maa. Maa misafir olunuz, – dedi. İç- medi. İy, aldı titti bu bazirdannarı, kötürdü eve: Analıh, – dedi, – seni zamette hoyayım.

Abu mnisafirlere bir yemek hur. E, tek izin olğanen sofra huruldu. Oturdular. Bu bazirdannar toldurdu şarap altın hadeye. Aşıh Garibte çıhardı özü altın hadeyini, onu da toldurdu, bazirdana verdi, bazirdan da buna. İy, derenden köküz teçrip içti Aşıh Garib… budur içmedi baştan. Söleniz, ağaler, – dedi, – neje kördünüz menin nazlı yaremi?- dedi. Bazirdan da söley: Nazlı yareni sorarsan, dağler aşırır, ahılnı şahırır. Seni aray. Sağ. Şahfelege ve- Eh!

Biten (bitken) esap? Aman toldurdu altın hadeyi, babalığına veriy: Babalih, buyur aba şarabı. – ly, alıy.- Menim saa bir jogabım var, söleyim. Bem erahuptan bir aber aldım, işittim ti, nazlı yarem eller aldı. Ender aslı olsa, böküldü belim, Babalıh dedi: O-o, balam, ya men sordum sana:
 “Nazlı yaren var mi?”- Sen:
“Yoh”, dedin de Ya babalıh, siz: “


Anan, baban, bardaşın, nazlı yaren yoh mu?” – deen sordunuz, men de:
 “Yoh”, – dedim. “Var im” – deen osaniz – “Var”, – deyjek edim.
“Yoh”. -dediniz, men de: “Yoh”, – ayttim. Menim nazlı yarem de var, anem de var, hız har- daşım da var, padaşh babam, padaşh anam var. Eh, balam! – dedi hart. -Ölesen, minda edi saa yaşamah yohtur. Tit, ananı ağlet- me, nazlı yareni ağletme. Bögün bize misafir ol, yarın hayt. Aşıh Garib haldh. Hart jiydi yene honşuları. Ne hadar çare var, büyük yemek- ler bahıldı, büyük stollar huruldu, sofralar.

Çağırdı şierin dört köşesinden yisannan, dostları: Bögün, – dedi, – maa büyük kün. Misafir oğulmu ozdurajam. Asretli anesne tite- jek, yaresne titejek. Bögün o maa misafir. Men onu silajam. Jiyıldı yisannar, oturdlar stollara, başladlar yep eçmee.

Aşıh Garib te açtı ağıznı, başladı yırlamaa aldı elne saznı, çalıp-çalıp etti yüz hırh türkü söledi orada. (Epçi de yazıldı. Ama onda o türküler yohtur). Sora babalığı dedi: Oğlan, titejein, mahta şieri de, öle titiz, – dedi. Olan da o vahti uydurdu şier çün türkü: Alebin çevresi güldür, Alepten Tiflize yoldur. Çoh iditler Alebe telip titti,
Çohusu mıratsız titti. Elal eyle, Alep şeer. Deldik ise, diter olduh – Oşça halsın Alep şeeri! Çıhardı türkü şeer çün, mahtadı şeerde, öle selamnaştı sabasna hartlarnen, bazirdannara da dedi:

Bazirdanar, ne masraf kördünüz menim çün? Söleniz – vereyim, – dedi. Bazirdannar dedi: Hırh tervan, hırh deve malımız var edi – temiz de senin adına verdik. Hırhınız seksen osun! – dedi. Çıha Olar da selamnaştı orada Garibnen. Olar titti özü yollarınen. Aşıh Garib te selam- naştı analığınen, babalığınen, aldı çelmannı, çıhtı yola. Ey, titti, titti, titti, çoh titti, vardı yene Eral suyna. Vardı, tohtaldı, raatlandı, tüşün- dü.

Yedi yıl tamamnanmaa yedi künü halğan.. Bir künü halğan yedi yıl tamamnan- maa! Yolu da var – yedi kün daa titmee terek. Aşıh Garib künne yetşamayjah. Yedi yıla yetşamayjah nazlı yaresine- öle de olajah yalanjı, lafna turmayjah. “Napayım men?-dedi.-Nammi joyup atayım abu Eral suyna, boğlayım da yoli olayım!”-dedi. Sihtı közlerni hoydu haçnı:
“Ay-Yörü baba! Sen hutar meni!”- atti saydı, veri oların hat masraflarnı.
özün suya. Bir daa bahsa ne bahsın – otruy bu yağa, suyun yağasna, o yandan. Ogüne de bir dene atlı, çal atlı.

