Tembel bir çocuğun Sihirli bir fasulyeye sahip olmasıyla hayatı değişir. Okurken eğleneceğiniz güzel bir sihirli masal. İyi okumalar.

İçindekiler
Sihirli Fasulye Masalı
Evvel zaman içinde kimsenin pek bilmediği bir ülkenin uzak mı uzak bir köyünde, dul bir kadınla oğlu yaşarmış. Öylesine yoksullarmış ki paraları yok denecek kadar azmış. Rosi adını verdikleri bir inekten başka bir şeyleri de yokmuş.
Kadın her sabah Rosi’nin sütünü saÄŸar, sonra da kasabaya götürür satar, kazandığı parayla yiyecek bir ÅŸeyler alıp eve dönermiÅŸ. OÄŸlu Jack ise miskin miskin yatarmış.
Onlar böyle zar zor geçinip giderken günlerden bir gün Rosi süt vermeyince, Jack ve annesinin bir lokma ekmek satın alacak paraları kalmamıştı.
İkisini de bir düşüncedir almış. Doluya koymuÅŸlar almamış, boÅŸa koymuÅŸlar dolmamış. Ne yapsak ne etsek derken Rosi’yi satmaya karar vermiÅŸler.
Annesi Jack’e, “Artık Rosi’den bize fayda yok, en iyisi onu kasabaya götür de sat. Eline geçen parayla da ekebilmemiz için buÄŸday tohumu al.” demiÅŸ.

Jack ineğin yularından tutup isteksiz adımlarla kasabaya doğru yola koyulmuş. Az gitmiş, uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, tam kasabaya varacakları sırada karşılarına ihtiyar bir adam çıkıvermiş.
Bu sevimli ihtiyarın sakalı öyle uzunmuş ki neredeyse yere değecekmiş. Hiç sakal bu kadar uzar mı demeyin, bizim Jack de böyle demiş ama sonunda hiçbir şeyin imkansız olmadığına inanmış.
Fakat uzunca bir süre şaşkınlığını üzerinden atamamış. Çünkü Rosi bile ihtiyarı görünce hayretinden mölemeye başlamış.
Uzun sakallı ihtiyar önce keyifli keyifli gülümsemiÅŸ. Sonra elindeki fasulye tanesini Jack’e göstererek, “İneÄŸini bana verirsen, ben de sana bu fasulye tanesini veririm.” DemiÅŸ.
Jack, ihtiyarın bu sözleri karşısında ilkin biraz duraksamış. Sonra ihtiyara, “Sen ne söylediÄŸinin farkında mısın? Diye çıkışmış.
İhtiyar “Hemen sinirlenme, bu öyle senin bildiÄŸin gibi fasulye tanesi deÄŸil.”
Jack “Basbayağı fasulye iÅŸte”
İhtiyar “Beni dinlersen karlı çıkarsın. Çünkü bu fasulye tanesi sihirlidir. Köyüne geri döndüğünde bunu ekersen, bir gecede büyüyüp boyunun göğe kadar uzandığını göreceksin”
Jack merakla sormuÅŸ “Yaaa! Gerçekten doÄŸru mu söylüyorsun,”
İhtiyar ” Tabiki, ÅŸimdi kabul edecek misin önerimi?”
Jack düşünmüş taşınmış, sonrada burnunu kaşımış. İhtiyara dönüp, “Peki, senin dediÄŸin gibi olsun.” demiÅŸ. Bunu duyan Rosi uzun uzun mölemiÅŸ.

“Siz kendi yolunuza, ben kendi yoluma” diyerek kötün yolunu tutmuÅŸ bizim Jack. “İyi mi yaptım, kötü mü yaptım?” diye düşüne düşüne sonunda köyüne varmış.
“Anne bak sana ne getirdim” diye seslenmiÅŸ annesine, annesi merakla yanına gitmiÅŸ, Ardından jack olanları bir bir anlatmış.
Annesi dinlemiÅŸ, o anlatmış. O anlatmış annesi dinlemiÅŸ. Dinledikçe kaÅŸlarını çatmış, dudaklarını bükmüş. Sonrada “Hadi ver ÅŸu fasulye tanesini” demiÅŸ kızgın kızgın.
Jack elindeki fasulye tanesini çıkarıp annesine uzatmış. Jack ne bilsin başına gelecekleri. Meğer annesinin sevineceğini sanmış. Annesi fasulye tanesini eline aldığı gibi pencereden dışarı fırlatmış.
