İnatçı Eşek Hikayesi
İnatçı Eşek Tombiş Masalı
Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın günü çokmuş. Gün güne, ay aya benzemez, dizilir giderlermiş. Günler arka arkaya da ay olur, yıl olurmuş zaman.
Zamanın durmadan gelip geçtiğini anlatan ne güzel sözler söylenmiş. Ama en güzel sözü söylemeden geçmeyelim. “İki günü bir olan zarardadır.” buyurmuş Peygamber Efendimiz, “Zararın neresinden dönülse kârdır” diye bir atasözü vardır çocuklar. Öyle yapmış bizim Tombiş.
Tombiş de mi kim? Az sabredin, anlatacağım birazdan, tanıyacaksınız. Merak ettiniz hepiniz değil mi? Durun, durun! Azıcık tarif edeyim size. Uzun kulaklı, tüylü, kuyruklu, dört bacaklı, şaşı gözlü, semerli bir hayvancağız O…
Hatırladınız değil mi çocuklar? Hâlâ düşünüyor musunuz ne olduğunu? O zaman biraz daha söyleyelim özeliklerini…
Aslında sevimli bir hayvan… Gözleri oldukça büyük. Hatta hayvanlar arasında en büyük gözlü olan da o bence…
Çalışkan olduğu da söylenebilir. Alıştığı, sevdiği insanı çok sever. Bakışı azıcık kederlidir.
“Aiii aiii aiii!” diye anırır, sesini her tarafa duyurur. İnadı tuttu mu, Allah saklasın, işte o zaman şuradan şuraya gitmez.
Yapması gereken hiçbir şeyi yapmaz. O inatçılığı kendine de zarar verir bazen. Aç kalmasına sebep olur. Hayatı tehlikeye girer yine de vazgeçmez.
Tanıdınız değil mi? Evet evet, bir eşek Tombiş. Neden mi adı Tombiş? Bunu kimse bilmez aslında… Sahipleri bu adı takmış, o da beğenmiş galiba… Aslında şişman falan da değilmiş. Pek de yakışmıyormuş bu isim ona… Ama onun isminden şikâyet ettiği falan da yokmuş.
Neyse, gelelim masalımıza… İşte bu Tombiş var ya, diğer bütün eşeklerden daha da inatçıymış. En olmadık zamanda inadı tutar, hatta uzanıp yatarmış yere. Uzun süre kalkmazmış yattığı yerden… Çevresindekiler ne diller dökermiş de yine oralı olmazmış bizimki…
Bir seferinde, sahibini doktora götürürken tutmuş inadı. Zavallı adam bu yüzden az daha yarı yolda ölüp gidiyormuş. Bir keresinde de demiryolunun ortasında çakılıp kalmış.
Sahibi çeker gitmez, dürter yine gitmezmiş. Kara tren de ufukta görünmemiş mi? “Çuf çuf,” ederek, “Düüüt düüüt” düdüğünü çalarak üzerlerine geliyormuş.
Sahibi ümidini kesip canını kurtarmak için hendeğe fırlatmış kendisini, dua edip duruyormuş tren gelmeden eşeği de inadından vazgeçsin diye…
Demiryolundan kalkıp gelsin, gözlerinin önünde eşeği ölmesin diye yakarıp duruyormuş adamcağız…
Bakmış ki Tombiş, canı elden gitmek üzere, son saniyede inadı bırakıp kaçmış. Biraz daha kalsaymış eziliyormuş. Tren daha öfkeli çalmış düdüğünü “Düüüt, dü dü düüüüt!”
Trenin makinisti bir yandan terini silmiş bir yandan da kızmış Tombiş’e:
“Şu inatçı eşeğe de bak, kendi canını çıkarmış gözden çıkarmasına da bunca insanın hali ne olacaktı… Ya bir kaza yapsaydık, yolcuların hayatı tehlikeye girseydi. Çok şükür, büyük bir kaza atlattık.” diye söylenmiş.
