Kızıl Tayın Azmi Hikayesi

Kızıl Tayın Azmi

Abone Ol google news
Kızıl Tayın Azmi Hikayesi
Kızıl Tayın Azmi Hikayesi

Kızıl Tayın Şampiyonluğu Masalı

Dün üzücü bir olay yaşadık. Ablam Lale ve kardeşim Kemal’le birlikte bahçede bisiklet sürüyorduk. Nasıl olduysa ablam Lale’nin bisikleti devrildi. Ablam acı içinde:

– Ayağım, ayağım, diye bağırmaya başladı.

– Hemen anne ve babama haber verdim. Koşup geldiler. Ablamı hastaneye götürdüler. Ben kardeşimle birlikte evde kaldım. Döndüklerinde ablamın ayağı alçıdaydı. Annem:

-Merak etmeyin çocuklar. Ablanızın ayağında küçük bir kırık var. Bu nedenle ayağını alçıya aldılar.

Babam:

-Ablanızın ayağı sadece iki hafta alçıda kalacak. Doktor iki hafta sonra bir şeyi kalmaz, dedi. Anne ve babamın söyledikleri bizi biraz rahatlatmıştı. Ama ablamın morali çok da iyi değildi. Ben iki hafta hiçbir şey yapmadan nasıl duracağım?

Hem canım da yanıyor, of of, dedi. Ben de ablamı teselli etmek için:

-Ablacığım üzülme. Biz de iki hafta boyunca hiç dışarı çıkmayız. Hem evde de oyalanacak bir şeyler buluruz. İki hafta dediğin nedir ki, dedim. Ben böyle söyleyince kardeşim Kemal babama dönerek:

İki hafta az mı çok mu baba? Kış gelinceye kadar hiç mi dışarıda oynayamayacağız, diye sordu. Hepimiz kahkahayı patlattık. Kardeşim henüz haftaları bilmiyordu. Yazın başındaydık, tatile de yeni girmiştik. Oysa kardeşim bir çırpıda kışı getirivermişti.

Yatma vaktimiz gelene kadar ablamın başından ayrılmadık. Birbirimize bilmeceler sorduk, masallar anlattık. Sonra da Kemal ve ben uyumaya gittik. Bu sabah uyandığımızda doğruca ablamın yanına gittim. O, biraz daha iyi görünüyordu.

Babam onu kucağına alıp kahvaltı masasına götürdü. Hep birlikte kahvaltı yaptık. Öğleden sonra kapı çalındı. Annem kapıyı açtığında hepimizin neşesi yerine geldi. Çünkü gelen Tombiş Dede’ydi. Elinde de bir demet çiçek vardı.

Tombiş Dede’nin gelişine çok sevinmiştik. Onu ilk defa evimizde görüyorduk.

– Kasabada bazı işlerim vardı. İşlerimi bitirip babanızın yanına uğradım. Lale’nin başına geleni öğrenince de koşup geldim. Sonra Lale’ye dönüp:

– Lale, kızım nasılsın? Demek bisikletten düştün, öyle mi, diye sordu. Ablam da:

– Evet, Tombiş Dede bisikletten düştüm. Daha önce hep dört tekerlekle sürüyordum. Artık iki tekerlekle sürebileceğimi düşündüm.

– Babamdan rica ettim. O da arkadaki küçük tekerlekleri çıkardı. Babam:

– Arkadaşları hep iki tekerlekle sürüyormuş. Ben de zamanı gelmiştir, diye düşündüm. Henüz hazır değilmiş, dedi. Ablam:

– Hayır, babacığım hayır! Artık iki tekerlekle sürmek istemiyorum. Hatta bundan sonra hiç bisiklet sürmeyeceğim, dedi. Ablamın bu sözüne hepimiz üzüldük. Çünkü ayağının kırılması, onun cesaretini de kırmıştı. Artık bisiklet sürmek istemiyordu.

