Keloğlan Devler Arasında Hikayesi

Keloğlan Devler Arasında Masalı

Abone Ol google news
Keloğlan Devler Arasında
Keloğlan Devler Arasında

Keloğlan Devler Ülkesinde Hikayesi Oku

Hangi zamandır bilinmez… Bundan çok yıllar önce köyün birinde, çobanlık yapan Ali adında bir Keloğlan yaşarmış. Keloğlan Ali, her sabah daha gün doğmadan sığırlarını, koyunlarını, keçilerini önüne katar, dağarcığına da biraz azık koyduktan sonra, meranın yolunu tutar, akşam güneşin batmasına yakın da yine sürüsünü toplar, köyüne dönermiş. Bu, her gün hep böyle devam edermiş.

Keloğlan Ali, küçük yapılı, ufak tefek bir delikanlı imiş, ama oldukça kurnaz yaratılışlı imiş.. Yalnız, gücünün azlığı onda biraz korkaklığa kaçan çekingenlik uyandırmasa Ali, zekâsı ve becerikliliği ile her işi görebilecek yetenekte imiş… Onun bu çekingenliği sebebiyle arkadaşları ona, korkak Ali der, alay ederlermiş. Keloğlan’ın bir alaycısı da her gün kırda karşılaştığı bir tilki imiş…

Tilki Keloğlan kalksa, hemen karşısına geçer, onu kızdırırmış… Keloğlan ne zaman yemek yemeğe onu kovalamak için ayağa kalktığı zaman da gelir, azığından bir parçasını kapar kaçar, sonra da karşısına geçerek ağzını şapırdata şapırdata onları yer, dilini çıkartarak Keloğlan ile alay edermiş. Kel Ali hele bu hâle daha çok kızarmış. Ama tilkiyi bir türlü yakalayıp tutamazmış.

Bir gün yine ekmeğini yerken, yere pekmezi dökülmüş. Bu sefer de bir sürü sinek hemencecik üşüşüvermiş pekmezin üstüne. Ali katıksız kaldığı için sinirlenmiş, sineklerin de böyle pekmeze üşüştüklerini görünce birden keli kızmış, sineklere bakmış, bakmış sonra eline geçirdiği yassı bir tahta parçası ile birden vurunca altmışını birden yok etmiş. Sonra kendi kendine, kurularak:

– Ben amma da yiğit kişi imişim ha… diye söylenmiş ve bundan pek gururlanmış. Yine söylenmiş:

-Bir vuruşta, tam altmış aslan devirdim…Bunu hangi babayiğit yapabilir! Böylece kendini kahraman gören Kel Ali, akşama kadar birçok hayallere kaptırmış kendini. Geceyi de böyle hayaller içinde geçiren delikanlı, ertesi gün sabah olunca doğru köyün demircisine koşmuş:

Keloğlan Devler Arasında Masalı
Keloğlan Devler Arasında Masalı

– Demirci dayı, bana güzel bir kılıç döveceksin. Ama bu kılıç çok keskin olacak. Üzerine de “BİR VURUŞTA ALTMIŞ ASLAN DEVİREN KAHRAMAN!” yazacaksın, diye sıkı sıkı tembih etmiş. Demirci dediklerini yapmış… Keloğlan, kılıcı beline taktığı gibi, kurula kurula hemen yola çıkmış. Ali’yi belinde kılıç ile görenler alay etmek için sorarlarmış:

– Korkak Ali, nereye böyle! Dağda hangi kurt öldü de onu tekrar öldürmeye gidiyorsun? Ali böyle alaylı sözlere cevap vermez, bazen ısrar edenler olursa onlara da şöyle cevap verirmiş:

– Bıktım artık çobanlık etmekten. Ben artık kılıcımdan kazanacağım. Keloğlan az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Akşam üzeri yorgun argın bir ormana varmış. Kendi kendine, “Eh, bu geceyi burada geçiririm. Çok yorgunum. Sabah ola hayrola!” demiş, kılıcını bir dala astıktan sonra derin bir uykuya dalmış. O orman meğer devlerin gezinti yeri imiş. Birkaç dev, her zamanki gibi ormanda dolaşmaya çıkmışlar, bir de ne görsünler: Bir insan bir ağacın altında derin derin uyumaktadır.

Bir tanesi, “Oh! Bu gece kısmetimize taze bir yemek çıktı. Bari şunu uyandırmadan bir götürebilsek!” demiş ve yavaş yavaş Keloğlanın yanına yaklaşmışlar. Bir tanesi ağaca asılı kılıcı görmüş. Üzerindeki yazıyı okuyunca birden donakalmış, Arkadaşlarına seslenmiş: – Bu bir yiğit birine benziyor, bize zararı dokunursa ne yaparız? Diğerleri de kılıçtaki yazıyı okuyunca korkudan hepsinin ödleri patlamış.

