On İki Kardeş Hikayesi

On İki Kardeş Masalı

Abone Ol google news

Annelerinin yanlış anlaması üzerine saraydan ayrılan 12 prensin ve sonradan doğan prensesin başından geçenleri konu edinen güzel bir Kardeş Masalı, İyi okumalar…

On İki Kardeş Masalı
On İki Kardeş Masalı

Kardeş Masalı

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, şirin bir ülkeyi yöneten yetenekli bir kral varmış.

Dünyalar güzeli kraliçe ile birlikte mutlu bir hayat sürmekte olan Kral ve kraliçenin birbirinden yiğit on iki erkek çocuğu varmış.

Kral, çocuklarını çok seviyor, ancak bir kız çocuğunun olmasını da çok istiyormuş. Bir gün bir çocuklarının olacağı haberini alınca ümitlenmişti. “Umarım bu kez bir kızım olur!” diye düşünmüş.

Kralın bütün çocukları birbirinden akıllı, çalışkan ve cesur olduğundan, Kral ve kraliçe onlarla gurur duyuyormuş.

Bir süre sonra kral, her nedense biraz daha öfkeliymiş. Aklında hep doğacak çocuğu varmış.

Bir gün kral, kraliçenin yanına giderek: “Çocuklarım olduğu için mutluyum, ama hepsi de erkek, eğer on üçüncü çocuğumuz kız olursa çok mutlu olacağım.” demiş.

Kraliçe ise Kralın bu tavrına üzülüyor, ne yapacağını bilmiyordu. Bir gün  en küçük oğlunun yanına giderek saçlarını okşamış.

“Yavrucuğum, acım çok büyük, ama bunun sebebini sana söyleyemem.” demiş.

Bunun üzerine çocuk daha da endişelenmişti. Çocuk durumu öğrenmek için o kadar ısrar etmiş ki, ısrara dayanamayan kraliçe, sonunda oğluna, hüngür hüngür ağlayarak, anlatmaya başlamış. “Eğer bir kızımız olursa babanız hepinizi zindana atacak.” demiş.

Çocuk annesinin haline, kendisininkinden daha çok üzülmüştü. “Güzel anneciğim! Ne olur daha fazla üzme kendini. Biz başımızın çaresine bakarız. Biliyorsun ki birbirinden güçlü on iki genciz. Buradan ayrılır, başka diyarlara gideriz.” demiş.

Kadın, çocuğun sevgi dolu sesiyle yumuşamış ve gözyaşlarını silmiş. Sonra da aklına iyi bir fikir gelmiş gibi sevinçle gülümsemiş.

“Oğlum! Ağabeylerinle birlikte hemen buradan ayrılın. Yakındaki ormanda eski bir kulübe vardı ya, oraya yerleşin. her gün ormandaki en uzun ağaca çıkın ve gözünüzü şatonun kulesinden hiç ayırmayın.” demiş bir süre duraksadıktan sonra sözüne devam etmiş.

“Eğer kardeşiniz oğlan olursa kuleye beyaz bir bayrak çektireceğim. O zaman siz de saraya tekrar dönebilirsiniz. Kardeşiniz kız olursa kuleye kırmızı bir bayrak çektireceğim. O zaman da canınızı kurtarmak için buralardan uzaklaşırsınız.” demiş.

Çocuklar erkenden annesinin yanına giderek onunla vedalaştıktan sonra, Kraliçe onları sevgiyle öpüp uğurlamış.

” Yavrularım, Allah’a emanet olun. Her zaman sizin için dua edeceğim. Size istediği güzelliği vermesi için Allah’a yalvarıp yakaracağım.” demiş.

on iki Kardeş annelerinin duasını alarak saraydan ayrılmışlar. Bir süre sonra, annelerinin anlattığı kulübeye varmışlar.

On İki Kardeş Masalı
On İki Kardeş Masalı

Çok uzun zaman önce terk edilmiş olan kulübeyi temizledikten sonra yerleşmişler. Kısa bir zamanda orada yaşamaya alışmışlar.