Tombiş Dede:

– Sabret Laleciğim. Hiçbir şey birdenbire olamaz ki. Kendini toparla, eski gücün yerine gelsin, yine  bisiklet süreceksin, dedi. Ablam:

– Hayır, Tombiş Dede! Bütün arkadaşlarım iki tekerlekle rahatça sürüyor. Demek ki ben bu konuda  yetenekli değilim. Tombiş Dede:

– Anlaşıldı. Sen bana hikâye anlattırmadan ikna olmayacaksın. Sana sabretmenin önemini vurgulayan bir hikâye anlatayım mı? Hep birlikte:

-Eveeet, diye bağırdık.

Tombiş Dede anlatmaya başladı:

– Uzaklarda bir yerlerde atlarıyla ünlü bir şehir varmış. Bu şehirdeki insanlar için atların çok ama çok ayrı bir yeri varmış.

– Özelikle bazı aileler, at yetiştirme konusunda çok iddialıymış. Bu atlardan en gözde olanları da her yıl düzenlenen büyük yarış için hazırlanırmış

– Şehrin dört bir yanından gelen atlar, büyük yarışı kazanmak için yarışırmış. Tabi ki yarışı kazanan atlar el üstünde tutulurmuş.

Kızıl Tayın Azmi Hikayesi
Kızıl Tayın Azmi Hikayesi

Bu yarışlarda, özellikle iki aile arasında büyük bir rekabet yaşanıyormuş. Aslında bu iki aile birbiriyle çok iyi dost ve komşuymuş. Ama yarış zamanlarında birbirlerinin en büyük rakibiymişler. Ailelerden biri Mustafa Amca, eşi ve çocuklarıymış. Çocukları at yarışlarına nedense pek ilgi duymamışlar. Ama Mustafa Amca şehrin en ünlü at yetiştiricilerinden biriymiş.

Hele Fırtına adında bir atı varmış ki hiçbir at onu geçemiyormuş. Son yıllarda yapılan yarışların hepsini Fırtına kazanmış. Öteki aile ise küçük Hasan ve ailesiymiş. Hasan’ın babasının çiftliğinde birbirinden güzel atlar varmış. Ama son yıllarda hiçbir atı şampiyon olamamış. Çünkü yandaki çiftliğin sahibi Mustafa Amca’nın ati Fırtına, birinciliği kimseye bırakmıyormuş.

Küçük Hasan, babasının bütün itirazına rağmen bu sene yarışlara kızıl renkli bir tayla katılmaya karar vermiş. Kızıl tayın hiçbir yarış deneyimi yokmuş. Babası bu yüzden oğlunun hayal kırıklığına uğramasını istemiyormuş.

Oğluna demiş ki:

-Oğlum, bu tay henüz yarışlara hazır değil. Tecrübeli bir atla katılmamız daha iyi olmaz mı? Hasan:

-Babacığım, ben atıma güveniyorum.

– Oğlum, atını daha önce hiçbir yarışta görmedin. Hem komşumuzun atı Fırtına’yı da biliyorsun. Şimdiye kadar onu geçen bir at olmadı. Senin genç atının ne kadar şansı olabilir ki? Hasan:

-Babacım bana ve atıma güven. Biz çok çalışıp bu yarışı kazanacağız.

Peki, öyle olsun. Ama baştan söyleyeyim. Sadece komşumuz Mustafa Amca değil pek çok çiftlik sahibi bu yarış için hazırlanıyor. Bu nedenle işin hiç de kolay değil. Hasan:

-Babacığım biliyorum. Günlerdir şehirdeki bütün çiftlikleri dolaşıyorum. Yarışa katılacak bütün atları gördüm. Hiçbiri Komşumuz Mustafa Amca’nın atı  Fırtına’dan daha iyi değil. İyi ya oğlum! Bak, kendin söylüyorsun. Fırtına bütün atlardan daha iyi. Hasan:

Babacığım, Fırtına’nın yarışa katılacak diğer atlardan daha iyi olduğunu söylüyorum. Ama benim atımdan daha iyi olduğunu söylemiyorum. Yani yarış benim atımla Fırtına arasında geçecek, göreceksin. Yaa, demek atına bu kadar güveniyorsun? Evet babacığım ona çok güveniyorum. Peki, atına bir isim koydun mu? Her yarış atının bir ismi olur. Hasan:

-Evet, ona bir isim buldum. Şimdilik onunla benim aramda sır olarak kalacak. Yarıştan sonra herkese açıklayacağım.

Bu konuşmadan sonra babası Hasan’ın kararlı olduğunu anlamış. Bu genç tayla fazla bir şansının olmadığını düşünmüş. Ama yine de oğlunun kararlılığı hoşuna gitmiş. Günler günleri, haftalar haftaları kovalamış.

Hasan, neredeyse kızıl tayla yatıp kalkıyormuş. Yemini yediriyor, suyunu içiriyor, temizliğini yapıyormuş. Her gün düzenli olarak çalıştırıyormuş. Kızıl tay da yavaş yavaş iyi bir yarış atı olmaya doğru ilerliyormuş. Hasan:

Sen doğuştan tam bir yarışçısın. Bunu birlikte herkese göstereceğiz. Her şey tam da küçük Hasan’ın istediği gibi gidiyormuş. Bir gün Hasan yine kızıl tayı çalıştırıyormuş. Nasıl olmuşsa genç yarış atı bileğinden sakatlanmış.

İşte bu olay her şeyi değiştirmiş. Çünkü bir yarış atı için bileğinden sakatlanmak, yolun sonu demekmiş. Babası Hasan’I karşısına alıp üzgün bir şekilde:

-Hasan, oğlum bu iş buraya kadar. Artık bu saatten sonra bu attan bir hayır bekleme, demiş.

Hasan üzüntü içinde kızıl taya bakmış. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyormuş. Babasına dönüp umutsuz bir ses tonuyla: Babacığım, bileği için buranın en iyi veterinerini getirtsek! Onun verdiği ilaçları kullansak! Hem, ben de ona çok iyi bakarım, demiş. Babası:

-Elbette iyi bir veterinere göstereceğiz. Ama bunu yarışması için değil atının sağlığına kavuşması için yapmalıyız. Yaşadığımız olayı kabullenmelisin. Bu at bu sakatlıktan sonra yarışamaz. Babasının söyledikleri Hasan’ı çok düşündürmüş.

Babası iyi bir insanmış. İnsanlara da hayvanlara da iyi davranırmış. Belli ki kızıl tayın acı çekmesini istemiyormuş. Böyle düşünen Hasan kendi kendine konuşmaya başlamış:

– Babam doğru söylüyor. Kızıl tay bu haliyle yarışlara çıkamaz. Çıksa bile yarışı tamamlayamaz. Hem belki de sakatlığı daha da ilerler. Daha çok acı çeker.

Ben en iyisi bu yarış sevdasından vazgeçeyim. Demek ki bu yine Mustafa Amca’nın Fırtına’sı birinci gelecek.

Ertesi gün veteriner gelmiş. Kızıl tayın bileğini muayene etmiş. İlaç sürmüş, ağrı kesici bir iğne yapmış. Sonra yeniden sarmış. Hasan ve babasına dönerek:

Kızıl Tayın Azmi
Kızıl Tayın Azmi

– Atınızın ayağı kötü. Uzun bir süre dinlenmesi gerekir. Bu halde bırakın koşmayı yürümesi bile doğru değil. Ona çok iyi bakmalısınız. Hasan:

-Ya demek o kadar kötü öyle mi, demiş. Evet, iyi sayılmaz ama şunu da söylemeliyim ki bu at çok güçlü.

– Yaşı da genç. Bakarsın bir yıl sonra koşmaya başlayabilir. Hasan ve babası veterinere teşekkür etmişler. Hasan dönüp kızıl taya bakmış. Sanki o da koşamayacak olmaktan dolayı üzgünmüş. Babası veterinerle birlikte dışarı çıkmış. Hasan atının yanına yaklaşıp:

-Üzülme, demiş. Belli ki sen de koşmak istiyorsun. Ama sağlığın her şeyden daha önemli. Hem sen koşmasan bile ben seni çok seviyorum, diye eklemiş. Atının yelelerini okşamış, anlına bir öpücük kondurup dışarı çıkmış.