En son olarak da tarladan dönerken inatlaşmış sahibi ile… Vakit akşam olmuş tarladan eve dönüyorlarmış. İnadı tutmuş bizimkinin en olmadık zamanda, oturuvermiş ve sahibi ne yaptıysa kalkmamış ayağa…
Adamcağız gece karanlığına kadar dil dökmüş, uğraşmış eşeğini eve götürmek için. Akşama kadar tarlada çalıştığı için çok yorgunmuş. Zavallı adam, sonunda dayanamayıp yürüyerek eve dönmüş. Ama aklı da eşeğinde kalmış.
Gecenin bir vakti yalnız başına ne yaptı yolun ortasında diye düşünüp durmuş. Sabah olunca evin önünde bulmuş Tombiş’i. Kapının önüne gelmiş, masum masum duruyormuş.
Sahibi artık bıkmıştı. Tombiş’in inadı onu canından bezdirmiş. Bakmış ki akıllanacağı yok, bir ders vermeye karar vermiş.
Tombiş’in yemini kesmiş, suyunu kesmiş. Zamanla tarlaya bile götürmez olmuş. Böyle şeylere alışkın olmayan Tombiş, önce şaşırmış. Sahibi kendisini unuttu sanmış, o yüzden beklemiş gün boyu karnını doyurmayı, su içmeyi…
Ama boş yere beklemiş, sonra anlamış işin aslını… Anlamış ya, burun kıvırmış: “Getirse bile yemem, tarlaya da gitmem.” demiş.
Bir hafta içinde Öye zayıflamış, öyle zayıflamış ki zavallı, iğne ipliğe dönmüş. Alaca öküz onun haline hem acıyor, hem de bıyık altından gülüyormuş: “Sana artık Tombiş değil, sıska demeliyim.” diye dalga geçiyormuş.
Tombiş aslında öküz kendisiyle dalga geçtikçe çok üzülüyormuş. Vazgeçmeyi de düşünmüyor değilmiş hani. Ama inatçılık onun huyunda varmış bir kere… Sahibi inat ettikçe, Tombiş de inat etmiş. Tombiş inat ettikçe sahibi de inat etmiş.
Derken günler birbiri arkasına takılıp geçmiş. Aylar birbirini kovalamış. Açlık Tombiş’in başına vurmuş. “Aiii, aii!” Diye anırmış acı acı… Alaca öküz çok acımış zavallıya:
“Bak, sana bir öğüt vereyim” demiş. “Kendine yapılmasını istemediğini başkalarına yapma! İnadın yüzünden başına gelenleri gördün. Hiç değilse bundan sonra direnme”
“Sen karışma benim işime, ben nerede ne yapmam gerektiğini bilirim.” demiş.
Öküzü terslemiş, susturmuş, ama bir yandan da söyledikleri üzerinde kafa yormaya başlamış. Düşünmüş taşınmış. Hayatı boyunca yaptığı inatçılıklar geçmiş aklından…
Hak vermiş öküze en sonunda… O sabah sahibi yanına gelmiş. Sahibinin elini yüzünü yalamış Tombiş. Yalvaran gözlerle bakmış.
Sahibi anlamış onun inadından vazgeçtiğini, karnını doyurmuş bir güzel, sonra da tarlaya götürmüş. O günden sonra Tombiş bir daha yerli, yersiz inat etmemiş…
Dönmüş dolaşmış zamanla anlamış Tombiş hatasını. İnatçı olmanın, ne kötü bir davranış olduğunu fark etmiş sonunda.
İnatçı olduğu dönemlerde sahibine çıkardığı zorluklar aklına geldikçe de utanmış, yüzü kızarmış. Geçmişinden ders almış ve daha doğru yaşamaya başlamış artık…
Alaca öküz arkadaşının yola gelmesine çok sevinmiş: “Aferin sana Tombiş, artık uslu bir eşek oldun. Ne de olsa zararım neresinden dönülse kârdır.” demiş.
İki arkadaş ömürleri boyunca ahırlarında gülüşüp şakalaşmış, mutlu mesut yaşamış…
Çocuk Masalları Kısa – Çocuk Hikayeleri Kısa – Çocuk Hikayeleri
Bırak okuyorum salak mısın cemile masal bu …