“Seni gibi düzenbaz, senin sadece tembel olduÄŸunu sanıyordum. Ama sen akılsızmışsın da…” diye bağırmış.
Bizim Jack kendisini odasına zor atmış. O gece ne ekmek yemiş, ne de su içmiş. Yorgunluktan oturduğu yerde uyuyakalmış.
Ertesi gün güneşin ilk ışıklarıyla uyanınca temiz hava almak için pencereyi açmış. Bir de ne görsün! Karşısında kocaman bir fasulye sırığı duruyormuş.
Pencereyi hızla kapatıp dışarıya fırlamış. Fasulye sırığını aşağıdan yukarıya şöyle bir süzmüş.
“Bizim ihtiyarın söyledikleri doÄŸruymuÅŸ meÄŸer,” demiÅŸ hayretle. Sonra da fasulye sırığının nereye kadar uzandığını merak edip tırmanmaya baÅŸlamış.
Tırmandıkça tırmanmış, yükseldikçe yükselmiş. Bir de aşağı bakmış ki her yer küçücük görünüyor.
“Amma da tırmanmışım ha!” DemiÅŸ. Sanki o tırmanıyor fasulye sırığı uzuyormuÅŸ. Sonunda kendini bir bulutun üzerinde bulmuÅŸ. Bulut kaşını şöyle bir kaldırmış.
“Üzerimde tepinmekten vazgeç artık, hem sen ne arıyorsun burada?” DemiÅŸ.
Jack kekelemeye baÅŸlamış: “Be… Be.. ben burayı merak ettim de…”
“Öyleyse arkana bak” demiÅŸ bulut.

Jack arkasına dönünce bir de ne görsün! Taştan yapılmış kocaman bir şato. Buluttan buluta atlayarak şatonun kapısına varmış. Yavaşça kapıyı açıp içeri bakmış. Karşısında bir dev kadın olduğunu görünce biraz irkilmiş tabi. Dev kadın gür bir sesle haykırmış:
“Sen de kimsin, benim evime izinsiz nasıl girersin?” Bu sözleri duyunca Jack’ın ayakları geri geri gitmiÅŸ. Ama sonra cesaretini toplayıp, “Bana verebilecek yiyeceÄŸiniz var mı? Çok acıktım da” demiÅŸ
Dev kadın gülümsemiÅŸ. “Hadi içeri gel. Sana yeni yaptığım çöreklerden vereyim.”
Jack çöreÄŸi tam aÄŸzına götürecekmiÅŸ ki ÅŸato büyük bir gürültüyle sarsılmış. “Eyvah!” demiÅŸ dev kadın. “Kocam geliyor. Hemen saklanmalısın. Çünkü benim kocam çocuklara hiç dayanamaz. Bir lokmada yutuverir onları.”
Jack bunları iÅŸitince eli ayağına dolaÅŸmış. Dev kadın: “Çabuk ÅŸu fırının arkasına gir.” demiÅŸ.
Jack hızla fırının arkasına saklanmış. Bir yandan da “Dev adam ya beni yakalasa!” diye düşünüyor, tir tir titriyormuÅŸ. Dev, kapıyı sertçe açmış ve neÅŸeli bir ÅŸekilde ÅŸarkı söylemeye baÅŸlamış.
İnsanları çok severim, kokularını alırım, nerede olduklarını hemen anlarım. Ben iyi bir devim. “Hımm… Burada bir çocuk var galiba. Nerede hadi söyle” demiÅŸ karısına.
Devin Karısı: ” Ne çocuÄŸu, dün akÅŸam yediÄŸin koyun etinin kokusudur.” Dev adeta eÅŸine inanmıştı ama etrafta da kimsecikler yoktu.
Dev yemeÄŸi yedikten sonra altınları saymaya baÅŸlamış. Bir.. Üç… Derken uyuyakalmış. Bizim Jack saklandığı yerden çıkarak, devin elinden altın kesesini yavaşça çekmiÅŸ. Altınları içine doldurup hızla oradan uzaklaÅŸmış.
Bulutların üzerinden atlaya zıplaya düşe kalka, fasulye sırığına ulaşmış. Fasulye sırığına sıkıca tutunarak aşağıya inmiş.
