Keloğlan İle Tılsımlı Külahının Hikayesi

Keloğlan İle Tılsımlı Külahının Hikayesi

Abone Ol google news
Keloğlan İle Tılsımlı Külahının Hikayesi
Keloğlan İle Tılsımlı Külahının Hikayesi

Keloğlanın Külahıyla Macerası

Bir varmış bir yokmuş… Bu dünya kurulalı neler olmuş, neler… Geceler gündüzleri, gündüzler geceleri kovalamış.. Ay âşıklara ışık tutar, sinekler saz çalarmış. Meğer vaktiyle uzak diyarların birinde fakir bir nine ile bir de Keloğlan yaşamakta imiş. Keloğlan bu ihtiyar kadının yanına kimsesiz olduğu için yanaşmış ve bu kadını ninesi bilmiş… Keloğlan güçlü kuvvetli bir delikanlı olunca, kemankeşliğe özenip daha on sekiz yaşında iken namlı bir kemankeş olup, bütün o diyarlarda namını duyurmuş.

Genç kemankeş zaman zaman diğer illere gider orada yarışlara katılırmış. Bir seferinde de alıp başını gittiği diyarda yolu bayram yerine düşmüş. Orada gezinip etrafını seyrederken, uzakta ahu gibi güzel, iri siyah gözlü, on beş yaşlarında bir genç kızı görüp neye uğradığını bilememiş. Onun iri siyah gözleri ile de kendisine baktığını görünce, tâ içinden bir ok ile vurulduğunu, bu kıza aşık olduğunu anlamış. Güzelliği dillere destan olan bu kız meğer peri padişahının kızı değil mi imiş… Bunu da öğrenince, âhı ile beraber yer yerinden oynamış… “Ne yapayım da ben bu kıza sahip olayım” diye düşünmeye başlamış.

Ne kadar düşündüyse bu kıza sahip olabilmenin çok güç olduğunu anlamış. Ama aşk denilen ok kalbi. ne o kadar girmiş ki, bir türlü çıkarıp atamamış. Nine oğlunun günden güne bir dert ile eridiğini görünce çok üzülür, fakat sebebini bir türlü anlayamazmış. Derdini söylemeyen dermanını bulamaz, derler. Oğlan da bakmış ki olacak gibi değil, anasının ısrarlarına dayanamayarak peri padişahının kızına âşık olduğunu ninesi- ne anlatmış… Nine bu haberi duyunca daha da üzülmüş.

Çünkü, bunun hiç de olacak bir şey olmadığını, oğlunun beyhude bir aşka tutulduğunu, bu sonsuz aşkın oğlunu mahvedeceğini düşündükçe üzüntüden için için ağlarmış. Fakat ne yapsın ki, gönül bu, oğlu peri padişahının kızına âşık olmuş!. Keloğlan çaresizlik içinde kalınca, ninesine yalvarmış:
– Canım nine, ne olursa senden olur…Git padişahın kızını bana iste!.. Yoksa ben dayanmayacağım!.
-Deli mi oldun oğlum Biz fakir insanlarız…Hiç padişah kızını bize verir mi… demiş ama, dinleyen kim… Oğlan diretmekte devam etmiş… Nine artık dayanamamış, peri padişahına gitmiş. Peri padişahı nineyi hoş karşılamış.

Keloğlan İle Tılsımlı Külahının Hikayesi-Oku
Keloğlan İle Tılsımlı Külahının Hikayesi-Oku

Muradının ne olduğunu sormuş. Nine:
-Kudretli padişahım, ne diyeceğimi bilemiyorum. Gönlümdekini söylemek istiyorum, ama kudretim yor söylemeye. Ama emriniz başımın üstündedir… Benim biricik oğlum var… Aslanlar gibi kuvvetli, yakışıklı namlı bir kemankeştir. Allah’ın emri ile kızınızı oğluma almak istiyorum. oğlum, namlı bir pehlivandır, kızınıza iyi bir es olacaktır. Padişah boynunu bükmüş:


-Kısmet ise olur… Bunun için de bazı şartlarım vardır. Bir defa, benim kızıma pek çok kimse âşık olup bana geldi… Bu şartlarımı yerine getiremeyince boyunları vuruldu… Kimse kızımı alamadı. Şimdi şartım şu:
-Garip ülke diye bir yer vardır. Oraya varmanın sırrı, yalnız kızım ile deniz altında yaşayan bir adamın elindedir. Şimdi ben oğlunu kızıma eş edip oraya gitmek için yola koyacağım… Oraya vardıkları zaman, istenilenleri yapar, sağ gelirse kızımı oğluna veririm. Bunu duyan nine üzgün eve gelmiş. Durumu Keloğlana anlatmış. Oğlan, hemen giderim deyip ninesinin gitmemesi için yalvarmalarını dinlemeyerek kızın yanına varmış. Hemen yola çıkmışlar… Kız yola çıktıkları zaman yanına tamamı yetmiş çift ayakkabı almış. Bunlarla o kadar hızlı gidermiş ki, çoğu zaman Keloğlan kıza yetişmekte zorluk çekermiş…