En nihayet bir tanesi, “Usulca uyandıralım da bize kötülük yapmaması için yalvaralım” deyince, ötekiler de, “Hay hay, öyle yapalım” demişler ve keloğlanı uyandırmışlar, Kendilerine bir kötülük yapması için yalvarıp yakarmışlar. Keloğlan kurula kurula,  söz vermiş:

– Telaşlanmayın, mademki bana saygınız var! Benden size kötülük gelmeyecektir, demiş ve devam etmiş:

– Siz bana kötülük etmedikçe, ben de size bir şey  yapmam. Bu söz üzerine devler sevinmişler ve Ali’yi kendilerine baş seçmek için ormandaki evlerine götürmüşler. Devler kış hazırlığı için her gün ormandan birer ağaç söküp getirirlermiş. Bir gün de Ali’ye:

-Başkanımız, hadi, bugün de sıra sende. Sen de münasip bir ağaç getiriver, ne olur, demişler: Ali:

– Olur…Öyleyse bana sağlam ve uzun bir halat getirin. Bir gidişte bütün ormanı getireyim ki, sizler de rahat edin, demiş. Devler bunu duyunca, ormanların toptan yok olacağından korkup telâşlanmışlar. Ve bin bir rica ile Keloğlanı bu işten caydırmışlar. Onun yerine odunları yine kendileri taşımışlar. Keloğlan da böylece odun taşımaktan kurtulmuş. Foyası da meydana çıkmamış.

Devler, her sabah meydanda toplanırlar, kuvvet denemeleri yaparlarmış. Bu onların aynı zamanda eğlencesi imiş… Kocaman kocaman taşları tâ uzaklara kadar atar, en uzun atanı alkışlarlarmış. Bir seferinde Keloğlana da:

-Hadi başkan, sen de at kuvvetini görelim, demişler. Ali, bu sözü duyunca hemen cebinde taş renginde bir yumurta çıkararak avucunun içinde sıkıp sarısını yere akıtır. Arkasından da devlere seslenir:

-Ben taşlarla oynamam…Böyle bir sıkışta onların suyunu çıkarırım, diye böbürlenir, Bunun üzerine devlerde taş parçalarını avuçlarının içine alarak sıkmaya çalışırlar, ama ne gezer…Bir damla bile su akıtamazlar. Bunun üzerine. Devler Keloğlana:

-Hakkın varmış başkanımız. Bizim kuvvetimiz buna kâfi değil, demişler. Keloğlan böylece, bu denemeden de kurnazlığı sayesinde kurtulmuş. Fakat günler geçtikçe Keloğlanın da devler arasında yaşamaktan içi sıkılmaya başlamış. Burası ona tatsız gelmeye başlamış. Gün geçtikçe eve dönmek arzusu arttıkça artmış. Hemen emrindeki bir topal devi yanına alarak köyünün yolunu tutmuş. Dev kendisine hem yoldaşlık edermiş, hem de yoruldukça devin sırtına binermiş. Bu suretle köyün merasına varmışlar.

Öküzlerini davarlarını otlattığı yere gelince, Keloğlanı uzun zamandır görmeyen tilki, Ali’nin koca bir dev’in sırtında gezdiğini görünce bir hayli şaşırmış ve içinden, “Vay canına!.. Ekmeğini her zaman elinden aldığım şu Keloğlan’a bak! Dev’in sırtına binmiş de nasıl kurula kurula, çalımlı geliyor. Bak şu dünyanın işine!” diye hem şaşar hem de gülermiş. Tilkiyi öyle kendisine bakıp da güler gören Ali, birden ifrit kesilmiş. Devin sırtından atladığı gibi, bir kılıçta tilkinin başını uçurmuş. Bu suretle eski hıncını da almış. Sonra o hiddetle topal deve bağırıp emir vermiş:

– Öyle şaşkın şaşkın bana bakacağına düş yola, hemde biraz çabuk ol! Bundan korkan dev, hızlı gitmeye başlamış ve Keloğlanı  köyüne kadar götürmüş. Ali evine gelince hemen dama çıkarak bağırmaya başlamış. Önce babasına seslenmiş:

– Baba, getir benim şu uzun saplı kılıcımı, şu topal devin işini bitireyim. Dev korkudan şapır şapır titreyerek hemen oradan kaçmaya başlar. Ama, zavallı kaçarken yolunu şaşırır, önüne çıkan dereye düşüp boğulur. Ali de böylece tekrar anasına, babasına kavuşur ve köyde herkesin saydığı sevdiği bir insan olur.

Masallar2 Yaş MasallarıLa Fontaine Masalları


Benzer İçerikler

Mağrur Ağaç
Mağrur Ağaç: Vefalı Ağaç Hikayesi
Altın Ekmek Masalı
Altın Ekmek Hikayesi
Çıkrıkçı Kız Masalı
Çıkrıkçı Kız Hikayesi
Kul Taksimi Allah Taksimi
Kul Taksimi Allah Taksimi Hikayesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.