Ömer Seyfettin Hikayeleri

Ömer Seyfettin’in hikayelerini ve kısa romanlarını sizler için bir araya getirdik. Çocuklarınızla keyifli vakit geçirmenize yardımcı olacak eğitici hikayeler sizlerle!

  • Ömer Seyfettin Ruzname

    Ruzname (Günlük)

    Ömer Seyfettin Ruzname Ömer Seyfettin’den Ruzname Eseri 27 Eylül 1912Dün Karaburun’dan geldik. Galiba bu gece şimendifere bineceğiz. Karadağ harp ilan etti. Bulgaristan ve Sırbistan henüz susuyorlar. Kimi gördümse “Mutlaka harp olacak!” diyor. Ben hâlâ ümit etmiyorum. Niçin harp olacak? Balkan hükümetlerinin istedikleri verildikten sonra harbe ne hacet? Buna aklım ermiyor. Otuz dokuzuncu alayın üçüncü taburundayım. Askerî hastanenin arkasındaki viranelikte oturuyoruz.…

    Devamını Oku »
  • Terakki

    Terakki

    Terakki Ömer Seyfettin Terakki Eseri – Yaz… Ramazan… Hava öyle sıcak ki… indirilmiş perdelerin arkasında gizli gizli tutuşan, fakat hiç gürültüsü duyulmayan bir cehennem var sanılacak. Niyazi’yle Neşet, duvarları yeşil kâğıt kaplı odanın kapı tarafındaki geniş bir koltuğa iki canlı keyif heykeli gibi uzanmış, sigaralarının dumanları içinde konuşuyorlar: … “Evet.” “Olur iş değil!”“Bu kadar az zaman içinde!”“Bu kadar terakkis!”“Bu kadar değişiklik!”“Âdeta insan…

    Devamını Oku »
  • Bir Temiz Havlu Uğruna

    Bir Temiz Havlu Uğruna

    Bir Temiz Havlu Uğruna Ömer Seyfettin’den Bir Temiz Havlu Uğruna Eseri “Balık istifi” denilen o kımıldanmaz, o nefes almaz kalabalıkla taşacakmış gibi dolu olan Şirket vapurunun kenarında, kaptan kulesinin altındaki dört ince, beyaz demir direğin içine, üç arkadaş çömelmiş, savaştan, parasızlıktan, bulgurdan bahsetmemek için eski zamanları hatırlıyor, dertleşiyorduk! Hava sıcaktı. Boğaz’ın tepelerindeki tek tük korular parlıyor, deniz düz mavi bir…

    Devamını Oku »
  • Piç

    Piç

    Piç Ömer Seyfettin’den Piç Hikayesi Ah Mısır! Bazı Türkler oraya eğlenmeye, hava değişimine giderler! Bilmem o hayata, o manzaraya nasıl tahammül ederler? Ciğerlerine milyonlarca verem mikrobu saldırmış üzgün ve halsiz yatan bir hastanın başucunda hiç eğlenilir, hiçbir yaralının akmış ve daha kurumamış kan selleri üzerinde badeler içilir, keyifler çatılır, naralar atılır mı? Ben, mümkün değil bir hafta oturamam. Geniş ve…

    Devamını Oku »
  • Büyücü

    Büyücü

    Büyücü Ömer Seyfettin’den Büyücü Büyük Selahaddin, kendisinden aman dileyen Kudüs’ü aldıktan sonra hiç durmamıştı. Şam’da “Biraz dinlenelim!” istirhamında bulunan askerine: “Ömür kısadır. Ecelden emin değiliz!” cevabını verdi. Yayından çıkmış bir alevli ok şiddetiyle yabancı Avrupalıların haksız yere sahiplendikleri kasabalar üzerine atılıyor, müthiş nekkaplarıyla deldiği kaleleri hemen zapt ediyordu. Kurtularak Sur Kalesine kapağı atan halk düşmanı mutaassıpların adedi Avrupa’dan gelen imdatlarla…

    Devamını Oku »
  • kızıl elma neresi

    Kızılelma Neresi?

    kızıl elma neresi Padişahın Kızıl Elması Neresi? Zamanın Süleyman’ı ansızın, kükremiş bir tufan halin- de akseden bu naraları duydu. Otağında yalnızdı. Yarım saat evvel dağılan divanın cenk için gösterdiği kahramanca arzuyu düşünüyordu. Bugün, yalnız vezirleri değil, kazaskerleri, defterdarları, nişancıları, “ağa, kethüda, serdar, yayabaşı, bölükbaşı, vekilharç” gibi yeniçeri zabitlerini, hatta solakları bile çağırmış, hepsini huzurunda toplamıştı. Hepsi “Kafdağı’na kadar arkandan gelmeye…

    Devamını Oku »
  • Falaka

    Falaka

    Falaka Ömer Seyfettin’den Falaka Her sabah Çarşı Camiinin arkasındaki harap zaptiye ahırlarının önünden, bir serçe sürüsü gibi cıvıldayarak geçerdik. Mektep biraz daha ileride, alçak duvarlı, oldukça geniş bir avlunun ortasında idi. Tek kattı, etrafında yükselen büyük kestane ağaçlarının birbirine karışmış koyu gölgeleri, bütün çatısını kaplardı. Biz daha avlunun kapısından girmeden Hoca Efendi’nin bulunup bulunmadığını şöyle bir bakar, anlardık:“Abdurrahman Çelebi gelmiş…

    Devamını Oku »
  • Ömer Seyfettin Yüz Akı

    Yüzakı

    Ömer Seyfettin Yüz Akı Mehmet Efendinin Yüzakı Mehmet Efendi, on senedir kasabada oturuyordu. Köydeki tarlaları, bağları, bahçeleri ortak elinde kalmıştı. Aziz ahbabı Müftü Hacı Ali Efendi ile dertleşirken, “Hepsini yanmış, kül olmuş farz ediyorum. Artık dünyada bir tane olsun doğru adam yok!” dedi. Faziletin varlığına dini gibi iman eden müftü: “Var ama sen bulamıyorsun!” diye başını salladı. Mehmet Efendi taştı: “Yok,…

    Devamını Oku »
  • Nasıl Kurtarmış?

    Nasıl Kurtarmış?

    Nasıl Kurtarmış? Ömer Seyfettin Nasıl Kurtarmış? Kasabada Kadı İbrahim Efendiden hazzeden kimse yoktu. Dört parmak siyah çatık kaşlarıyla, küçük parlak gözleriyle sık siyah sakallarının, ürpermiş canlı bıyıklarının arasından görünen iri beyaz dişleriyle insana hemen saldıracak, ısıracakmış gibi gelirdi. Yüzü daima buruşuktu; buz tutmuş sirke kadar ekşiydi, hiç gülmezdi; pek sertti. En sakin lafı bile havlar gibi hamle hamle söyler, sonra…

    Devamını Oku »
  • And

    And

    And Mıstığ’ın And’ı Hikayesi Ben Gönen’de doğdum. Yirmi yıldan beri görmediğim bu kasaba hayalimde artık seraplaştı. Birçok yerleri unutulan eski, uzak bir rüya gibi oldu. O zaman genç bir yüzbaşı olan babamla her vakit önünden geçtiğimiz Çarşı Camiini, karşısındaki küçük, harap şadırvanı, içinde binlerce kereste tomruğu yüzen nehirciği, bazen yıkanmaya gittiğimiz sıcak sulu hamamın derin havuzunu şimdi hatırlamaya çalışırım. Fakat…

    Devamını Oku »
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Kapat!

Lütfen reklam engelleyicinizi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün!