Empati Odası Hikayesi

Empati Odası

Abone Ol google news
Empati Odası
Empati Odası

Kendini Görme Engellilerin Yerine Koymak

Pazar günü öğleden sonra bizim evin bahçesinde toplanmıştık. Ödevlerimizi bitirdiğimizden rahat rahat oyun oynayabilirdik. Ama bilirsin, bazen oynadığımız oyunlara bahçe dar gelir.

Yine öyle bir oyun oynuyorduk. Ebe bir yerlere toslayıp duruyordu. Diğerleri de kaçayım derken ya saksıya takılıyor ya da Patinin kulübesine çarpıyordu. Oyunumuzu tahmin etmişsindir herhâlde? Evet, körebe oynuyorduk!

Bahçeye sığamayınca parkta oynamaya karar verdik. Ancak park da bu oyun için fazla genişti. Gözü bağlı bir sağa bir sola koşturan Mehmet bizi yakalamakta epey zorlanıyordu. Önüne çıkan ağaca dokununca zafer duygusuyla bağırdı:

– İşte yakaladım seni! Aslan. Sen misin, diye sordu kuşkuyla.

Kendimizi tutamayıp saklandığımız yerlerden kıkır kıkır güldük. Mehmet dayanamayıp gözlerini açtı. Yakaladığı şeyin ağaç olduğunu görünce yüzü asıldı. Onu anlayabiliyordum, üst üste ebe olmak kim ister ki?

“Bu sefer ben ebe olayım.” diyerek gönüllü oldum. Gözlerimi bağladım ve oyun başladı. Zeynep, Eren ve Mehmet bana dokunup kaçıyorlardı. Yerlerini belli etmek İçin ol çırpıp gülüşüyorlardı. Kimdi bilmiyorum, biri omzuma vurdu. Hızlıca döndüm. Tam yakalayacaktım ki dengemi kaybettim. Hoop, yamaçtan aşağı top gibi yuvarlandın!

Arkadaşlarım hemen yanıma koştular. Bana bir şey oldu diye çok endişelenmişlerdi. Neyse ki ucuz atlatmıştım. Gözümdeki mendil çıkmıştı, o kadar. O sırada Zeynep, kaldırımdaki sarı şeridi fark etti: Aa, bu şerit de ne böyle?

Belli ki yeni döşenmişti. Çünkü geçen hafta yoktu. Park sınırı gibi bir şey miydi acaba? Yoksa metro istasyonlarındaki gibi çizgiyi aşmanın tehlikeli olduğunu gösteren bir işaret mi?

Empati Odası
Empati Odası

Bu sırrı çözmeye çalışırken bir sesle irkildik. “Şimdi karşıya geçebilirsiniz!” Konuşan, trafik lambasıydı.

Yayalar için yeşil ışık yanmıştı. Sesli ise işığın yandığını göremeyenler içindi. Tıpkı o sırada karşıya geçen görme engelli abi gibi.

Abi, karşıya geçtikten sonra bastonuyla sarı çizgileri yoklayarak yoluna devam etti. Bastonu, kabartmalı çizgilere vurdukça ses çıkarıyordu. Böylece yolu takip etmesi kolaylaşıyordu.

– Hmm, bu çizgiler görme engelliler için olmalı, dedi Eren.

– Haklısın, diyerek hemen abiye doğru koştum. Yetişmeseydim, sarı çizginin tam üstüne park eden arabaya çarpacaktı. Selam verdim.

Önünde park hâlinde bir araba olduğunu söyleyerek yardım teklifinde bulundum. Elinden tutup sarı şeridin devam ettiği yere kadar ona eşlik ettim.

Arkadaşlarımın yanına dönünce:

– Arkadaşlar, bu konuda bir şey yapmamız gerek! Demek ki bu şeridin ne işe yaradığını bilmeyen başkaları da var. Eren hemen heyecanla bağırdı:

– Sarı Çizgi Operasyonu başlasın! Kolları sıvayıp işe koyulduk.

Futbol oynarken kale yapmak için kullandığımız iki küçük direği getirdik. Karşıdan karşıya kalın bir bant gerdik. Bu sayede insanlar sarı çizginin üstüne park edilmeyeceğini anlayacaklardı.

Umduğumuz gibi olmadı. Koyduğumuz işarete rağmen araçlarını çizginin üstüne park edenler oldu. Bu sorunu çözmek için daha etkili bir yöntem bulmalıydık.

Ne yapabilirdik acaba? Biraz düşündük. Görme engelli biri yoluna engel çıktığında neler hissederdi? Görme engelli gibi davranıp anlamaya çalışabilirdik. Yani empati kurabilirdik. – Ha ha ha! Pati mi? Patiyle ne ilgisi var Aslancım?

– Pati değil Mehmet, empati yani kendini başkasının yerine koyabilmek, diye düzeltti Zeynep.

Gözlerimi yeniden bağladım. Elime bir baston aldım. Bir engele takılıp düşme ihtimaline karşı kaskımı ve dizliklerimi taktım. Sarı çizginin üzerinden yürümeye başladım. Arkadaşlarım da arkamdan geliyorlardı. Trafik lambasının sesiyle karşıya geçmeyi başardım. Yola devam ettim.

