Rumpelstiltskin Hikayesi
Rumpelstiltskin, güzel ve anlamlı masalda yer alan ve Sihirli güçleri olan bir Cücedir, tanıştığı genç kıza yaptığı yardım karşılığında yaptığı anlaşmayı konu edinen harika bir Öykü ve Masal. İyi Okumalar.
Rumpelstiltskin Masalı ve Hikayesi
Bir zamanlar karanlık bir ormanın kıyısında küçük bir krallık varmış. Ormanda yaşayan kötü bir varlıkla ilgili hikayeler anlatılırmış. Yine de insanlar bu krallıkta genç kralın bilgece yönetimi altında mutlu yaşarmış.
Bu ülkede kızıyla yaşayan yoksul bir değirmenci varmış. Kızı çok güzel ve çekiciymiş. Değirmenci ise biraz gevezeymiş, her şeyi abartarak anlatma alışkanlığına sahipmiş.
Değirmenci birçok kişiyi birçok kez kandırmış. Bu yüzden onu krala şikayet etmişler. Kral ona bir ders vermeye karar vermiş ve değirmenciyi davet etmiş.
“Yüce majesteleri, sizinle tanışma fırsatı için teşekkür ederim. Hakkımda bir şey bilmediğiniz için size kendimden ve kızımdan bahsetmek isterim.
“Lütfen, bahset hadi.”
“Benim kızım inanın dünyanın en güzel kızıdır. Ama dahası samanı eğirip altına dönüştürür.”
“Beni çok mutlu eden bir yetenek bu. Kızın söylediğin kadar zekiyse onu sarayıma getir. Bunu kanıtlamasını isterim.”
“Aaaa evet, evet tabii majesteleri.” dedikten sonra müsaade isteyen değirmenci eve gitmiş ve kızına olanları anlatmış.
Kızı “Sana hep söylüyorum baba, kimseye yalan söyleme. Bak yalanın ayağına dolaştı.” Babasının nutku tutulmuş, kendinden utanmış. Kendilerini bekleyen felaketle yüzleşmek için ikisi kaleye doğru yola çıkmış.
Kral “Ohh, hoş geldin değirmenci, hoş geldiniz güzel bayan. Babanızın anlattığı kadar güzelmişsiniz. Umarım samandan altın eğirebilirsiniz. Vakit kaybetmeyelim. Benimle gelin.” demiş. Kral kızı samanla dolu odaya bizzat götürmüş. Ona bir çıkrık ve çark vermiş.
“Hadi, işe koyulun bakalım. Eğer sabaha kadar bu samanları eğirip altına çeviremezsen babanda sende ölürsünüz.” demiş sonrada askerlere “Nöbet tutun, kız sakın bir yere kaçmasın.” demiş.
Değirmencinin zavallı kızı ne yapacağını bilememiş. Canı o kadar çok sıkılmış ki ağlamaya başlamış. Aniden parlak bir ışık belirmiş ve korkunç görünen bir cüce ortaya çıkmış. “İyi akşamlar, değirmencinin kızı. Neden ağlıyorsun?”
“Samanı eğirip altın yapmalıyım ama nasıl yapılacağını bilmiyorum.”
“Hmmm…. Senin için ben yaparsam ne verirsin?”
“Sana kolyemi verebilirim. “Cüce kolyeyi almış. Çarkın karşısına oturmuş ve işe koyulmuş. Wırrr…wırrr…wırrr… üç seferde makara dolmuş. Biraz daha saman almış wırrr..wırr…wırrr.. üç seferde makara dolmuş. Sabaha kadar buna devam etmiş. Tüm samanları eğirmiş, tüm makaraları altınla doldurmuş.
Kız “Teşekkür ederim küçük adam, kimsin öğrenebilir miyim, adın nedir?”
Cüce gülmüş ve biranda ortadan kaybolmuş. Güneş doğunca kral gelmiş, altını görünce şaşkınlıktan dili tutulmuş. “Oh, aman tanrım. Palavracı babanın bana yalan söylediğini sanmıştım. Şimdi git ve biraz dinlen. Akşam görüşeceğiz.”
Değirmencinin kızı kralın onu ödüllendireceğini ve evine dönmesine izin vereceğini düşünmüş. Ama akşam olunca açgözlü kral onu saman dolu başka bir odaya götürmüş. Burası önceki odadan çok daha büyükmüş. “Canına ve babanın canına değer veriyorsan bu gece bunları altına dönüştürmelisin.
Kız ne yapacağını bilememiş, yine ağlamaya başlamış. Çok geçmeden cüce yine odada ortaya çıkmış. “Ağlamayı kes kızım. Eğer bu samanı altına dönüştürürsem bana ne vereceksin?” demiş.
Kız biraz düşündükten sonra parmağındaki altın yüzük aklına geldi. Ona verebileceği son değerli eşyaydı. “Parmağımdaki yüzüğü verebilirim.”
Cüce hemen yüzüğü alıp çıkrık makinesinde hararetle çalışmaya başlamış. Sabah olduğunda, tüm saman sapsarı altına dönüşmüş. “Çok teşekkür ederim küçük adam, kim olduğunu öğrenebilir miyim, lütfen?”
Cüce güldü ve ortadan kayboldu. Kral geldiğinde gördüğü manzara onu her şeyden çok sevindirdi. “Ah tanrım! Bu krallık için bir nimetsin. Yeteneğine artık diyecek lafım yok. Lütfen git ve biraz uyu. Akşama seninle görüşeceğim.”