O gece babası, Hasan’ın uyuyup uyumadığını kontrol etmek için odasına gitmiş. Hasan odasında yokmuş. Eşine durumu söyleyince ahıra gitmeye karar vermişler. Ahıra gittiklerinde bir de ne görsünler! Hasan kızıl taya sarılmış, İkisi de uyuyor.

İkisi de ses çıkarmamaya özen göstererek ahırdan ayrılmışlar. O gece ve onu takip eden geceler boyunca Hasan, geceleri kızıl tayının yanında yatmış. Gündüzleri de işlerini bitirir bitirmez soluğu kızıl tayın yanında alıyormuş.

Bu şekilde aradan bir zaman daha geçmiş. Kızıl tay, önce yürümeye sonra yavaş yavaş koşmaya başlamış. Ama Hasan yeniden bir sakatlık olmasın diye de çok dikkatli davranıyormuş. Babası da yarışlara başka bir atla hazırlanmak istememiş. Böyle yaparsa oğlunun üzüleceğini düşünmüş. Ara sıra onların yanına uğruyor ve oğlunu yüreklendiriyormuş.

– Oo, bakıyorum da senin kızıl tay hızla iyileşiyor. O iyileştikçe senin de moralin yerine geliyor.

Hasan: Evet, babacığım. Onu hazır olmadığı bir yarış için çok zorladım. Sakatlanmasının sebebi benim. Bu nedenle kendimi suçlu hissediyorum.

– Hayır, oğlum öyle düşünme. Elbette hiçbirinin acı çekmesini istemeyiz. Ama biz bu atları yarışmaları için besliyoruz. Sen de görevini yapıyordun. Hem sana bir şey söyleyeyim:

-Senin kızıl tay halinden son derece memnun görünüyor. Bütün gününü seninle geçiriyor, daha ne istesin! Bu söz üzerine ikisi de gülüşmüşler. Hasan dönüp atının yelelerini okşamış. Bir gün değişiklik olsun diye çiftlikten dışarı çıkmışlar. Hasan önde kızıl tay arkada biraz dolaşmışlar. Az ötede komşuları Mustafa Amca’nın çiftliği varmış. Hasan dayanamayıp oraya yönelmiş. Çiftliğe vardıklarında Fırtına’yı koşarken görmüşler.

Hasan bir kayanın üzerine oturmuş. Kızıl tayla birlikte bir süre Fırtına’yı izlemişler. Hasan, “Bir at ismine ancak bu kadar yakışabilir.” diye düşünmüş. Fırtına, gerçekten de çok hızlı koşuyormuş. Yılların verdiği deneyim ve özgüvenle çok muhteşem görünüyormuş.

Hasan, sanki kendisini anlayacakmış gibi kızıl tayla konuşmaya başlamış:

-Biliyor musun bence sen ondan daha iyisin. Sakatlanmadan önce seni gördüm. Nasıl koştuğunu gördüm. Koşmayı çok sevdiğini anladım. Eğer bileğin böyle olmasaydı Fırtına’yı geçebilirdin. Kızıl tay, Hasan’ın söylediklerini anlıyormuş gibi başını sallayıp sesler çıkarmış.

Birlikte çiftliğin yolunu tutmuşlar. Ertesi gün Hasan uyandığında kızıl tayın yerinde olmadığını görmüş. Büyük bir telaşla ahırın her köşesine bakmış. Fakat kızıl tay hiçbir yerde yokmuş.

Hasan, bunun üzerine dışarı çıkıp babasına sormaya karar vermiş. Belki de babası ondan önce kızıl tayı gezdirmeye karar vermişti. Hızla dışarı çıkan Hasan beklemediği bir şeyle karşılaşmış. Kızıl tay kendi kendine koşuyormuş. Hasan sevinsin mi korksun mu karar verememiş.