Kardeşler, sırayla nöbet tutmaya başlamışlar. Her gün ormandaki yüksek bir meşe ağacından sarayın kulesini gözlüyorlarmış.

Çok uzun zaman geçmemiş ki kuleye kırmızı bir bayrağın çekildiğini görmüşler.

Bu bayrak, bir kız bebeğin dünyaya geldiğini müjdeliyormuş. Ama aynı zamanda on iki kardeşin tehlikede olduğu anlamını da taşıyormuş.

En büyük kardeş: “Buradan hemen uzaklaşmalıyız. Yoksa canımızdan olacağız. Ama gitmeden önce yemin etmeliyiz. Bundan sonra hiçbir kızla konuşmayacağız. Onlardan hep uzak duracağız.” demiş.

Kardeşlerin her biri tek tek yemin etmiş. Sonra da eşyalarını toparlayıp kulübeden ayrılmışlar. Daha uzak bir yere gitmeleri gerekiyormuş.

Günlerce ormanın derinliklerine doğru yürümüşler. Güvenli olduğundan emin oldukları bir yerde kalmaya karar vermişler.

Kendileri için küçük bir kulübe yaparak orada yaşamaya başlamışlar. Onlar için hayat yeniden başlıyormuş.

Kardeşlerin en büyüğü bir iş bölümü yapmış. En küçük kardeş evde kalarak ev işlerini yapacak. Diğerleri ise ormanda çalışacakmış.

Bazıları odun kesecek, bazıları da yiyecek toplayacakmış. Zaman çok çabuk geçmiş. Çocuklar kendi başlarına yaşamaya alışmışlar.

Bu arada, küçük, prenses de günden güne büyümüş, çok güzel bir genç kız olmuştu. Pırlanta kalpli prenses, annesine çok benziyormuş. Onun kadar asil ve iyi kalpliymiş.

Günlerden bir gün prenses, annesine “sevgili anneciğim, neden benim bir kardeşim yok? Şu koskoca sarayda kendimi çok yalnız hissediyorum.” demişti.

Kraliçe, bir dakika bile aklından çıkaramadığı on iki oğlunu düşünmüş.

“Kim bilir, şimdi nerededirler.” demiş içini çekerek.

Kraliçe yıllardır göremediği çocuklarını gözünün önüne getirmiş. Gözyaşlarını tutamayarak ağlamaya başlamış.

Prenses, şaşkın şaşkın annesine bakıyormuş. “Anneciğim, ne oldu? Bana anlatınız lütfen!” diyerek ısrarcı olmuş.

On İki Kardeş Masalı
On İki Kardeş Masalı

Kraliçe en sonunda yıllardır yüreğinde sakladığı sırrı prensesten gizleyememiş ve ona her şeyi anlatmış.

Prenses bir anda on iki tane ağabeyi olduğunu öğrenmişti. Çok mutlu olmuş, ancak onların saraydan ayrılmasına neden olduğu için çok üzülmüş.

Kraliçe, prensesi üzmek istememiş, ama artık gerçekleri anlayabilecek yaştaymış.

Kraliçe “Yavrucuğum sen üzülme! O zamanlar daha minicik bir bebektin, hiçbir şeyden haberin yoktu. Kendini suçlama.” diyerek onu avutmaya çalışmış.

Prenses “Anneciğim, gidip ağabeylerimi  bulacağım. Bu hasret artık bitecek. Onları hiç görmememe rağmen çok seviyorum.” demiş.

Prenses, beyaz yeleli bir ata binerek, ormanın derinliklerine doğru gitmiş. At kah koşmuş, kah yürümüş, sonunda bir kulübeye rastlamış. 

Prenses kulübeyi görünce çok sevinmiş. “Bu akşam burada dinleneyim. Prenses olduğumu söyleyince, kulübenin sahipleri beni evlerine alırlar. Yarın güneşin doğuşuyla beraber yola koyulur, ağabeylerimi ararım.” diye düşünmüş.

Prenses atından inerek, kulübenin kapısını çalmış. Kapıyı açan en küçük ağabeyi merak içinde sormuş: “Buyurun, bir isteğiniz mi var?” 