Ati beş metra oyana atay, beş metra biyana. Sütne bir dene horhulu adam: Tez tur ata!-dedi. Aşıh Garib şaşt. “Bu, – dedi tüşünüp, – büyük hırsız. Meni öldürejek”, – çevrildi ona da dedi: Öldür meni. Bir torba altınım var – vereyim hutar meni, – dedi. Terekmiy senin altının. Otur ata! Bu yene oturmay. Tuttu abele arhasından (yahasından), köterdi bir elnen, aldı oturttu at sne. Söle,- diy, – neraa titiysin? Karsunen Saza, – dedi. Sih közün! – sıhtı köznü. Aç közün! – açti.

Nereye bu? Karsunen Saz, – dedi. Var, – dedi, – çetteti eve, otur, raatlan, yemek ye, sora titerik. Ey, vardı çetteti eve, tirdi. Şorbajı, – dedi. – Sahla meni. Büyük hırsıza iliştim. Sahla, hutar meni. Ya anda sahlayım seni? – dedi. Men abu tahta tübüne tiriyim, – dedi. Sahlandı. E, bekledi
Ay-Yörü baba, yarım saat teçti vahıt, teldi hapya:

Anı, – dedi, – aytın o adama, çıhsın mında! Minda timse yoh, – dedi şorbajı. Naz yoh! Tahta tübne sahlandı adam. Aytın, çıhsın! Ey, şorbajı horhtu minda: Horhlu şiy bu, – tez çıh, çıhmasan, em sen ğayıp, em biz. Öle adam o,- dedi. ly, çıhtı. Otur ata! – oturdu. Çekti aldı onu ata, – Anda sein yolun? Söle maa doğursun! Tiflize titiyim, – dedi. Ya ne yalan söledin maa? “Karsınen Saza”,- dedin de! Ey, napayım? Sabadan adam yalan başlasa sölemee – ahşamaja sölejek. Men öle de. Ayda. Sıh közünü! – sıhtı közünü. Titiy.

Varip tohtalsah, atıman nalının yizinden toprah al. Yedi yıllıh zayıfın közlerini açarsın o toprahnen. Aç közün! Açtı közün. Nerası bu? Vay!-dedi. -bu menim Tiflis şeerim, doğğan yerim. Meem oturan yerim, – dedi Öle dedi de bahti… Bahsa- ne atlı var, ne adam var.

Oturuy payinna yol yağas- na. Ögüne de bür dene nal yiz, at yizi – bahtan yerçee. Bahti. “Ey allağım! – dedi Ölese, meni Ay-Yörü baba tetirdi! Çal atnen! Alayum bu toprahtan, betim terek eter”,- dedi. Aldı bir parça toprah, bağladı platoğun ujuna, hoydu jöbne. “ly, anda varayım? Varıp özü ğarip anama honah olayım”, – dedi. Bu bilmiy, ne hadar zamanda teldi eve: yedi künnük yolu da var edi – o vahtı bir kün edi yedi vil tamamnanmaa.

Vardı çohraan başna, oturdu. Teçti bir vahıt, teldi hız hardaşı Nergiz, elne oha, su almaa çohrahtan. Bahti – tanmadı ağasın: yedi yıl teçken. Aldı su, haytajah edi. Hardaş,- dedi, – ver bir su, içiyim, – dedi. Osun, ağa, ma, – dedi. Aldı suyu, içti. Bahtu bir birne. I, hardaş tanmay- bu tandı, ağa. Hardaşım, ajep, çare olmaz im bögeje size honah olmaa? – dedi. O öle tüşündü, şo yedi yıl teçten osa, timseye bildirmeyjek öznü, titejek bahşa yere,ğayıp olajah.

Öle tüşündü. Bilmiy, ne hadar vahıtta teldi bu bırada. Hardaş ta dedi: Vay, ağa, men seni alamam. Menim anam zayıf,- dedi. – Men stemiyim anam- dan laf şitmee. Men eve er adam kötürmem. Ya anan ne çün zayıflandı? Ne vahtten beri? Menim var edi bir ağam. Ağam selamnaştı anamnen, mennen, titti gurbet ele Yedi yıl olajah yarın. Yohtur ne aber, ne teber. Suya boğuldu deyen aber teldi. Bil- miyik. Ya hardaş, ağaan adı naz edi ya? Aşıh Garib döül edi mi? Vay, ağa! Aşıh Garib edi! Ölesem, hardaş, o menim ayahtaşım edi, çırağım. Alep şeerçee bir şorbajiye edik. Bir yere yatıp halhtıh. Yedi yıldan beri barabar edik. Şinni onnen barabar çıhtı, teliyik Tiflis şeerine. Teldik vokzala, tohtaldıh. Ahşam oldu, oluy. O pek boldurdu “Men halırım, saba titerim”, – dedi. – “A men yoh, men yetşiyim Tiflis şeerne”, dedim. Men yetiştim mında. Ölesem, ağan çalar edi mi? Çalar edi. Güzel çalar edi! Yırlar edi? Yırlar edi! Ölesem, menim ayahtaşım edi o vahti! O senin ağan edi! Ağanın atri çün al men bögeje honah. Ayt anana. Ağa, tohtal, varayım, anama aytayım.