Hemen eve koşup babasına durumu haber vermiş. İkisi birlikte gelip genç ata bakmışlar. Kızıl tay, onları görünce yavaşlayıp onların yanına gelmiş. Sakatlanan bileğinin iyileştiğini göstermek istiyormuş gibi birkaç kez yere vurmuş. Sonra kişneyerek tekrar koşmaya başlamış.

Hasan ve babası şaşkınlıktan donakalmışlar. Kızıl tay koşmak istiyormuş. Hem de rüzgâr gibi koşmak istiyormuş. Sanki birkaç ay önce sakatlanan kendisi değilmiş gibi alabildiğine koşuyormuş. Baba:

– Oğlum ben ömrümde böyle bir şey görmedim. Ne oldu bu ata böyle, demiş. Hasan:

– Ben biliyorum baba, demiş.

– Kızıl tay, yarışmak istiyor. Dün birlikte Mustafa Amca’nın çiftliğine gittik. Orada Fırtına’yı seyrettik.

Kızıl Tayın Azmi
Kızıl Tayın Azmi

Babacım, inan bana kızıl tay Fırtına’dan daha iyi. Bunu kendisi de biliyor. Bak görüyorsun koşmak istiyor. Babası:

 – Evet, sanırım haklısın. Atın çok güçlü ve tam bir yarışçı. Artık bunu ben de görebiliyorum, demiş. O günden sonra Hasan’la kızıl tay, yoğun bir şekilde çalışmaya başlamışlar. Kızıl tay, koşuyor, bazen Hasan’ın koyduğu atlama çitlerinin üstünden atlıyor, yerinde duramıyormuş. Kızıl taydaki bu inanılmaz azmi gören Hasan’la babası onu bir gün dışarı çıkarmışlar.

Önünde alabildiğine düzlük bulan kızıl tay öyle bir koşmuş ki Hasan’la babasının ağzı açık kalmış. Bu birkaç aylık çok iyi bakımın da etkisiyle eski küçük kızıl tay gitmiş, yerine müthiş bir genç at gelmişti. Sonunda yarış günü gelmiş. Birbirinden güzel atlar yarış alanında sıralanmış. Hasan, görevlilere atının ismini kızıl tay olarak yazdırmış Biraz sonra başlama düdüğüyle birlikte atlar yerlerinden fırlamış.

Önce bütün atlar birbirine yakın mesafede koşuyormuş. Atlar bir süre böyle koşmuş. Sonra yavaş yavaş bazıları geride kalmaya başlamış. Fırtına ve kızıl tay en öndeki gruptaymış Yarışın ortalarına doğru Fırtına, diğerlerini geride bırakmaya başlamış.

Aralarında kızıl tayın da olduğu üç at, onu birkaç metre geriden takip etmeye başlamış. Diğerse atlar iyiden iyiye geride kalmış. Bitiş çizgisine yaklaşırken kızıl tay aniden atağa kalkmış. Önce yanındaki iki atı sonra da az bir farkla Fırtına’yı geçmiş. Bunu gören Fırtına hızını artırmış ama kızıl tay da aynı şekil de cevap vermiş.

Bitiş çizgisine vardıklarında inanılmaz bir mücadele yaşanıyormuş. Kızıl tay, çizgiyi Fırtına’dan az farkla önde geçtiğinde seyircilerin coşkusundan bütün yarış alanı çağlıyormuş. Hasan hemen görevlilere gidip kazanan atın adının Şampiyon olarak ilan edilmesini istemiş. Biraz sonra bir görevli yarışmanın sonucunu ilan etmiş.

– Kazanan, Küçük Hasan’ın atı Şampiyooon. demiş…

Nasrettin Hoca FıkralarıEzop Masalları


Benzer İçerikler

Karıncalar İle Çekirge Hikayesi
Karıncalar İle Çekirge Hikâyesi
Kibirli-Gul Masali-min
Kibirli Gül Hikayesi
Ayşe’nin Tatili
Ayşe’nin Tatili Hikayesi
17 Deve ve 3 Oğul Masali
17 Deve ve 3 Oğul Hikayesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.