Nasrettin Hoca Kuyuya Düşen Ay Fıkrası Hikayesi

Nasrettin Hoca Kuyuya Düşen Ay Fıkrası

Abone Ol google news
Nasrettin Hoca Kuyuya Düşen Ay Fıkrası
Nasrettin Hoca Kuyuya Düşen Ay Fıkrası

Günlerden bir gün Nasrettin Hoca eşiyle evinde oturuyormuş. Vakit öğlen vaktiymiş ve hava çok sıcaklamaya başlamış. Nasrettin Hoca eşine dönüp ‘’yahu hanım bu ne sıcak böyle?’’ diye sormuş. Nasrettin Hocanın eşi de ‘’yaz aylarında bu sıcak normal bey’’ demiş. Hoca sakallarını kaşımış, düşünmüş taşınmış. ‘’Bu böyle olmayacak hanım! Ben Güneşle konuşmaya gidiyorum’’ demiş.

Hoca eşinin şaşkın bakışları arasında evinin bahçesine çıkmış. Gökyüzüne gözlerini kısarak bakmış ve ‘’Ey Güneş efendi! Biraz uzaklaş da serinleyelim yahu!’’ diye bağırmış. Bir süre sessizlik olmuş. Hiçbir ses gelmeyince Nasrettin Hoca yeterince yüksek sesle bağıramadığını düşünerek bu kez avazı çıktığı kadar bağırmaya karar vermiş. ‘’Güneş efendi! Sesim sana geliyor mu?’’ diye avazı çıktığı kadar bağırmış. Aradan uzun bir süre geçmiş ancak yine ses soluk çıkmamış. Nasrettin hoca düşünmeye başlamış. Acaba neden Güneş cevap vermiyormuş. Sonunda cevabı bulmuş ve ‘’tabi ya şimdi buldum. Güneşe çok uzak olduğum için sesimi Güneşe duyuramıyorum. En iyisi yakındaki dağın tepesine çıkarak Güneş’e bağırayım’’ demiş.

Nasrettin Hoca çok sürmeden yola koyulmuş. Önce kasabanın dışına çıkmış, daha sonra kasabadan iyice uzaklaşmış ve nihayet dağın eteklerine kadar ulaşmış. Ama dağa tırmanmak çok zor ve zahmetli görünüyormuş. Çünkü dağ çok dik bir açıya sahipmiş. Yine de Nasrettin hoca kararından geri dönmemiş ve büyük bir azimle tırmanmaya başlamış. Hava çok daha sıcak olmaya başlamış. Nasrettin hoca hareket ettikçe daha da fazla sıcaklıyor ve terliyormuş. Daha yolun çeyreğine bile gelmeden vazgeçmeyi düşünecekmiş ki az ileride ıssız bir yerde bir kulübe görmüş. Dağın tepesine kolay yoldan nasıl çıkılacağıyla ilgili o kulübede oturan insanlardan yardım isteyebilirim diye düşünmüş.

Nasrettin hoca adımlarını hızlandırarak kısa bir süre içinde kulübeye varmış. Kapıyı çalmış. Ses seda çıkmamış. Hoca bu kez kapıyı daha sert bir şekilde çalmış. İçeriden bir ses ‘’kim bu saatte beni öğlen uykumdan uyandıran?’’ diye bağırmış. Hoca ‘’Benim, Nasrettin hoca. Sizi bu Güneş’ten kurtarmaya geldim’’ demiş. Uykulu gözleriyle bir oduncu kapıyı açmış. ‘’Hoca sen ne dediğinin farkında mısın? Bu yazın sıcağında Güneşten bizi nasıl kurtaracaksın? Hem Güneş dünyamız için çok önemlidir bizim ona ihtiyacımız var’’ demiş. Nasrettin Hoca kendinden emin bir şekilde ‘’Güneşin faydalarını elbette biliyorum evladım. Ben sadece ona bu günlük biraz uzaklaşmasını söyleyeceğim.

Nasreddin Hoca Sana Göre Hava Hoş Fıkrası
Nasreddin Hoca Sana Göre Hava Hoş Fıkrası

İşi bitince sonra yine geri gelsin’’ demiş. Duyduklarına inanamayan oduncu ‘’ilahi hocam, Güneş ile konuşulur mu hiç? Demiş. Nasrettin Hoca ise ‘’konuşulur tabi sen o işi bana bırak. Dağın tepesine çıkabileceğim gizli bir geçit var mı sen bana onu söyle’’ demiş. Oduncu bir an için durmuş ve düşünmeye başlamış. Bir süre sonra Nasrettin Hoca’ya dönmüş ve ‘’aslında bir yol var hocam ama pek güvenilir değildir’’ demiş. Nasrettin hoca büyük bir sevinçle ‘’ben dikkatli adamımdır sen endişelenme. O yolu söyle bakalım’’ demiş.

Oduncu itiraz etmemiş ve ‘’hocam şu ormanlık alanın sonunda bir mağara var. Bazen odun kırmaya gittiğimde orada esrarengiz bir adam görüyorum. Kısa boylu kurnaz bakışlı bir adam. Bu sorunun cevabını o biliyordur. Aman dikkat et hocam çünkü hiç tekin birisine benzemiyor’’ demiş. Hoca kendisinden emin bir biçimde ‘’sağ ol evlat. Sen benim için hiç endişelenme sağlıcakla kal’’ diyerek oduncunun evinden ayrılmış.

Nasrettin Hoca oduncunun tarif ettiği ormana doğru yürümüş. Orman gür ve uzun ağaçlarla doluymuş. Hoca ağaçların altında yürürken gölgede olduğu için serinleme başlamış ve sevinmiş. Bahçeye daha çok ağaç dikmeliyim diye düşünmüş. Hoca bir süre yürüdükten sonra oduncunun tarif ettiği mağarayı görmüş. Mağaranın etrafında meyve ağaçları varmış. Mağaranın girişi çok genişmiş. Hoca uzaktan bağırmış. ‘’Hey mağaradaki arkadaş orda mısın?’’ Mağaradan ‘’kimdir o?’’ diye bir ses gelmiş. Hoca ‘’benim Nasrettin Hoca. Bir soru sormaya geldim’’ demiş. Kısa boylu adam mağaradan çıkmış. Yüzünde kurnaz bir gülümseme varmış. Nasrettin Hoca’ya ‘’aman hocam şeref verdiniz. Gelin meyve ağacının altında oturalım size meyve ve su ikram edeyim öyle konuşalım’’ demiş. Hoca Bu teklifi seve seve kabul etmiş. Hoca hem açılığını gidermiş hem de susuzluğunu gidermiş.

Oturdukları yerin serin olması sayesinde Nasrettin Hoca çok hoşnut olmuş. Kısa boylu adam Nasrettin Hoca’ya ‘’hocam bir soru sormak için geldiğinizi söylemiştiniz’’ demiş. Hoca da ‘’evet sana bir sorum var evlat. Senin yerini ormanın diğer tarafındaki oduncudan öğrendim. Bu dağın tepesine gidecek olan kestirme yolu senin bileceğini söyledi’’ demiş. Kısa boylu adamın gözlerinin içi parlamış. Hiç itiraz etmeden Nasrettin Hoca’ya gülümseme ile bakarak ‘’evet doğru. Bu bilgiye sadece ben sahibim’’ demiş. Hoca heyecanla ‘’anlat o zaman dinliyorum’’ demiş.

Kısa boylu adam ‘’hocam bu çok gizli bir sırdır. Nasrettin Hoca bile olsanız size bu bilgiyi karşılıksız veremem’’ demiş. Hoca ‘’ bu bilgi karşılığında benden ne istiyorsun?’’ demiş. Kısa boylu adam’’ mağaranın yan duvarında dışarıya açılan bir delik var. Ben kısa boylu olduğum için mağaraya büyük taşlar getiremiyorum. Eğer mağaraya büyük taşlar getirerek bu deliği kapatırsan ben de istediğiniz bilgiyi veririm’’ demiş. Hoca biraz düşünmüş. Bu sıcakta dağın tepesine çıkmaya çalışmaktansa mağaraya taş taşımak daha kolay olur diye düşünmüş. Hoca kısa boylu adama ‘’teklifini kabul ediyorum. Taşlar ne tarafta?’’ diye sormuş. Kısa boylu adam taşların yerini tarif etmiş ve Nasrettin Hoca mağaradaki delikleri kapatabilmek için taşları taşımaya başlamış.

Mağaradaki delik Nasrettin Hoca’nın düşündüğünden bile daha büyükmüş. Nasrettin hoca çok büyük taşlar taşımak zorunda kalmış. Her bir taşı taşıdıktan sonra diğer taşlar daha da ağır gelmeye başlıyormuş. Nasrettin Hoca çok yorulmuş ama tüm bu uğraşına değecek bir sonuç elde edeceğine eminmiş. Nihayet Nasrettin Hoca mağaradaki büyük deliği taşlarla kapatmış. Kısa boylu adamdan cevabı öğrenmek için heyecanla etrafına bakınmış ama kısa boylu adam ortalıklarda yokmuş. Hoca ne kadar seslense de bağırsa da kısa boylu adamı bulamamış. Hoca kısa boylu adamın gelmesini bir süre daha beklemiş. Ama adam artık gelmeyince hoca kandırıldığını anlamış. Kısa boylu kurnaz adam kendi işini Nasrettin Hoca’ya yaptırmış. Nasrettin Hoca’nın sorduğu sorunun cevabını biliyormuş gibi yaparak hocayı kandırmış. Hoca bu olanları anlayınca üzgün ve yorgun bir şekilde evin yolunu tutmuş.

Nasrettin Hoca eve doğru ilerlerken yolda ‘’keşke bildiğim ve emin olduğum yoldan dağın tepesine çıksaydım’’ demiş. Hoca yavaş adımlarla ilerleyerek evine nihayet varmış. Bu sırada çoktan gece olmuş. Hoca yorucu bir günün ardından çok susamış. Bahçedeki su kuyusundan su içmeye karar vermiş. Su kuyusuna yaklaşmış. Kuyudan içeriye baktığında Nasrettin Hoca gözlerine inanamamış. Ayın yansıması kuyudaki suya yansıyormuş. Hoca heyecan ve panikle eşine ‘’hanım hanım! Koş yetiş çabuk ay kuyuya düşmüş! Hemen bana kancamı getir yoksa ay boğulup ölecek’’ diye seslenmiş. Nasrettin Hoca’nın eşi kancayı getirirken Nasrettin Hoca da kendi kendine düşünmeye başlamış. Eğer Ay kuyuya düşmüş vaziyette kalırsa tepede hep güneş kalır.

Bu yüzden sıcaktan perişan oluruz diye düşünmüş. Hoca böyle düşünürken eşi kancayı getirmiş. Hoca kancayı kuyuya atmış ve kancayı çekmeye başlamış. Kanca hocanın eline geldiğinde boşmuş. Hoca ‘’hay aksi, bu kez daha hızlı bir şekilde atmalıyım’’ diyerek kancayı çok daha hızlı bir şekilde kuyunun dibine doğru fırlatmış. Kanca bu kez kuyunun dibindeki bir taşa takılmış. Taş çok büyük olduğu için Nasrettin Hoca kancayı kuyudan çıkaramıyormuş. Nasrettin hoca en sonunda iki ayağını da kuyunun duvarına koyarak kendi ağırlık merkezini geriye doğru vermiş. Hocam hem tüm gücünü hem de tüm ağırlığını kullandığı için kanca taşın altından çok büyük bir süratle kurtulmuş. Kanca kayanın altından kurtulunca hocayı dengeleyen bir kuvvet olmadığı için hoca sırt üstü yere düşmüş ve kanca da ipiyle beraber kuyunun içinden dışarıya doğru fırlamış. Nasrettin Hoca gökyüzüne bakmış ve Ay’ı gökyüzünde gördüğü için ‘’Şükürler olsun Allah’ım çok yoruldum ama sonunda Ay’ı gökyüzüne geri çıkarttım’’ demiş.

Nasrettin Hoca Kuyuya Düşen Ay Hikayesi Özeti

Nasrettin hoca bir gün sıcaktan dolayı çok bunalmış ve güneşle konuşmaya karar vermiş. Güneş uzakta kaldığı için bir dağın tepesine çıkarak sesini Güneş’e duyurmaya karar vermiş. Güneş’e biraz uzaklaşmasını söyleyecekmiş. Ancak hoca dağa tırmanırken dağın tepesine çıkmanın çok zor olduğunu görmüş ve kestirme bir yol aramış Kestirme yol ararken kısa boylu kurnaz bir adam tarafından kandırılmış. Hoca eve dönmek zorunda kalmış. Hoca eve döndüğünde su kuyusundan su içmek için kuyuya baktığında Ay’ın yansımasını görmüş. Ay su kuyusuna düştü zannederek Ay’ı su kuyusundan çıkarmaya çalışmış.