Ana, ağamın ayahtaşı çohrah başna teldi. Stiy bize honah olmaa. Vay, hızım! Sen onu tanımaandırsın – ağandır o senin! Var, ayt, balam, tez telsie Tez var, ayt, telsin. Honah olsun bize. Ey, çaptı hız, vardı: Ağa, anam çağırdı seni. Tez yür, titeek bize,-dedi hardaş. Ana da oturğan tapçan sütne, deney-naz tiyjek, naz hapu açajah? Oğulgun hapu açışından tanajah! O körmiy – bele tanajah. ly, teldi Aşıh Garib, açtı hapyu -temiz oğlu maz. açar edi, öle de açtı hapyu: Aşhamnız hayır osun, analıh! “Ana” demedi – “analıh”. Oş teldin, balam. Garib, sen mi? – tandı oğulnu hapu açışından, sesinden. Yoh, ana. Şaşmalamanız. Men Aşıh Garibin çırağı, ayahtaşı. Vay, balam. Yalan sölüysün. Aldatıysın analığını. Söle doğursnu, ağlatma meni. Yoh, ana. biz yedi yıl bir yere edik, onun tibik men döniyim. On çün sen şaşmalaysın. ly, yahşı, balam. Honah stesen, ol bögeje bize honah. Ya analıh, abu saz nas şiy? Alıp onu çalmaa çare var mı? Vay, balam, ona degen eller huruyajah! Oğlum öle vasyat etip titti. Ole osa, Garib ayahtaşım atri çün: nas hızmet etten, maa da öle hızmet etsin. Bir şamar saza – saz huruldu, naz terek, öle. Aldı, başladı çalmaa: Aldım elime tahta parası. Yiridi yürek yarası.

Ağlar Garibin anası: Haçan delir Garibi? Özüm ğarip, sözüm ğarip, Valla, ben Garibin çırağı ben. “Ayahtaşı men”, -yırlay. Garip titer-yolun bilmez, Ağler – közyaşını silmez. Epçi külse – ğarip külmez. Valla, ben garibim, ğarip. Özüm ğarip, sözüm ğarip. Valla, ben Garibin çırağı ben. Ana dayanamadı, ağlay. Oglan, – dedi, – ayahtaşı da osan, söyle: “Men Aşıh Garib”, – deyen yırla. Ol bögeje menim oğlum, – dedi. Başladı yene Garib yırlamaa, çalmaa: Garibin yastığı taş olur, Yastığı huru daş olur, Garip idit yuvaş olur. Ana, ben ğaribim, ğarip. Özüm ğarip, sözùm ğarip. Valla, ben Garibim, Garib. Ölese, aytti: “Men Garib”. Astı sazı duvara harşı, tohtaldi, bahtı penjereden Bahsa -yanhlar, yanh titiy. Analıh, ya o yanhlar nas şiy? Vay, balam, o bizim taleysiz telinin bögeje telin başı. Yarın çıhay Şahfelege. O vahtı Garib annadı haç künde tedenni. “Yarın”,- dedi. Daa vahit var yarına Ölese, yetişti bu vahtınjes. Ölesem, analıh, men bilden osam, Garibi sırtma alıp tetirir edim. O da bilden osa bele esabı, sürüklenip te osa telir edi. Onun, ana, pek janı ağırır, men varmasam onun jiyınna. Ama maa payınma varmaa çare yoh. Söle hıza, Nergüze, kötürsun meni onun jiyınna. Nergiz, kötür, balam, ağalığın jıyına. E, tiyindi. Ay, yür, ağa, titeek. İy, başladılar titmee.