Güneş batarken kral yine kıza geldi ve onu saman dolu daha da büyük bir odaya götürdü. “Bunları da bir gecede eğirmen gerekiyor. Eğer bunu da başarırsan eşim olacaksın güzel bayan. Dünyada senden iyisini bulabileceğimi sanmıyorum.”
Kız odada yalnız kalır kalmaz cüce üçüncü kez ortaya çıktı. “Eğer bunları da eğirirsem bu sefer bana ne vereceksin?”
“Verebileceğim hiçbir şey kalmadı.”
“Tamam, tamam ağlama. O zaman kraliçe olunca doğacak ilk çocuğunu bana vereceğine söz vereceksin.” Demiş. Kızın kabul etmek dışında bir seçeneği yoktu.
“Verdiğin sözü unutmayacağına dair bana söz ver.”
“Evet, söz veriyorum.” demiş. Cüce önceki gecelerden çok daha hızlı şekilde çalışmış ve tüm samanı altına dönüştürmüş. İşini bitirdikten hemen sonra yine gülerek ortadan kaybolmuş. Sabah olduğunda kral gelmiş ve işin istediği gibi tamamlandığını görmüş.
“Ohh vay canına, kendini fazlasıyla kanıtladın. Seninle yarın evlenmek istiyorum.” Değirmencinin güzel kızı kraliçe oldu. Bir yıl sonrada dünyaya bir çocuk getirdi. Ama cüceye verdiği sözü unutmuştu.
Bir gün odasındayken birdenbire cüce belirdi. “Verdiğin sözü unuttun mu kraliçem?”
“Hayır, hala hatırlıyorum ama bebeğimi çok ama çok seviyorum. Senden bir ricam olabilir mi? artık kraliçeyim, bebeğim dışında benden her şeyi isteyebilirsin. Her ne istersen sana verebilirim.”
“Hayır, bir canlıyı doğrusu dünyadaki tüm hazinelere tercih ederim.”
“Ohh küçük adam, sana yalvarıyorum. Lütfen bebeğimi bana bırak, lütfen.”
Cüce ona acımış, ondan adını tahmin etmesini istemiş ama birde koşul koymuş. “Sana üç gün vereceğim. Eğer üç gün içinde adımı bilemezsen bebeğini bana vermen gerekiyor.”
“Teşekkür ederim küçük adam, saygın adını bulacağım, bulacağım.”
“Peki, o zaman, yarın yine geleceğim. Kraliçe bütün geceyi hayatı boyunca duyduğu isimleri düşünerek geçirmiş. Ertesi gün ülkedeki tüm isimleri araştırması için bir elçi göndermiş.”
Cüce gelmiş. “Adımı bulabildiniz mi?”
“Evet, senin adın Caspar mı?”
“Adım o değil.”
“Peki, adın Melchior mu?”
“Adım oda değil.”
“Balthazar mı?”
“Hayır…. ” demiş. Cüce
Kraliçe bildiği bütün isimleri sıraladı, elçinin ona verdiği listedeki isimleri de saydı ama cüce her tahmininden sonra güldü ve hayır dedi. Sonra da “Bugünlük bu kadar yeter. Yarın yine geleceğim, hazırlıklı olun.” demiş.
İkinci gün kraliçe komşu krallıklara elçi gönderip ondan en sıra dışı, en benzersiz isimleri araştırmasını istedi. Cüce akşam geri geldi. Kraliçe listesini hazırlamıştı. “Belki adın Abuzer’dir.”
“Adım o değil.”
“Murtaza mı?”
“Hayır değil.”
“Timuçin?”
“Hayır……” Demiş. Kraliçe listesindeki tüm isimleri saydı ama her isimden sonra cüce hayır dedi. “Yarın son gününüz kraliçem. Bebeğinizi kurtarabileceğinizi sanmıyorum.” Kraliçe endişelendi ama üçüncü günde elçisinden garip bir şey duydu.
“Yeni tek bir isim dahi bulamadım efendim ancak ormandan geçerken tam yüksek bir tepeye vardığımda küçük bir ev olduğunu gördüm. Evin önünde ateş yanıyordu. Ateşin etrafında dans eden komik bir cüce vardı. Sürekli sıçrıyor ve şarkı söylüyordu.”
“Bugün ekmek yaparııım, yarın yemeeeek… ertesi gün kraliçenin çocuğu geleceeeekkk… nasılda mutluyuum, kimse bilmiyor adımın Rumpelstiltskin olduğunuuu….”
“İşte bu, ne kadar rahatladığımı hiç bilemezsin.”
Kraliçe hemen kolyesini çıkardı ve ödül olarak elçiye hediye etti. Bir süre sonra, cüce ortaya çıktı. “Kraliçem, benim adım nedir?”
“Acaba adın Jack mi?”
“Hayır… “
“Peki, adın Harry mi? O zaman belki de adın Rumpelstiltskin?”
“Sana şeytan söylemiştir, şeytan söylemiş olmalı…” Öfke içinde sağ ayağını büyük bir hışımla yere vurdu ve ayağı dizine kadar yerin içine girdi. Sonra iki eliyle sol bacağını kavradı, öyle haşince tuttu ki bacağı ayrıldı ve Rumpelstiltskin orada öldü. Kraliçeyse çocuğu ve kralla mutlu bir yaşam sürdürdü…