İkisi, geceli gündüzlü bir hayli gittikten sonra, bir deniz kenarına varmışlar. Kız belinden bir kılıç çekerek denize vurduğu gibi, deniz hemen bir yol olmuş ve kız bu yoldan geçip gitmiş. Keloğlan da buradan geçeyim demiş, ama deniz kapanarak oğlana yol vermemiş. Kıyıda kalan delikanlı kızın gittiğine mi yansın, ninesine ayrı kaldığına mı, yoksa muvaffak olamadığı takdirde den Kellesinin gideceğine mi… Bu sırada denizin altından bir takım seslerin geldiğini duymuş.. Oğlan hemen denize dalarak bu seslerin geldiği tarafa yüzmüş. Seslerin geldiği yere varınca, bir de bakmış ki, üç kardeş mal bölüşmekteler.

Bunun içinde münakaşa ederlermiş. Paylaştıkları şey ise bir sopa, bir kalbur, bir de külah imiş, Her üçü de külahı almak için münakaşa ederlermiş… Keloğlan kerametin külâhta olduğunu anlayınca, hemen kafasında bir plân kurmuş. Kardeşlerin yanına giderek:
-Çocuklar, tartışmanız kavgaya varacak… Sonunda da baş, göz yarılacak. Bunun olmaması için bir teklifim var, kabul ederseniz öyle yapalım!.. Kardeşler sormuş:
– Ne imiş teklifin?
-Ben şimdi bir taş atacağım, onu bana kim önce getirirse külah onun olacak, deyince hepsi de razı olmuşlar ve Keloğlan taşı uzağa fırlatmış.

Keloğlan İle Tılsımlı Külahının Hikayesi
Keloğlan İle Tılsımlı Külahının Hikayesi

Fakat, onlar taşı almak için yanından ayrıldıkları zaman hemen külahı kapıp kalburu kayık, sopayı kürek yaparak oradan uzaklaşmış. Her kürek çekişinde kayık yüz metre gidermiş. Böyle gide gide karaya varıp kendisini altın dağında bulmuş… Meğer garip bir ülke denilen yer, bu altın dağı imiş. Bir de bakmış ki, dağın tepesinde bir ağacın altında kız oturmuyor mu… Çok sevinmiş. Kız, yanında bir de arkadaşı olduğu halde yemek yiyormuş.

Keloğlanı, başında külah olduğu için görememişler… Bir ara bakmışlar ki, sofradaki tabak kendiliğinden yerinde oynamakta. Kız arkadaşına, arkadaşı kıza bakmış, ama ne olduğunu bir türlü anlayamamışlar. Kız bu arada delikanlıyı hatırından geçirmişse de oğlanın denizi geçemediğini, deniz kenarında kaldığını düşünerek, o olduğuna ihtimal verememiş. Halbuki Keloğlan külaha emir verdiği için külah tabağı yerinden oynatmış. Yemekten sonra kız, arkada ile top oynamaya kalkmış, fakat biraz sonra top ortadan kaybolmuş.

Yine şaşırmışlar… Daha sonra iki kız, yüzük oynamaya başlamışlar… Bu sefer de oyun arasında yüzük ortadan kaybolup gitmiş. Çok aramışlarsa da bir türlü bulamamışlar. Top ve yüzüğü alan Keloğlan derhal yurduna dönüp padişahın huzuruna varmış, top ve yüzüğü padişaha teslim etmiş. Padişah sormuş:
-Vardın mi? Keloğlan getirdiklerini göstermiş:
– İşte şahitlerim padişahım!.. Daha sonra babasının yanına dönen kıza babası top ve yüzüğü gösterince, kız şaşırmış. Bu akıllı becerikli delikanlının kendisine eş olabileceğini anlayarak babasının kendisine münasip gördüğü bu delikanlıyı eş olarak kabul etmeye razı olmuş. Padişah kızını Keloğlan’a vermiş. böylece bitmiş. Kırk gün kırk gece düğün dernek yapmışlar, bu masal da böylece bitmiş.

Nasrettin Hoca FıkralarıEzop MasallarıUzun Hikayeler


Benzer İçerikler

Beyaz Geyik Masalı
Beyaz Geyik Hikayesi
Karakus Gec Kalinca Masali
Küçük Kuşun Hikayesi
Panda Pandi Masalı
Panda Pandi Hikayesi
Bir Anadolu Masalı
Bir Anadolu Hikayesi

Yorumlar

  1. Yasın says:

    Güzel masal sevdim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Masal Oku | © 2023, Tüm hakları saklıdır.