Padişah ve Üç Oğlu Hikayesi

Padisah-ve-uc-Oglu

Abone Ol google news

Padişah olan babalarının vasiyetini yerine getirmek isteyen üç oğlun, macera dolu hikayesini konu edinen güzel bir Padişah Masalı. İyi okumalar…

Padisah-ve-uc-Oglu
Padisah-ve-uc-Oglu

Padişahın Çocuklarına Vasiyeti

Bir varmış bir yokmuş , evvel zaman içinde kalbur zaman içinde cinler top oynarken eski hamam içinde. Ülkenin birinde çok yaşlı bir Padişah yaşarmış. Bu Padişah’ın delikanlılık çağında üç oğlu varmış…  Büyük oğlunun adı Bulut, ortancasının adı Gök ve küçük oğlunun adı da Deniz’miş.

Yaşlı Padişah hastalanınca, oğullarını yanına çağırmış. “Çocuklarım bildiğiniz  gibi yaşlı ve hasta bir adamım, ölüm bu ne zaman geleceği hiç belli olmaz. Ben öldükten sonra yerime Bulut  geçsin, hazinemdeki altınların yarısını Deniz alsın, bu altınlarla kendisine uygun bir iş bulsun. Beş yüz dönümlük tarlam,  kılıcımı ve değerli atımı da Gök’e bırakıyorum. En büyük dileğim birbirinizle iyi geçinmeniz ve vatandaşlarımızın mutluluğu için çalışmanızdır.” demiş.

Yaşlı Padişah bir kaç gün sonra ölmüş. Gök babasının vasiyeti üzerine abisi Bulutun Kral olduğunu duyurmak üzere, başka ülkelere gitmiş. Bu arada babalarına hep saygı gösteren baş vezir Padişah olmak istermiş. Önce Bulutu sonra Denizi derin bir koyunun içine atıp hapsetmiş. ülkenin her tarafında tellallar göndererek Padişah olduğunu ilan etmiş.

Abilerinin başlarına geleni öğrenen Gök, babasının kılıcını alarak babasının bıraktığı değerli atına atladığı gibi ülkesine geri dönmek istemiş.  

Günlerce yol aldıktan sonra bir ovaya varmış. Ovanın ortasında bir saray varmış ancak sarayın kapısını bulamamış. Öfkesinden kılıcını çekecekken çok tuhaf bir şey olmuş.

Padisah-ve-uc-Oglu

Daha kılıcını kınından çıkmasıyla birlikte karşısına on tane dev dikilerek şöyle söylemişler; bize emrini söyle yakalım mı? Yıkalı mı? Demişler.

Gök kılıcını sihirli olduğunu anlamış ve çok sevinmiş, devlere “bir kapı açında saraya gireyim.” demiş. Devler ileri doğru atılınca sarayda koca bir kapı açılmış, Gökte kılıcını kınına koymuş, devler ortadan kaybolmuş.

Gök saraya girmiş ortalıkta kimsecikler görünmüyormuş, saray muhteşem bir güzellikteymiş. Gök sarayda dolaşırken odalardan birinin kapısı açılmış, içerden çıkan adam Gök’e  doğru ilerlemiş. “Hoş geldiniz” demiş,

Adamla Gök dostça söyleşmeye başlamışlar.

Adam sormuş. “Söylesene arkadaş nerden gelip nereye gidiyorsun.”

Gök anlatmaya başlamış. “Ben kısmetimi arıyorum, ben bir şehzadeyim Padişah olan babam öldükten sonra, abim onun yerine geçecekti. Ancak baş vezir iki abimi de derin koyuya atıp hapis etti. Kendisini de padişah ilan etti. Bende ülkemden ayrılarak kısmetimi aramaya koyuldum, adım Gök peki ya sen kimsin?”

Adam “Benim adım Ateş, bu sarayda otururum, yer yüzünün bütün hayvanları buyruğum altındadır. İstediğim zaman nerede nasıl bir olay olduğunu öğrenebilirim, bunun için bir ıslık çalmam yeter. Kurtlar, kuşlar hemen etrafıma toplanır. İstediğim her şeyi yapabilirler, ya senin ne gibi hünerlerin var.” 