Ama Nergiz çapay ögne: Ağa, şte, teyersin şte avu yarıhlara. Men çıharım saa şarşı, – çaptı, vardı, tirdi içeri. Şahsene de halğan hırh çekmen ögne. Otruy perdeler ardına. Bir elne alğan piçah, biri elne de alğan bir şişe ağu: ya içip ölejek, ya piçahnen öznü öldürejek – Şahfelege varmayjah. Tirdi Nergüz, doğur o vardı jijalığına: Şahsene, – dedi. – Bize ağam ayahtaşı teldi. Ağam vokzala halğan. Saba ağam da tiyejek. Bele aber tetirdi o adam. A-a, tanımaandırsın onu, hardaş. O Aşıh Garibtir. Yoh, jija. Ayahtaşı edi. ly, yahşı, – dedi. – Anda o adam? – dedi Şahsene. Teyiy mında, size tiyiy, – dedi. O hapu achanda men tanırım, Aşıh Garib osa. Aman Nergiz çıhtı ağasna harşı, Bu da hopardi attı otuz tohuz perdeyi, bir perde ardına- yahınnaştı hapya. Hulahlarınen deniy. Bir daa açıldı hapu. Tirdi Aşıh Garib. Tirdi, selam verdi: Ahşamınız hayır osun, ağalar, paşalar, begler-beşler! Ya bele selam tim veriy? Timse de. O pek ahıllı! O saat tandı sesinden buili Şahsene. Ya şini Aşıh Garib biliy, so caba o varajah Şahfelege. Dedi: Çare var mi, ajep, sizin jiyınınıza maa bir çengarbi çalmaa, bir joğap sölemee Çare var, hardaş, tim de osan. Aldı çekti sazı: Ne, dinsiz-yımansız, telin olmuşsun, Olmuşsun, Baştan ayah hareleri diymişsin? Çünküm Şahfelege gönül vermişsin- Ne çün sımarladın:

“Yene telirsin, Telirsin de ğonje dülün sararsın”? Bu türküyü yırladı. Şahsene de endi annadı. O da o yandan başladı yırlamaa: Soyum-sopum jiyildılar yanıma, Yanıma, Hoymadılar beni yendi alıma. Yınanmasan, ağu aldım elime. Yar, senin deldigin ben bilamadım. Aşıh Garib te yene yırlay: Saba nemazında Alepten çıhtım, Üle nemazında Karsunen Saza teldim, Ahşam emazında oja Tiflizme teldim. Türlü-türlü dağler biçtım da teldim, Mevlam hanet verdi – uçtum da teldim. O terette sazjun biri: Ay, köpek oğlu yalanjısı! Sıçtın da teldin! – bir şamar Aşıh Garibe uruy. O saat Şahsene yırttı attı perdeyi, çıhtı biyana: Menim nışannıma Aşıh Garibe uranın elleri çatı sütne hoyup tesin! – dedi. Aşıh Garib dedi: Dur, Şahsenem. Elik arasına temnik olmasın, han olmasın. Ya andan biliy olar allaan huvatın? Meni Ay-Yörü baba tetirdi. Mende size o huvati bildirmee çarem var. Var mı sızde yedi yıllıh zayıf? Allaın huvatınen, abu toprahnen onun közlerini açayım. Allaan huvatınen. Ey, ya Aşıh Garib anası zayıf yedi yıldan beri! Tez tetirin onu! E, vardılar, aldlar teldiler.

Ana da em ağlay, em seviniy: Bu tek Aşıh Garib olmaa çaresi var. Teldi. Tek tirdi içeri – tohtattılar. Aşıh Garib çıhardı jöbünden topraği, dedi: Ste, bahin, yisannar, allaan ne büyük huvatır var. Abu toprağı men aldım… Ay-Yö- ru baba meni tetirdi – onun atının yizinden aldım, nal yizinden. Bu toprağı yedi yıllıh Zayifın közne silsen- açılajah közleri, allaan huvatınen. Şte, allaim, bildir huvatin! Aldi topraga, sildi ansnın közlerne. Anası da, tek sildi közlerni, bahsa ne bahsın – oğlu harşısna otruy! Açıldı közleri. Vay, menim oğlum Aşıh Garib!- dedi, sarıldı, başladh sevinip ağlamaa. Şinni Şahfelek uruldu. Şahfelegin jiyını bitti- Aşıh Garib yetişti. Başladı şaşma- lama. Aşıh Garib dedi: Şahfelek, dur, stesen, senin jyının bozulmasın, elik arasna temnikolmasın Şahsene menim, avu da senin hızlar- andini stiysin, onu almaa çaren var. Senin de jiyinın uzansın. Menim de saa ayttiğım: stesen – Nergizi, hardaşımı al, stesen Ahçahızı al, padşaan hıznın ayahtaşın. Sevindi Şahfelek: Menim de jiyinım, sevinçim bozulmasın- Nergiz hardaşın menim osun, Şahsene senin osun. Jiyin uzandı. Jiyın bitti. Aşıh Garib Şahseneyin aldi. Şahfelek te Nergizi aldı da. Daa bögün de yaşaylar. Bırada bitti masal

Hikayemizin Devamı Yarın Yayında Olacaktır

Kısa HikayelerKeloğlan Masalları4 Yaş Masalları


Benzer İçerikler

Leyla ile Mecnun Hikayesi
Leyla İle Mecnun Hikayesi
Küçük Ayı Hikayesi
Küçük Ayı Hikayesi
Yavuz Sultan Selim ve Sah Ismail siiri
Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail Hikayesi
Doru Hikâyesi
Doru Hikâyesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.