Biraz yürüdükten sonra bastonun bir şeye çarptı. Mecburen gözümü açtım. Ben isteyince gözümü açabiliyordum ama görme engellilerin böyle bir şansı yoktu.

 Bu duruma acil bir çözüm bulmamız şarttı! Hayal gücümüzü kullanarak en doğru fikri bulabilirdik. Bulduğumuz her fikir işe yaramasa da çok keyifli vakit geçiriyorduk.

Engelli insanların kaldırımdaki arabalara çarpmadan, güvenli bir şekilde yürüyebilmelerini nasıl sağlayabilirdik? Önce şeridi parkın içinden geçirmeyi denedik. Ama bastonum bir kirpinin oklarına takılınca yol bambaşka bir yere çıktı.

– Daha farklı bir şey denemeliyiz. Böyle bir yere varamayacağız, dedim. Eren hepimizden hızlı çıktı. Görme engellileri, hava balonuyla arabaların üstünden geçirmeyi düşünmüştü. Ama balonun rüzgârla yön değiştirebileceğini hesaba katmamıştı.

Zeynep “Bu böyle olmayacak arkadaşlar, yanlış yöndeyiz.” diye müdahale etti. Düşünceli görünüyordu.

– Nasıl yani, diye sorduk. Zeynep açıkladı:

-Görme engelli insanlara farklı yollar bulmak yerine, diğer insanların kurallara uymasını sağlamalıyız. Keşke araçlarını sarı çizgi üstüne park edenlere körebe oynatabilsek.

Zeynep’in ne demek istediğini anlamıştım.

– Kendilerini başkalarının yerine koyarlarsa bir daha aynı yanlışı yapmazlar. Mehmet heyecanlandı. Entari yaptırmayı, patik yaptırmayı önerdi. Söylediklerine gülmekten neredeyse göbeğimiz çatlayacaktı. Neyse ki sonunda doğru kelimeyi buldu, ‘Empati!

Empati fikri hepimizin aklına yattı. Görmemenin nasıl bir şey olduğunu insanların anlamasını sağlamalıydık. Böylece daha duyarlı olabileceklerdi. Işık almayan bir çadır kurabilirdik, üstelik kapalı alan olduğu için güvenli olurdu.

Empati Odası
Empati Odası

Hem içerisi karanlık olacağından kimsenin gözünü bağlamamıza gerek kalmazdı. Adını da Empati Odası koyalım, dedi Mehmet. Kelimeyi öğrenmişti ya, hep söylerdi artık.

Babamdan yardım istedik. Kamp kurduğu günlerden kalma çadırın malzemelerini bize verdi. Hemen işe koyulduk. Boruları birbirine geçirdik, brandayı da aralarından geçirip iyice gerdik. Tamam, tamam, çadır kurarken yoldan geçenler de yardım etti. Yoksa bizim işin içinden çıkmamız mümkün değildi.

Sarı şeridin üstündeki lacivert araba şimdi çadırın içinde kalmıştı. Bakalım sahibi buna ne diyecekti? Çok geçmeden Mehmet’in babası göründü. Mehmet, çadırdakinin kendi arabaları olduğunu ancak o zaman anladı. Demek ki tüm dikkatiyle Sarı Şerit Operasyonuna odaklanmıştı.

Babasının eline bastonu tutuşturdu. Sarı çizgiyi takip ederek arabaya kadar yürüme- sini söyledi, Babası, oyunlarımızdan birine dâhil olduğunu anladı galiba. İtiraz etmedi,

Babasının eline bastonu tutuşturdu. Sarı çizgiyi takip ederek arabaya kadar yürüme- sini söyledi, Babası, oyunlarımızdan birine dâhil olduğunu anladı galiba. İtiraz etmedi,

Ama çadırın içinden sesi oldukça endişeli geliyordu, – Çocuklar neler oluyor böyle? Çizgiyi takip etmeye çalışıyorum ama hiçbir yeri göremiyorum.

Çadırın kapısını araladık. Önüne çıkan engelin kendi arabası olduğunu görünce hem çok şaşırdı hem de utandı. Sarı çizgiyi daha önce fark etmediğini söyledi. Bundan sonra daha dikkatli olacağını belirtti.

Vakit kaybetmeden de arabasını çekti. Peki, biz ne yaptık? Empati Odasında yeni ziyaretçileri beklemeye koyulduk.

Kısa HikayelerKeloğlan Masalları4 Yaş Masalları


Benzer İçerikler

Midasin-dokunusu
Midas’ın Dokunuşu Hikayesi
Minik Ninni Perisi Masalı
Minik Ninni Perisi Hikayesi
Horoz ile Tilki Masalı
Horoz ile Tilki Hikayesi
nasrettin hoca'nın güldüren fıkraları
Bu Kadar Tavuğa Bir Horoz Alalım Hikâyesi

Yorumlar

  1. Esoo says:

    Çok güzel ders verici öğretici ve empatinin ne demek olduğunu nasıl yapıldığını anlatan hos bir hikaye😊👍

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.