Gök “Benim hünerim kılıcımdadır istersen gösterim.” demiş, 

Ateş daha karşılık vermeden  Gök kılıcını çekmiş, on dev odanın ortasında belirmiş. “Dile bizden ne dilersen yakalı mı? Yıkalı mı?” Demişler.

Gök “şu an hiç bir şey istemem.” demiş, kılıcını kınına sokmuş devlerde ortadan kaybolmuş. Konuğunun çok hünerli olduğunu bunun çok işine yarayacağını anlayan  Ateş. “Anladım ki sende benim gibi yapayalnızsın, seninle arkadaş olmak isterim, sende ister misin?” diye sormuş.

Bu öneri Gök’ün çok hoşuna gitmiş, Ateş ve Gök el sıkışıp arkadaş olmuş. O halde yola çıkarız ölünceye kadar dost kalırız. Her zaman birbirimizin yardımına koşarız. Birlikte güler birlikte ağlarız.” demiş.

Ertesi gün atlarına atlayıp, yola koyulmuşlar. Uzun zaman yol almışlar, sonunda bir şehre varmışlar.

Şehrin valisine çıkarak kendilerini tanıtmışlar. Sonrada kalacak bir yer istemişler. Vali konuklarına küçük bir köşkte konuk olarak kalabileceklerini söylemiş.

Adamlarını görevlendirerek Gök ve Ateşi köşke göndermiş, gece olunca Gök kılıcını çekmiş oracıkta belirleyen devler “dile bizden ne dilersen” demişler.

Gök “valinin sarayının karşısına şimdiye değin görülmemiş güzellikte bir saray yapın, sabahleyin saray eksiksiz kusursuz  bir halde orda olmalı” demiş.

Devler bir saniye içinde valinin sarayının karşısına  muhteşem bir saray dikmişler.

Vali sormuş “bu sarayı bir  gecede kim yaptırdı.”

savas-masali
savas-masali

Gök atılmış “ben, istersiniz hünerlerimi size de göstereyim.” kılıcını çekmiş devler ortaya çıkmış. Vali bu adamların ikisinin de çok hünerli olduğunu anlamış.

Gök’e “mert bir delikanlısın, damadım olmayı kabul eder misin?” demiş

Gök bu tekliften çok hoşlanmış ancak çok teşekkür ederim ama arkadaşım Ateş benden büyük , evlenme sırası onun, onu damatlığa kabul ederseniz ikimizde seviniriz.” Deyince Vali Ateşe dönerek “damadım olmak ister misin?” Demiş.

Ateş “buna çok sevinirim.” demiş, sonrada Gök’e dönüp “ama biz ayrılmamaya karar vermemiş miydik?” Diye de sormuş.

Gök “vermiştik ama bu hayırlı bir iş, evlenip yuva sahibi olacağız. Tamamen ayrılmış sayılmayız, bir gün yine buluşuruz.” demiş.

O gün Valinin kızıyla ateş nişanlanmış, kısa bir süre sonrada görkemli bir düğünle de evlenmişler. Yeni evliler birbirlerini çok sevmiş, Gökte onlara baktıkça seviniyormuş.

Sonunda Gök’ün yola çıkacağı gün gelip, çatmış. Gök vedalaşırken Ateşe şöyle demiş. “Ben kısmetimi aramaya gidiyorum, şu beyaz kâğıdı yastığın altında gizle. Her sabah ilk iş olarak bu kâğıda bak, eğer kâğıdı sarılmış görülsen tehlikede olduğumu anlar yardımıma koşarsın.”

Bir gün gök bir evin önüne gelmiş, burası daha çok mağaraya benziyormuş. Ön tarafında kapı ve pencereleri varmış ama arka tarafı bir dağın içindeymiş. Kapıyı çalmış kapı gürültüyle açılmış, Gök atını bir ağaca bağlayıp içeri girmiş. Kendisini karşılayan adam “hoş geldiniz.” demiş.

Gök adamın ardından yürümüş,  koridorlardan geçerek bir odaya girmişler. Adamla tatlı bir söyleyişe dağılmış, Gök kendini tanıtmış başından geçenleri anlatmış.  

Adamda “benim adım Alev yapayalnız yaşarım. İyi ki geldin bana arkadaş olursun.”

Gök “iyi arkadaş olacağımızı umuyorum.” demiş, böylece el sıkışıp dost olmuşlar. İki arkadaş atlarına binip yola düşmüşler, sonunda büyük bir ülkeye varmışlar.

