Keloğlan Şifalı İlacı Hikayesi

Keloğlan Şifalı İlacı

Abone Ol google news
Keloğlan Şifalı İlacı
Keloğlan Şifalı İlacı

Keloğlan Ninesi Hikayesi Oku

Bir varmış bir yokmuş… Allah’ın kulu çok, masal söyleyen de pek çokmuş!.. Masallarda duyulanlar ibret verici olduğu için dinleyenler pek çokmuş. Çok geride bıraktığımız zamanlardan birinde hâli vakti yerinde bir ana ile kızı varmış. Bu küçük ailenin dünyada başka kimseleri yokmuş. Kocasını çok erken kaybeden kadıncağız bütün ümidini biricik kızına bağlamış, bütün dünya nimetlerini hep onda bulurmuş…
Yaşantıları oldukça iyi olduğu için hiç bir şikâyetleri yokmuş. Günlerden bir gün yaşlı ana hastalanmış… Kızı çok telaşlanmış, anasının iyi olması için bütün hekimleri evine toplamış, neticede anası iyi olup yatağından kalkmış, ama bu sefer de iki gözü görmez olmuş. Kızcağız anasını kurtardığına sevinmiş, ama onu böyle iki gözü kör görmek, çok içinden yaralamış. Doktorlar anasının derdine çare bulamayınca, kızcağız çareyi kendi bulma gayretine düşmüş. Kendi kendine, “Arayan, soran elbette derdine derman bulur. Ben de arasam zavallı anamın derdine çareyi Allah kısmet eder” diyerek bu çareyi aramak; bulmak için günlerce düşünmüş…

En sonunda memleketten çıkıp başka diyarlarda anasının derdine derman aramaya karar vermiş. Düşüncesini anasına da açmış ise de anası; evladının kız oluşu, kendisinin yalnız kalacağı korkusu ile körlüğe razı olup, katlanacağını kızına söylemiş ise de anasının bu hâli kızı çok üzdüğü için, kızını bu arzusundan alıkoyamamış. En sonunda kızına:
-Kızım git, ama beni fazla bekletme, ben merakımdan ölürüm sonra. Hem kendini erkek kılığına koy, demiş. Kız, anasının dediklerine uyarak sırtına bir erkek elbisesi giyip, küçük finosunu da yanına alarak yollara düşmüş.
Az gitmiş, uz gitmiş, bir gün bir ihtiyar kadına rastlamış. ihtiyar, bu genç delikanlıyı görünce, bir müddet önce ölen oğlunu hatırlayarak, onu sevmiş, delikanlının yanına teklifsizce sokulmuş:
– Oğlum, nereden gelip nereye gidiyorsun? Kız, kendisinin tanınmamasına sevinerek ihtiyar kadına:
– Nine, ben anamın derdine derman aramaya çıktım. Anamın iki gözü görmez oldu da, demiş. İhtiyar kadın bilgili imiş.. Oğlanın derdi ile ilgilen
-Oğlum, yarın ilk karşılaştığın köyde zengin bir Keloğlan vardır. Onun konağını orada herkes bilir… Sorarsın gösterirler.

Bu Keloğlanda Zemzem suyu vardır. Pek şifalıdır. Bunu duyan kız, çok sevinerek ertesi gün hemen yola cıkmış… Ne kadar gitmiş, bilinmez… Akşama doğru karadan bir delikanlının kendisine doğru gelmekte olduğunu görmüş… Biraz sonra da delikanlı ile karşılaşmışlar.
Delikanlı selâm vermiş… Kız selâmını almış. Kız derdini söyledikten sonra, sormuş:
-Ey delikanlı, nereden gelip, nereye gidiyorsun? Yabancı yakışıklı delikanlı, gereken karşılığı vermiş ve kıza nereye gittiğini sormuş, kız da:
-Şu yakın köyde zengin bir Keloğlan varmış… Onda her derde deva olacak Zemzem suyu varmış. Ona gidiyorum bu suyu istemeye, demiş. Meğer kızın konuştuğu delikanlı, aradığı Keloğlan değil mi imiş!.. Delikanlı:
– O Keloğlan’ın evini ben biliyorum, akrabamdır…
Seni oraya götürebilirim, derken kızı da bir taraftan süzer, bunun hiç de erkeğe benzemediğini fark eder, bakalım sonu ne olacak diye, kendi kendine düşünürmüş. Ne ise uzatmayalım!… Beraberce Keloğlan’ın konağına varmışlar, Oğlan kızı içeriye buyur etmiş. Keloğlan doğru anasının yanına giderek, durumu anlatmış ve Ana, bu genç adam pek erkeğe benzemiyor, ama bir de sen gör şunu, demiş…