Prenses gülümseyerek, “Tanrı misafiri olabilir miyim? Ben yıllar önce saraydan ayrılmış olan on iki ağabeyimi arıyorum.” diye cevap vermiş.

Bunu duyan delikanlı karşısında duran güzel kızın, kız kardeşi olduğunu anlamış. Bir sevinçle çığlığı atmış. “Aman Allahım! O sensin. demiş.

Prenses neye uğradığını şaşırmıştı. Ürkek adımlarla içeri girmiş, ağabeyi ona bütün olup, bitenleri anlatmış.

Prenses, ağabeylerini bulduğu için çok mutluydu. Doğrusu onları bu kadar kolay bulabileceğini hiç ümit etmiyormuş. “Annemin duaları kabul olmuş olmalı.” diye geçirmiş içinden.

İki kardeş, yıllar süren bir hasretin ardından kavuşunca, ağlayarak birbirlerine sarılmışlar.

Ağabeyi: “Sevgili kardeşim, senin burada durman tehlikeli olabilir.” demiş.

Prenses şaşkınlıkla sebebini sormuş.

Ağabeyi “Biz yıllar önce hiçbir kızla konuşmamaya yemin etmiştik. Şimdi sen saklan ki, sana bir zarar gelmesin. Tam sana kavuşmuşken senden ayrılmak istemiyorum.” diye karşılık vermiş.

“Peki şimdi ne yapacağız? Ağabey.”

Şu fıçının arkasına saklan, diyerek ona fıçıyı göstermiş. Akşamın ilerleyen saatlerinde, diğer kardeşler ormandan dönmüşler. Yemeklerini yemişler. Sofradan tam kalkacakları sırada en küçük kardeş atılmış:

“Size bir şey söylemek istiyorum, daha doğrusu bir haber vereceğim.”

Bunun üzerine hepsi dikkatle dinlemeye başlamış. En küçük kardeş: “Ama bundan önce, bana bir söz vermelisiniz.” demiş.

“Ne sözü, diye sormuş kardeşlerden biri.”

“Hani yıllar önce yemin etmiştik. O yemini bozmamız gerekiyor” demiş.

Ağabeylerinin merakı bir kat daha artmıştı. “Bizi çok meraklandırdın. Hadi söyle! Nedir haberin.” demişler hep bir ağızdan.

On İki Kardeş Masalı
On İki Kardeş Masalı

Bunun üzerine en küçük kardeş, prensese saklandığı yerden çıkmasını söylemiş.

“İşte bu güzel prenses, bizim kardeşimiz.” demiş.

Hepsi hem çok şaşırmış, hem de çok sevinmişler. Hemen kardeşlerinin boynuna sarılmışlar.

Prenses hepsini tek tek öperek, saatlerce hasret gidermişler. Sabah olunca on iki kardeş de ormana gitmiş.

Bundan böyle prenses ev işlerinde ağabeylerine yardım ediyordu. Artık her şey çok daha güzelmiş.

Ağabeyler akşamları eve döndüğünde, yemek hep hazır oluyormuş. Ayrıca prenses, ormandan topladığı güzel kokulu çiçeklerle de evi süslüyormuş.

Günlerden bir gün prenses, yine ağabeylerini memnun etmek için çiçek toplamaya gitmiş. Tam ormanın içlerine doğru yürüyecekmiş ki kulübenin bahçesinde on iki tane zambak görmüş.

“Ah ne güzel, tam on iki tane zambak! Bunları, her bir ağabeyimin tabağının yanına koymalıyım.” diye düşünmüş.

Zambakların hepsini birden koparınca, o anda kulübe birden yok olmuş. Gökyüzünde ise on iki tane karga belirmiş. Garip sesler çıkartarak havada uçuşmuşlar.

Prenses şaşkınlıkla etrafına bakınırken, yanında yaşlı bir kadın belirivermiş.

Kadın “Ah evladım! Sen ne yaptın böyle.” demiş.

Bu zambakları kopararak, kardeşlerini kargaya çevirdin. Güzel Prenses, kulaklarına inanamamış ve hüngür hüngür ağlamaya başlamış.

“Ah, ne yaptım ben! Onları nasıl kurtaracağım?”