Nasrettin Hoca Kuyuya Düşen Ay Hikâyesi ile İlgili Merak Edilen Sorular

  • Nasrettin Hoca Kuyuya Düşen Ay Hikâyesi Ana Fikri nedir?

Nasrettin Hoca kuyuya düşen Ay hikâyesi ana fikri gördüğümüz bazı şeyler bir yansıma olabilir ve gördüğümüz şeyleri tam olarak kontrol etmeden ne gördüğümüz konusunda emin olmamalıyız.

Diğer bir ana fikir ise bir işi sağlam bir yoldan yapmaktan kaçarak kısa yoldan yapmayı tercih edersek o işi hiç tamamlayamayabiliriz.

  • Nasrettin Hoca Neden Güneşle Konuşmak İstemiş?

Çünkü hava çok sıcakmış. Nasrettin Hoca Güneş ile konuşarak biraz daha uzağa gitmesini isteyecekmiş. Böylece serinleme imkânı bulacakmış.

  • Nasrettin Hoca Neden Dağın Tepesine Çıkmak İstemiş?

Çünkü Nasrettin Hoca Güneş ile arasındaki mesafe çok uzak olduğu için sesini Güneş’e duyuramadığını düşünmüş. Nasrettin Hoca dağın tepesine çıkarak sesini Güneş’e duyurmayı amaçlamış.

  • Nasrettin Hoca Neden Dağın Tepesine Giden Kestirme Bir Yol Aramış?

Çünkü Nasrettin Hoca dağın tepesine çıkmaya çalışırken çok yorulmuş. Geri dönmektense kestirme bir yol aramayı tercih etmiş.

  • Kısa ve Kurnaz Adam Nasrettin Hocayı Nasıl Kandırmış?

Nasrettin Hoca dağa çıkarken çok yorulduğu için dağın tepesine giden kestirme bir yol bulmak istemiş. Kısa ve kurnaz adam mağaranın duvarındaki deliği taşlarla kaplaması karşılığında bu bilgiyi Nasrettin Hoca’ya vereceğini söylemiş. Ancak Hoca işi tamamlamasına rağmen kısa ve kurnaz adam ortalıktan kaybolmuş. Sorunun cevabını bilmediği halde kendi işini Nasrettin Hocaya yaptırmış. Bu şekilde kandırmış.

  • Nasrettin Hoca Kuyuya Düşen Ay Fıkrasına nasıl ulaşabiliriz?

Arama motoruna Nasrettin Hoca kuyuya düşen ay fıkrası yazarak ulaşabilirsiniz.

  • Nasrettin Hoca Kimdir?

Nasrettin Hoca komik fıkraları ile tanınan bir halk kahramanıdır. Nasrettin hoca fıkra anlatmak isteyen herkesin aklına ilk gelen isimdir. Nasreddin Hoca fıkraları halkımız için büyük önem arz etmektedir. Sessiz ve mutsuz ortamlarda bir Nasrettin Hoca fıkrası anlatılarak ortam neşelenir. Nasreddin hoca fıkraları yediden yetmişe herkese neşe verir. Bir ortamda Nasrettin Hocanın fıkrası anlatıldığında aynı zamanda düşünmeye de sevk ediliriz. Genellikle Nasrettin Hoca fıkraları kısa olur. Ancak uzun istisnaları da vardır. Nasreddin Hoca Kuyuya Düşen Ay fıkrası bu istisnalardan birisidir.

La Fontaine MasallarıKısa Masallar3 Yaş Masalları


Benzer İçerikler

Yunus Balığı Masalı
Yunus Balığı Hikayesi
Macun Masalı
Macun Hikayesi
Frankenstein Masalı
Frankenstein Hikayesi
Aşk ve Zaman Hikayesi
Aşk ve Zaman Hikayesi

Yorumlar

  1. fil necati says:

    intikam alıncak

  2. MelekOyunda says:

    Bence yani masallar gerçekten çok güzel
    Çocuklar bunları dinleyerek uyuyorlar
    ….. ……

  3. Aslıhan güner says:

    Çok uzun ve güzel bir hikaye

  4. sofiya says:

    çok güzel masallar var bu sitede.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.