Keloğlan Şifalı İlacı Masalı
Keloğlan Şifalı İlacı Masalı

Bunu duyan anası da merak ederek hemen kızın yanına gitmiş, bakmış ki bir genç güzel delikanlı oturuyor, sormuş:
– Delikanlı, nereden gelip, nereye gidiyorsun? Kız anasının durumunu ve yolda gördüğü ihtiyar kadının tavsiyesini anlatarak yalvarmış:
-Anacığım, sizde Zemzem suyu varmış!
Başımın tacı, gözümün nuru biricik anacığımın gözleri bununla iyi olacakmış. Bu derdimize derman olur musunuz?

 Kadın:
– Olur oğlum, bu akşam misafirimiz ol da yarın veririm, diyerek kızın yanından ayrılmış. Biraz sonra anasının yanına giden Keloğlan:
-Ana dikkat ettin mi Bu delikanlı hiç de erkeğe benzemiyor… Bu oğlan görünen misafir, vallahi kız, billâhi de kız…demiş. oğlanın anasını bir düşüncedir almış.
“Acaba bizim oğlan doğru mu söylüyor” diye, ama yine onun düşüncesine katılmamış:
-Oğlum, cahil oğlum… Bu kız değil! Oğlandır, oğlan! Oğlan olduğu giyiminden, biçiminden, hareketlerinden belli… Bak! Hiç kız duruşu var mı onda! Keloğlan cevap vermiş:
– Değil ana, sen yanılıyorsun. Bu muhakkak kızdır. Yaşlı kadın başını sallamış:

-Peki oğlum. Bir tecrübe edelim!.. Ben bu gece o yatarken yatağının altına gül korum… Eğer bu oğlan ise, gül solar, kız ise kaçar!… demiş. onlar böyle konuşa dursun, kızın küçük fino’su odanın bir köşesinde yatmakta imiş… Onların konuşmalarını duyar duymaz hemen kızın yanına koşarak, duyduklarını, yapacakları şeyi kıza haber verir ve
-Aman ablacığım, senden şüpheleniyorlar… Seni tanıyacaklar, seni benim elimden alacaklar…Ben ne yaparım, diye sızlanır
. Kız bu haberi fino’dan alınca, gece yatacağı zaman usulcacık yatağını odanın diğer bir köşesine sermiş. Gülleri güzelce suya sokup solmamasına çalışmış, sabah olunca da yine gülleri eski yerine koyup şiltesini üstüne sermiş. Bu esnada Keloğlan kızın kapısını vurarak açmasını istemekte imiş:
-Hey delikanlı kapıyı açar mısın? Kız cevap vermiş:

-Biraz durun üstümü değiştiriyorum, diyerek, kızı başka bir odaya götürüp bırakmış ve tekrar kızın odasına girerek gülleri muayene etmiş… Yaş olduğunu görünce anasına koşarak:
– Ana, vallahi bu kız! kolunda bilezik yeri, parmağında yüzük izi var… Hem güller de solmamış… İnanmazsan bak, demiş. Sonra tekrar kızın yanına giderek beraberce kahvaltı etmişler.

Keloğlan Şifalı İlacı Hikayesi
Keloğlan Şifalı İlacı Hikayesi

Bundan sonra Keloğlan kıza:
-Benim biraz işim var… Gelir yerlerimden para toplayacağım… Sonra gelirim, düşünürüz, deyip kızın yanından ayrılmış. Kız karnını doyurduktan sonra, Keloğlan’ın anasına gelmiş:
-Kuzum valide… Bana şu Zemzem suyunu ver de, anama götüreyim… Sevaptır. Biricik anam dert çekmesin!.. Ben sonra yine gelirim, demiş.
En sonunda merhamete gelen yaşlı kadın oğlunun haberi olmadan Zemzem’i kıza vermiş. Kız, zemzemi alınca finosunu yanına alarak atına bindiği gibi doğru anasının yanına koşmuş… Evine varmış, kapıyı anası açmış:
-Aman yavrum sen mi geldin? diye kızının boynuna sarılmış. Kızı olanları anlatmış ve anasına:
-Hadi gel anacığım. Suyu hemen gözüne dökeyim, demiş.
Anası:
-Aman yavrum açlıktan öleceğim… Bana biraz ekmek ver de yiyeyim… Ondan sonra ilâcı dökeriz, demiş. Kız ekmeği vermiş. Kadın yemiş… Sonra kızı suyu anasının gözlerine dökünce, anasının gözleri pırıl pırıl açılmış… Eskisinden daha güzel olmuş, sevinmişler…Allah’a şükredip dualarda bulunmuşlar. Günlerden bir gün Keloğlan işlerini bitirip anasının yanına dönmüş. Bakmış ki misafir yok, anasına sormuş:
 – Anacığım, oğlan dediğin kız nereye gitti? Annesi:

– Zemzem’i aldı, ben sonra gelirim, oğlunla görüşürüm deyip gitti, diye cevap vermiş. Oğlan bu haberden çok üzülmüş… Günlerce yemez içmez olmuş. En sonunda kızı aramaya karar vermiş. Eline iki bülbül alarak satıcı kıyafetinde kızı bulmaya çıkmış, yollarda, kasabalarda, köylerde bağırmış: Bülbül satıyorum, bülbül satıyorum… Çifti bin liraya!
Nihayet bakmış ki ne alan var, ne de soran! Düşmüş daha uzak diyarlara… En sonunda kızın köyünü keşfetmiş… Küçük fino bir gün kapıda otururken bülbül satanı görmüş. Bülbüller hoşuna gitmiş, hemen içeri girerek:
– Abla, demiş… Bir herif geldi… Bülbül satıyor. Ne olur şu bülbüllerin ikisini de bize al!. Kız da arzulamış:


-Bülbüller kaça…
– Beş yüz altına!..
– Kardeş, hiç iki bülbül beş yüz altın olur mu.. Hele bir aklına danış. Fino ablasının kucağına sıçrayarak yalvarmış:
-Ne olur abla, beş yüz altın olsun, al!…
Kız finonun ısrarına dayanamayarak bülbülleri satın almış. Oğlan şöyle bir tavsiyede bulunmuş:
-Bacı, bir gün birini yemle, bir gün birini. İkisini birden yemleme! Böyle dedikten sonra çekip gitmiş.. Bülbüllerin alınmasından fino o kadar sevinmiş ki gece sabaha kadar oturup hep onları seyretmiş. Aradan zaman geçmiş, yıl yılı kovalamış. Bir gece herkes uyuduğu zaman erkek bülbül dişisine:
-Gak dibak, bana bak!.. Buradan kaçak, demiş. Dişi bülbül cevap vermiş:

– Sen aç ben tok… Nereye kaçak!… Fino kuşların bu konuşmalarını dinleyip sabah olunca bunları ablasına anlatmış:
-Abla bugün ikisini birden yemle!… Kız bunun üzerine ikisini de yemlemiş… Kuşlar karınlarını tıka basa doyurmuşlar. Gece olmuş bülbüller yine konuşmaya başlamışlar. Erkek bülbül dişisine:
-Gak dibak, kalk buradan kaçak, demiş. Dişi bülbül cevap vermiş:
– Kalk kaçak!. Ve kız uykuda iken, biri yatağın bir ucundan, öteki bir ucundan tuttukları gibi, kızı uyandırmadan alıp götürmüşler ve oğlanın açık penceresinden içeri bırakmışlar, biraz sonra da oğlanı uyandırmışlar.
oğlan uyanınca bakmış ki kız yatağında her şeyden habersiz uyuyup duruyor. Hemen anasına koşmuş:
-Ana kalk, kız geldi… Kadın kalkmış bakmış, kız güllerin üstünde yatıyor. Kız ise bu esnada rüya görmekte, kendisini Keloğlan’ın güllük bahçesinde, gülleri hayran hayran koklamakta imiş. Keloğlan, anası yanına gelince kıza seslenmiş:

– Uyan gülüm, uyan!.. Kız uyanıp bakmış; bakmış ona her şey yabancı gelmiş. Yanında ne anası var, ne finosu… Kız iyice açılıp yanında Keloğlan’ı görünce sevinmiş. Keloğlan kıza, Allah’ın emri ile kendisine varmasını söylemiş. Kız da zaten Keloğlan’ı sevdiği için bu teklifi kabul etmiş. Kırk gün düğünleri yapılıp muratlarına ermişler.

Bebek MasallarıEğitici Masallar7 Yaş Masalları


Benzer İçerikler

Tembel Ayı Ve Arı Hikâyesi
Tembel Ayı Ve Arı Hikâyesi
Andre İle Aslan
Andre İle Aslan Hikayesi
Utangaç Dabi Hikayesi
Utangaç Dabi Hikayesi
Tilki İle Karga Hikayesi
Karga ile Tilki Hikayesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.