Yaşlı kadın, prensesin durumuna çok acımıştı. “Evladım, onları kurtarabilirsin ama dediklerimi yapman şartıyla.”

“Ne olur söyleyin, onları kurtarmak için her şeyi yaparım.”

“Yedi yıl susup, hiç konuşmayacaksın, gülmeyeceksin, ağzından tek bir kelime bile çıkmayacak. Yedi yılın dolmasına bir dakika kala bile konuşursan kardeşlerini kurtaramazsın!”

Kız kendinden emin bir şekilde, “söz veriyorum, yedi yıl susacağım! Ağabeylerimi kurtaracağım.” diye yemin etmiş.

Hemen o gün düşmüş yollara, günlerce yol alıp, durmuş. Büyük bir ağaç görünce onun üzerine çıkıp oturmuş.

O günden sonra, yalnız başına yaşamaya başlamış. Yedi yıl boyunca hiç konuşmamak için güzel bir yermiş, bu ağacın tepesi.

Aradan tam üç yıl geçmiş, prensesin ağzından bir kelime bile çıkmamıştı. Her geçen gün, bu işi başaracağına daha çok inanıyor. Ama atık canı çok sıkılıyormuş.

Bir gün yakışıklı bir prens, adamlarıyla beraber ormanda avlanıyormuş. Gezinirken uzun bir ağacın üzerinde oturan dünyalar güzeli prensesi görünce, hemen ona aşık olmuş.

Prensesin yanına giderek onunla konuşmaya çalışmış, ama gel gör ki kızın ağzından bir kelime bile çıkmıyormuş.

Prens, güzel prensese kendisinden bahsederken, onun her şeyi duyduğunu ve anladığını fark etmiş.

Bir süre sonra prensese evlenme teklifi etmiş. Prenses ise, başıyla evet anlamına gelen bir işaret yapmış.

Bunun üzerine prens, prensesi de yanına alarak sarayına dönmüş. Sarayda hemen düğün hazırlıklarına başlanmış. Kırk gün kırık gece süren dillere destan bir düğünle evlenmişler.

Prenses, yedi yıl boyunca hiç konuşmamıştı, bir gün ormanda gezinirken tekrar yaşlı kadınla karşılaşmıştı.

Yaşlı Kadın “Sonunda başardın, güzel kızım, abilerin ve kulübe eski haline döndü.” deyince.

Prenses yaşlı kadına teşekkür ederek, doğruca kulübeye doğru koşmuş. Kulübenin yanına varınca on iki ağabeyinin de orada olduğunu görünce sevinçle onların yanına koşarak sarılmış.

Ağabeyleriyle hasret giderdikten sonra beraber kocasının sarayına giderek, olup biteni ona da anlatmışlar.

Prens, prensesin konuştuğuna o kadar çok sevinmişti. O günden sonra hep beraber mutlu ve mesut bir yaşamları, olmuş.

Prensesin de birbirinden yiğit on iki oğlu olmuş….

“Diğer Hikayeleri İnceleyebilirsiniz.”

Andersan MasallarıAnadolu MasallarıEn İlginç Hayvan Hikayeleri


Benzer İçerikler

Ummadığın Taş Baş Yarar Masalı
Ummadığın Taş Baş Yarar Hikayesi
Kanatlı Aslan Masalı
Kanatlı Aslan Hikayesi
Kaplan-ve-Mandalar
Kaplan ve Mandalar Hikayesi
Kendilerine Kral Arayan Kurbağalar
Kendilerine Kral Arayan Kurbağalar Hikayesi

Yorumlar

  1. joystır abi says:

    masal birden bitti 🙁 benim minicik pisiciğim daha uyumamıştı

  2. Hamdullah says:

    Kızımı bu masalla uyutmaya çalışırken masalın sonunun olmadığı gerçeğiyle yüzleştik. Bu andan beri ikimiz de uyuyamıyoruz lütfen devamı gelsin

  3. Enes says:

    Devamı gelirse çok güzel olacak.

  4. Yunus says:

    Devamını bekliyoruz lütfen en kısa zamanda yazın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.