Ülkenin padişahına çıkıp kendilerine yatacak bir yer istemeye karar vermişler. Saraya doğru giderlerken halkın büyük bir üzüntü içinde olduğunu anlamışlar. Birkaç kişiye ne olduğunu sormuşlar.

“Düşman bir ülkenin Kralının o ülkeye savaş açtığını, Padişahın askerleri ise yenilgiye uğramak üzereymiş.

Bu kötü durum karşısında yalnızca yatacak bir yer istemek için, Padişahı rahatsız etmemeye karar vermişler. Vezire gidip kalacak bir yer istediklerini söylemişler.

Vezirde Padişahtan izin alıp onları saraydaki odalarından birine yerleştirmiş.

Gökle  Alev sarayda bekleyip oturmaktaysa gidip savaşı izlemeye karar vermişler. Meydan düşman askerleriyle doluymuş. Padişahın askerleri yok denecek kadar azmış. Gök dayanamayarak atını savaş meydanına sürmüş. İki tarafın komutanları uzaklardan yabancı bir atlının hızla geldiğinde görünce, askerlerini durdurmuşlar.

Düşman askerleri komutanı bu geleni Padişahın teslim oldukları haberi getiren biri sanıyormuş. Gök  önce Padişahın komutanına selam vermiş, Komutan selam alınca askerler sağol diye bağırmış. Sonra düşman komutanına selam vermiş ancak ne komutan ne askerler bu selamı almamış.

Düşman komutanı “Derdini söyle, teslim oluyor musunuz?” Gök selamı almayan düşman komutanına çok kızmıştı, “Yoksa ne yaparsın” diye sormuş.

Gök’ün sözlerine öfkelenen düşman komutanı “bir vuruşta kelleni uçururum.”

“O halde çık er meydanına” diye haykırarak kılıcını çekmiş, düşman komutanı kılıcını çekip Gök’ün üzerine doğru yürürken, ortaya çıkan devlere, gök “komutan bana kalsın siz düşman askerlerini yok edin” diye emir vermiş.

Düşman komutanı sonunda yenileceğini anlayarak kaçmaya başlamış, Gök atına atlayıp düşman komutanın yolunu kesmiş komutanı esir alıp Padişaha teslim etmiş.

Padişah o yiğidi saraya davet etmelerini emretmiş. Saraya vardıklarında Padişah “Düşmanı alt eden yiğit hanginiz?” diye sormuş,

Gök hiç ses çıkarmamış. “Onun övülmekten hoşlanmadığını bilen Alev, o yiğit kişi arkadaşım Gök’tür.” demiş.

Padişah böbürlenmeyi ayıp sayan bu yiğit delikanlının alnından öpmüş, “yaptığın iş çok büyük, seni nasıl ödüllendireceğimi bilemiyorum, ben yaşlıyım oğlumda yok benden sonra bu ülkeyi yönetirsin seni kızımla evlendirmek isterim ne dersin.” demiş.

“Size damat olmak büyük şeref ama arkadaşım Alev benden büyük, evlenme sırası onda.” demiş.

“O halde Alev damadım olur, sende bir oğlum sayılırsın.” demiş

Alev, Padişahın damadı olacağını seviniyor ancak arkadaşından ayrılacağı içinde üzülüyormuş. Gök “Sen kısmetini buldun dürüst ol çok çalış, birbirimizden ayrılmış sayılmayız bir gün yine buluşuruz, belki bir gün senin yardımına ihtiyaç duyarım.” demiş.

Cebinden bir kâğıt parçası çıkarıp Aleve uzatmış, “bu beyaz kâğıdı yastığın altına gizle her sabah ilk iş olarak bu kâğıda bak, eğer kâğıdı sararmış görürsen tehlikede olduğumu anlar yardımıma koşarsın. Kâğıda bir şey olmazsa mutlu olduğumu anlarsın, hadi kal sağlıcakla düğününde bulunmaya çalışırım.” demiş.

İki arkadaş kucaklaşmışlar. Sonra da Gök atına atlayıp yeniden yola koyulmuş.

