Şaşkın Leylek Hikayesi
Göç Etmek İstemeyen Şaşkın Leylek Masalı
Şaşkın Leylek de diğer leylekler gibi kışa doğru sıcak ülkelere göç edermiş.
Ama bu sene bizim Şaşkın Leylek’e bir tembellik çökmüş ki sormayın.
Değil uzun bir yolculuğa çıkmak, şuradan şuraya bile gitmek istemiyormuş.
Leylek sürüsünün yaşlı leylekleri onu karşılarına alıp uzun uzun nasihat etmişler
– Yapma Şaşkın Leylek! Tembelliği bırak, burada Kalırsan ölürsün. Yazık edersin gençliğine. Gel söz dinle Bizimle birlikte göç et.
Şaşkın Leylek hiçbirine aldırmamış. Uzun kavak ağacının tepesindeki yuvada rahatına bakmış:
– Daha kışa çok var, diyormuş. Havalar biraz daha soğusun hele…
Havalar her gün biraz daha soğuyormuş… Ama Şaşkın Leylek farkında olamıyormuş.
Bir gün ilk defa üşüdüğünü hissetmiş. Buz gibi soğuk bir rüzgâr esiyormuş. Yuvasına büzülmüş.
– Amma da soğuk ha, diye mırıldanmış.
Arkadaşlarım çoktan sıcak bölgeye gitmişlerdir.
Sonra kendi kendine sormuş:
“Burada kalmakla iyi mi ettim acaba?”
Bunları düşünürken, “cik cik” diye sesler duymuş. Başını yuvasının kapısından dışarı uzatmış. Ne görsün? Kendisi gibi göçmen kuşlardan bir kırlangıç ağacın tepesinde dolanıp durmuyor mu?
– Hey, diye bağırmış. Sen buralarda ne arıyorsun bakalım? Kırlangıç biraz daha alçalmış
– Sorma leylek ağabey, demiş. Bu kışı burada geçirmek için inat ettim. Arkadaşlarımla bahse tutuştum. Döndüklerinde beni sağ bulurlarsa bir yaz boyu besleyecekler. Koca bir mevsimi rahat geçireceğim. Ama baksana, hava o kadar soğudu ki, dayanamıyorum. Rüzgâr incecik kemiklerime kadar işliyor. Ne olur, yuvanda bana da bir yer ayır.
– Tabii, demiş Şaşkın Leylek. Yalnızlıktan canım sıkılıyordu. Geldiğin iyi oldu.
Kırlangıç yuvaya girmiş. Girer girmez de:
– Çok üşüyorum, demiş. Şaşkın Leylek:
– Daha soğuklar yeni başlıyor. Kar yağmaya başlayınca burada barınamayız.
– Peki ne yapacağız?
– Mutlaka gitmeliyiz. Sıcak bölgelere gitmeliyiz. Arkadaşlarımız oraya çoktan varmıştır. Kim bilir ne kadar rahattırlar şimdi.
Kırlangıç güneşli, sıcak bir havanın özlemi içinde acı acı ötmuüş:
– Cik cik… Çok üşüyorum.
Zavallıcığın bütün vücudu titriyormuş. Şaşkın Leylek kendini unutmuş. Acıma duygusu öne çıkmış. Şu zavallı küçük kuşa yardım etmeliymiş.
Tembelmiş, ama kötü yürekli de değilmiş. Kocaman kanatlarından birini açmış:
– Gir kanadımın altına küçük kuş, demiş. Orası sıcaktır, Isıtırım seni.
Kırlangıç hemen söyleneni yapmış:
– Oooh, bana annemi hatırlattın leylek ağabey… Üşüyünce böyle kanadının altına sokardım başımı. Ne sıcacık olurdu orası, iyice ısınırdım.
Şaşkın Leylek üzgün üzgün gagasını oynatmış:
– Şimdi bunları düşünme, demiş. Isınmaya çalış. Durum hiç de parlak değilmiş. Hava iyiden iyiye kararmış, rüzgâr iyice soğumuş, eskisinden hızlı esmeye başlamış. Ağaçlara çarpınca ıslık sesi gibi sesler çıkıyormuş.
Şaşkın Leylek’in kanadı altında soğuktan korunan küçük kırlangıç başını uzatmış.
– Cik cik. Hey leylek ağabey.
– Ha ne var, ne oldu?
– Aaa! Doğrusu çok tuhaf.
Şaşkın Leylek büsbütün şaşırmış:
– Nedir tuhaf olan, diye sormuş.
– Ne olacak? Her çağırdığım da “Efendim” diyeceğine, “Ha, ne var? diyorsun.
Şaşkın Leylek kırlangıcın üstündeki kanadını çekmiş:
– Seni gidi seni, diye homurdanmış. Isınınca keyfin yerine geldi, değil mi? Alay etmeye başladın. Kırlangıç:
– İnan ki alay etmiyorum. Annem böyle söylerdi hep. “Birisi seni çağırınca, efendim diye karşılık ver…” derdi. Yoksa seni üzdüm mü, leylek ağabey? Leylek, gagasıyla kırlangıcın tüylerini okşamış:
– Yok canım, neden üzülecekmişim? Laf olsun diye söyledim işte.
Bu sözler kırlangıcı rahatlatmış. O geceyi , birbirlerine sokularak geçirmişler. Ertesi sabah hava iyiden iyiye açmış. Hafif bir de güneş çıkmış.
Gecenin soğuğuyla titreşen iki arkadaş güneşi görünce çığlık çığlığa bağrışmışlar.
– Yaşasın, güneş çıktı!
Şaşkın Leylek’in aklı başına gelmiş çoktan. Arkadaşlarından ayrılmakla ne büyük hata ettiğini anlamış. Birkaç gün hava güzel gidecek olsa arkadaşlarına kavuşabilirmiş.
– Bana bak küçük kuş, demiş kırlangıca dönüp. Sen inadının, ben tembelliğimin kurbanı olduk. Dün gece kar yağsaydı ne yapacaktık? Burada ölürdük herhalde. Şimdi vakit geçirmeden kanatlarımızı açalım. Ne inadın, ne de tembelliğin bir yararı var bize. Arkadaşlarımızın yanına gitmeye çalışalım.
Kırlangıç birkaç kere ötmüş:
– Çok haklısın ağabey, hemen gidelim. Bu geceyi ömrüm oldukça unutamayacağım.
Yuvayı terk etmişler. Solgun kış güneşinin yükseldiği tepeye doğru uçmuşlar.
Ve bir gün emeklerinin karşılığını görmüşler. Arkadaşlarına kavuşmuşlar. Burası sıcacık bir ülkeymiş. Göçmen kuşlar neşeyle dolaşıyor, günlük yiyeceklerini arıyorlarmış. İkisi için de güzel günler yeniden başlıyormuş…
çok kötü
sensin kötü bu hikayenin filmi var