Jack’in annesi altınları görünce hem çok sevinmiÅŸ, hem de bu iÅŸe bir türlü akıl sır erdirememiÅŸ. Aradan günler, haftalar aylar geçmiÅŸ.
Altınlar da suyunu çekmiÅŸ. Jack çaresiz yine sırığına tırmanmış. O sırada bulutlar uyuyorlarmış. Bir tanesi gözlerini açmış. “Yine mi sen, yoksa evin ÅŸatosuna mı gidiyorsun?”
“Evet,” diye karşılık vermiÅŸ Jack.
“Biraz dikkatli olsan iyi edersin” demiÅŸ bulut. Sonra da “piÅŸman olabilirsin.”
“SaÄŸ ol, ben ne yaptığımı iyi bilirim.”
“İyi öyleyse, sen bilirsin benden söylemesi ” demiÅŸ bulut.
Jack’i ÅŸatonun kapısında devin karısı karşılamış. “DoÄŸrusu senden biraz kuÅŸkulandım, geçen sefer geldiÄŸinde bir kese altınımız kayboldu.”
Bunları duyan Jack: “Yaaa, demek öyle!” demiÅŸ ama bir yandan da kendini çok kötü hissetmiÅŸ. Çünkü devin karısının ona yaptığı iyiliÄŸi unutamıyormuÅŸ.
Dev kadın onu içeri almış, sonra da ona güzel bir kahvaltı hazırlamış. Bizim Jack tam yumurtasını ağzına götürecekken, şato şiddetli bir şekilde sallanmaya başlamış. Dev kapıyı açıp içeri girmeden, Jack çabucak fırınına arkasına girivermiş.

Dev yine aynı ÅŸarkıyı söylüyormuÅŸ. “İnsanları çok severim, kokularını alırım, nerede olduklarını hemen anlarım. Ben iyi bir devim.” diye mırıldanırken karısı onun bir ÅŸey sormasına fırsat vermeden,
“Canım kocacığım! Bu gün sana güzel yemekler yaptım. Hemen kokusunu aldın deÄŸil mi? demiÅŸ.
Dev, gevrek gevrek gülmüş. “O kadar çok acıktım ki, anlatamam” demiÅŸ. Bu sırada devin elinde bembeyaz bir tavuk varmış, karısı:
“Onu bana ver de yarın piÅŸireyim,” demiÅŸ.
” Olmaz,” diye bağırmış dev. Hem de öyle bir bağırmış ki bir ara Jack’ın annesi bile başını kaldırıp gökyüzüne bakmış.
Dev elindeki tavuÄŸu yere bırakmış. Ona “Yumurta” diye emretmiÅŸ. Onları izleyen Jack, hayretler içinde kalmış. Çünkü tavuk, altın bir yumurta yumurtlamış.
“Vay canına!” demiÅŸ Jack yavaşça. Çok geçmeden dev uykuya dalmış. Jack fırının arkasından çıktığı gibi tavuÄŸu kapmış.
Tavuk neye uğradığını şaşırmıştı. Bizim Jack doğruca fasulye sırığının yanına koşmuş. Gökyüzünden aşağıya öyle bir hızlı inmiş ki bir anda kendini bahçede bulmuş.
Hemen annesine seslenmiÅŸ: -“Annee. Annee!.. Sana çok sevineceÄŸin bir süprizim var.” OÄŸlunun sesini duyan kadın, pencereden başını uzatmış. “Ne var, ne oldu” diye sormuÅŸ.
Jack gururla gülümsemiÅŸ. ” Yumurta!” der demez, tavuk altın bir yumurta yumurtlamış.
Kadın gözlerine inanamamıştı, sonra da Jack’e dönüp, “Bana bak, ben senin çalışmanı istiyorum, çalmanı deÄŸil!…” Jack bu iÅŸe biraz bozulmuÅŸ. Fakat annesinin bu sözlerini hiç umursamamış.
Gel zaman git zaman derken Jack, yeniden devin şatosuna gitmeyi kafasına koymuştu. Ertesi gün sabah erkenden kalkmış ve annesine görünmeden fasulye sırığına tırmanmaya başlamış.
Åžatoya vardığında etrafta kimsecikler yokmuÅŸ. Ne devin karısı, ne de dev… Jack yavaÅŸca kapyı açmış. içerde de kimsecikler görünmüyormuÅŸ. Önce saklanacak bir yer aramış. Yine fırının arkasına saklanırsam, beni hemen bulurlar, diye geçirmiÅŸ içinden.
Odanın ortasında dolanıp dururken bir dev heykeli iliÅŸmiÅŸ gözüne. Bizim Jack’in gözleri ışık ışık parlamış. Tam O anda ÅŸato sallanmaya baÅŸlamış. Jack de kendini heykelin arkasına zor atmış.
Dev her adım atışında yer yerinden oynuyormuÅŸ. Sizin de duyduÄŸunuz gibi yine aynı ÅŸarkıyı söylüyormuÅŸ. Niye mi? Jack’in kokusunu almış da ondan.
Bu arada Jack gizlice devi izliyormuÅŸ. Dev gür sesiyle haykırmış: “O çocuk burada. Bu kez onu mutlaka bulacağım!” Onu duyan karısı koÅŸup gelmiÅŸ. ” Ne çocuÄŸu, çocuk buradaysa ben niye görmedim?” Diye sormuÅŸ.
Dev önce yeri göğü inleten bir kahkaha patlatmış. Öyle ki arkasına saklandığı heykel devrilecek diye Jack’in ödü kopmuÅŸ. Neyse ki böyle bir ÅŸey olmamış.
Dev: “Ben öyle diyorsam, öyledir. Yoksa bana inanmıyor musun?” diye bağırmış.
Karısı: “Tabi inanıyorum, ama nereye saklanmış olabilir ki” diye sormuÅŸ.
“Åžu fırının arkasına bak bakalım” demiÅŸ.
Fırının arkasına bakmışlar, ama bulamamışlar. Aramışlar taramışlar, en sonunda evin altını üstüne getirmişler.
“Yok, yok, yok… iÅŸte” demiÅŸ devin karısı. Bu sırada masanın üstünde duran arpa takılmış gözüne “bu da ne” diye sormuÅŸ karısı
“Görmüyor musun, bu bir arp” demiÅŸ dev. Sonra da “Çal,” diye emretmiÅŸ. arpa.
Arp kendi kendine öyle güzel melodiler çalıyormuş ki yıldızlar yanıp sönmeye güneş gülümsemeye, ay güneşin etrafında daha hızlı dönmeye başlamış. Bu harika melodilere bulutlar keyiflenmiş, keyiflendikçe dinlemiş.
Sonunda uykusu gelmiş biraz sonra bu güzel melodilerin yerini devin horultusu almış.

Devin derin bir uykuya daldığını gören Jack, masaya tırmanıp sessizce arpı kucaklamış. Küçük ve hızlı adımlarda kapıya doğru koşmaya başlamış.
Tam bu ÅŸurada hiç beklemediÄŸi bir ÅŸey olmuÅŸ. Ne mi olmuÅŸ? “İmdat, kurtarın beni!” Diye bağırmaya baÅŸlamış arp.
Bu sesle uykusundan uyanan dev, Jack’i görünce, “seni gibi hırsız, seni! Burada olduÄŸunu biliyordum. Demek altınlarımı ve tavuÄŸumu sen çaldın ha? Ben ÅŸimdi sana gösteririm.” diye çıkışmış.
Jack soluk soluğa koşuyormuş. Dev de arkasından gidiyormuş. Jack fasulye sırığından aşağı iniyor dev de onu takip ediyormuş.
Dev aÅŸağı indikçe fasulye sırığı onun ağırlığıyla sallanıyormuÅŸ. Sonunda Jack avaz avaz bağırmaya baÅŸlamış: “Anneee… Annee!.. Çabuk bana bir balta getir!” OÄŸlunun acı acı kendisine seslendiÄŸini duyan anne, baltayı kaptığı gibi dışarı fırlamış.
Fasulye sırığından aşağıya inmeye çalışan devi görünce dizlerinin bağı çözülmüş. Ne yapacağını şaşırmış: Jack çarçabuk baltayı eline alıp bir vuruşta fasulye sırığını ortadan ikiye ayırmış.
Fasulye sırığı yıkılınca, dev de büyük bir gürültüyle yere yığılmış. Devin öldüğünü gören Jack Annesine sarılmış.
GözyaÅŸlarını tutamayan annesi: “Az kalsın yüreÄŸime inecekti. Bir daha kimsenin malını çalmanı istemiyorum.”
“Ama bunlar onun malı deÄŸil ki. O da baÅŸkasının malını çalıyordu.” diye kendini savunmuÅŸ Jack.