Bir gün güzel şehre varmış karşısına çıkan birkaç evin kapısını çalmış ancak açan olmamış. Kapıları açık olan evlere girmiş, içinde kimsecikler yokmuş, derken köşkün önündeki çeşme gözüne erişmiş biraz su içmiş orada. Bu sırada bir ses duymuş.

Dikkatlice dinleyince bir kadının ağladığını işitmiş hemen sesin geldiği yere doğru gitmiş.

Bir odada ağlayan güzel bir kız görmüş ona niye ağladığını sormuş. Kızda “Bu koca şehirde benden başka kimse kalmadı, bir canavar hepsini götürüp parçaladı. Babam bu şehrin valisiydi, canavar az öncede onu götürdü. Az sonrada gelip beni götürecek ne olur kurtarın bizi” demiş.

Bu sırada bir gürültü olmuş, canavar Gök’ü görünce daha hızlı gelmiş öfkeyle haykırmış, Gök aceleyle kılıcını çekmiş on dev.

“Dile bizden ne dilersen” diye sorunca Gök, “şu canavarı parçalayın” demiş korkunç bir boğuşma başlamış. Devler kısa sürede canavarı cansız yere sermişler.

Güzel kız “hayatımı sen kurtardın keşke önce gelseydin babamı, annemi, kardeşlerimi kurtarsaydın” demiş. Az sonra tüm şehir halkı büyük şenliklerle sokaklara dolmuş, kızın anne, baba ve kardeşleri de eve dönmüş. Kız sevinçle ailesine sarılmış. 

Gök “Talih kızınızı benim karşıma çıkardı beni de kızınızın karşısına çıkardı. İzin verirseniz kızınızda isterse onunla evlenmek istiyorum.” demiş.

Böylece Gök ve kız güzel bir düğünle evlenmişler, kızın babası ailesiyle birlikte başka bir kentte taşınmış. Günlerden bir gün Gök’ün dışarda olduğu bir sırada köşkün kapısı vurulmuş, gelen kara buru sihirli burun cadıymış.

Gök’ün sihirli kılıcını almak istermiş, ne güzel şeymiş diyerek gidip kılıcı almış, genç kadında onunla kapı önüne çıkınca cadının kötü biri olduğunu hemen anlamış, sihirli kılıcı cadının elinden almak isterken kılıç suya düşmüş.

Kadıncağız kılıcın suya gömüldüğünü görünce canını kurtarmak için cadının sözlerini dinlemekten çare olmadığını düşünüp susmuş,  cadı bir kapı açmış genç kadını boş bir odaya götürmüş. “Burada sesiz ce otur.” demiş.

Kadın hüngür, hüngür ağlarken cadı odanın kapısını kilitleyip gitmiş.

Her şeyden habersiz olan Gök dönünce eşini, kılıcını, evde göremeyince onun kaçtığını zannedip üzülmüş. Çok geçmeden üzüntüsünden yatağa düşmüş, Gök’ün hastalandığı gün Ateşte, Alevde yastığın altındaki kâğıdın sarıldığını görmüşler. Gök’ün bir felaketle karşı karşıya olduğunu anlamışlar.

Ateşle, Alev atlarına atlayıp Gök’ün yanıma gelmişler, ilk önce suya düşen sihirli kılıcı bulmuşlar sonra Gök kılıcına kavuşunca kılıcı kınından çekmiş on deve eşimi bulun diye emir vermiş.

Devler cadıyı yakalayıp, etkisiz hale getirmiş odada tek başına oturan, eşini de alıp yanına getirmişler.

Gök ve üç arkadaşı mutluluk içinde yaşarken, abilerini esir alan ve Padişahlığını ilan eden veziri bulup uzak bir ülkenin zindanına kapatmış. Kardeşlerini de kurtarmış, kardeşleri cesur ve akılı olan Gök’ün Padişah olmasını istemiş. Gök ülkesini çok iyi yönetmiş eşiyle birlikte çok mutlu yaşamış. Bir sonraki masalımızda buluşmak üzere.

Eğitici Masallar7 Yaş MasallarıDers Verici Hikayeler


Benzer İçerikler

Biz Komşuyuz
Biz Komşuyuz Hikayesi
Çıkrıkçı Kız Masalı
Çıkrıkçı Kız Hikayesi
Neuzü Billah
Neuzü Billah Hikayesi
Çilli Horoz Masalı
Çilli Horoz Hikayesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.