Annesi onun bu sözlerine kızmış. “Bütün bunlar, senin yaptıklarının doÄŸru olduÄŸunu göstermez. Çalışıp hak ettiÄŸin kadar kazanmalısın. Sonra da Allah’a şükretmelisin.”
Jack biraz düşündükten sonra annesinin bu sözlerine hak vermiş. Aradan günler, aylar geçmiş. Dinleyen herkes bu masalın sonuna şaşmış.
Bizim Jack yakışıklı bir delikanlı olmuş. Gerçekten de o günden sonra durmadan çalışıp çabalamış. O çalıştıkça arp, birbirinden güzel melodiler çalıyormuş. Bütün hayvanlar neşelenip ona eşlik ediyormuş.
Çok geçmemiÅŸ ki arpın ünü bütün ülkeye yayılmış. Çaldığı melodiler, dilden dile dolaşır olmuÅŸ. Günlerden bir gün ortalığa bir söylenti yayılmış. Herkes birbirine, “Prenses arpı görmeye gelecekmiÅŸ” diyormuÅŸ.
Jack’ın buna inanası gelmemiÅŸ. Ne zaman ki prensesi karşısında görmüş, iÅŸte o zaman inanmış. Heyecandan dili tutulmuÅŸ ve hiçbir ÅŸey söyleyememiÅŸ. Çünkü prensese aşık olmuÅŸtu. Tabi prenses de ona.
Bizim Jack, ne diyeceÄŸini bilememiÅŸ ama arp onun yerine dile gelmiÅŸ.
“Birbirini sevenler evlenip mutlu olsun. Prenses ve Jack benim sesimi duysun” demiÅŸ. Bunu duyan prenses ve Jack birbirlerine bakmışlar.
Jack: “Benimle evlenir misin? Sevgili prensesim” demiÅŸ.
Prenses bu teklifi memnuniyetle kabul etmiş. Dillere destan bir düğünleri olmuş. Arp tatlı tatlı çalmış, onlar dans etmiş. Bunu gören herkes dansa katılmış.
Yıllar sonra Jack ülkeye kral olmuş. Doğruluktan ve dürüstlükten hiç ayrılmamış. Halkıyla sonsuza dek mutlu bir şekilde yaşamış.
Söylentiye göre arp hala kimsenin bilmediği bir yerde harika melodiler çalmaktaymış. Onu, yalnız hissetmesini bilenler ve bu masalı okuyanlar duyabilirmiş.
Sihirli Fasulye Masalı Özeti
Annesi ile yalnız yaşamakta olan Jack, annesinin sözünü çok dinlemediği için sürekli annesi tarafından uyarılırdı. Bir gün annesi ineklerini pazara götürüp satmasını ister.
Sabah erkenden ineği alarak pazara doğru yola koyulan Jack, yolda tuhaf görünümlü bir ihtiyarla karşılaşır. İhtiyar bir fasulye tohumu ile ineği takas etmesi için jacki ikna eder. Jack ihtiyardan aldığı fasulye sırığını annesine gösterince ona kızan annesi tohumu pencereden dışarı atar.
Sabah olunca fasulye sırığının bulutların üstüne kadar uzandığını gören jack sırığa tırmanarak bir devin evine gider. Devin evinden çalınan değerli eşyalar yüzünden dev onu yakalar ve ardına verir. Devden kurtulmak isteyen jack sırığı keser ve devden kurtulur.
En sonunda annesinin kendisine yaptığı nasihatler ve başından geçen olaylar jack’in yaptıklarının yanlış olduÄŸunu anlamasına sebep olur. O günden sonra dürüst biri olan jack prensesle evlenerek mutlu bir yaÅŸam sürer.
Sihirli Fasulye Masalı Soruları ve Cevapları
- Sihirli Fasulye masalı yazarı: Ünlü Danimarkalı yazar Hans Christian Andersan tarafından yazılmıştır.
- Sihirli fasulye masalının konusu nedir: Hikayenin baş kahramanı olan bir gencin sihirli fasulye sırığını tırmanmasıyla bulutların üzerindeki devin evindeki altın ve değerli eşyaları bulması ile gelişen olayları öykü edinen bir halk masalıdır.
- Sihirli fasulye kahramanları: Jack, annesi, tuhaf görünümlü ihtiyar, Dev, devin eşi ve prensestir.
Nasrettin Hoca Fıkraları – Ezop Masalları